Vekillerden sitem

Güncelleme Tarihi:

Vekillerden sitem
Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 2000 00:00

Haberin Devamı

YAŞAR Grubu Vakfı'nın kurmak istediği üniversite projesinin TBMM Milli Eğitim Komisyonu'nda reddedilmesi, İzmir'de büyük yankı yarattı. İzmir geleneksel tavrıyla eleştiri oklarını TBMM'ye yöneltirken, bu kez karşı eleştiri de aldı. Gelişmelere üzüldüklerini söyleyen bazı vekillerin, özellikle Yaşar Grubu'na sitemlerini kulak arkası etmemek gerektiğini düşünüyoruz.

MİLLETVEKİLLERİ, her şeyden önce Yaşar'ın projesinden haberdar bile olmadıklarını söylüyor. Komisyonda aniden önlerine İzmir'le ilgili bir proje çıkıyor ve hazırlıkları olmadığı için de reddine seyirci kalmaktan başka ellerinden birşey gelmiyor.

ÖĞRETMEN kökenli DSP İzmir Milletvekili Burhan Bıçakçıoğlu, gözlemci olarak girdiği komisyon toplantısında ‘şok’ yaşadığını söylerken, ‘‘İzmirlilerin biraz da çuvaldızı kendilerine batırması gerekir’’ diyor. Yaşar Grubu'yla temasa geçen Bıçakçıoğlu, projeyi grup adına yürüten Orhan Kilercioğlu'ndan, ‘‘Bu olayı bazı milletvekillerine söylemiştik’’ yanıtı alınca araştırıyor.

KİLERCİOĞLU, 6 ay önce uçakta rastladığı Milletvekili Güler Aslan'a sözlü olarak kısaca böyle bir girişimleri olacağından bahsetmiş. Doğal olarak Aslan hatırlamıyor bile.

İZMİRLİLERİN her Ankara ziyaretinde, kent için tüm girişimlerine destek olmaya çalıştıklarını söyleyen Bıçakçıoğlu, üniversite projesini TBMM'ye sunmadan önce bilgi vermemeleri yüzünden bu talihsiz gelişmenin yaşandığı görüşünde.

EVET, her fırsatta yerden yere vurduğumuz milletvekillerimiz dertli. Dertleri sadece Yaşar Üniversitesi değil. ESİAD'ın ‘‘Yüksek İstişare Konseyi’’ nde yinelediği, ‘‘Milletvekilleri neden gelmedi’’ klasiğine de tepki gösteriyorlar. Kendi deyimleriyle o gün Ankara'da ‘‘Şeytan karı boşarken’’ İzmir'e gelebilmelerinin mümkün olmadığını söylüyorlar. Evet, vekillerimiz aslında İzmir'e borçlarını yeterince ödemiyor, ama yedikleri ‘‘fırçaları’’da her zaman haketmediklerini düşünüyor.

İncir mi zehirli, bakanlık mı sorumsuz

SON zamanlarda gıda zehirlenmesi duymadığımız gün geçmiyor. Özellikle de okullarda. ‘‘Simitten zehirlendiler, ayran yüzünden hastanelik oldular, tarım ilacı bulunan depoda muhafaza edilen fındık zehirledi’’ gibi haberlerin ardı arkası kesilmiyor.

GEÇEN hafta bunlara TARİŞ'in kuru inciri de eklendi. Diyarbakır'da bir ilköğretim okulunda incir yiyen falanca sayıda öğrencinin tedavi altına alındığı yazıldı. Peyniri, simidi, tarım ilacı kalıntısına sıvanan fındığı anladık da, kuru incire gelince biraz duruyoruz. İncir Ege'nin geleneksel ihraç ürünü. 50 bin ton üretimin 40 bin tonu Avrupa'ya gidiyor. TARİŞ ise sadece bölgemizin değil, Türkiye'nin bu alanda lideri. Değerli bir meyve ile güzide bir kurum sözkonusu olunca da ortalık haklı olarak ayağa kalktı.

