Gül'den çarpıcı 'kitap' yorumu

Güncelleme Tarihi:

Gülden çarpıcı kitap yorumu
Oluşturulma Tarihi: Mart 29, 2011 13:09

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü'nde, Finlandiya Cumhurbaşkanı Halonen'i resmi törenle karşıladı. Gül ve Halonen ortak basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ahmet Şık'ın kitap taslağının toplatılmasıyla ilgili, “Bütün bunlar herhalde O gazeteciler ve bahsedilen kitaplar için en büyük PR çalışmaları olmuş oldu. Herhalde 10 bin satacak kitabı şimdi yüzbinlerce sattıracaklar” dedi. İşte Gül'ün açıklamaları:

Haberin Devamı

Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Gül, bir gazetecinin, “Türkiye'de yazılmamış kitaplar toplatılıyor. Demokraside gelinen nokta bakımından çelişki değil mi?” sorusu üzerine bu konuyla ilgili daha önce bir açıklama yaptığını hatırlattı.
Bu olayların Türkiye'nin gerçek görüntüsünü yansıtmadığı ve Türkiye'nin görüntüsüne gölge düşüreceği kaygısı taşıdığını söylediğini ifade eden Gül, şöyle devam etti:

“Türkiye'de insanlar istediğini yazabilirler, istediğini de söyleyebilirler. Benim aleyhimde yazılmış hatta organizeli olarak da yazılmış kitapların piyasalarda olduğunu biliyorsunuz. Sayın Başbakan'ın aleyhinde de yazılmış kitapların piyasalarda olduğunu biliyorsunuz. Ben doğrusu daha önce yaptığım açıklamanın çerçevesinde bu olup bitenleri yakından takip ediyorum. Benim açımdan doğru olmadığı kanaatindeyim ama mahkemelerin, savcıların bizim bilmediğimiz başka bir bildikleri varsa bunun da bir an önce mahkeme süreci içerisinde ortaya çıkmasını isterim. Gazeteciler takip edeceklerdir, düşündüklerini, gördüklerini her şeyi istedikleri gibi yazacaklardır. Bu ayrı bir meseledir. Ama bir insanın 'gazeteciyim' diye eğer başka bir suç işleme hakkı söz konusu değildir. Herhangi bir şekilde kitap yasak etmenin bugünkü Türkiye'ye hiç yakışmadığını, bağlantısı başka bir şey ise onu da bir an önce açıklamalarını ve bir an önce ortaya çıkmasını isterim.

Haberin Devamı

İYİ PR ÇALIŞMASI OLDU
   
Daha da bir cümle söyleyeyim size belki biraz çarpıcı olacak. Bütün bunlar herhalde o gazeteciler ve bahsedilen kitaplar için en büyük PR çalışmaları olmuş oldu. Ama savcılar bazen önlerinde ne yazıyorsa onunla hareket etme gibi bir durumları vardır. Siyasi değerlendirme yapma durumları savcıların bazen olmuyor herhalde. Herhalde 10 bin satacak kitabı şimdi yüz binlerce sattıracaklar.”

SİVİL İTAATSİZLİK EYLEMLERİ

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'deki  demokrasi ve insan hakları standartları sorgulanırken insaflı olunması  gerektiğini belirterek, “Herkes kurallar çerçevesi içerisinde, kanunlar,  nizamlar içerisinde demokratik hak ve hukukunu kullanabilir. Bu çerçeve  içerisinde eleştirilerini yapar. Gösterilerini yapabilir, her şeyi yapabilir. Ama  bunların, her şeyin kanunlar, nizamlar çerçevesi içerisinde olması gerekir. Bunun  ötesindeki davranışların bütün halkımız tarafından da doğuda da batıda da her  tarafta hoş karşılanmayacağı inancındayım” dedi.

 Cumhurbaşkanı Gül, Kayseri'de ortaya çıkan çocuk cinayetlerinin ardından  idam cezasının yeniden tartışıldığı anımsatılarak bu konudaki değerlendirmesinin  sorulması üzerine, “İdam cezası kaldırıldı ama ağırlaştırılmış müebbet hapis  cezası var. O da idam gibi” dedi.

