Aşktan yoksun insan taştan farksızdır

Güncelleme Tarihi:

Aşktan yoksun insan taştan farksızdır
Oluşturulma Tarihi: Şubat 21, 2004 21:06

Size bir şey itiraf edeyim mi? Ben onun köşesinin müdavimiyim. Benim durumumdakilerin (din konusunda ne çok fazla bilgili ne çok fazla cahil) açık vermemek için başkalarına soramayacakları soruların cevabını bulabildikleri bir yer.

Güzin Abla, nasıl sosyolojik bir görev üstleniyorsa bu ülkede, Mehmet Nuri Yılmaz da öyle. İnteraktiviteye önem veriyor. Ve ona öyle sorular soruyorlar ki, normal bir insanı zıvanadan çıkartabilir, o ise bir din adamı sabrıyla, sakin sakin yanıtlıyor. Ne sorular, ne sorular: ‘‘Epilasyon caiz midir? Adet gören kadın Kuran'a dokunabilir mi? Bakireler cennete mi gider? Oruçluyken uykumda farkında olmadan boşalmışım, orucum bozulur mu? Bir Müslüman bir Musevi'nin kestiği eti yiyebilir mi? Gayrimüslüm kadınla ilişki zina mı?’’ gibi yüzlerce, binlerce soru. Mehmet Nuri Yılmaz, eski Diyanet İşleri Başkanı, Hürriyet Gazetesi'nin yeni vazgeçilmez yazarı. Son derece ciddi bir insan. Beni görünceye kadar öyleydi yani! Sorularımı duyunca kahkahalarla gülmeye başladı. Hoşgörüsü hoşuma gitti. Bir din adamının insanları korkutmaması gerektiğini düşündüm. Tam tersine Mehmet Nuri Yılmaz gibi insana güven vermeliydi. Verdi. Ve bu arada öğrendim ki, hakiki bir divan edebiyatı uzmanı. Fuzuli aşığı. Hiç durmaksızın dört saat şiir okuyabiliyormuş, röportajın sonunda bana da güzel bir şiir okudu. Onu tanıdığıma çok memnun oldum, inşallah siz de seversiniz...

Size ‘‘Hocam’’ demek şart mıdır? Mehmet Bey denilemez mi?

- Denilir tabii. Bazıları rahatsız olur. ‘‘Neden unvanım es geçiliyor?’’ diye. Ben öyle değilim. Hatta, mutlu bile olurum, ismimle hitap edilmesi bir samimiyet ifadesi. Ama insanlar genelde bana ‘‘Hocam’’ diyor...

Peki Mehmet Bey... Ben iyi kalpli biri olduğumu düşünüyorum ama dini zorunluluklarımın sadece küçük bir kısmını yerine getirebiliyorum. Hiç kurtuluşum yok mu! Cehennemin hangi bölümünde yanacağım?

- Sizin gibi her şeyi harfiyen yerine getiremeyen insanlar için ‘‘Dinden çıkmıştır, cehenmemde yanacaktır’’ şeklinde bir hüküm vermek yanlıştır. Eylem başkadır, iman başkadır...

Yani siz de Müslümansınız ben de...

- Elbette. Hepimiz dinimizin emrettiği hükümleri yerine getirmekle yükümlüyüz. Yerine getirmemek Allah'la sizin aranızda. Yine de inanmış bütün insanlar din kardeşimizdir. Sadece onların biraz kusuru vardır...

SİZ NESİNİZ: AZ KUSURLU MÜSLÜMAN ÇOK KUSURLU MÜSLÜMAN

Peki ''kusursuz Müslüman'' var mıdır?

- Hayır. Çünkü kusursuz insan yoktur! Az kusurlu, çok kusurlu Müslüman olabilir. Ama zaten biz cehennem zaptiyesi değiliz! O, tamamen yüce Allah'ın bileceği bir iş. Yetki onundur. Bizim ahkam kesme hakkımız yoktur!

Türkiye'de böyle bir çoğunluk var. Allah'a inanıyor ama bazen oruç tutuyor, zekat veriyor, sadaka veriyor, kurban kesiyor. Yani dini vecibelerinin büyük bir bölümünü yerine getirmiyor. Çoğunluğu böyle yaşayan bir ülkeye Müslüman denilebilir mi? ‘‘Ara Müslümanlık’’, ‘‘Yarı Müslümanlık’’ gibi kavramlar var mı?

