Rita değil, Rozette

Güncelleme Tarihi:

Rita değil, Rozette
Oluşturulma Tarihi: Ocak 30, 2023 10:35

Tarihçilere göre, Nazi döneminde 6 milyondan fazlası Yahudi kökenli olmak üzere, aralarında Romanların, eşcinsellerin, zihinsel engellilerin, Yehova şahitlerinin, komünist ve sosyalist rejim karşıtlarının da bulunduğu en az 10 milyon kişi katledildi.

Haberin Devamı

Rita değil, Rozette
HOLOKOST (ateşte kurban etmek) olarak tarihe geçen Yahudi soykırımı, aslında 1938 yılında Almanya’nın Avusturya’yı ilhak etmesinin ardından Alman ve Avusturyalı Yahudilerin tutuklamasıyla başladı.
Tutuklanan Yahudiler Buchenwald, Dachau ve Sachsenhausen gibi kentlerde önceden inşa edilen toplama kamplarına gönderildi.
1938’de 9 Kasım’ı 10 Kasım’a bağlayan akşam ve gece Naziler, Almanya’nın çeşitli kesimlerinde Yahudilere ait sinagogları, mağazaları, marketleri, binaları, hatta mezarları yakıp yıkarak yetişkin Yahudi erkekleri tutukladı.
Pogrom (Katliam-Zulüm) ve Kristal Gece (Kırık Camlar Gecesi) olarak tarihe geçen bu gece ve daha sonraki günlerde tutuklananlar toplama kamplarına gönderildi.
Çok geçmeden Naziler Yahudi çocukları ve kadınları da yük vagonlarına doldurulup toplama kamplarında tıkadılar.
Adolf Hitler liderliğindeki Alman Nazilerin Polonya’yı 1939 yılında işgaliyle başlattığı İkinci Dünya Savaşı’nda 60-70 milyon kişi yaşamını yitirdi.
Çok büyük bir bölümü Alman vatandaşı Yahudiler olmak üzere, milyonlarca insan toplama kamplarındaki gaz odalarında can verdi.
Açlıktan, susuzluktan, işkenceden yaşamlarını yitirdi.

Haberin Devamı

DUYGU DOLU ANLAR YAŞANDI
İşte bir milyondan fazla Yahudi kökenli insanın katledildiği Auschwitz Toplama Kampı’nda ölümü bekleyenlerin Sovyetler Birliği (SB) ‘Kızıl Ordu’ askerleri tarafından kurtarılışının 78’inci yıl dönümünde Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü vesilesiyle 27 Ocak’ta Federal Meclis’te anma töreni düzenlendi.
Holokost’tan sağ olarak kurtulan Hollanda vatandaşı Yahudi kökenli Rozette Kats, anma töreninde duygu dolu bir konuşma yaptı.
“İzin verirseniz önce kendi yaşam hikâyemden bahsedeyim” diyerek başladı konuşmasına.
“1943 Şubat’ında ben 8 aylıktım. Annem babam beni insancıl Hollandalı bir çifte vermiş. Annem o zaman küçük erkek kardeşime hamileymiş. Erkek kardeşim Hollanda’daki Westerbrock Geçici Toplama Kampı’nda dünyaya gelmiş. Annem babam ve kardeşim diğer yüzlerce Yahudi çocuk, kadın ve erkekle birlikte hayvanları taşıyan trene doldurulup Auschwitz Toplama Kampı’na gönderilmişler. Oraya ulaştıktan kısa bir süre sonra çoğu gaz odalarında can vermiş. Annem ve bebek olan erkek kardeşim de. Ağır işlerde çalışmaya zorlanan babam da 4 sonra yaşamını yitirmiş. Ben ‘bakıcı ailemin’ yanında büyüdüm. Asıl adım Rozette olarak değil. Beni korumak için adımı Rita koymuşlar” dedi.
Kendisine bunları ‘öz babası’ olarak bildiği ‘üvey babası’ anlatmış.
“6’ncı doğum günümden bir gün önceki akşam üvey babam beni kucağına oturttu ve ‘Rita senin gerçek adın Rozette. Biz senin gerçek annen baban değiliz. Senin annen baban Yahudi oldukları için Auschwitz’de öldürüldüler. Ve ekledi: Ama korkmana gerek yok. Biz seni seviyoruz ve büyüyünceye kadar da sana bakacağız’ dedi. Donup kaldım” derken, on yıllardır çektiği acıları, döktüğü gözyaşlarını içine, yüreğine gömdüğünü dinleyenlere, izleyenlere de hissettirdi.
Tabii çok küçük olduğu için Yahudiliğin (Museviliğin) ne olduğunu bilmediğini ve bu yüzden de anne ve babası ile kardeşinin öldürülmelerine bir türlü anlam veremediğini de söyledi.
Artık bildiği halde Yahudi kimliğini yıllarca sakladığını da söyledi...

Rita değil, Rozette
Margot Friedlaender, Ahmet Külahçı

Haberin Devamı

‘ÇİFTE HAYAT BENİ HASTA ETTİ’
Ama 1992 yılında savaş döneminde saklanan ve o zaman çocuk olan Yahudi kökenlilerin katıldığı Amsterdam’daki bir konferansın ardından, yani 50 yaşındayken, asıl kimliğini gösterme cesareti gösterdiğini de.
Uzun süre gerçek kimliğini sakladığından dolayı “Ben çifte hayat yaşadım. Bu çifte hayat beni hasta etti” dedi.
Kinden, nefretten uzak durulması, farklı milliyetten, farklı dilden, farklı dinden ve aynı cinsiyetten olanlara eğilim gösterenlere hoşgörülü davranma çağrısında bulundu.
Bu konuşmayı dinleyenler arasında Federal Meclis’in oturum salonunun tribününde onur konukları bölümünde oturan ve Theresienstadt Toplama Kampı’ndan sağ olarak kurtulmayı başaran 102 yaşındaki Margot Friedlaender de vardı.
Toplama kampında evlendiği eşiyle birlikte 1946 yılında bir daha geri dönmemek üzere ABD’ye giden, 1997 yılında eşinin ölmesi üzerine 2010 yılında “Vatanım” dediği Almanya’ya temelli dönerek doğduğu Berlin’e yerleşen Margot Friedlaender de kendisiyle yaptığım bir söyleşide, “Nazilerin dışında kimseye kin duymuyorum” demişti.
“Bir daha böyle katliamlar, soykırımlar yaşanmasın” demişti.
İleri yaşına rağmen, yalnız Berlin’de değil, Almanya’nın çeşitli kesimlerinde okullara giderek öğrencilere Nazi döneminde yaşananları, başkalarına yaşatılanları anlattığını ve bunu hiçbir zaman unutmamaları, unutturmamaları gerektiğinin altını çizdiğini de söylemişti.




BAKMADAN GEÇME!