'Ben gençken de popülerdim'

Güncelleme Tarihi:

Ben gençken de popülerdim
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 26, 2020 07:00

Bugün Türkiye’de ‘tarih’ denince akla gelen en önemli isimlerden Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın aslında neredeyse bir ‘hukukçu’ olacağını biliyor muydunuz? Peki genç Ortaylı okul yıllarında ders çalışmak dışında neler yapardı?İlber Hoca ile “En güzel yıllarım” dediği öğrencilik dönemini konuşuyoruz. Sohbetimiz esnasında hiç durmadan telefonu çalıyor. Acaba gençken de bu kadar popüler miymiş? Gülerek, “Evet o zaman da arkadaşlar arasında popülerdim” diye yanıtlıyor...

Haberin Devamı

“Gençliğimin en güzel dönemi, Mülkiye yıllarıydı” diye başlıyor sohbete Prof. Dr. İlber Ortaylı… Sıcak bir temmuz gününde, evinin bahçesinde, koronavirüs önlemlerine de dikkat ederek hoca ile gençliğine doğru bir zaman yolculuğu yapacağız. Prof. Dr. İlber Ortaylı’yı bugün televizyonda, konferanslarda izliyor, yazılarını okuyoruz. Tarihi ilginç detaylarıyla ondan öğreniyoruz. Bu yazının yazarı da dahil olmak üzere pek çok öğrenci yetiştirdi, öğretmeye devam ediyor. Ancak, bunu da aslında bir tesadüfe borçluymuşuz! Eğer o zamanki bazı gelişmeler meydana gelmeseydi belki de kendisini ‘hukukçu’ olarak tanıyacaktık… Nasıl mı? Filmi geriye sarıyoruz, hoca anlatmaya başlıyor: “Ankara’nın en köklü okullarından Atatürk Erkek Lisesi’nde okudum. Ben ‘kız lisesi’ ve ‘erkek lisesi’ gibi ‘ayrı eğitim’i pek tutmuyorum. İnsan tam etiket, edep, konuşma tarzı öğreneceği ve öğretileceği yaşta ayrılık bir ‘edepsizlik’ havası getiriyor ama o dönemin Atatürk Lisesi, Gazi Lisesi, Kız Lisesi… Bunlar kuvvetli mekteplerdi. Hocaları kuvvetli insanlardı. Orada gördüğüm idealist öğretmenleri başka yerde görmedim. Toplumumuza çok kıymetli insanlar, politikacı, profesör ve bürokratlar yetiştirdiler. Bizim kardeş lisemiz Gazi’ydi ve izci grupları ikide bir kavga ederdi! Atatürk Lisesi’ni yetiştirdiği nesiller bakımından seviyorum...”

Haberin Devamı

ASLINDA HUKUKÇU OLACAKTI...

Hoca devam ediyor: “Bizim zamanımızdan beri bu üniversite imtihanı var. Ben ilk tercih olarak ‘Hukuk Fakültesi’ni yazdım. Sonra tarih, arkeoloji diye sıraladım. Aslında bu bölümleri yapmak istiyorum ama tarihin liseden sonra yapılamayacağına kanaat getirmişim. Muhtemelen validemin Ankara Dil Tarih Bölümü’nde hoca olmasının da etkisi vardı. O pek teşvik etmiyordu; ‘Erkek çocuk mühendis, avukat, doktor, hukukçu olur’ düşüncesi vardı. Hukuku da seviyordum aslında, yatkınım. Sonunda gittim, girdim. Çok da iyi puanla kazandım ama okul beni çok sıktı. Okul derken, hocalar fevkaladeydi. Mesela Prof. Dr. Kudret Ayiter var; Almanca, İtalyanca, Türkçeyi aynı belagat ve güzellikle konuşan bir hocaydı. Coşkun Bey’i unutamam. Herkes öyleydi, ağızlarından bal damlardı. Ancak talebelerle anlaşamadık. Dört sene bu tiplerle aynı yerde okumak zor geldi.” Sınıf arkadaşlarıyla anlaşamayınca Ortaylı gözüne yan fakülteyi kestirmiş… “Çaresiz, çok da istemememe rağmen cazip geldi” diye anlatıyor: “O dönemin Maarif Bakanı Cihat Bilgehan’ın çıkardığı yasaya göre yazdığınız yer değil puanınız önemliydi. Bu değişiklik pek çok kişinin hayatını değiştirdi. Ben de Mülkiye’nin öğrenci şefi Hüseyin Bey’e gittim. Bana önce, ‘Efendim, müracaatlar bitti maalesef’ dedi. Sonra, ‘Ama henüz kurul toplanmadı, sen yaz ver!’ dedi ve böylece Mülkiye’ye girdim…”

