ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Başbakan Gül'ü telefonla arayarak, "4'üncü Piyade Tümeni'ni getirecek gemiler yola çıktı. 10 Şubat'ta orada olacaklar" diyordu.ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Başbakan Gül'ü telefonla arayarak, ‘‘4'üncü piyade tümenini getirecek olan gemilerimiz yola çıktılar. 10 Şubat'ta Türk kıyılarına intikal edecekler’’ dedi. Türk tarafı, çok uzun bir süre hem tezkerenin, hem de binlerce personel taşıdığını varsaydığı gemilerin sıkıntısını yaşadı. Oysa 4'üncü Piyade Tümeni'nin muharip askerleri o sıralar Teksas Fort Hood'taki karargáhtaydı. AKP hükümeti, ocak ayının büyük bir bölümünü hangi yöne gideceği konusunda tereddüt içinde geçirdi. Ancak ocak ayının son haftasıyla birlikte Türk tarafının tutumunda ilk ciddi hareketlenme başladı.Bu hareketlenmeyi tetikleyen olaylardan biri, MGK'nın 31 Ocak toplantısında hükümete askeri önlemlerin alınması konusunda bir tavsiye kararı almasıydı. Gül, ilk adım olarak 3 Şubat günü Irak rejiminin iki numaralı ismi Taha Yasin Ramazan'ı MİT'in özel uçağını Bağdat'a göndererek Ankara'ya getirdi. Ardından Ramazan'a MİT'in Marmara Köşkü'nde yapılan görüşmede savaşın önlenebilmesi için artık Saddam Hüseyin'in çekilmesinden başka bir çare kalmadığı mesajını verdi.Gül'ün önerisine göre, Saddam Hüseyin ve rejimin kilit isimlerinin hayatı güvence altına alınabilir, ordudaki üst düzey komutanlar emekliliğe sevk edilebilir ve demokrasiye açılan bir yönetim değişikliğine gidilerek, savaş önlenebilirdi. Bu operasyon, aslında Ankara'nın Irak rejimine savaşı durdurmak için elinden gelen her şeyi yaptığını gösterdiği son bir barış denemesiydi. Gül, Ramazan'ı ‘‘Henüz askeri yığınak da başlamış değil’’ diye uyardı.RAMAZAN GİDİYOR MÜZAKERELER AÇILIYORAynı gün MİT'e ait
Atatürk Orman Çiftliği'ndeki köşkün çok da uzağında olmayan Dışişleri Bakanlığı binasında Türkiye ile AB arasında askeri yığınağın altyapısını oluşturmaya dönük üslerdeki yenileme faaliyetine ilişkin resmi müzakereler de resmen başladı.ABD tarafı, Dışişleri Bakanlığı'nın üsler konusudaki resmi müzakerecisi Büyükelçi Marisa Lino'yu Ankara'ya gönderirken, Türk Dışişleri de müzakereciliği ve hukuk konularındaki uzmanlığıyla tanınan Büyükelçi Deniz Bölükbaşı'yı atamıştı.KURBAN BAYRAMI’NDA DİNİ HASSASİYET VARErtesi günü, (4 Şubat) ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Başbakan Gül'ü telefonla arayarak, görüşmelerin başlamasından duyduğu memnuniyeti aktardı. Gül, üslerdeki keşif faaliyetinin bittiğini ve artık ikinci aşamaya geçildiğini belirterek, ‘‘Anayasamız gereği bu hafta içinde üslerdeki yenileme faaliyeti için TBMM'den onay almayı tasarlıyoruz. Muharip birliklerin gelişi konusunu daha sonraki bir aşamada ele almayı düşünüyoruz’’ dedi.Cheney, parça parça gidilmesinden yana değildi.Gül, hükümetin karşılaştığı sıkıntılarından söz etti:‘‘İçeride büyük güçlüklerimiz var. Kamuoyunun büyük çoğunluğu, ABD ile Irak konusunda işbirliğine girmemize karşı. Anketler halkın yüzde 94'ünün savaşa karşı olduğunu