Almanlar mutlu olmalı

Güncelleme Tarihi:

Almanlar mutlu olmalı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 2016 09:59

BİZLER Türkiye’de hep Türk-Alman dostluğu masalları ile büyüdük.Tarih kitaplarında İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların rolünü ve Yahudi soykırımını okuduk.Savaş sonrası da iki ayrı Alman devleti kurulduğunu da.

Haberin Devamı

Almanlar mutlu olmalı
Batı Almanya olarak bilinen Federal Almanya Cumhuriyeti ve Doğu Almanya olarak nitelendirilen Demokratik Almanya Cumhuriyeti.
1961 yılı itibariyle başlayan misafir işçi göçüyle Türklerin akın etmesinden sonra Batı Almanya’yı daha yakından tanıma imkanı bulduk.
İzine gelen işçilerden Batı Almanya’nın hem ekonomik hem de kültürel zenginliklerle dolu olduğu hikayelerini dinledik.
Tanıdık işçilerin getirdiği naylon Alman gömleklerini 1960’lı yılların ilk yarısında giydim.
Babamın aynı yıllarda bir tanıdık Alamanyalı işçiden satın aldığı Grundig marka, pilli taşınabilir radyoyla kendimi Almanya’ya ve Almanlara daha yakın hissettim.

***
Almanya’ya ilk kez 1970’li yılların başında Fransa’nın Strasbourg kentinde tıp öğrenimi yaparken geçtim.
Modern binalar, lüks otomobiller ve geniş otoyollara hayran kaldım.
Tarih derslerinde iki Almanya’yı ve Almanları birbirinden ayıran ve utanç duvarları denilen Berlin Duvarı’nı okumuştum.
İşte bu Berlin Duvarı’nı ilk kez 1971 yılında gördüm.
Almanya’nın Dortmund kentinde çalışan bir Türk tanıdığın otomobiline atlayıp Berlin’deki yakınlarımızı ziyarete gelmiştik.
Doğu-Batı Berlin arasındaki duvarları görünce sarsılmıştım.
1983-1985 yılları arasında Hürriyet Gazetesi’nin Berlin büro şefliğine atanınca Berlin Duvarı’nı daha sık gördüm.
Her görüşümde de rahatsız oldum.
Nitekim görmediğim günler bile aynı halkı birbirinden ayıran ve özgürlüğü engelleyen Berlin Duvarı kafamdan hiç gitmediği için yaklaşık 22 ay sonra ben Berlin’den kaçtım.

***
9 Kasım 1989 tarihinde eski Doğu Almanya’da dönemin iktidardaki Sosyalist Birlik Partisi’nin (SED) Merkez Komitesi Basın Sekreteri Günter Schabowski’nin isteyen her Doğu Alman’ın kolay verilecek vizeyle ülkeyi terk edebileceğini açıklamasını, Bonn’da televizyondan duyunca hem şaşırdım hem de çok sevindim.
Bu açıklamanın ardından Doğu Almanların tarihi Brandenburg Kapısı ile başka geçiş noktalarına akın ettiğini televizyon ekranlarından izledim.
Trene atlayıp Berlin’in yolunu tuttum.
Tam bir bayram havası yaşanıyordu.
Aynı havaya iki Almanya’nın resmen birleştiği 1990 yılında 2 Ekim’i 3 Ekim’e bağlayan akşam, gece ve ertesi günlerde de tanık oldum.
Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin özgür seçimlerle iktidara gelmiş  ilk ve son Başbakanı Lothar de Maiziere’in, Alman toprakları üzerinde kurulmuş ilk ve tek sosyalist devletin tarihe karıştığını ve Almanya Federal Cumhuriyeti’ne katıldığını 2 Ekim 1990’da ilan edişine de.
2 Ekim’i 3 Ekim’e bağlayan gece saatler 24.00’ü gösterirken o dönemde Berlin’de belediye sarayı olarak kullanılan Schöneberg belediye binasının kulelerine yerleştirilmiş hoparlörlerden çalınan özgürlük çanlarıyla iki Almanya’nın birleşmesi dünyaya ilan edildi.

***
Şu anda Alman Parlamentosu olarak kullanılan tarihi Reich Meclisi binasının merdivenlerinde yan yana duran Almanya Cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker, Başbakan Helmut Kohl, Federal Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher ve Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) anıt adamı olarak nitelenen Willy Brandt’ın, alanı dolduran on binlerce kişiyle birlikte iki Almanya’nın kansız devrimle birleşmesinin sevincini paylaştıklarını gördüm.
İki Almanya’nın birleşmesinin temellerini 1970’li yıllarda başbakanlığı döneminde hayata geçirdiği Ost Politik (Doğu Politikası) ile atan ve bu politikası yüzünden o dönemde muhalefette bulunan Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) tarafından vatan haini ilan edilen Willy Brandt’ın kafasından o anda acaba neler geçtiğini düşündüm.
Kendi kendime “Herhalde Willy Brandt, kendisine dönük vatan haini suçlamasından hiçbir zaman şu andaki kadar mutluluk duymamıştır” dedim.

***
O akşam ve gece Reich Meclisi binasının önündeki dev alanda gerçekten tarihi sahneler yaşandı.
Birbirini hayatında ilk kez gören kızlı-erkekli gençler, torunlarıyla birlikte gelip alanı dolduran yaşlı insanlar birbirlerine sarılarak duygu dolu sahneler yaşadılar, yaşattılar.
Daha sonraki günlerde de Almanya’nın Doğusu’nda da, Batısı’nda da insanlar  birleşmenin mutluluğunu birlikte yaşadılar ve birlikte coşkuyla kutladılar.
1985 yılının ortalarına doğru adeta kaçarak gittiğim Berlin’e, 1999 yılı sonlarına doğru geri döndüm.
Tam bir özgürlükler kenti.
Severek yaşıyorum.
Ama ne yazık ki, iki Almanya kansız devrimle birleştiği halde, Almanların önemli bir bölümünün hala birleşmeden memnun olmadıklarını görüyorum.
Oysa ki, şu Bizim Almanlar’ın bu tarihi birleşmeden memnuniyet duymaları, mutlu olmaları için binbir nedenleri var.

BAKMADAN GEÇME!