Ben gençken de popülerdim

BİR TÜRLÜ BİTMEYEN PİYES

Haberin Devamı

Bugün 161 yaşında olan okulun, o dönemki ortamını Prof. Dr. İlber Ortaylı şöyle anlatıyor: “Mülkiye hakikaten İstanbul ve Anadolu’dan çok seçkin ve zeki çocukların geldiği ve o yüzden de şartlara hemen intibak edebildikleri, kendine göre esprisi olan bir yerdi. Bugün o pek kalmadı ama o zaman Saint-Joseph ve Robert Kolej gibi yabancı okullardan gelenlerle Vefalısı, Kabataşlısı, Anadolu’dan gelenler, geçmişteki eğitim birbirinden ne kadar farklı olursa olsun herkes birbirine intibak ederdi. Başta bir çekince olurdu tabii ama gelenler hep akıllı çocuklar olduğundan Mülkiye’nin esprili havası hemen herkesi sarardı. Daha ilk sene, ‘İnek Bayramı’ndan başlardı. Çok enteresandı, herkes katılırdı! Katılımcılardan biri de eski Kültür Bakanımız Atilla Koç’tu mesela… Onu okuldan biliriz, çok zeki bir adamdı. Sanat konusunda da ilginçtir. Biz, Kenan Işık’la, Turgut Özakman’ın ‘Ocak’ piyesini bir türlü tamamlayıp sahneye koyamamıştık. O ise İzmir’de bunu başarmıştı!” Okul, yalnızca farklı geçmişlerden gelenleri değil, farklı düşüncelerdeki öğrencileri de birleştirirmiş… Ortaylı anlatmaya devam ediyor: “Sağcı ve solcu birbirini tanırdı ve o tanışma sayesinde biz 12 Mart ve 1980’den sonraki krizi atlattık. Mesela Uluç Gürkan ile Hasan Celal (Güzel) bir araya gelebiliyordu. ‘Biz Mülkiyeliz, bizim idealimiz devlet’ diye düşünülürdü. O ‘devlet’ fikri fevkalade önemli bir şeydi. Mülkiye bir imparatorluk kurumudur ve sağlam bir temel verir. Türk bürokrasisinde, özellikle de Maliye, Dahiliye ve Hariciye’de uzun yıllar Mülkiye hakim oldu. Bugün onlar kaybolunca eski liyakat da kayboldu. Velhasıl, Mülkiye’de eğlenceli bir talebe muhiti vardı. Sonra ODTÜ Bölge Planlamaya geçtim. O da çok verimli bir zamandı. Ortamı da daha iyiydi.”

Haberin Devamı

AKŞAMLARI TİYATRO, OPERA, BALE...

