Hatıra defteri tutan meyhane: HATAY

Güncelleme Tarihi:

Hatıra defteri tutan meyhane: HATAY
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2003 23:13

Adı şair Cemal Süreya ile bütünleşen Hatay Restaurant, İstanbul'un hala yaşayan tek sanatçı meyhanesi. 1967 yılında Kadıköy İskele Meydanı'nda açılan Hatay, 1986'dan beri yeni adresi Bostancı'da müşterilerine hizmet vermeye devam ediyor. Meyhanenin müdavimlerini şair, yazar ve ressamlar oluşturuyor.

1983 yılından beri gelen müşterilerin tuttuğu 11 ciltlik hatıra defterlerinden seçmeler Hatay Meyhanesi Defterleri adıyla kitaplaştırıldı. Cemal Süreya'nın ölümünün 13. yılı anısına Yapı Kredi Yayınları tarafından çıkartılan kitabı Ümit Bayazoğlu hazırladı.

İstanbul’da Bostancı Tren İstasyonu'nun karşısında, Bağdat Caddesi'nin başındaki Hatay Restaurant, dışarıdan bakıldığında sıradan bir meyhaneye benziyor. Ama farklılığını daha kapıdan içeriye adımınızı atar atmaz anlıyorsunuz. Duvarlarda çoğunlukla şair, yazar, ressam olan müdavimlerinin fotoğrafları, kapak oldukları kitap ve dergileri, onlarla ilgili basında çıkan haberler... İki katlı meyhanenin giriş katında mutlaka bir resim sergisi. Burası meyhane olduğu kadar bir sanat okulu gibi.

Adı, ünlü şair Cemal Süreya ile bütünleşmiş bir mekan Hatay Restaurant. Zaten kaderi de onun bir teklifiyle değişmiş.

ALKOLİKLER KAPISINDA TİTREYEREK BEKLEŞİRDİ

Hatay, önceleri iflah olmaz alkoliklerin daha sabahtan kapısında bekleştikleri, Kadıköy Meydanı'nda, eski iskele tarafında yan yana sıralanan düzayak meyhanelerden biriydi. Hataylı Ali Demir tarafından 1967 yılında açılmış, adına da o yüzden Hatay denmişti.

Lokantanın bugün ortağı Sivaslı Mehmet Ali Şahin 1975 yılında garson olarak işe başlamış. Daha önce başka lokantalarda garsonluk yapan Şahin, Hatay'da işe başladığında epeyce zorlanmış. Çalışanların arasındaki hemşehrilik dayanışması ve ast üst ilişkisi yetmiyormuş gibi bir de müşterilerin çekilmez tavırlarına dayanmak gerekiyormuş.

İlk zamanlardaki müşteri profilini şöyle anlatıyor Şahin: ‘‘İçlerinde sabah yedide gelip, gece bir buçuğa kadar oturanlar vardı. Meğer lokanta garsonluğu başka, meyhane garsonluğu bambaşkaymış. Artık burayı benimsemişler, sanki kendi evleri, işyerleri haline getirmişlerdi. Kimi ne kadar masa varsa, akşama kadar hepsini dolaşır, oturmadık sandalye bırakmazdı. Sabahtan baskın verdikleri için lokantada temizlik yapılamaz hale gelmiş, her taraf pislik içindeydi. Hepsi sabahın köründe kapının önünde melül melül bekleşirlerdi. İçlerinde zangır zangır titreyenler mi istersin, yalvaranlar, yakaranlar, olmadı tehdit edenler mi! Burası resmen zıvanadan çıkmıştı.’’

500 LİRAYA ORDÖVR TABAĞI YANINDA UFAĞIN YARISI

Lokantanın sahibi Ali Demir, işlerin gittikçe kötüye gitmesi, müşterilerinin veresiye defterlerini iyiden iyiye kabartması sonucu iflasın eşiğine geldi ve Hatay'ı satılığa çıkardı. Zamanla şef garsonluğa kadar yükselen Mehmet Ali Şahin o zaman kendisine ortaklık teklif etti ve garson olarak girdiği meyhanede patronluğa kadar yükselmiş oldu.

