Bence, sömestrde dağda yorulmayın Ege’de damağınızı şenlendirin

Yarıyıl tatili geldi. Okulların kapanmasını nedense yetişkinler de dört gözle bekler. Bu mevsimdeki tatillerde ağırlık karlı dağlardır. Bilen kayar, bilmeyen kızağa biner, onu da yapamayanlar kar topu oynamakla yetinir. Ben ise size lezzetli bir yolculuk önereceğim. İstanbul’dan çıkıp Bursa, Akhisar, Manisa, İzmir, Selçuk, Tire, Ödemiş, Birgi, Bozdağ, Salihli üzerinden turu tamamlayacağız.

Haberin Devamı

Yolculukta lezzet fırtınası tabii ki Bursa’da başlıyor. Bursa denince akla gelen ilk yemek İskender Kebabı. Tüm Türkiye’nin bildiği bu yemeğin en lezzetlisi doğduğu şehirde yapılıyor. Nerede yiyelim derseniz, size Uludağ Kebapçısı ile Tarihi İskender Kebapçısı’nı öneririm. Ama diğer mekânlarda yapılan kebabın da oldukça lezzetli olduğunu söyleyebilirim.

TENEKE TULUMU VE KÖPÜKLÜ AYRAN

Daha sonraki lezzet duraklarının adresi Susurluk. Yol kıyısında sıralanan mekânlarda, teneke tulumuyla yapılan lezzetli tost eşliğinde köpüklü ayran içmek başlı başına bir ziyafet. Bir sonraki lezzet durakları Akhisar’da. Size yol üstünde değil de ilçenin merkezindeki köftecilerde damağınızı şenlendirmenizi öneririm. Eğer Akhisar’da köfte yeme şansını kaçırırsanız üzülmeyin, biraz ötede Manisa’da sizi Manisa kebabı bekliyor. Parmak büyüklüğünde köfteler, sıcak pidenin üstünde tereyağı ile buluşunca ortaya dayanılmaz bir lezzet çıkıyor. Size bu kebabın tadına bakmanız için Manisaspor Kebapçısı ile Gülcemal’i öneririm. Buraya gelmişken kentin sırtını yasladığı Spil Dağı’nın zirvelerine doğru direksiyonu kırarsanız, Manisa’yı ve göz alabildiğine uzanan üzüm bağlarını kuşbakışı seyretmek sizi keyiflendirecektir.

Haberin Devamı

YENİCE’NİN KARIŞIK SAKATAT ÇORBASI

Eğer İzmir’in içine girmeyi göze alabilirseniz sizi bir çok lezzet durağının beklediğini unutmayın. Örneğin Fevzipaşa Bulvarı’ndaki 94 yıllık Yenice Lokantası’nda beyin, ayak, paça ve
işkembeden oluşan karışık çorbayı öneririm. Kemeraltı’ndaki Kısmet’te etli arapsaçı, 1934’te kurulan Güven Lokantası’nda elbasan tava yemenizi öneririm. Tabii Kemeraltı’nın karmaşasına girdikten sonra ünlü Şambali tatlısının tadına bakmadan gitmek olmaz. Selçuk’ta, Selçuk Köftecisi’nde bir mola verip, çöp şişin, zeytinyağlı Ege otlarının, şifa kaynağı şevketi bostanın tadına bakmak size ekstra bir enerji verecektir. Yolun bundan sonrasında pek aceleci olmayacağız. Yemeğin yanına manzarayı, sokakları, çarşıları da ekleyeceğiz.

/images/100/0x0/55eb0ab3f018fbb8f8a739a8

Haberin Devamı

Tire’de kahvaltı tandır çorbasıyla

Ege’ye ne zaman insem, bir bahane bulup Tire’ye mutlaka uğrarım. Size de öneririm. Neden derseniz, Tire’nin tepesindeki Kaplan Köyü’nde, Kaplan Restoran’da Ege otlarının tadına bakarken, güneşi batırmanın keyfini başka yerde bulamazsınız.
Güneş batarken Kuşadası’ndan İzmir’e kadar tüm ufuk rengârenk boyanır. Dağların ardından yavaş yavaş kaybolur. Dağlar morarır, ova kararır. Ay incecik bir hilal olup gökyüzüne asılır. Eğer geceyi bu güzel ilçede geçirirseniz size kahvaltıyı öneririm. Çünkü Tire’nin ot yemekleri, köftesi kadar sabah kahvaltısı da meşhurdur. Tireliler sabahın saat 06.00’sında, tandır ve tandır suyuna pişirilmiş pirinç çorbasıyla kahvaltı yapar. Gece yarısı dükkânlarını açan tandırcılar, en geç 07.00’de dükkânları kapar.
Kahvaltıdan sonra hazım yürüyüşü için tarihi çarşıya gidip, urgan çekenleri, semercileri, keçecileri, terlikçileri, nalıncıları seyredebilirsiniz. Daha sonra dar sokaklarda dolaşıp, camileri, tarihi evleri ziyaret edebilirsiniz.