- Hayır. İnanmak parçalanmayı kabul etmez. İnanmış insan, inanmıştır. Az inanmış, çok inanmış yoktur. Dini vecibelerini daha iyi yerine getiren veya hiç getirmeyenler vardır. Ama onlar da Müslüman’dır. Onları İslam dairesinden çıkarmak mümkün değil. İnandığı halde, hiç ibadet yapmayan biri de Müslüman’dır. Günah işleyenler de. Yani ‘‘Türkiye'de gerçek Müslümanların sayısı azdır ya da günahkarlar çoktur’’ gibi yargılara varmak mümkün değil. Zaten bu işler öyle kılık kıyafete bakılarak anlaşılmaz. ‘‘Kesin günahkardır’’ dedikleriniz dindar çıkabilir. Tersi de geçerli olabilir...

Siz Arap ülkelerinin din hocaları karşısında kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Onlar ‘‘bağnaz’’, ‘‘yobaz’’ oluyor da, siz fazla ‘‘modern’’ mi kaçıyorsunuz? Size düşmanlık ettikleri, ‘‘gerçek Müslüman’’ olmamakla suçladıkları oldu mu?

- Türkiye'yi iyi tanımayanlar bir takım yanlış kanaatlere varmışlardır. Bazıları biz laik bir ülkeyiz ya, sanki Türkiye'de din eğitimi yok, dini vecibeler yerine getirilmiyor havası içindeler. Ama bizim gibi düşünen çok değerli bilim adamları da var orada. Şurası gerçek tabii: Türkiye kazanımlarıyla İslam dünyasına nispetle daha ileride.

Din üzerinden siyaset yapmak ne kadar günahtır?

- Çok büyük bir günahtır. Din Allah için yaşanır. Allah'ın hoşnutluğunu, rızasını kazanmak içindir. Din üzerinden ister siyaset ister başka bir menfaat sağlamak kesinlikle yasaktır.

İnsanlar bir din bilginine, kafalarını karıştıran her türlü soruyu sorabilir mi? Sorulması günah olan sorular var mıdır? ‘‘Allah var mıdır?’’ diye sorulabilir mi mesela...

- Tabii ki sorulabilir. Nitekim, Kuran'da ‘‘Bilmediklerinizi ilim adamlarına sorun’’ diye emir var. Hıristiyanlıktan farklı tarafımız da budur, her şeyi soracaksın. Aklına takılan, kafanı meşgul eden ne varsa. Bu hususta bir yasak söz konusu değildir. Allah'ın varlığı konusunda şüpheye düşen insan da sormalı ki, siz onu ikna edeseniz...

Hiç ateist birini konuşarak dine döndürdüğünüz oldu mu?

- Bugüne kadar ‘‘Ben ateistim’’ diye karşıma çıkan kimse olmadı! Olsaydı, onunla da tartışırdım. Ama Hıristiyan’ken Müslüman olan çok insanla karşılaştım. Benim sayemde olanlar da oldu.

İslamiyet, cinsellikle ilgili soruları yazılı olarak komplekssiz yanıtlıyor. Sözlü olarak sınırlar daralıyor. Neden?

- O bir gelenek. Türkiye'de cinsellik hálá bir tabu. Ben cinselliğin öğretilmesinden yanayım, okullarda edep dahilinde dersleri verilmeli. Hiçbir zaman karşı olmadım. Camide imamlara yüzyüze soru sormaya çekiniyorlar, bana yüzlerce faks çekiyorlar. İmkanlar ölçüsünde yanıtlamaya çalışıyorum.

EBLEHE VERİLECEK EN İYİ CEVAP SUSMAKTIR

Din adamlarının özgürlükleri hangi kurallarla sınırlıdır? Onlar da istedikleri gibi küfredebilir mi?

- Din adamı olmak bazı fedakarlıkları gerektirir. Din adamı herkesin gittiği yere gidemez, herkesin konuştuğu gibi konuşamaz. Yani meslek haysiyetini koruması lazım. Zor bir hayat. Onun için din adamlarının küfretmesi yakışık almaz. Cemaati onu kınar. Ama içinden kızabilir, yine de öfke hiçbir zaman olmamalı...

En çetrefilli ve sizi cevaplarken en çok zorlayan sorular hangileri?

- Anlamayan birine anlatmak zordur. Bir de bilmediğini bildiğini sananlara. Bazıları da kötü niyetlidir, kanaatinizi bilir, anlamamazlığa gelir, sizi istismar etmeye çalışır. Eblehe verilecek en iyi cevap susmaktır. Yani muhatabınız bilgili ve iyi niyetli olsun, dini inancı ne olursa olsun...

Bize müjde verebilir misiniz: Dine uygun yaşamayan ama iyi kalpli insanlar için İslamiyet'te kurtuluş var mıdır? Af mekanizmasından yararlanabilir miyiz?

