Öyleyse geliniz, tövbelerimizi dilimizden kalbimize indirelim ve içtenlikle “Tevvâb” olan Rabbimize yönelelim. Gönülden, nasûh tövbelerle kalben ve ruhen arınalım, Rabbimizle aramızdaki bağı kuvvetlendirelim. O’na layık bir kul olamadığımız için nedametle ve gözyaşlarıyla tövbe ve istiğfar edelim. Allah Resûlü’ne yaraşır bir ümmet olamadığımız için af dileyelim. Yeryüzünde kötülüğü engelleyemediğimiz, iyiliği hâkim kılamadığımız için bağışlanma isteyelim. Dilimizle işlediğimiz yalan, gıybet ve kötü sözler için tövbe edelim. Harama uzanan ellerimiz, günaha giden ayaklarımız için bağışlanma dileyelim. Gözümüzü, kulağımızı haramdan sakınamadığımız için istiğfar edelim. Kalbimizi kaplayan kin, haset, kibir, bencillik gibi kötü hasletler için tövbe edelim. Ömrümüzü salih amellerle bereketlendiremediğimiz için tövbe ve istiğfar edelim; bıkmadan, yorulmadan.
Aziz Müslümanlar!
Hutbemi Peygamber Efendimizin bizlere öğrettiği tövbe-istiğfarın en güzeliyle bitiriyorum. Söylediklerimi lütfen içinizden tekrarlayınız: “Allah’ım, benim Rabbim sensin, senden başka ilâh yok. Beni sen yarattın ve ben senin kulunum. Ben gücüm yettiğince sana verdiğim söz üzereyim ve senin vaadine de güveniyorum. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Bana olan nimetini itiraf ediyorum. Günahlarımı da itiraf ediyorum. Günahlarımı bağışla, çünkü günahları senden başka bağışlayacak hiç kimse yoktur.”