Haberin Devamı

Salihli’de kuzu köftenin cazibesine dayanılmaz

Ödemiş’te Yağlı Kebabı’nın lezzeti dillere destan. Tadına bakmanızı hararetle öneririm. Fransız bilimadamı Texier’den öğrendiğime göre 1800’lü yıllarda Ödemiş’te 1200 hane Türk, 700 hane Rum ve 400 hane de Ermeni yaşıyormuş. 1840 yılında yapılan Rum kilisesinin inşaatı için, Rum milletinden 500 bin kuruş toplanmış.

ÇAKIR AĞA’NIN ZARİF KONAĞI

Ödemiş’i geçip, 8 kilometre ötede, Bozdağ’ın eteğindeki Birgi’de bir süre oyalanmanızı öneririm. Texier, 19’uncu yüzyıl ortasında gittiği Birgi’yi şöyle anlatıyor: “Türlü renklere boyanmış evleri ona alışılmış Müslüman şehirlerinde bulunmayan neşeli bir hal ve zengin bir
görüntü verir...”
Birgi adını, buradaki Bizans yerleşim merkezi Pyrgion’dan almış. 14’üncü yüzyılda Aydın beyi burayı ele geçirdikten sonra adı Birgi olarak anılmaya başlanmış. Yokuşun ortasına doğru karşınıza çıkacak olan Çakır Ağa Konağı’nın güzelliği sizi şaşırtacak. Birgi’de evlerin bazıları restore edilmiş, eski güzelliğine kavuşturulmuş. Bazıları ise kaderlerine terk edilmiş. Tepedeki meydanlıkta Birgi’nin en önemli yapısı Ulucami yükseliyor. 1312 yılında Aydın Emiri Mehmet Bey tarafından yaptırılmış.
Birgi’yi gezip gördükten sonra, sola sapıp Bozdağ’ı tırmanmaya başlayın. Her virajda Küçük Menderes Ovası’nın bir başka güzelliğini gösterecek.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eb0ab3f018fbb8f8a739aa

BOZDAĞ’DA ŞÖMİNE BAŞINDA KEYİF

Zirveye doğru, Akçakmak’tan sola dönüp Gölcük’e kıvrılın. Aşağılarda, çam ormanlarının arasına saklanmış bir krater gölü göreceksiniz. Gölün kıyısındaki kahvelerden birinde biraz soluklanabilirsiniz.
Çay molasından sonra Salihli’ye doğru yola devam edin. Tozlu Yaylası’nı sağınıza alıp tırmanışı sürdürün. Zirvenin yakınında bir yerde dağla aynı adı taşıyan Bozdağ kasabasından sonra Bozdağ Kayak Merkezi tabelasını izleyin. Bu yol sizi karlı bir tepenin eteğindeki tesise götürecek. Burası 20 odalı bir otel, şömineli salonlar, restoran, oyun odaları, teleskisi, telesiyeji ile bakımlı bir tesis. Dilerseniz kısa bir kayak molası verebilirsiniz.
Daha sonra Salihli’ye doğru inmeye başlayın. Dağ bitince sağa dönüp, ilçeye doğru ilerleyin. Yol kıyısında köftecileri göreceksiniz. Bacalardan yayılan iştah açıcı kokular ağzınızı sulandıracak. Bu tahrike fazla direnmeyin, bir tanesinin önünde park edip, alelacele köftelerinizi ısmarlayın. Salihli’nin ünlü odun köftesinde kuzu eti kullanılıyor. İçine başka bir şey katılmıyor. Meşe odununun közü üstünde ızgara ediliyor.

Haberin Devamı

PAYLAŞILAMAYAN KENT

Köfteleri yedikten sonra direksiyonu Sart (Sardes) harabelerine doğru kırın. Yaklaşık iki kilometre sonra, tel örgülerin çevirdiği alanda binaları göreceksiniz. Buradaki ilk yerleşimin kesin tarihi bilinmiyor. Bazı kaynaklara göre kentin tarihi MÖ 1500 yıllarına kadar dayanıyor. Şimdiki Sartmahmut Köyü’nün bulunduğu bu sessiz, renksiz, bir köşede unutulmuş bölgenin, asırlar öncesinde paylaşılamayan bir kent olduğuna insanın inanası gelmiyor. Sart muazzam bir kent merkezi. Bu kentin inşası MÖ 17’de başlamış, bazı büyük binaların tamamlanması 200 yıl kadar sürmüş. Size önerdiğim lezzetli yolculuk burada sona eriyor. Bundan sonra direksiyonu ne tarafa kıracağınıza siz karar vereceksiniz.
İyi yolculuklar.

Yazarın Tüm Yazıları