gösteriyor. Hem ben, hem partimizin genel başkanı Sayın Erdoğan, milletvekilleri ile tek tek görüşerek kendilerini ikna etmeye çalışıyoruz.’’Başbakan, ardından yaklaşımını şu şekilde ifade etti:‘‘Biz iki aşamalı yaklaşımı daha doğru buluyoruz. Modernizasyonu hemen bu hafta, asker gelişiyle ilgili konuyu ise Kurban Bayramı'ndan sonra getirmeyi düşünüyoruz. Önümüzde dini bayram var. Bu tür bayramlar dini hassasiyetlerin de yükseldiği dönemlerdir. Dolayısıyla ikinci tezkereyi bayramdan sonraya bırakmak daha doğru olacaktır.’’CHENEY: BEKLEYEMEYİZ YOLA ÇIKARDIK BİLECheney, şöyle karşılık verdi:‘‘Başkan Bush'un bir an önce kararını vermesi gerekiyor. Bunun için önümüzü görebilmeliyiz. Nitekim, dördüncü piyade tümenini getirecek olan gemilerimiz yola çıktılar. 10 Şubat günü Türk kıyılarına intikal edecekler. Başkanın en geç 12 Şubat'ta bu gemilerin Türkiye kıyısında mı kalacağı yoksa Suveyş kanalına mı gideceği konusunda karar alması gerekiyor.’’Bu sözleriyle Gül'e açıkça kuzey cephesinden vazgeçebilecekleri mesajını verdi. Gül ise bunun üzerine ‘‘Gemilerin varışını geciktiremez misiniz?’’ diye sordu. Cheney, ‘‘Bekleyemeyiz, yola çıktılar’’ karşılığını verince, Gül şöyle dedi:‘‘Bizim durumumuzu anlayışla karşılamanız gerekir. Türkiye demokratik bir ülkedir. Bölgeden ne kadar uzakta olduğu halde İspanya'nın bile güçlükleri var.’’ Gül, 5 Şubat akşamı gazetelerin Ankara temsilcilerini Babakanlık Konutu'na davet ederek, ‘‘Barışçı yollar tükenmiştir. Günah bizden gitti. Artık stratejik ortağımızla birlikte hareket edeceğiz. Yarın modernizasyon tezkeresini Meclis'e getiriyoruz’’ dedi. Tezkere, ertesi günü yapılan oylamada 308 lehte, 193 aleyhte ve 9 çekimser oyla kabul edildi. AKP grubundaki fire toplamı 50 dolayındaydı. Bu fire oranı az çok kestiriliyordu. Üslerdeki yenileme çalışmaları ve yığınaklanma bölgelerinin inşasına ilişkin mutabakat muhtırası görüşmeleri, 8 Şubat’ta sonuçlandı. ABD’ninkuzey cephesi önündeki en önemli kapılardan biri daha açılmıştı. HALBUKİ ASKERLER TEKSAS’TAYDICheney, Gül'e 4’üncü Piyade Tümeni'nin yola çıktığını söylemişti. Atlantik'i geçmekte olan gemilerde tümenin muharip personelinin mi, yoksa bu personelin kullanacağı silah ve malzemeyi içeren kargonun mu bulunduğu konusunda açıklık yoktu. Ancak Cheney'nin ifadesi askerlerin de yolda olduğu anlamına geliyordu. Türk tarafı, uzun bir süre Türk sahillerine yaklaşmakta olan gemilerin hem malzeme, hem de binlerce personel taşıdıklarını varsaydı, bunun sıkıntısını yaşadı.Oysa gemilerde sınırlı sayıda asker bulunduğu, kargonun daha çok askeri malzemeden oluştuğu sonradan anlaşıldı. 