- Tabii. Allah'ın bağışlaması her zaman mümkündür. O anneden babadan daha yakındır, daha şefkatlidir. Affedebilir...


Köşenize gelen sorulara bakılırsa, Güzin Abla'ya ne kadar olmadık sorular geliyorsa, din konusunda da ayrıntı merakı ve cehalet söz konusu. Neden?

- İnsanlarımız okumuyor. Oysa, Hz. Muhammed'e gelen ilk vahiy ‘‘Oku’’ diye başlıyor. Ve Allah, kaleme yemin ediyor Kuran'da. Ama nedense halkımız bunu ihmal ediyor. Batı'da görüyoruz, insanlar gemide okuyor, otobüste okuyor, ellerinden kitap hiç düşmüyor...

Ben Yunanistan'da İrlandalı bir kızla tanışmıştım, güneşlenirken İncil okuyordu. Bazı sayfaları güneş yağı olmuş İncil'ini plaj çantasından hiç ayırmıyordu. Güneşlenirken Kuran okuyan bir Türk kızına hiç rastlamadım. Bizde günah denir böyle şeylere...

- İşte o yanlış! Kuran'ı biz bir mezarlık kitabı haline getirmişiz. Biz derken, iki asırdır bu böyle. Zannediyoruz ki, Kuran ölüye okumak için inmiş. Halbuki Kuran ölü için değil, diri için. Bizim için yani.

Yani her yerde okuyabilirim, gündelik hayatımda çantamda da taşıyabilirim. Öyle mi?

- Elbette. Her yerde olur. Biz onu evlerde duvara asmışız, ulaşılmaz bir hale getirmişiz: Onun yeri oradır, orada duracak demişiz. Aşağılara indirmedik ki okuyalım! Herkesin çantasında olmalı, imkan bulduğu her yerde okumalı. Çünkü bu bizim kitabımız, bize indirilmiş.

İslam’a göre hangisi günah

Zina, değişen dünyayla birlikte neden günah olmaktan çıkmıyor? Hukukta değişti, dinde de değişir mi?

- Herkesin bildiği gibi dinde nikahsız ilişkiler yasaklamıştır. Evet, bugün hukukta farklı bir görüş ve uygulama var. Ama dini yönden sorulduğu zaman biz dine göre cevap veriririz...

Din, imam nikahıyla cinsel münasebeti doğru sayıyor mu?

- Hayır. Aleniyet lazım, açık evlenme olacak, nikah duyurulacak.

Sizin okurlara verdiğiniz cevaplardan okudum. Bir erkek bir kadının sadece eline, ayağına bakabiliyor, hakkında daha fazla malumat edinmek için eve bir kadın yolluyor. Biraz çağdışı değil mi bunlar?

- Hanefi mezhebine göre sadece eline, yüzüne, ayağına bakabilir. Demek ki soruyu yollayan o mezhebe ait bir okurumdu. Diğer mezheplerde evlenmeden önce diğer kısımlarına da bakabilir. Tabii mahrem uzuvlar hariç! Görücü usulüyle evlenmek de yoktur dinde, bu bir gelenektir.

Din flörte karşı değil yani!

- Karşı tabii. Ama karşılıklı görüşmek, anlaşmak var.

E bu flört işte...

- Ama herhangi bir temas olmadan.

Birbirini seven iki insanın birbirine dokunması neden günah? Neden kızsın Allah? Din adamlarına merak ettiğiniz her şeyi sorabilirsiniz diyen sizdiniz!

- Valla, dinde öyle. Nikah kıyılmadan dokunma meşru sayılmıyor.

Peki, zina yüzünden insanların taşlanmasına ne diyorsunuz?

- Biliyorsunuz bu taşlanarak öldürülmeye recm deniyor, böyle bir ayet yok Kuran-ı Kerim'de. Bunu uygulayan ülkeler hata işliyor. Farklı görüşler var gerçi bu konuda. Kimileri Musevilikte var diyor, kimileri Müslümanlığın ilk zamanlarında vardı, sonradan yerine değnek vurma cezası geldi diyor. Ama neticede siz iki insanın hayatına kıyıyorsunuz ve Kuran'ı kaynak gösteriyorsunuz. Kuran'da olmayan bir şeyi nasıl uyguluyorsunuz?

Dinin homoseksüelliğe bakışı nasıl?

- Yasaklamış. Yaratılış dışı olarak kabul etmiş.

Dini bütün bir homoseksüel olamaz mı?

- Olabilir. Adam günahkar olur ama aynı zamanda inancı olur. İnancı olduğu için de biz ona kafir ya da dinden çıkmış diyemeyiz. Günah işlemek başkadır, inanmak başkadır...