NEDİR mesele? Milli Eğitim Bakanlığı ile TARİŞ arasında bu yıl 81 ilde 4 bin ton kuru incir dağıtılması protokolu yapıldı. Amaç, doğal gıdaların giderek önem kazandığı günümüzde çocukların sağlıklı beslenmesine katkıda bulunmak. Aylardır sevkiyatlar yapılıyor. Dağıtılan her parti ürünün kalite kontrolleri, TARİŞ’in Ar-Ge Merkezi'nde yapılıyor, Bölge Hıfzısıhha Enstitüsü'nde ayrıca incelenerek ‘‘sağlıklı’’ raporu alınıyor. Kaldı ki Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayınladığı genelgede ‘‘İl Sağlık Müdürlüğü'nün yapacağı kontroldan sonra dağıtılacağı’’ talimatı var.

BİNLERCE ton incir, birçok ilde tüketildi. Bugüne kadar reddedilerek geri gönderilen de olmadı. Okulların yanısıra Kocaeli Deprem Bölgesi Koordinatör Valiliği ile yapılan sözleşme gereği depremzedelere de 300 ton gönderildi. Milli Savunma Bakanlığı ile yapılan sözleşme çerçevesinde 500 ton kuru inciri askerlerimiz de hiçbir sağlık sorunu yaşamadan tüketti. Çünkü incir doğal yapısı nedeniyle yetiştiriciliği safhasında gübre ve zirai ilaç kullanılmayan, dolayısıyla organik ürün olarak tanımlanacak ender meyvelerimizden biri. Depolama ve işletme aşamasında da insan sağlığına zararlı herhangi bir pestisit kullanılmadığına göre, neden Diyarbakır'da böyle bir sıkıntı yaşandı?

TARİŞ yetkilileri hop oturup, hop kalkıyor. Onlara göre işin aslı başka. Geçmişte başka ürünlerin ihracatını baltalamak üzere hareket eden ‘‘bazı çevreler’’in, bugün kuru inciri hedef aldığını düşünüyorlar. Baltalanırsa ne olur? Bu Türkiye'nin yılda minimum 100 milyon dolarlık döviz kaybına uğraması sonucunu getirir. ‘‘Kuru incirimiz temizdir, sağlıklıdır’’ diyen TARİŞ şimdi Sağlık Bakanlığı'nın gerekli açıklamaları yapmasını bekliyor. Diyarbakır'daki çocukların neden zehirlendiğini araştırıp bulmasını, sorun incirdeyse halkı uyarmasını, değilse incire getirilmek istenen lekeyi kaldırmasını.

Akkan’ın TOBB mesajı

TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği'nin kulisleri bir yıl önceden başlayan olaylı seçimleri sonunda bitti. Kavgalar, küslükler, kızgınlıklarla geçen seçimde, en büyük sancı ‘‘ihanet’’ tartışmaları arasında İzmir'de yaşanırken, kazanan da yine bu bölge oldu. Kolay değil 600 odanın kayıtlı olduğu bir üstbirlikte toplam dört konseyin ikisini alabilmek, yönetime dört üye birden verebilmek. İzmirli odaları kutluyoruz. Söz açılmışken, yönetimde yerini alan Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Atıl Akkan'ın mesajını da iletiyoruz. ‘‘Birlik beraberlik olduğu taktirde nasıl netice alınabileceğini ortaya koyduk’’ diyor Akkan. Ege'nin hep kendi başına oynayan Yalnız Efesi zihniyetiyle bir yere gelinemeyeceğini, elele vermenin çok önemli olduğunu söylüyor. ‘‘Tek vücut olduğumuzda yüzde 45'e sahip oluruz, gözümüzü oyduğumuzda hiçbirşeye’’ diyor. Akkan çok haklı. Aynı birlikteliği İzmir'in tüm sorunları için göstermelerini bekliyoruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!