Dolandırılan kadın olunca

Güncelleme Tarihi:

Dolandırılan kadın olunca
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2013 23:56

“KADIN CEO’yu da 875 bin lira dolandırmışlar”. Haberin başlığı bu. Halbuki bu ülkede birçok insan bu tür telefon dalavereleriyle dolandırılıyor. Muhtemelen çoğu da erkektir o mağdurların. Fakat haberlerin başlıklarında “Erkek CEO dolandırıldı” yaklaşımını göremiyoruz.

Haberin Devamı

Dolandırılan o CEO da erkek olsaydı, “Erkek CEO’yu 875 bin lira dolandırmışlar” başlığı atılmayacaktı. O zaman erkeklere uygun görülmeyeni, kadınlara da reva görmemek, “Kadın CEO dolandırıldı” dememek gerekiyor.
Ne yazık ki, medyadaki cinsiyetçi dilden bir türlü kurtulamadık. Hürriyet internetteki bu başlık da kadınların yetenekleriyle alay eden, kadınları küçümseyen bir yaklaşım sergiliyordu. Gerçi bu başlık uzun süre kalmadan değiştirildi; ama kadınlar, haklı olarak çok kızdı bu başlığa. Sosyal medyada eleştiri yağdı. “Kadın odaklı habercilik” yapmamız gerektiğini daha önce anlatmış; “Kadın haberleri manifestosu” yayımlamıştım. O manifestoda “Haberin tamamlayıcı unsuru olmadığı sürece kadın uzman, kadın pilot ya da başarılı kadın benzeri cinsiyet belirten tanımlara yer vermemek gerektiğini” vurguluyordum. Başarısızlık haberlerinde de aynı ölçütü uygulamanın öneminden söz etmiştim:
“Kadınları küçümseyen, yeteneklerini sorgulayıp bazı işleri yapamazmış gibi gösteren ifadeler yazmamak gerek. ‘Kadın sürücü kaza yaptı’ gibi kadınlara olumsuzluk atfeden başlıklar kullanmak da ayrımcılık olur”.
“Kadın CEO dolandırıldı” demek de düpedüz ayrımcılık...

Haberin Devamı

Kadınlar ve Biz

SEVGİLİSİNİN üzerine benzin dökerek yaktığı Çilem Hülya Berkil adlı genç kadınla ilgili haberde, kadının Facebook’taki sayfasında son olarak Can Dündar’ın, “Bir kadın hayattır aslında” başlıklı yazısını paylaştığı yazılmıştı.
Ama Can Dündar, bu yazının kendisine ait olmadığını aynı gün duyurdu Twitter’dan. Başkalarının yazılarının kendisinin imzasıyla sanal ortamda dolaşması Dündar’ın canını sıkan bir konu. Hatta bu yüzden web sayfasında “Sahte yazılar” bölümü açmış; bu tür yazıları oradan duyurmaya çalışıyor.
Hürriyet’te Can Dündar’a ait olduğu belirtilen bu yazı aslında Posta gazetesi yazarı Mehmet Coşkundeniz’e ait. İlk olarak 2002’de yayımlanan bu yazının başkasının imzasıyla internette dolaşmasına üzüldüğü için de 29 Ağustos 2010 tarihinde Posta’da bir kez daha yayımlamış; üzerine de bir not düşmüş Coşkundeniz:
“İnternette birçok yazım imzasız dolaşıyor. Hadi bu neyse... Ama birçok yazım da başka yazarların imzasıyla mail’den mail’e gönderiliyor, Facebook’ta ya da başka sitelerde paylaşılıyor. Hatırlarsınız ‘Hayatı ıskalama lüksün yok senin’ adlı yazımın Nâzım Hikmet’e değil, bana ait olduğunu anlatabilmek için çok uğraştım. Henüz düzeltebilmiş değilim ama umutluyum.
Geçenlerde bir başka yazımın ‘Can Dündar’ imzasıyla internette dolaştığını öğrendim. 2002’de yazdığım ‘Kadınlar ve Biz’ başlıklı bu yazımı, benim olduğunun kayda geçmesi için bir kez daha yayınlıyorum”.
Gerçi hatanın kaynağı, öldürülen genç kadının Facebook sayfası. Fakat yine de yazıyı haber yaparken kontrol etmek gerekirdi. İnternet doğrularla yanlışları birlikte barındıran uçsuz bucaksız bir bilgi kaynağı. Biz gazeteciler, sanal ortamda rastladığımız her bilgiyi doğru kabul edip yazarsak yanlışa düşeriz.

