Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Aralık 20, 1999 00:00

Merhabalar x :-)) The Times sayfaları çabuk açıldı. Ben de onu karıştırdım önce. Belediye seçimleri ve adaylar hakkındaki ilk haberden sonraki birkaç haber binyıl kutlamalarıyla ilgiliydi. "Millenium Dome"un (sonradan fuar ve sergiler için kullanılacak olan ve binyıl baÅŸlangıcı anıtı olarak inÅŸa edilen sevimsiz bir yapı) açılışı "gay" erkekler korosuyla baÅŸlayacakmış. Hepsi birörnek giyinecek olan koro üyelerinin giysileri Millenium Dome'un sponsorlarından biri olan Marks & Spencer'dan temin edilmiÅŸ... BitiÅŸ konuÅŸmasını da Newcastle'dan 15 yaşında bir Hristiyan kız çocuÄŸu yapacak ve klisenin barış, iyilik ve umut dileklerini iletecekmiÅŸ. Washington Post'un manÅŸet haberi kısa sürede tüm dünyanın sorunu haline gelecek bir konuya deÄŸinmiÅŸ. Amerika'daki "bedava aranan numaralar"a (bizdeki 800'lüler gibi) gelen aramalar... Bu numaraları aradığınızda sizin numaranız aradığınız santral tarafından saptanıyormuÅŸ. Telefon rehberi de santralın bilgisayarında kayıtlıysa alın size önemli bir ticari bilgi. Kim aramış? Falanca FeÅŸmekan. Niye aramış? Köpek klübelerinin temizliÄŸi konusunda birÅŸey sormak veya köpek maması sipariÅŸ etmek için. Arayanın adresi de rehberde kayıtlı... Al sana herÅŸeyi kayıtlara geçmiÅŸ bir müşteri bilgisi... "Kaybolan Mahremiyet" baÅŸlıklı yazıda, 135 milyon tüketiciye ait ayrıntılı bilgiye sahip olan Arkansas'ta yerleÅŸik Acxiom firmasından sözediliyor ve firmanın sahip olduÄŸu bilginin haksız kazanç saÄŸladığı/saÄŸlayabileceÄŸi yorumu yapılıyor. Federal Ticaret Komisyonu Müdür Yardımcısı Allen Hile de asıl tehlikenin Internet olduÄŸuna deÄŸinmiÅŸ. "Bilgisayarlar daha güçlü ve daha kolay eriÅŸilebilen bir veri kaynağı" demiÅŸ. "Kimse'ye sana ait bilgileri aldık demeyecekler, kimsenin haberi olmayacak." DoÄŸru... New York Times'dan Deborah Sontag, geçen hafta barış görüşmeleri için ABD'ye giden Ehud Barak'ın eÅŸiyle de görüşmüş. Nava Barak Ehud Barak'ı kastederek "Onun adına mutlu oluyorum ama, aynı zamanda korktuÄŸumu da söylemeliyim" demiÅŸ. EÅŸinin sürekli tehdit edildiÄŸini dile getirmiÅŸ ve "bunların gerçek olduklarını da biliyorum. Bunlar Yahudiler arasındaki aşırı dinci kesim" demiÅŸ Los Angeles Times'da Sri Lanka'nın (kadın) BaÅŸkanı Chandrika Kumaratunga'nın "Tamil Eelam'ın Liberasyon Kaplanları" adlı gerilla örgütünce düzenlenen bir bombalı saldırı sonucunda yaralandığı haberi vardı. Hayati tehlike yokmuÅŸ ama doktorlar bir gözünü kaybedebileceÄŸini söylemiÅŸler. Pazar pazar insanın canı sıkılıyor... Åžiddet haberi okumaktan nefret ediyorum. New York Post'un meshur bir "Altıncı Sayfa"sı var. Bu o bölümün adı da aynı zamanda. Burada tüm Amerikan ulusunu ilgilendirebilecek dedikodu haberleri yayınlanıyor. Bugün pazar nasılsa; o sayfalarda dolaşıp eÄŸleneyim bari biraz... Sayfayı açar açmaz ne görüyorum?.. Haber sadece Amerikan ulusunu ilgilendirmekle kalmayıp bizim de vaktiyle başımıza gelen bir olayın ta kendisi: "Hillary Clinton'ın Köşe Yazarlığı"! Ben ÅŸimdi sardırırım bu habere... EÄŸleneceÄŸim de şüpheli ama... Olsun, okuyalım bakalım. Bayan Clinton köşe yazarlığı yapan ilk baÅŸkan karısı deÄŸilmiÅŸ. Bu konudaki ilk olma ÅŸansı Eleanor Roosevelt'e nasip olmuÅŸ. Bn. Roosevelt'in My Day (Benim Günüm) adlı gazetede milyonlarca Amerikalı kadını etkileyen, hatta büyüleyen günlük yazıları yayınlanmış yıllarca. Bayan Clinton bu iÅŸe ilk baÅŸladığında Eleanor Roosevelt'e öykündüğü söylenmiÅŸ ama hemen ardından ABD'de yayınlanan 100 gazetede birden yer almış köşe yazıları. (MSNBC'nin köşe yazarlarından Jeannette Walls: "Åžu an yirmiden az gazetede, haftada bir yayınlanıyor yazıları. O da kenarda köşede" diyor.) Bu "yazma" (parlak) fikri Beyaz Saray'daki geceyarısı sohbetlerinden birinde ve Biyografi yazarı Doris Kearns Goodwin tarafından ortaya atılmış. Los Angeles'ta yerleÅŸik