Halk tarafsız gazeteciye güvenir

Güncelleme Tarihi:

Halk tarafsız gazeteciye güvenir
Oluşturulma Tarihi: Ekim 18, 1999 00:00

Haberin Devamı

Walter Cronkite, 'anchorman' ünvanını ilk taşıyan gazeteci. 1962 yılında dünyanın ilk 'anchorman'i olarak CBS'in akşam haberlerini sunmaya başladığında 46 yaşında deneyimli bir gazeteciydi. ABD halkı tam 19 yıl boyunca dünyanın en önemli haberlerini doğru ve tarafsız haber ilkesinden hiç taviz vermeyen Cronkite'dan alma ayrıcalığını yaşadı. ‘Anchorman’ koltuğundan 65 yaşında kendi isteğiyle kalktığında, halkın en güvendiği, hatta başkanlığa aday olmasını istediği bir efsaneye dönüşmüştü.

BASIN AHLAKI

Dünya medyasının yaşayan efsanesi Cronkite ile dostlarıyla birlikte mavi yolculuğa çıkmak üzere İstanbul'a geldiğinde tanıştık. 59 yıldır evli olduğu eşi Betsy ile birlikte yaşadığı New York'tan kalkıp İstanbul'a geldiğinde karşımda 83 yaşında bir delikanlı buldum. Oteline varır varmaz hiç dinlenmeden röportaj vermeyi kabul etti. Eşiyle birlikte akşam yemeğine çıkmadan önce gazetecilik ve meslek ahlakı üzerine konuştuk.

Cronkite, ertesi gün de devam eden sohbetimizde basın ahlakı tartışmalarının kesin sonuçlara ulaşamadan sürüp gideceği, ancak bu gezegenin kubbesinde daima çınlayacak tek hoş sadanın hükümetler değil, halkın çıkarları doğrultusunda yapılan doğru ve tarafsız haber olduğu mesajını verdi.

KARŞI DEĞİLSE YANIMDADIR

-ABD'de uzun yıllar ülkenin en güvenilen adamı olarak görüldünüz. Bir gazetecinin halkta böyle büyük bir güven tesis etmesinin sırrı nedir?

- Her şeyden önce gazetecinin arkasında iyi bir basın kuruluşu olması gerekir. Ben en iyilerinde çalışma şansına sahip oldum. CBS'in habercilik konusunda iyi bir şöhreti vardı. CBS'in 'Evening News' (Akşam Haberleri) programını sunmak için 'anchorman' olarak seçildiğimde, bu iyi şöhreti bir anlamda ben de miras almış oldum. Ama bunun ötesinde kişisel katkım da oldu. Bütün haber sunuşlarımda adil ve tarafsız olmak için her türlü çabayı gösterdim. Hiçbir siyasi tutum almadım. Aslında hiçbir konuda taraf olmadım. Bir olayın bütün taraflarının sesine kulak verdim. Haber ekibimizin de bu ilkelere göre çalışmasında ısrarcı oldum. ABD'deki iyi gazetecilik anlayışı bu çerçeve üzerine kuruludur. Siyasi partilerin güdümü altında ya da siyasi partilere karşı taahhüde gimiş gazeteler ve yayın kuruluşları yoktur ABD'de. Bu ABD'de bizim iyi gazetecilik yapmamızı çok daha kolay hale getirir. Diğer bazı ülkelerde siyasi partilerin güdümünde yayın kuruluşları olabiliyor maalesef.

-Size çok güvenen halktan ABD başkanlığına aday olmanız talepleri de gelmiş. Neden aday olmadınız?

