En şovmen enkırmen

Güncelleme Tarihi:

En şovmen enkırmen
Oluşturulma Tarihi: Şubat 13, 2000 00:00

Haberin Devamı

Geleneksel haberciliği bir yana bırakıp bildiğini okuması Reha Muhtar'ı şampiyon yaptı.

Ortalıkta dolaşan dedikodu şu: Reha Muhtar Erol Atar'a gitmiş, stüdyoda fotoğraflar çektirmiş, sonra da bunları basına dağıtmış. Bundan sonra hakkında haber yapıldığı zaman bu fotoğraflar kullanılsın diye. Dedikodunun bir dayanağı da var. Radikal İki'de yayınlanan bir fotoğrafın yanında ‘‘Reha Muhtar'ın özel arşivinden’’ ibaresi yeralıyor.

Röportaj sırasında öğrendik ki, Reha Muhtar bırakın Erol Atar'a poz vermeyi, kendisiyle tanışmamış bile. Bu dedikodunun nereden çıktığını o da merak ediyor: ‘‘Bu fotoğrafları nerede kim çekti bilmiyorum. Ama güzel olduğu için özel arşivime aldım.’’

Son zamanlarda Show Haber'i seyrediyor musunuz? Reha Muhtar'ın yeni bir numarası var; her haberin sonunda kısa bir yorum yapıyor. Bu yorumda habere konu olan kişi ya da kişilere doğrudan sesleniyor ve o anda aklından ne geçerse söylüyor. Yorumların spontan olduğu kesin, çünkü yazı diliyle uzaktan yakından alakası yok. Mesela geçen çarşamba Radikal gazetesine şöyle seslendi: ‘‘Radikal misiniz, nesiniz? Gazetecilik yapacaksanız yapın. Fazla konuşmayın. Öyle alegorik malegorik gibi laflarla olmaz bu iş. Siz önce Türkçe konuşun.’’

Söz konusu yazı iki hafta önce Radikal İki'de yayınlandı. Ankara Üniversitesi'nden Dr. Kemal İnal, Muhtar'ın pek hoşuna gitmeyen bir analiz yazısı yazdı. Bu yazıya neden on gün sonra cevap verdiniz, diye soruyorum: ‘‘Arkadaşlarımızın saldırıya uğradığı haberin bantını yayınladık. Gazeteciliğin ne kadar zor ve tehlikeli bir meslek olduğu bir kez daha kanıtlandı. Sonra birden aklıma o yazı geldi. Öyle dışarıdan konuşmak kolay. Hemen yazıyı buldurdum, yorumu yaptım. Spontan yani.’’.

Önyargılarımızı devreye sokmadan anlamaya çalışalım.

HAYAT, BRİÇ, POKER

Reha Muhtar'ın en büyük başarısı kendisini alay ederek seyreden küçümseyici seyirci ile, hayranlıkla seyreden saf seyirciyi aynı ilgiyle ekran karşısına toplaması. Gerçi o, kendisini eğlenmek için izleyen kitlenin varlığını kabul etmek istemiyor, ama reytinglerin bir kısmını da onlardan aldığı ortada.

Peki zaman zaman komik demeyelim de, eğlenceli olduğunun farkında mı? Kesinlikle evet ve kesinlikle hayır! En güzel aşk romanlarını ancak büyük aşklara inananların yazabildiği gibi Reha Muhtar tarzı televizyonculuğu da ancak Reha Muhtar yapabilir gibi geliyor.

Reha Muhtar, 21 Temmuz 1959'da İstanbul'da dünyaya geldi. Doğumu kış aylarına denk gelseydi, nüfus cüzdanına Ankara yazılacaktı. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Arap Dili ve Edebiyatı profesörü olan babası nedeniyle kışları Ankara'da yazları ise memleketleri İstanbul'da yaşıyorlardı.