4’üncü Piyade Tümeni'nin muharip askerlerinin, o sıralar Teksas Fort Hood'taki karargáhında yoğun eğitim faaliyeti içinde olduğundan Türk tarafının haberi yoktu. Sonradan askerlerin Türkiye'ye hava yoluyla intikal edeceği anlaşıldı. Gemiler sorunu, Türkiye ile ABD arasında şubat ayının başından itibaren en ciddi rahatsızlık konularından biri oldu. Şubat ayının ilk haftasında, daha tezkere geçmeden ve modernizasyon faaliyetine ilişkin mutabakat muhtırası sonuçlanmadan bir grup gemi Mersin açıklarında gözüktü. Gemiler, demir atabilmeleri için yapılan talep mutabakat muhtırası henüz imzalanmadığı için geri çevrildi ve İsrail'e dümen kırdı.ABD’nin tehdidi fos çıktıSONRADAN yaşanan bir diğer sorun, Genelkurmay'ın nakliye faaliyetinde Rum bandıralı gemilerin kullanılmaması yolundaki bütün ısrarlara rağmen, Amerikan tarafının Rum bandıralı gemileri de Türk limanlarına yanaştırmaya kalkmasıydı.Türk askeri makamlarının Rum bandıralı gemilerin Türk limanlarına yanaşmalarına izin vermeyi reddetmesi, Amerikan tarafında Genelkurmay'a dönük büyük bir kızgınlığa yol açtı. Ayrıca, ilk aşamada yalnızca modernizasyon izni çıktığından Türk tarafı silah sistemlerini taşıyan gemilerin kargo boşaltmasına izin vermedi. Yalnızca tezkerenin izin verdiği faaliyetlerde kullanılacak malzeme ve bu faaliyeti yürütecek personelin taşıtları indirilebilirdi.Amerikan tarafı, tümenin kullanacağı bütün malzemeyi boşaltmak isteyince bir başka pürüz çıktı.Bu gemilerin boşaltılabilmesi için TBMM'den asker gelişine ilişkin tezkerenin çıkması gerekiyordu. Bu nedenle, ağır silahları taşıyan gemilerin çoğu haftalarca Doğu Akdeniz'de beklemek korunda kaldı.Bu arada, boşaltılan malzemenin bir bölümünün doğrudan savaş malzemesi olduğu yolundaki
haberler, Türk kamuoyunda rahatsızlığa yol açacak ve 1 Mart'a giden süreçte kamuoyundaki rahatsızlık ciddi bir ÅŸekilde artacaktı. Bu arada, garip bir olay da meydana geldi. Dördüncü piyade tümeninin kargosunu taşıyan bir gemi Hopa sahillerinde belirdi ve geri dönmek zorunda kaldı. Ayrıca Amerikan tarafı ÅŸubat ayındaki müzakereler boyunca sıkça Türk tarafını ‘‘Gemileri her an SüveyÅŸ kanalına sevk edebiliriz’’ mesajını vererek kuzey cephesinden vazgeçebileceÄŸi kartıyla korkutmaya çalıştı. Her seferinde gemiler yerlerinde kaldı ve Türk tarafında ‘‘kuzey cephesi vazgeçilmez’’ anlayışının kökleÅŸmesine yol açtı. Kendi aranızda görüş birliÄŸi içinde deÄŸilsiniz31 Ocak tarihli MGK toplantısında komuta heyeti üyeleri, daha önceden aralarında vardıkları mutabakat gereÄŸi Türkiye'nin ABD ile askeri iÅŸbirliÄŸine girmesi için harekete geçilmesi yolundaki görüşlerini kayda geçirdiler. Genelkurmay BaÅŸkanı Orgeneral Özkök ve ardından kuvvet komutanlarının tek tek söz alıp, askeri seçeneÄŸe destek vermeleri ile ordu, hükümet karşısında kuvvetli bir çıkış yapmış oldu. Komutanlar, aynı zamanda, hükümetin artık Türk kamuoyunu hazırlamaya baÅŸlaması beklentisini de dile getirdiler. Komutanların askeri seçenekten yana istekli tavırları, İçiÅŸleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun dikkatini çekti. Aksu, 1991 Körfez krizinde ANAP hükümetinin İçiÅŸleri Bakanı olarak görev yapmıştı. AKSU'DAN ASKERLERE: NE KADAR Ä°ÅžTAHLISINIZKörfez krizi sırasında komuta kademesi, ABD ile mutlak iÅŸbirliÄŸinden yana olan Özal'ın aksine isteksiz bir tavır sergilemiÅŸ, patlak veren görüş ayrılığı Genelkurmay BaÅŸkanı Orgeneral Necip Torumtay'ın istifasına kadar uzanmıştı.Aksu, ‘‘Sayın komutanlarımızı büyük bir iÅŸtah içinde gördüm. 