-(Gülerek) Seçilemeyeceğimi bildiğimden aday olmadım. Tarafsız olduğunuz zaman insanlarda şöyle bir doğal eğilim beliriyor. Eğer onlara karşı değilseniz, onların yanında olduğunuzu düşünüyorlar. Siyasi tutum alıp, gerçekten ne düşündüğümü söylemeye başlasaydım, bütün bu kişileri anında kaybedebilirdim. Bu aday olmamamın altında yatan pratik bir nedendi. Ama benim için asıl önemli olan neden şu: Hiç kimsenin çıkıp da gazetecilerin aslında kendi gündemleri olduğunu, eninde sonunda siyasi bir mevki için aday olabileceklerini, dolayısıyla da gazetecilik yaparken söylediklerine inanılmaması gerektiğini söylemesini istemedim. Çünkü bu demokrasi için çok tehlikeli bir şey olurdu.

MEDENİ SINIRLAR

-Kariyerinizde serinkanlı tarafsızlığınızı korumada, duygu ve düşüncelerinizi saklamada zorlandığınız anlar da olmuş. Örneğin Nazi rejiminin sorumluları Nuremberg'de yargılanırken yüzlerine tükürmemek için kendinizi zor tutmuşsunuz. CBS ekranında Başkan Kennedy'nin ölüm haberini verirken kısa bir an için bile olsa gözyaşlarınızı tutamamışsınız.

-Başkan Kennedy'nin suikaste kurban gitmesi gibi büyük bir trajedi karşısında ya da Naziler'in insanlığa karşı giriştiği dehşet verici uygulamalar karşısında duygularınızı bastırmanız beklenemez. Bu olaylar medeni davranış sınırlarının çok ötesine geçmişti. Bunları taraf olma durumuna düşmeden kınayabiliriz.

GAZETECİ Mİ, ARKADAŞ MI?

-İkinci Dünya Savaşı sonrasında Moskova'da muhabirlik yaparken tanıştığınız ABD'nin Moskova Büyükelçisi Bedell Smith ile ABD'ye döndüğünüzde çok yakın arkadaş olmuş, ailece görüşmüşsünüz. Ta ki Bedell Smith CIA başkanlığına atandığı güne kadar. Bir gazeteci, arkadaş-haber kaynağı arasındaki dengeyi nasıl kurar?

-Bu gazetecinin karşılaştığı en zor kararlardan biridir. Bir yandan haber kaynaklarınızı artırmaya çalışıp, haber kaynakları sizinle daha rahat konuşsun diye dostluk kurmaya çaba gösterirken, diğer yandan da gazeteci olarak doğruluk ve dürüstlüğünüzü korumanız gerçekten zor konulardan biridir. Bu nedenle haber kaynaklarınızla yakın arkadaş olsanız bile onların sizin bir gazeteci olduğunuzu unutmamalarını sağlamalısınız. Eğer arkadaşlıktan cesaret alıp kendilerini gerçekten zor durumlara sokacak sırlar vermeye başlarlarsa, onlara 'Benimle bir gazeteci olarak mı yoksa bir arkadaş olarak mı konuşuyorsun? Çünkü ben seni bir gazeteci olarak dinliyorum şu anda. Bunları 'off the record' (yazılmamak kaydıyla) anlatıyorsan, sorun yok. Ben senin durumunu anlıyorum ama sen de benim bu durumumu göz önünde bulundurmak zorundasın'' demelisiniz.

-Bedell Smith CIA başkanlığına atandığı zaman sizinle arkadaşlık ilişkisini kesmekte bir anlamda haklıydı o zaman.

-Bu onun kararıydı.

-Sizin de hoşunuza gitmedi herhalde.

-Hayır hoşuma gitmedi. Çünkü arkadaşlığından çok zevk alıyordum. Ama bu tutumunu anlayışla karşıladım.

-Arkadaşlığından zevk almanın yanında CIA başkanı olduktan sonra haber kaynağınız olarak kalmasını da isterdiniz sanırım.

-Tabii ki. Hele CIA başkanı olduktan sonra haber kaynağım olarak kalmasını daha çok isterdim tabii ki. Bedell Smith dışındaki diğer bazı CIA başkanlarıyla arkadaşlığım oldu. Ama ağızları çok sıkıydı. Sır vermediler.