Hatay'ın kaderinin değişmesi edebiyatçılar sayesinde oldu. Önce Behzat Ay keşfetti Hatay'ı. Ardından da Atilla Tokatlı ve Selahattin Hilav geldi. 1980'lerin başında İkinci Yeni akımının ünlü ismi Cemal Süreya'nın Mehmet Ali Şahin'e yaptığı teklif, meyhanenin müşteri profilini iyice değiştirecek ve bugünkü Hatay'ın temellerini atacaktı.

Kadıköy yakasında arkadaşlarıyla gidebilecekleri, içkilerini içip sohbet edecekleri bir mekan arayan Cemal Süreya'nın Şahin'e yaptığı teklif oldukça basitti: ‘‘Birçok arkadaşım var, onlarla buraya gelelim. Ancak ufağın (35'lik rakının) yarısı ve bir ordövr tabağı 500 lira, ne dersin?’’

Mehmet Ali Şahin bu teklifi kabul etti ve Hatay artık yazarların, şairlerin, ressamların uğrak yeri, değişmez mekanı oldu. Ama Cemal Süreya'nın teklifi zaman tutmadı. Çünkü hiç kimse içmeye başladığında küçüğün yarısıyla kalmıyordu. ‘Ama’, diyor Mehmed Ali Şahin, ‘bizim fiyatlarımız da zaten onlara göreydi ve bugün de hálá aynı anlayışı sürdürüyoruz.’

ADIMIZ ÇIKTI SARHOŞA NE MUTLU BİZE!

Hatay Meyhanesi o tarihten sonra hızlı bir kimlik değişimine uğradı. Lokantanın eski müşterileri gitmiş, onların yerine Fazıl Hüsnü Dağlarca, Mehmed Kemal, Tomris Uyar, İsmet Kemal Karadayı, Cevat Dereli, Refik Durbaş gibi isimler gelmeye başlamıştı. Özellikle Cemal Süreya'nın etrafında toplanan pek çok genç şair ve yazar için bir okul haline gelmişti. Ardından da imza günleri düzenlenmeye, sergiler açılmaya başlandı.

Cemal Süreya'nın ikinci önerisi, Hatay'ın adıyla bütünleşen meşhur anı defterlerinin ilk adımı oldu. Gelen giden sanatçılar yazsınlar, resim yapsınlar diye bir anı defteri açıldı 1983 yılında.

Mehmet Ali Şahin'in alelacele buldurduğu deftere ilk yazılar yazıldı ama daha sonra Burhan Uygur, bakkal defteri gibi olduğu için özel ölçü verdi ve yeni defter alındı. Deftere ilk yazıyı da yaşça en büyükleri olduğu için 80'lik ressam Cevat Dereli yazdi: ‘‘Adımız çıktı sarhoşa, ne mutlu bize...’’

Bugün Hatay'ın anı defterleri 11 cilde ulaşmış durumda. Ümit Bayazoğlu'nun bu üç bin küsur sayfadan oluşan defterleri tarayarak hazırladığı Hatay Meyhanesi Defterleri geçtiğimiz günlerde Yapı Kredi Yayınları tarafından Cemal Süreya'nın 13. ölüm yıldönümü anısına yayınlandı.

Hatay Restaurant 1986'da adres değiştirdi. Dükkanın sahibi tam da işlerin iyice yola girdiği bir dönemde mekanı boşaltmalarını istemişti. Mahkemenin tahliye kararından sonra yeni mekan olarak Bostancı'daki yer kiralandı. Kadıköy'e göre daha uzakta, Bostancı'daki Hatay Restaurant'tan sanatçıların bir ara ayağı kesilir gibi oldu. Ancak işletmeci Mehmet Ali Şahin'in dostane ilişkileri eski müşterileri bir süre sonra yeniden Hatay'ın müdavimi haline getirdi.