1991'deki kriz sırasında böyle olmamıştı’’ dedi.Aksu, hemen ardından bu sözlerinin komutanları rahatsız edebileceÄŸinden çekinerek, toparlama gereÄŸini duydu:‘‘Maksadımı aÅŸan sözler sarf etmiÅŸ olabirim. KastettiÄŸim ÅŸuydu. Ben sadece nostalji yapmak istemiÅŸtim. 1991'de Körfez Savaşı'nın görüşüldüğü MGK toplantısında ben de vardım. CumhurbaÅŸkanlığı makamında rahmetli Özal oturuyordu. O zaman Turgut Bey, Türkiye'nin Irak'a asker göndermesini istiyordu. Ben de kendisini desteklemiÅŸtim. Ama o zamanki komutanlarımız bu fkre sıcak bakmıyorlardı. Sadece bu farkı söylemek istemiÅŸtim.’’GÃœL, TEZKERELERÄ°N BÖLÃœNMESÄ°NDEN YANAOcak MGK'sının ön önemli tartışma konusu, tezkerelerin birleÅŸtirilip birleÅŸtirilmemesi baÅŸlığında çıktı. Genelkurmay ve DışiÅŸleri bürokrasisi, üslerin modernizasyonu, asker kabulü ve Türk askerinin Irak'a gidiÅŸine iliÅŸkin tezkerelelerin birleÅŸtirilerek TBMM'ye tek bir metinle gidilmesi görüşündeydiler.Bu görüş, MGK öncesinde hem Genelkurmay, hem de DışiÅŸleri MüsteÅŸarı Ziyal tarafından BaÅŸbakan Gül'e aktarılmıştı. Ayrıca, tezkereleri ikiye bölmek Türkiye'nin ABD karşısındaki pazarlık kartlarını güçlendirebilirdi. Ocak sonuna gelindiÄŸinde, ekonomik yardım, Kuzey Irak'la ilgili düzenlemeler, Türkmenlerin hakları gibi konularda Ankara ABD'den istediÄŸi ödünleri tam alabilmiÅŸ deÄŸildi. Ayrıca, BM Güvenlik Konseyi'nden savaÅŸ yetkisi tanıyan bir karar da çıkmamıştı. Türkiye, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin çizgisini bekleyerek, bu konudaki geliÅŸmelerin netleÅŸmesini görmek için zaman kazanabilirdi.Bu konu, 31 Ocak tarihli MGK öncesinde AKP'li bakanlar arasında ciddi bir görüş ayrılığına yol açtı. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, İçiÅŸleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, iÅŸi uzatmadan tek bir tezkereyle gidilmesi yolunda tavır aldılar. Ä°lginçtir ki, bu kanattaki isimlerin hepsi ‘‘Özal okulu’’ndan yetiÅŸmiÅŸ ANAP kökenli isimlerden oluÅŸuyordu. Gül, tezkereleri ayırma yanlısıydı.SEZER-YALÇINBAYIR MUTABAKATIBaÅŸbakan Yardımcısı ErtuÄŸrul Yalçınbayır da başından beri BM Güvenlik Konseyi'nden savaÅŸ yetkisi tanıyan bir karar çıkmadan TBMM'nin asker kabul eden bir tezkereyi oylamasının hukuka aykırı olacağını savunuyordu.Yalçınbayır, o arada savaÅŸa karşı kuvvetli bir kampanya baÅŸlatmıştı. Meselenin hukuki çerçevesi üzerinde Yalçınbayır ile CumhurbaÅŸkanı Sezer arasında tam bir mutabakat vardı. Sezer, aslında asker gönderme konusunda bile ayrı bir tezkere çıkartılabileceÄŸini düşünüyordu. Tezkerenin niteliÄŸi konusunda AKP'li bakanlar arasındaki görüş ayrılığı, MGK toplantısına da aynen yansıdı. AKP'li bakanlar tarafından farklı görüşler seslendirilince, CumhurbaÅŸkanı Sezer, kendini tutamayarak hükümet üyelerine şöyle dedi: ‘‘Siz her ÅŸeyden önce kendi aranızda görüşbirliÄŸi içinde deÄŸilsiniz.’’Sezer'in de ağırlığını koymasıyla MGK sonunda beliren eÄŸilim, tezkerenin bölünerek aÅŸama aÅŸama TBMM'ye getirilmesi oldu.Â
button