Güncelleme Tarihi:
***
Evet, adı Özgürlük Partisi…
Ama belli ki tüm özgürlükleri kendisi için savunan ve sonuna kadar istismar eden bir parti.
Partinin aşırı sağcı lideri Geert Wilders de öyle.
Gittiği her yerde yabancı, göçmen, sığınmacı düşmanlığı yaparak, “Camiler kapatılsın”, “Ezan okunması yasaklansın” diye yollara düşüp İslam ve Müslüman düşmanlığını körükleyerek demokratik hukuk devletinin sunduğu düşünceyi ifade özgürlüğünü sonuna kadar istismar etmektedir.
Ama nedense PVV’li politikacıların ve ırkçı lideri Geert Wilders’in kin kusan bu söylemlerine sağduyulu Hollandalılardan doğru dürüst tepki gelmemektedir.
Hollanda medyasından da.
Diğer partilerden de.
***
Hollanda Başbakanı Mark Rutte, her ne kadar söz konusu filmle ilgili olarak “iğrenç” değerlendirmesinde bulunmuşsa da, kesin bir tavır koymamıştır.
Hatta seçim öncesi katıldığı bir radyo programında, “Hollanda, yalnız her şeyinden yararlanmak isteyenler için değil, işin ucundan tutacaklar içindir. Bu olgu yeniden ilk planda tutulmalıdır” diyerek popülist bir tutum sergiledi.
Yani aşırı sağcıların ve sağ popülistlerin ekmeğine yağ sürdü.
“Sığınmacılar 8 haftada bir konut bulurken, Hollandalılar artık bir ev kiralamak için 8 yıl beklemek istemiyorlar” diyen Thierry Baudet’in başını çektiği aşırı sağdaki yeni güç Demokrasi Forumu’yla (FvD) neredeyse aynı noktada birleşti.
Çarşamba günü yapılan yerel seçimlerde Wilders’in partisi PVV beklentilerin altında kaldı.
Ama yine de 30’a yakın kentte Belediye Meclisi’ne girdi.
Amsterdam’da da aşırı milliyetçi Demokrasi Forumu.
Rotterdam’da ise sağ popülist “Leefbaar Rotterdam” (Yaşamaya Değer Rotterdam) seçimlerden en güçlü kanat olarak çıktı.
Evet, aşırı sağcıların ve sağ popülistlerin önünü kesmek için onların söylemlerine ve politikalarına sahip çıkmanın o partileri politik sahnelerden uzaklaştırmayacağı başta Fransa ve Avusturya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde görülmüştür.
Görülmektedir de…
Almanya’da da öyle…
***
Sağ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) her geçen gün güçlenmektedir.
Hem de yabancı, sığınmacı ve İslam düşmanlığı yaparak.
Yabancı, sığınmacı sayısının en düşük olduğu, Müslümanların oranının yüzde biri bile bulmadığı eski Doğu Almanya sınırları içinde kalan yeni eyaletlerde en güçlü veya ikinci büyük parti konumuna yükseldi bile AfD.
“Demokrat” geçinen Avrupalıların bu tehlikeyi görmemeleri mümkün değildir.
O halde neyi bekliyorlar?
Sadece adı Özgürlük Partisi olan aşırı sağcı ve sağ popülist güçlerin tüm özgürlükleri elimizden alıp, yok etmesini mi?
Not: Çarşamba günkü yazımın Alman Milli Marşı ile ilgili bölümünde yanlışlıkla “streben” (gayret etmek-çaba göstermek) yerine “sterben” (ölmek) yazmışım. Tüm okurlarımızdan özür dilerim.