GERÇEĞİN GÖLGELENMESİ

-Hem Sovyetler Birliği gibi katı bir diktatörlük rejiminde hem de dünyanın en iyi demokrasisi olduğu düşünülen ABD'de gazetecilik yaptınız. Serbest haber akışının engellenmesi açısından ikisi arasında benzer noktalar olduğunu düşündüğünüz zamanlar oldu mu?

-Evet. Her zaman. Ancak ABD'de hükümet sansürü yoktur. Bize neyi haber yapacağımızı, neyi yapmayacağımızı ya da haberi nasıl vereceğimizi söyleyen, bu konuda baskı yapan resmi bir kurum yoktur. Ancak piyasa ekonomisinde her zaman hemen herkes, işadamları, avukatlar, politikacılar, bakanlar, herkes basının kendileri hakkında mümkün olan en iyi şeyi söylemesini isterler. Bu amaçla gerçeği gölgelerler. Eğer yeterince güçlülerse, hoşlarına gitmeyen bir haberin hasıraltı edilmesi için uğraş verirler. Çalıştığınız kurumun patronuna gidip bu haberinizin kuruma zarar vereceğini söylerler. Ama gazeteci yine de haberini yapmak durumundadır. Ekonomik olarak yeterince güçlü olmayan basın kuruluşları, kendilerine reklam geliri kaybına neden olabilecek böyle bir haberi bazen hasıraltı edebilirler. Böyle bir durumda muhabir ve editörler sadece ellerinden gelenin en iyisini yapabilirler ya da işlerinden olurlar.

-Yüzyılın en önemli olaylarına tanıklık ettiniz. Uzun ve harika bir kariyeriniz oldu. Bu yüzyıla damgasını vuran pek çok önemli kişiyle tanıştınız. Size göre 'mutlu insan' kimdir?

-Ben mutlu bir adamım. Benim mutlu insan tanımıma göre, kendinden emin bir şekilde 'Elimden gelenin en iyisini yaptım' diyebilen kişi mutlu insandır.

Bir muhabirin hayatı

Walter Cronkite gazeteci doğmasa da gazeteci olmak için dünyaya geldi. 6 yaşında Başkan Harding'in ölüm haberini duyduğunda diğer çocuklardan çok farklı bir tepki gösterdi: Mahallede heyecan içinde tur atıp, haberi komşulara duyurdu. Profesyonel gazetecilik hayatına 21 yaşında United Press'de başladı. 11 yıl çalıştığı bu haber ajansı için çeşitli cephelerde İkinci Dünya Savaşı'nı izledi. 1946-48 döneminde Moskova muhabirliği yaptı.

EN GÜVENİLİR ADAM

Walter Cronkite'a 'ABD'nin en güvenilir adamı' olarak ün kazandıran televizyon kariyeri, 1950'de CBS'in Washington muhabirliğine atandığında başladı. Televizyon tarihinde kendisiyle özdeşleşen 'anchorman'lik görevini ise 1962'de CBS'in

'Evening News' akşam haber bülteni için üstlendi. 19 yıl sürdürdüğü bu görevinden 65 yaşında kendi isteğiyle ayrıldı ama muhabirliği bırakmadı. Kültür ve sanat ağırlıklı yayın yapan PBS radyosu için birçok programın sunuculuğunu yapan Cronkite, 1993'de Discovery Channel, PBS ve diğer kanallar için belgeseller üretmek üzere kendi şirketini kurdu.

ÖZGÜRLÜK MADALYASI

Sayısız gazetecilik ödülü alan Cronkite, 1981'de 'Özgürlük Madalyası'na layık görüldü. Arizona Üniversitesi Gazetecilik Okulu'na onun adı verildi. Uzun ve parlak gazetecilik kariyerini anlattığı biyografisi, üç yıl önce basıldığında mütevazı bir başlık taşıyordu: 'Bir muhabirin hayatı.'



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!