Bir gazetecinin BDP ve Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) “Sivil  İtaatsizlik Eylemi”ni hatırlatması ve “DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk 'Libya ve  Mısır'da özgürlük çığlıkları yükseliyor. Bizim haykırışımız daha büyük olacak'  dedi. Bu bir meydan okuma olarak yorumlandı. Siz bunu nasıl  değerlendiriyorsunuz?” sorusu  üzerine Cumhurbaşkanı Gül, kimin ne dediğini  dinlemediğini, böyle bir açıklama var mı yok mu bilmediğini söyledi.

Gül, şöyle konuştu:

“Bu benzetmeler yersiz benzetmeler. Herkes, birazcık vicdanı olan herkes  bunu görür. Böyle bir benzetme, bunlar doğru şeyler değil. Unutmayın ki AB ile  tam üyelik müzakereleri yapabilmek için Türkiye'nin bir şartı yerine getirmesi  gerekirdi, o da Kopenhag Siyasi Kriterleri. Türkiye bu siyasi kriterleri yerine  getirmiş. Bu ne demektir? Türk demokrasisinin, Türkiye'de temel hak ve  özgürlüklerinin AB seviyesinde, kabul edilebilir seviyeye gelmiş olmasıdır.  Türkiye bunları eğer yerine getirmemiş olsaydı AB ile müzakereye zaten  başlayamazdı. Dolayısıyla Türkiye'deki demokrasi, insan hakları standartları  sorgulanırken insaflı olunması gerekir. Bunu söyledikten sonra biliyorsunuz hemen  şunu da söylüyorum Türkiye'nin hala reformlar yapması hala hukuk ve demokratik  standartlarımızı yükseltmek için çaba göstermemiz gerekir. Ve bunun da daima  önderliğini yapıyorum. Hergün de Türkiye'de yeni güzel şeyler bu şekilde oluyor  ve olacak da. Herkes kurallar çerçevesi içerisinde, kanunlar, nizamlar içerisinde  demokratik hak ve hukukunu kullanabilir. Bu çerçeve içerisinde eleştirilerini  yapar. Gösterilerini yapabilir, her şeyi yapabilir. Ama bunların, her şeyin  kanunlar, nizamlar çerçevesi içerisinde olması gerekir. Bunun ötesindeki  davranışların bütün halkımız tarafından da doğuda da batıda da her tarafta hoş  karşılanmayacağı inancındayım.”
         
"İLHAM KAYNAĞI OLABİLİRİZ”
         
Cumhurbaşkanı Gül, Finlandiyalı bir gazetecinin “Türkiye Kuzey Afrika ve  Ortadoğu'daki ülkelere demokratik bir model olarak gösteriliyor. Sizce bu  ülkelere Türkiye nasıl bir demokratik model olabilir? Hangi alanlarda model  olabilir?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Bize bu soru sorulduğunda daha çok şu şekilde cevap veriyorum, model  olmaktan ziyade bir ilham kaynağı olabiliriz. Türkiye bildiğiniz gibi nüfusu  Müslüman olan bir ülke ama aynı zamanda demokrasiyi, Avrupa tipi bir demokrasiyi,  serbest piyasa ekonomisini gerçekleştiren bir ülke. Bu anlamıyla da son  yıllardaki başarımız sadece uzaktaki dostlarımız değil yakın dostlarımız  komşularımız tarafından çok yakın takip ediliyor. Ve çok da takdir ediliyor.  Libya, Tunus, Mısır ve diğer Ortadoğu ülkeleri bir çok Müslüman ülke Türkiye ile  zaten tarihi bağları var. Bir çok kültürel, tarihi ortak yanlarımız var.  Dolayısıyla birbirimizi etkileme, takip etme imkanımız daha çok. O anlamda  baktığımızda hepimizin birbirimizden alacaklarımız var. Ama söylediğim gibi  Türkiye'nin ekonomik başarıları, demokrasi yönünde attığı çok köklü adımlar,  bütün bunlar, yaptığı çok köklü reformlar bölge ülkeleri tarafından bahsettiğiniz  ülkeler tarafından çok yakın takip ediliyor. Sadece siyasetçileri değil,  entelektüelleri, gençler çok yakın takip ediyorlar. Ve eminim ki karşılıklı  etkileşim söz konusu oluyordur. Ama bütün bunların müspet yönde olduğunu da  herkesin görmesi gerekir.”