Sohbetimiz esnasında İlber Hoca’nın hiç durmadan telefonu çalıyor. Acaba gençken de bu kadar popüler miymiş? Gülerek, “Arkadaşlar arasında popülerdim” diye yanıtlıyor: “Özellikle ODTÜ’de çok mutluydum çünkü öğrencisi bence çok daha şartlara intibak eden, espri yeteneği olan tiplerdi. Arkadaş ortamları daha iyiydi ve devamlı da oldu. Eğitim de iyiydi.” Peki 1960ların Ankara’sında genç İlber Ortaylı ve arkadaşları nerelere gider, neler yaparmış? İlber Hoca anlatıyor: “Ankara o tarihte medeni bir Türkiye başkentiydi. Tiyatro, opera, bale ve senfoni orkestrası İstanbul’dakinin daha fevkinde kurumlardı ve daha kolay ulaşılıyordu. Mesela 20. yüzyılın en iyi piyanistlerinden Arthur Rubinstein gelmişti. Öğrencilere yer kalmayınca sandalye taşıtıp, ‘Gençlik bu konseri dinleyecek!’ diye bize imkan sağlanırdı. Diyeceğim o ki, Avrupa ve Rusya’nın en kıyak kişileri Ankara’ya geliyordu. Bugün bile Ankara dinleyicisi çok daha eğitimlidir. Öğleden sonra bir konferans dinleyip akşamında tiyatro izleyip, gece de eğlenip evine dönebilirdin. Onun için Ankara iyi yetiştirdi insanları, dünyaya açtı. O zamanki İstanbul’da bu yoktu. Şimdi de yok. Bugün o Ankara çöktüğü için üzülüyorum. O yüzden gençler orada üniversiteye de gitmiyor. Halbuki bence ODTÜ, Bilkent, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi’nin belli bölümleri çok iyi.”

Haberin Devamı

Ben gençken de popülerdim
Yıl 1979... Ankara

DÖRT YAPRAKLI YONCA BULDUM İKİ KERE

Prof. Dr. İlber Ortaylı, şimdi olsa ‘genç İlber Ortaylı’ya ne söylemek isterdi? Acaba hoca hayal ettiği yerlere gelmiş mi? Şöyle yanıtlıyor: “Gençken ‘Tarih yapayım, hoca olayım, yazayım ve okunayım istiyordum.’ Bu kadar masum hayallerdi... Daha fazla şey olsun istemedim, çok param olsun düşünmedim, zaten de yok! Hiç ‘çok az gez, daha çok çalış’ demezdim çünkü istediğim her şeyi de yaptım; daha çok da çalıştım, daha çok gezdim, daha çok dinledim… Hiç lüks aramadım, imkânları sonuna kadar kullandım. Dörtlü yonca yaprağı bulduğumda, iki kere ne niyetim varsa oldu. Ne olduğunu söylemem!”

Haberin Devamı

GENÇLERE TAVSİYESİ: “HAYATA GELDİN, TADINI ÇIKAR!”

Ben gençken de popülerdim

Peki İlber Hoca, bugünün gençlerine neler önerir?

Zamanlarını çok iyi kullanmalarını öneririm çünkü genç insanın kapasitesi çok yüksek. Enerjisi çok, hafıza çabuk emiyor ve çok iş yapıyor. Ben bu halimi bir saatte kaldırıp koşana kadar, genç insan eğer enerjisi ve niyeti varsa bütün işi bitirir; flört de edebilir, spor da yapabilir, hepsini yapabilir. 24 saat onun için çok değerli ve uzundur ama niyeti yoksa bir köşeye göçüp oturursa şimdikiler gibi bir devre yazık olur. Sağlığınız gençlikte çok yardımcıdır, bizimki gibi değildir. Gençken aldıklarınızı iyi öğrenebiliyorsun, sonrakiler uçup gidiyor. Tuğlayı ve temeli sağlam atacaksın.

Ümitsizliğe kapılacak bir şey yok. Dünyaya geldin bir kere. Ne kadar yaşayacaksın belli değil. Buraya gelmek bir şans, milyarda bir şans, piyango kutusuyla bile izah edilemez… Kimle kimin hücresinden geleceksin, sağlıklı mı olacak, ölü mü geleceksin, nasıl geldiğin bile önemli. Bir yere kadar gelen insanın ümitsizliğe kapılıp hayata küsmesini tabiata ve seni yaratan kişilere karşı bir nankörlük olarak görüyorum. Gelmişin bir kere dünyanın tadına bak, bitecek zaten!

AYNI İFADE

Ben gençken de popülerdim
Yıl 1975, Chicago Üniversitesi... Aradan geçen yıllar İlber Hoca’nın bakışlarını değiştirmemiş.

ASKERLİK HATIRASI

Ben gençken de popülerdim
İlber Ortaylı (sağ başta), askerliğini 1975’te Zonguldak’ta yapmış. Bu fotoğraf, vatani görevindeki en sevdiği karelerden.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!