Haberin Devamı

Generalin itirazı

TUĞGENERAL Ali Rıza Kuğu, medyadaki Yüksek Askeri Şura haberlerinde “Uludere’de kara karargâhından vur emrini verdiği öne sürülen Karacı Tuğgeneral” olarak anılıyordu. Kuğu hakkında 4 Ağustos’ta Hürriyet’te çıkan “İşte yeni TSK” başlıklı haberin “28 Şubat’a, Uludere’ye ve Erhaç’a temdit” alt başlıklı bölümünde de benzer bir ifade yer almıştı.
Görev süresi bu yıl ikinci kez uzatılan Genelkurmay 2. Analiz Değerlendirme Daire Başkanı Tuğgeneral Kuğu’nun avukatı Umut Kemal Yıldırır, düzeltme talebinde bulunarak, Kuğu’nun bu şekilde anılmasının “gerçeklere aykırı olduğunu” savundu. Yıldırır, gönderdiği metinde “Müvekkilimin rütbe ve makam itibarıyla böyle bir yetkisi bulunmamaktadır” görüşünü dile getirdi. Aslında geçen yılki Şûra döneminde de Kuğu hakkında aynı iddiaları içeren haberler çıkmış; avukat Yıldırır, o zaman da Sabah gazetesinden düzeltme talebinde bulunmuştu.

Haberin Devamı

Okurdan kısa kısa

Murat Yıldırımoğlu: Hürriyet’te bugün (28 Ağustos) yayınlanan faili meçhul davalara ilişkin haberde Uğur Mumcu, Çetin Emeç gibi aydınların öldürülmesi de faili meçhul olarak sınıflandırılıyor. Halbuki bu aydınları öldürenler yakalandı, yargılandı. Bu davalara ilişkin Hürriyet’te de haberler çıkmıştı.
NOT: Doğru, her iki cinayetin katilleri yakalandı ve yargılandı. Ancak aileler cinayetlerin tam olarak aydınlatılamadığı görüşünde. Bilge Emeç, “Katilin bulunması çok önemli değil. Gerisinde kim var bu işlerin hâlâ çözülmedi” diyor. Güldal Mumcu ise “Sadece tetikçileri değil, bütün arka planı ortaya çıkarılmadıkça bu cinayetler bizim için faili meçhul” görüşünü dile getiriyor.
Refik İltek: Suriye’ye müdahale haberlerinizdeki serinkanlı yaklaşımınız için tebrikler. Medyanın bir bölümünde müdahale denen savaşa zemin hazırlayacak haberler yapılırken, gazetemin tahrik etmeyen, tarafların görüşlerini ve şüpheleri yansıtan haberciliğinizden mutlu oldum.
Gözde Çelik: “Topuklu ayakkabı sonu oldu” başlıklı haberde, genç kızın ölümüne topuklu ayakkabı sebep olmuş gibi lanse edilmiş. Fakat haberde korkuluk olmayan merdivenden inerken dengesini kaybedip düştüğü anlatılıyor. Asıl sorgulanması gereken merdivenin korkuluksuz olması değil mi?
Cengiz Altop: İç sayfadaki haberler eski tarihli olabiliyor ve yılı verilmiyor. Örneğin 25 Ağustos’ta 5. sayfada “Asansörde boğularak ölüme dava” haberinde olayın 28 Ekim’de gerçekleştiği yazıyor ama geçen yıl olduğu belirtilmiyor.
Selim Balcı: Bugün 27 Ağustos, saat şu an 08.30. İnternet sayfanızda Başbakan’la ilgili dört ayrı haber var ve de bazılarını gün boyu tutuyorsunuz. Oysa CHP ve Kılıçdaroğlu ile ilgili haber hiç yok; koysanız bile çok kısa sürede kaldırıyorsunuz. Daha objektif olmanızı bekliyoruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!