Lezbiyenlik?

- O da dinimizin reddettiği bir şey. İslam’ın bakışı bu.

Ben şöyle düşünüyorum: Aşk varsa, rıza varsa zina ve ‘sapıklık’ yoktur. Çok mu yanılıyorum?

- Aşk da ayrı bir şey. Çok önemli bir şey. Aşk olmayınca hiçbir şey olmaz. Kainat, aşk üzerine kurulmuştur. Aşksız insanı ölü say. Aşktan yoksun insan taştan farksızdır. Ama nezih bir biçimde kalmalı...

Siz ilahi aşktan mı söz ediyorsunuz!

- Yok canım. Hepsi makbuldür. En sonu ilahi aşktır.

‘‘Aklınızdan geçirdiklerinizi eyleme dönüştürmezseniz günah sayılmaz’’ diyorsunuz. Hepimizin aklından tuhaf şeyler geçiyor, geçmesi günah değil yani!

- Evet, onda sorun yok. Güzel şeyler düşündüğünüz zaman, o güzel şeyler için sevap yazılır. Ama kötü şeyler düşününce ve eyleme dönüşmedikçe günah yazılmaz. Allah'ın bize bir merhameti bu...

Boynunda muska taşıma çantanda kuran taşı

Türbe ziyaretlerine, telli babalara gitmelere ne diyorsunuz?

- Bunlar hurafedir. Asılsızdır.

İnsanlar kendilerini iyi hissediyorlarsa gitmesinler mi yani?

- Mezarlar, türbeler elbette ziyaret edilir. Ama ne için? Ders almak, ibret almak için. Bazıları gidiyor, onlardan yardım bekliyor, orada yatan fani varlıklardan! Ölmüş bir insanın bize ihtiyacı var, biz onlardan medet umuyoruz. Bu yanlıştır. Dinin özüne terstir. Allah'tan başka kimseye dua edilmez. Ne isteyecekseniz ondan isteyeceksiniz.

Ama fani bir varlığa insan ‘‘Seni özledim’’ diyebilir ve sevgisini ifade edebilir değil mi?

- O ayrı. Ama yardım beklemek yok. Dua edin ölüler için, o kadar. Kız, bahtının açılması için yalvarıyor; yoksul zengin olmak için yalvarıyor; öğrenci sınavını geçmek için yalvarıyor. Bunlar İslam'ın özüyle bağdaşmıyor. Bu tür davranışlar işi şirke, yani Allah'a ortak koşmaya kadar götürür.

Saint Antuan'da mum yakmaya ne diyorsunuz?

- Diğer dinlerden bize intikal etmiştir. Yapılmamalı.

Peki büyü filan...

- Hiçbirinin dinde yeri yok. Medyumculuk, falcılık, gelecekten haber vermek bunlar da yok. Kuran açıkça diyor ki ‘‘Gaybı, Allah'tan başka kimse bilemez.’’

Bir Müslüman ülkesinde Noel kutlamaları size ters mi geliyor?

- Hayır. Masum bir şekilde kutlanmasında bir mahzur yok. Yeni bir yıla giriliyor, o yılı kutlamakta ne gibi bir sakınca olabilir?

‘‘Mavi boncuk, kem gözlerden korur!’’ Korur mu gerçekten?

- ‘‘Bu boncuk beni kötülüklerden koruyacak’’ diye bir düşünce İslam'da yoktur. İyilik de kötülük de Allah'tan gelir.

Peki insanın boynunda Kuran ya da muska taşıması...

- Bunlar da yoktur. Cebinde dua kitabı ya da Kuran meali taşıyabilirsin ama onu okumak, ondan faydalanmak için. Ama ‘‘Bu benim boynumda olursa beni korur’’ inancı İslam'a ters düşer. Bir gün bir yerde oturuyoruz, bir arkadaşıma muska yapmış hocanın biri, getirdi bizimkine verdi. Dedi ki, ‘‘Bu senin yanında olduğu müddetçe kurşun sana işlemez.’’ Arkadaşım da ‘‘Sen al bunu koy cebine’’ dedi. Hoca koydu cebine. Sonra arkadaşım tabancasını çıkardı ve ‘‘Dur bakalım sana işleyecek mi, işlemeyecek mi?’’ dedi. Tabii hoca titremeye başladı. Böyle hoca geçinen sahtekarlar var. Yok öyle evin bilmem neresine kağıtlar koymak, kocayı karısından ayırmak, büyüler yaptığını söylemek, bunlar aldatmacadır...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!