Çatalhöyük’ün son 10 yılı

Güncelleme Tarihi:

Çatalhöyük’ün son 10 yılı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 12, 2003 00:00

Tarihteki en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Çatalhöyük'teki arkeolojik kazılar devam ediyor. 1961 yılında James Mellaart tarafından başlatılan kazılar şu sıralarda İngiliz arkeolog Ian Hodder başkanlığındaki ekip tarafından südürülüyor. Kazılardan elde edilen zengin bilgiler 6 ciltlik bir raporda toplandı. Ayrıca bilgilere www.catalhoyuk.com adresindeki internet sitesinden de ulaşmak mümkün. Konya Ovası’nda, Ankara’nın 250 km güneybatısında yer alan Çatalhöyük, 1961-1965 yılları arasında James Mellaart tarafından yapılan ilk kazılardan elde edilen bulgularla uluslararası üne kavuştu. Tarihteki en eski yerleşim birimlerden Çatalhöyük, 9.000 yıl önce 13 hektar genişliğinde ve 8.000 nüfuslu bir şehirdi. Çok yüksek sayıda ve çeşitte sanat eserinin bulunması, Çatalhöyük’te yapılan kazıların en ilginç sonucu olarak göze çarpıyor. Avlanan ve vahşi hayvanları kızdıran insanlar, “Ana Tanrıça” heykelleri, başsız cesetleri gagalayan akbaba imgeleri, duvarlarda dikey sıra halinde boğa başları, karşılıklı kabartma leopar heykelleri ve volkanın patladığı bir şehrin duvar resmi bu eserlerden bir kısmını oluşturuyor. Daha önce bu kadar ilkel ve aynı zamanda da gelişmiş bir uygarlık kalıntısı bulunmamıştı. Çatalhöyük kazıları, sadece Mezapotamya ve Levant’ta değil, İç Anadolu’da da karmaşık tarımsal toplumların varlığını sürdürdüğünü ve uygarlığın doğduğunu ortaya çıkardı.KAZILAR 90'LIYILLARDA YENİDEN BAŞLADI Çatalhöyük Araştırma Projesi, “sakladığı” değerli bilgiler nedeniyle dünya arkeolojisinde önemli bir yere sahip. Çatalhöyük’te kazıların tekrar başlatılması amacıyla 1990’ların başında uluslararası bir ekip oluşturuldu. Yeni kazı çalışmaları 1993 yılında Stanford Üniversitesi Arkeoloji Profesörü Ian Hodder yönetiminde başlatıldı. Ancak Hodder ve ekibi 10 yıl önce Çatalhöyük’e geldiğinde iç açıcı bir manzarayla karşılaşmadılar. Bütün çukurlar erozyondan dolayı dolmuştu ve eski duvarları çim kapladığından  bölgede görülecek çok az şey vardı. Erozyon kazı yapılmamış binaları çökertmiş duvar boyaları zarar görmüştü. Neredeyse hiçbir ziyaretçi veya turist yoktu; sadece alanın etrafında bir çit ve nöbetçi kulübesi kalmıştı.... Kısacası, bölgede görülecek hiçbir şey yoktu.Dönemin Kültür Bakanlığı ve Ankara’daki İngiliz Arkeoloji Enstitüsü 3 hedef belirledi. Birincisi arkeoloji bilimin en yeni tekniklerini kullanarak alana ve sanat eserlerine ışık tutmak. İkincisi erozyonu durdurmanın, binaları, duvar sıvalarını, kabartma ve resimleri muhafaza etmenin yollarını bulmak. Üçüncüsü ise Çatalhöyük’ü turizm açısından cazibe merkezi yapmak. ULUSLARARASI BİLİM GRUBUHedefleri gerçekleştirebimek için öncelikle Konya, Çumra ve Küçükköy’deki yerel halkla verimli bir işbirliği kurmak gerekiyordu. Ayrıca uluslararası bir bilim adamı grubu oluşturulmalı ve önemli miktarda fon bulunmalıydı. İngiltere’den Cambridge ve Londra Üniversiteleri, Amerika’dan Stanford, California (Berkeley) ve Ohio Üniversiteleri ile Minnesota Bilim Müzesi, Yunanistan’dan Selanik Üniversitesi, Polonya’dan Poznan Üniversitesi, Türkiye’den ODTÜ ile İstanbul ve Ankara Üniversiteleri ve son olarak da İsveç’ten Güney Afrika’ya kadar birçok ülkeden bireysel araştırmacıların katılımıyla çok nitelikli bir kazı ekibi oluşturuldu. Avrupa Birliği ve Amerika ile İngiltere araştırma konseyleri gibi pek çok uluslararası kurumdan fonlar sağlandı. Halen, Boeing ve Koçbank ana sponsor, Shell uzun dönemli sponsor, Thames Water ve IBM ise sponsor olarak projeye destek veriyor. Ömer Koç bireysel, Reşit Ergener tarafından kurulan Çatalhöyük Dostları ise grup olarak Çatalhöyük Araştırma Projesi’ne önemli katkı sağlıyor. Proje kapsamında, Mellaart’ın önceki çalışmalarını gerçekleştirdiği tepenin güneybatı alanı dışındaki yerlerinde de kazılar başlatıldı. 