İlk orta ve liseyi TED Ankara Koleji'nde bitirdi. Babasıyla annesine oranla daha iyi anlaşan, ergenlik çağında kızlarla ilgilenen, dersine çalışırken şamatasını da ihmal etmeyen tipik bir kolejliydi. O yıllardan hiçbir sivri davranışını hatırlamıyor. Herkes gibi bir genç olduğunu söylüyor: ‘‘Edebiyat öğretmenim çok iyi bir avukat olacağımı söylerdi. Çünkü herhangi bir tezi çok iyi savunurdum. Ben de ondan etkilenerek avukat olmak istedim.’’

Lise son sınıfta önce pokeri sonra briçi keşfetti. Zaman zaman derslerini ektiği oldu, ama hayatın ipuçlarını pokerde yakaladı: ‘‘Kimseyi kumara teşvik etmek istemem, ama ileriki yıllarda bu oyunların faydasını gördüm. Poker hayat gibi; elinize beş tane kart gelir. Bunlar sizin donanımınızdır. Sonra tercihlerinizi kullanıp üç kağıdı atarsınız, yerine başka üç kağıt alırsınız. Ondan sonra bir pazarlık süreci başlar. Bazen elinizdekinden çok daha fazlasını istersiniz ve alırsınız. Şans faktörü her zaman devrededir.’’ Pokerden sonra da briçle tanıştı: ‘‘Bricin püf noktası, bir kaç hamle sonrasını görebilmektir. Başlarken karşınızdakinde nasıl bir elin olduğunu bilmeniz gerekir. Briçte bir konuşma vardır, orada anlaşabilmeniz gerekir.’’

Atina yıllarında Yunanistan şampiyonu olduğundan beri oynamamış: ‘‘Orada partnerim bir Yunanlıydı. Beni anons ederken Türk demediler, İstanbullu bile demediler, Konstantinopol'den Reha Muhtar diye çağırdılar. Tabii o zaman bugünkü gibi iyi değildi iki ülkenin ilişkileri.

25 yaşında Milliyet muhabiri olarak Atina'ya gitmeden önce Ulusal Basın Ajansı'nda çalıştı. Ardından 9 yıl Atina'da kaldı. Döndüğünde TRT'de Ateş Hattı programını yaptı. 36 yaşında Show Haber'in genel yayın yönetmenliği koltuğuna oturdu. Dört senedir de bu görevi yürütüyor.

YAŞLI GÖSTERMESİNE KEDERLENİYOR

Hep referans gösterdiği Amerikan televizyonculuğundaki son eğilimleri soruyorum: ‘‘Bize, Reha Muhtar'la Show Haber'e acayip derecede benzemeye başladılar. Reha muhtar ekolüne yani. NBC'de ABC'de 20 dakika ciddi haber yapıyorlar, sonraki 45 dakikayı soft, sıradan insanı konu alan haberlere ayırıyorlar. Biz de zaten dört senedir bunu yapıyoruz.’’

Özel hayat mı dediniz? Pardon o ne? 23 yaşında kendisi gibi gazeteci olan Selin Çağlayan'la evlenmiş, bu evlililk beş yıl sürmüş. Çağlayan şimdi NTV adına İsrail'de çalışıyor. Muhtar, artık evliliği düşünmüyor. Uyku da dahil olmak üzere günün 24 saatinde haberle yaşıyor. Geçenlerde muhabirlerden biri sabah saat 03.15'te aramış ve ‘‘abi ben röportajı yaptım’’ demiş. Pekala ertesi gün de verebileceği haberi geceden söylemesi Reha Muhtar'ı kızdırmıyor, bilakis o böyle çalışmak istiyor. Boğaz'da yeni aldığı yalısı tadilatta olduğu için, şimdilik beş yıldızlı bir otelde yaşıyor. Otel hayatını çok seviyor. Zaman zaman rehabilite olmak için otelin havuzunda yüzüyor. Fazla kilolarından kurtulmak için spor yapıyor. Bir de 40 yaşında olmasına rağmen daha yaşlı göründüğünü düşünüp kederleniyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!