bir yayın kuruluÅŸuyla "ülke çapında 150 gazetede yayınlanarak baÅŸlanacak" anlaÅŸması yapılmış ve Bayan Clinton kolları sıvamış. Bu noktada piÅŸmanlık sarıyor yüreÄŸimi... Hayır, bilseydim ki gün gelecek ve ben bir Internet dergisinde yabancı yayınlar üzerine ahkam keseceÄŸim... Ve orada Hillary Clinton'ın (bundan böyle HC) köşe yazıları hakkında yazı yazacağım... Vallahi de bütün yazılarını okurdum ama... Kimin aklına gelir?.. (Okuduklarımdan hatırımda kalan "çiçekler", "böcekler", "çocuklar" "barış" ve "esenlik" gibi sözcükler sadece... Onlar da nasıl yazılmış?.. Bir first Lady'ye yaraşır ciddiyette. Ne gerçek bir muhalif tavır, ne açıkça ifade edilen bir "tutuculuk". Bu ikisinin de olmayışını anlaşılabilir kılacak bir bilimsel nesnellik de yok; çünkü "bilim" yok. "Bitse de kalksak" bir durum yani.) Amerikalı gazeteci ve köşe yazarlarının büyük bir çoÄŸunluÄŸu bu durumdan hoÅŸlanmamış tabii ki. New Republic'ten Jeffrey Rosen'e HC'nin yazılarını nasıl buluyorsunuz diye sormuÅŸlar: "başından sonuna fasılasız bir gökgürültüsü gibi" demiÅŸ. San Jose Mercury News'tan Joanne Jacobs'a da sormuÅŸlar. "Amatörce" demiÅŸ, "adını ve ününü satıyor"... "Komik olan" deniyor "bir kez, ilk yazılarından birinde, utangaç ve cilveli bir tarzda, baÅŸkanla olan cinsel yaÅŸamına da deÄŸinmiÅŸti." HC'nin evliliklerinin 20. yıldönümü için hazırladığı romantik planları anlattığı yazı mealen şöyle baÅŸlıyormuÅŸ: "Yirmidört saat çalışanları olan bir ofisin üst katında yaÅŸarken aÅŸk nasıl korunacak?" Ve yazı şöyle bitiyormuÅŸ: "Bunun ne olduÄŸunu tabii ki tahmin edebilirsiniz... ama kusura bakmayın, ben anlatmayacağım." New York Post "Altıncı Sayfa"da "tabii bu yazı, bütün dünya o ofiste yirmidört saat çalışanlarla neler yapıldığını öğrenmeden önceydi" demiÅŸ. Tabii ki herkes eleÅŸtirmiyor HC'yi. Hatta onun köşe yazarlığını "büyük baÅŸarı" olarak kabul edenler de var. Creator's Syndicate adlı yayın kuruluÅŸunun baÅŸkanı Richard Newcombe da bunlardan biri. "Ãœlke dışında yayınlanan 400 farklı gazetede yayınlandı yazıları" demiÅŸ. Allah için baÅŸarı... BaÅŸka bir köşe yazarına nasip olmuÅŸ mudur bu kadarı? Son haftalarda New York'luların onun yazilarindan uzak kaldığı söylenince Newcombe: "Hillary'nin Senato yolunda olduÄŸu anlaşılınca New York, New Jersey ve Connecticut'taki gazetelerde yayınlamaya son verdik" demiÅŸ. Amerikan BaÅŸkanı'nın karısının yazılarının benim okuduÄŸum gazetelerin birinde düzenli olarak yer alması tuhafıma giderdi ama... HC'yi de anlamıyor deÄŸilim. "Zevce" olmak heryerde az çok aynı anlama geliyor: "Bir erkeÄŸi adam etmek" (benim lafım deÄŸil, biryerde okumuÅŸtum). Bu "adam etme" sürecinde birçok alanda önceden saptanmış kurallar dahilinde "..mış gibi" yapmak gerekebilir. YaÅŸadığınız hayatı zaman zaman (ya da sık sık) sorgularsınız tabii de, seçenekler de sınırlıdır... Çekip gitmek zor gelir. İçerinin güvenliÄŸini sevdiÄŸinizden deÄŸil, dışarının güvencesizliÄŸinden korktuÄŸunuzdan... Accaip iyi bir avukat olsanız da "BaÅŸkanın Karısı"sınızdır sonuçta. Köşe yazıları yazsanız bile sivri ÅŸeyler yazmanız zinhar yasaktır, siz de kurallara uygun yazarsınız -ve bu yazdıklarınızla da dalga geçer birileri. Ve birgün varlık sebebiniz olan "aile"nin aslında olmadığını ve kocanızın ofis saatlerinde genç kızlarla ıjgırdadığını öğrenirsiniz. Bunu bütün dünya öğrenince "varlık sebebiniz" bütün dünyanın gözünde anlamsız hale gelir... Tüm bunlardan sonra, ben olsam oturduÄŸum yerde öylece kalırdım gibime geliyor. Sonsuza kadar... Ama HC koÅŸuyor. Tek başına ve "kendi için"... "Hırslı" diyenler de, "erkeklerin dünyasında onların kurallarıyla" diye baÅŸlayanlar da olabilir tabii... Hala koÅŸabilmesi bence büyük bir "hayata inanç" göstergesi... OturduÄŸu yerde "öylece" kalakalmaması... Sonsuza kadar... Yarın görüşürüz x :* Ece S. - 20 Aralık 1999, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!