23 ülkeden 800 bilim adamının katılımıyla toplam 36 ay kazı yapılan 10 yıllık araştırma döneminde, 6 farklı alanda, 92 ev, 526 heykelcik ve pek çok duvar resmi bulundu. 1999 yılındaki çalışmalarda ilk defa MÖ 7.400 yılından bu yana bölgede insanların yaşadığı ortaya çıkarıldı. Kuzey alanda yapılan çalışmalar höyüğün tamamının, Mellaart’in keşfettiği gibi inceden inceye inşa edilmiş binalardan oluştuğunu gösterdi. Sembolik ve ritüel süslemelerle zenginleştirilmiş binalar, bölgeyi daha da olağanüstü kıldı. Polonyalı ekip höyüğün üst bölümünde yaptığı kazılarda, alanın sonlarına doğru MÖ 6.200 yılından kalma binalar keşfetti. Çatalhöyük’ün içindeki eski nehrin diğer tarafında yer alan Kalkolitik Çağa (Bakır Devri) ait tepede yapılan kazılar, Çatalhöyük halkının buraya, asıl alanı oluşturan neolitik tepeyi terk ettikten sonra yerleştiğini ortaya çıkardı. BİLGİLER İNTERNET SİTESİNDE Dünyanın dört tarafından bilim adamları, kazı bulguları üzerinde en modern arkeolojik teknikleri kullanarak yaptıkları analizlerde çarpıcı sonuçlara ulaştı. Mellaart’ın keşfettiği binalar, sadece ritüel tapınaklar ve mezarlıklardan ibaret değildi. Bu binalar aynı zamanda insanların evleriydi. Bölgede yaşayan insanlar, günlük işlerini, atalarının mezarlarından birkaç santimetre uzakta sürdürüyorlardı. Analizler, dönem insanlarının sığırlarını evcilleştirmediğini, bataklıkta yaşadığını, ürünlerini bölgeden 10 kilometre uzağa ektiklerini, Nil Nehri’nden sepet ve Kapadokya’dan doğal cam ithal ettiklerini, ateş dumanını içinde tutan odalarda yaşadıklarından yaşlandıklarında ciğerlerinin karbonla dolduğunu, ölülerin akbabalar tarafından yenilmeden gömüldüğünü, kadın ve erkeklerin eşit yaşam sürdüğünü, yapılan sanat eserlerinin bir kısmının atalarının korunmasına adandığını ve başka birçok olayı gösteriyordu. Derlenen zengin bilgiler 6 ciltlik bir raporda toplandı ve www.catalhoyuk.com adresindeki internet sitesi üzerinden kullanıma sunuldu.İkinci hedef, bölgedeki binaları ve duvar boyalarını korumaktı. Pensilvanya, Londra ve Cardiff  üniversitelerinin oluşturduğu büyük bir ekibin önderliğinde muhafaza laboratuvarları kuruldu. (Çatalhöyük Kazı Evi bünyesinde halen 7 laboratuvar bulunuyor). Muhafaza grubu, öncelikle çamurdan yapılan Çatalhöyük evlerinin üstleri örtülü olduğu sürece sabit kalıp kaymamasını sağlayacak bir yöntem buldu. Ekip daha sonra duvar boyalarının korunmasını sağlayacak kimyasal yöntemler keşfetti. Ayrıca, duvarları ve resimleri müzelere taşıyabilecek makineler tasarladı. Bu yöntemler sayesinde korunan ve taşınan bazı duvar resimleri halen Konya Müzesi’nde sergileniyor. Üçüncü hedef ise bölgeyi yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çekecek bir alana dönüştürmekti. Bu doğrultuda oluşturulan “Kazı Alanı Yönetim Planı”, Avrupa Birliği’nden alınan fon ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle geliştirildi. Kazı bölgesinde bir Ziyaretçi Merkezi kuruldu. Turistlerin ziyaret etmesi için tipik bir Çatalhöyük evi yapıldı. Tepenin kuzeyinde yer alan ve en iyi durumda olan bir binanın üstüne koruyucu örtü inşa edilerek turistlerin ziyaretine açıldı. Son olarak da Atölye Mimarlık tarafindan, bölgenin güneyi için 25 metreye 50 metrelik bir örtü tasarlandı ve 9.000 yıllık şehirdeki yaklaşık 20 bina da böylece ziyarete açıldı.Çatalhöyük’teki kazıların 15 yıl daha devam etmesi ve bölgenin bir araştırma, eğitim ve turizm merkezi haline getirilmesi hedefleniyor. Yakın dönem planları arasında Ziyaretçi Merkezi ve laboratuvarların genişletilmesi yer alıyor. Araştırma çalışmalarının yeni kazı alanlarıyla genişletilmesi ve yeni koruyucu örtülerle 40 evin daha ziyarete açılması amaçlanıyor. Ayrıca, çeşitli yaş grupları için Çatalhöyük’te yaz kursları düzenlenmesi planlanıyor. www.catalhoyuk.com
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!