Yazar Necati Güngör yeni yere sanatçıların nasıl gelmeye başladıklarını şöyle anlatıyor: ‘‘Hatay Lokantası deyince pek doğal olarak Cemal Süreya'yı ve onun çevresindeki arkadaşları hatırlıyorum. Önce Kadıköy'deki Hatay. Mehmet Ali de oranın hem ortağı hem garsonuydu. Cemal Süreya ve yakın uzak tüm arkadaşları orada toplanırdık. Cemal Süreya herkesi kucaklamasını, sevilecek bir yanını bulmasını bilirdi. Sonra Kadıköy'deki Hatay kapandı. Mehmet Ali Bostancı'dakini açtı. Kadıköy'den tanıdığı ve bir çoğuyla dostluk kurduğu edebiyat ve sanat insanlarını oraya taşıdı. Hiç unutmam, Cemal Süreya'nın yaptığı toplantıları izler, toplantı sonunda herkesi cümbür cemaat, arabasıyla Bostancı'ya götürürdü.’’

Mehmet Ali Şahin'in yazarlarla, sanatçılarla böylesine bir dostluk ilişkisi kurmasının altında kendisinin de bir halk ozanı olması yatıyor. Sivas Divriği Şahinler köyünden İstanbul'a göçen Şahin, genlerinde halk ozanlığı olduğunu söylüyor. O da zamanla deftere sevdiği müşterileri için dörtlükler yazmaya başlamış. Cevat Dereli, Behzat Ay, Cemal Süreya, İsmet Kemal Karadayı, Arif Damar, Oktay Akbal, Can Yücel, Tomris Uyar, Refik Durbaş, Cahit Kayra ve Hadi Çaman bunlardan birkaçı.

Hatay Restaurant'ın müşterileri bugün de ağırlıklı olarak sanatçılar ve yazarlar. Sık sık Hatay'da buluşulup bolca edebiyattan, resimden konuşuluyor. Hálá sergiler açılıyor ve imza, anma günleri düzenleniyor. Özellikle perşembe günleri edebiyatçılar mutlaka orada biraraya geliyorlar.

Hatay'ın Kadıköy'den beri müdavimi olanlardan biri de şair İsmet Kemal Karadayı. 30 yıldan fazla bir zamandır Hatay'a gelen Karadayı, lokanta ve meyhane ayrımına dikkat çekiyor. Lokantanın bir resmiyeti, meyhanenin ise samimiyeti vardır diyen Karadayı'ya göre burası gerçek anlamda bir sanatçı meyhanesi.

PATRONUN HAYALİ BİR SANATÇI MOTELİ YAPMAK

Hatay'a bugün de devam edenlerden ressam Nevhiz, burada nefes aldığını, yoğun çalışma temposunun ardından birkaç dost yüzü görmek ve laflamak istediğinde buraya geldiğini söylüyor.

Mehmet Ali Şahin baştan beri anlattığım portresinden de anlayacağınız gibi klasik bir işletmeci değil. İnsanların önüne çıkardığı mezenin, verdiği yemeğin kalitesi kadar müşterisine de özen gösteren biri. Aynı zamanda bir sanat hamisi. İmza günlerinin, sergi açılışlarının kokteyllerini veriyor, davetiyelerini bastırıyor. Hayali ise müstakil bir bina alıp motel tarzı bir yer yapmak. Sanatçılar rahatça gelip yemeklerini yesinler sonra da üst kata çıkıp orada kalabilsinler... Bir sergi ve konferans salonu da olsun...

Eğer yolunuz bir gün Hatay'a düşerse, akşamın ilerleyen bir saatinde müşterilerden biri mutlaka ayağa fırlayıp yüksek sesle şiir okumaya başlayacaktır, şaşırmayın. Orada yemeğin, içkinin eşlikçisi mutlaka şiirdir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!