Türkiye'nin 2005 yılında AB ile fiili müzakerelere başladığı ilk günü,  İslam ülkelerinden 275 gazetecinin büyük bir ilgiyle izlediği örneğini veren Gül,  “Müzakereler başladıktan sonra da çok büyük bir coşkuyla bütün bunları, çok  büyük bir müspet haber olarak kendi ülkelerine geçmişlerdi ve daima basın-yayın  kuruluşlarında Türkiye ile ilgili hep pozitif anlatımlar olur. 'Türkler bunları,  bunları başarabildiklerine göre biz niye yapmıyoruz' diye sorgularlar. Bütün  bunların hep olumlu ama dolaylı katkıları olduğu kanaatindeyim” diye konuştu.
 
"(AB SÜRECİNDE) DÜĞÜNDEN ÇOK BAHSETMEYİN, EVLİLİKTEN BAHSEDİN"

Finlandiya Cumhurbaşkanı Tarja Halonen, Türkiye'nin AB sürecinde hep "üyeliğin ne zaman olacağının" konuşulduğunu belirterek, "Düğünden çok bahsetmeyin, evlilikten bahsedin" dedi.

Halonen, Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile düzenledikleri ortak basın toplantısında, Finlandiya ve Türkiye arasındaki iyi ilişkilere değinerek, her yıl yaklaşık 150 bin Finli turistin Türkiye'ye geldiğini söyledi.

Kendisinin de Türkiye'ye turist olarak geldiğini ve Adana, Mersin ve Kapadokya'yı gezdiğini ifade eden Halonen, "İkili ilişkilerimiz mükemmel. Türkiye'nin ekonomisinin hızla büyüdüğünü biliyorum. Birçok alanda işbirliği yapabiliriz. Bunlardan birisi yenilenebilir enerji kaynakları" diye konuştu.

Toplum içinde hem kadının hem de erkeğin potansiyelinin kullanılmasının en iyi neticeyi vereceğini de dile getiren Halonen, Finlandiya Parlamentosunun yüzde 42'sinin kadın olduğunu, hükümette ise kadın oranının daha fazla bulunduğunu belirterek, Türkiye'nin belki haziran ayındaki seçimlerde kendilerini geçebileceğini ifade etti.

Avrupa Konseyi ve BM'de Türkiye ile ortak çalışmalar yaptıklarını kaydeden Halonen, Finlandiya'nın, Türkiye'nin AB müzakerelerini
destekleyen bir ülke olduğunu ifade ederek, "En kısa zamanda sizi AB üyesi olarak görmek istiyoruz" dedi.

Halonnen, AB içinde katılım sürecinin hiçbir zaman "basit" olmadığını belirterek, şunları kaydetti:

"AB ye bu kadar yıldır üyeyiz. SSCB'nin çöküşünün ardından gerçekleşen yoğun bir katılım döneminin de tecrübesiyle diyoruz ki: Düğünden çok bahsetmeyin, evlilikten bahsedin. Bu ne demektir; bunu espriyle karışık söylüyorum, ama genellikle aday ülkelerde hep "ne zaman" sorusu sorulur. Ve genellikle 'düğünler ne zaman olacak' diye sorulur. Ama esas önemli olan evliliğin kendisidir. Evlilik nasıl gidecektir? Evliliğin getirdiği ortak hayata hazırlanmaktır önemli olan."

AB'de Türkiye'nin tanıtımı konusuna da değinen Halonen, "Biz Türkiye'nin tanıtımı için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bazı ülkelerin Türkiye'nin AB üyeliğine neden bu kadar tereddütlü yaklaştığını bilmiyoruz. Siz müzakerelere hızlı devam etmelisiniz. Türkiye ile AB çok daha büyük ve güçlü olacaktır" dedi.

Finlandiya Cumhurbaşkanı Halonen, "Ergenekon" soruşturması kapsamında gazetecilerin tutuklanmasına ilişkin sorularla ilgili olarak, ifade özgürlüğünün her vatandaşın hakkı olduğuna ve basın özgürlüğünün önemine işaret etti. Halonen, "Medya mensuplarının da yasalara uygun hareket ediyor olması gerekir. Mahkemelerde çalışan resmi yetkililer, savcılar, hakimler, ve diğer görevliler, uzmanlık alanlarına giren bu konuları takip ediyorlardır" diye konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!