Türkiye’de eğitimin yüzyılı

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’de eğitimin yüzyılı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 30, 2023 08:48

Cumhuriyetimizin yüzyılındaki durumunu ortaya koyabilmek için ilk yıllarındaki bakış açısının ortaya koyulmasında yarar var. Ülkenin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından 15-21 Temmuz 1921 tarihlerinde Ankara’da gerçekleşen eğitimle ilgili bir kongrenin toplanması, eğitim sürecinin toplumsal yapıyı biçimlendirmesinin temeli olan vatandaş yetiştirme anlayışının göstergesi olarak değerlendirilmeli. Kongre’de Atatürk; mevcut eğitim sisteminin eski devrin batıl inançlarıyla ve doğuştan sahip olunan özelliklerle hiç ilgisi olmayan yabancı fikirlerle, doğudan ve batıdan gelebilen tüm etkilerle oluşturulduğunu vurgulayarak, öğretmenlerin geleceği inşa edecek kültür savaşçıları olarak ele alınması gerektiğini, eğitimin bilimsel ve milli olması gerektiğine dikkat çekmişti.

Haberin Devamı

Atatürk, toplumun yeniden biçimlendirilmesinde itici temel güç olarak gördüğü eğitimin bilim ve fennin gösterdiği yoldan şaşılmamasını özellikle emretmişti. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte gelecek kuşakların iyi yetiştirilmesi için dağınık ve farklı kaynaklardan yürütülen eğitim-öğretim işlerinin birbirine karşı değil, birbirini tamamlayan bir bütünün parçaları olarak görülebilmesi amacıyla Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ve Öğretim) Kanunu ile eğitim ve öğretim birleştirildi. Toplumun yüzde 10’nun bile okur yazar olmadığı dönemde siyasal, ekonomik, hukuki kültürel değişmelerin gerçekleştirilebilmesi, reformların kitlelere benimsetilmesi ve yerleşmesinde eğitimin oynayabileceği rolün farkında olan Atatürk, kitlelerin eğitim düzeyinin yükselmesi için büyük çaba harcadı. Eğitim laikleştirilmesi, demokratikleştirilmesi, özellikle tarih ve dil konularında milli bir amaca yönelmenin başlatılması, Latin harflerinin devreye sokulması, kadın eğitimine önem verilmesi, erkekler ile kızların aynı okullarda okuyabilmesi amacıyla karma eğitim sisteminin oluşturulması, 1924 Anayasası ile birlikte devlet okullarında eğitimin parasız olması, köylünün ve köy çocuklarının okuyabilmesi cumhuriyet eğitiminin temelini oluşturdu. Cumhuriyet döneminde ülkenin eğitim fotoğrafını en iyi Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın Mayıs 1936’da TBMM’de yaptığı konuşmada görmek mümkün. Arıkan, 40 bin köyden 35 bininde okul ve öğretmen olmadığını, okulu olan köylerin bazılarında da ilköğretimin ancak 3 yıl süreli olduğu belirtmişti.

Haberin Devamı

TEMEL POLİTİKA OKUMA-YAZMA DÜZEYİNİ YÜKSELTMEKTİ
Eğitim sistemimizin bugünkü durumunu ortaya koyabilmek için örgütsel ve düşünsel yapısına değinilmesi gerekiyor. Türk Eğitim Sisteminin 1924 Anayasası ve daha sonra çıkarılan 1960 ve 1980 Anayasaları ile örgütsel yapısı oluşturuldu. Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Sistemi hiyerarşik modelde desenlenmişti. Bu model kararların yukarıda alınıp aşağıya iletilmesi şeklindeydi. Dolayısıyla eğitimle ilgili her türlü kararlar Millî Eğitim Bakanlığı tarafından alınıyor ve okul yönetimlerince uygulanıyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarının temel düşünsel politikası, eğitim düzeyi düşük olan halkın okuma-yazma düzeyini yükseltmek ve millilik bilinci yerleşik vatandaşlar yetiştirmekti. Bugün gelinen noktada okuma-yazma sorunu büyük ölçüde giderilmiş olmakla birlikte “nitelikli okur-yazar” yetiştirme sorunu zaman zaman gündeme gelebiliyor.

Haberin Devamı

TEKNOLOJİ DEĞİŞİMİ DE ZORUNLU KILDI
Gelişen teknoloji ve iletişim araçları eğitim sisteminde de değişmeleri zorunlu kıldı. “Modern dünyanın gerektirdiği nitelikte ve nicelikte insan nasıl yetiştirilebilir? Ülke kalkınmasında insangücü nasıl etkili kullanılabilir? Savurganlık nasıl önlenebilir? İçerisinde yaşanılan çevre daha sağlıklı nasıl oluşturulabilir ve geliştirilebilir? İnsanların birbiriyle iletişimleri saygı temelli nasıl kurulabilir? Hakça paylaşım nasıl yapılabilir? Adalet duygusu nasıl yaratılabilir? ve mevcut değerlerin işlemeyen yönleri elemine edilerek genç kuşaklara işlevsel değerler nasıl aktarılabilir? Teknolojiden, bilimsel bulgulardan bireysel ve toplumsal olarak nasıl yararlanılabilir?” Sorularına gelişmiş ve gelişmekte ülkeler kendi sistemleri uyarınca cevap arıyorlar. Bu cevaplara ulaşma biçimlerinin eğitim sistemlerinin temel düşünsel yapılarını ve örgütsel yapılarını şekillendirdiğinin unutulmaması gerekir.

Haberin Devamı

PUSULA BİLİM VE TEKNOLOJİ
Sonuç olarak: eğitim sistemimizin yeni yüzyılı, bireylerin hakları ve sorumlulukları, kendileriyle ilgili değişikliklerde söz söyleme ve karara katılma hakları, her bireyin biricik ve değerli olduğu, teknolojinin ve bilimsel gelişmelerden yararlanılmasının gerçekleştirilerek çağdaş eğitim sisteminin oluşturulmasında yatıyor. Ayrıca yeni yüzyılda da Atatürk’ün dediği gibi pusulanın bilim ve teknolojideki gelişmeleri içselleştirmelerine bağlı olduğu unutulmamalı.

PROF. DR. COŞKUN BAYRAK KİMDİR?
Ankara’da çeşitli kamu ve özel kuruluşlarda çalışan Prof. Dr. Çoşkun Bayrak, Hacettepe Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladıktan sonra Karedeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi ve Giresun Eğitim Yüksekokulu’nda meslek dersleri öğretim görevlisi olarak görev yaptı. 1987 yılında Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ne geçti. Lisans ve lisansüstü dersleri yürütmesinin yanı sıra anabilim dalı başkanlığı, bölüm başkanlığı, enstitü müdürlüğü, beden eğitimi ve spor yüksekokulu müdürlüğü görevlerinde bulundu. 2014 yılında başladığı Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi olarak görevini 2023’te tamamlayarak emekli oldu. Çok sayıda yüksek lisans ve doktora tezi yönetti. Çeşitli dergilerde, kitaplarda öğretmen yetiştirme, yönetim, liderlik, örgütsel değişim, motivasyon, iletişim becerileri, stres ve çatışma yönetimi, toplam kalite yönetimi konularında çalışmaları bulunuyor.

BAKMADAN GEÇME!