Bu nasıl bir adalet anlayışıdır?

Güncelleme Tarihi:

Bu nasıl bir adalet anlayışıdır
Oluşturulma Tarihi: Ekim 07, 2019 13:07

Almanya’da Yeşiller’in önde gelen isimlerinden Renate Künast, kendisine sistematik olarak sosyal medya yoluyla hakaret edildiği gerekçesiyle Berlin Eyalet Mahkemesi’ne başvurarak suç duyurusunda bulundu.

Haberin Devamı

Bu nasıl bir adalet anlayışıdır
BİR dönemler Federal Beslenme, Tarım ve Tüketicileri Korumu Bakanı ve Yeşiller Federal Meclis Grubu Eş Başkanı olarak da görev yapan Renate Künast, Berlin Eyalet Mahkemesi’nden, Facebook üzerinden kendisine hakaret eden veya edenlerin kim veya kimler olduğunun belirlenmesini istedi.
Tabii, kendisine sosyal medya yoluyla ağza alınmayacak kadar ağır hakaret edenlerin cezalandırılmasını da.
Berlin Eyalet Mahkemesi, Renate Künast’ın bu yöndeki talebini reddetti.
Mahkeme yargıçları, politikacıların ‘sınırları zorlayan’ bu ve benzer hakaretleri sineye çekmek zorunda oldukları yönünde bir karar verdi.
Almanya’da geçerli yasalara göre başkalarına hakaret etmek suçtur.
Madem hakaret suçtur, o halde bunun bir cezası olmalıdır.
Yasalara göre var da.
İşte politikacıların hakareti sineye çekmek zorunda oldukları yönünde bir yaklaşımı anlamak da kabullenmek de mümkün değildir.
Hele hele böyle bir kararı kabullenmek hiç mümkün değildir.
Olmamalıdır da...
Bu nasıl bir adalet anlayışıdır?
Gerçekten, bu nasıl bir adalet anlayışıdır?
*
Alman komedyen Jan Böhmermann, 2016 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret içeren, aşağılıyacı ifadelerin yer aldığı şiirini milyonlar önünde okumuştu.
Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi, şiirin bazı bölümlerini, ‘Erdoğan’ın kişisel onuruna saldırı’ ve ‘hakaret’ olarak değerlendirip o bölümlerin yasaklanmasına onay vermişti.
Ama komedyen Jan Böhmermann’a ‘bir kınama cezası’ bile verilmemişti.
Almanya’da son yıllarda politikacılara sosyal medya yoluyla ölüm tehditleri de artmıştır.
Hatta Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke, neonazi bir katil tarafından temmuz ayı başlarında evinin terasında otururken kurşunlanarak öldürülmüştür.
Kısa bir süre sonra da daha önceki yıllarda saldırıya uğrayıp yaralanan Köln Anakent Belediye Başkanı Henriette Recker ile Altena Belediye Başkanı Andreas Hollstein sosyal medya üzerinden öldürülmekle tehdit edilmişlerdir.
Sosyal Demokrat Parti (SPD) Bavyera Eyalet Teşkilatı Başkanı Uli Grötsch de öyle.
Hem de defalarca.
Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) Thüringen Eyalet Teşkilatı Başkanı Mike Mohring de öyle.
Bir dönemler CDU Genel Sekreteri olarak görev yapan ve kanser tedavisi gören Peter Tauber, “Pis kanserli. Senin ölüm zamanın çoktan geldi. Kafana bir kurşun” içeren maillerle ölüm tehdidi almıştır.
Yıllarca Yeşiller’in Eş Başkanı olarak görev yapan Federal Meclis milletvekili Claudia Roth da defalarca ölüm tehdidi almıştır.
8’i Türk 10 kişiyi öldüren aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü teröristlerinin ilk kurbanı Enver Şimşek’in yakınlarının avukatı Seda Başay Yıldız, mail yoluyla ölüm tehdidi almıştır.
Hem de defalarca.
Türkiye kökenli Yeşiller Partili Berlin Eyalet Parlamentosu ve Federal Meclis eski milletvekili Özcan Mutlu da öyle.
Yıllarca Yeşiller Partisi Eş Başkanı olarak görev yapan Federal Meclis milletvekili Cem Özdemir de öyle.
Şu andaki Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in Federal Dışişleri Bakanlığı döneminde Sözcü Yardımcısı olarak görev yapan Filistin kökenli Berlin Senatosu Müsteşarı Sawsan Chepli, yıllardır aşırı sağcılar tarafından öldürülmekle tehdit edilmektedir.
Sosyal medya yoluyla gelen ölüm tehditleriyle ilgili olarak Sawsan Chepli neredeyse her hafta 20-30 suç duyurusunda bulunmaktadır.
Ama boşuna...
“Almanca’nın dışında spesifik bir Alman kültürü tanımlanamaz” dediği için o dönemde Federal Hükümetin Göç, Mülteciler ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan Türkiye kökenli Aydan Özoğuz’a, sağ popülist Almanya için Alternatif’in (AfD) Eş Başkanı Alexander Gauland hakaretler yağdırmıştır.
Hatta, “Onu Tanrı’ın izniyle Anadolu’da imha ederiz” diyerek dolaylı bir biçimde de olsa ölüm tehdidinde bulunmuştur.
Ama birazcık ‘homurdanmaların’ dışında kimsenin doğru dürüst sesi çıkmamıştır.
Adalet makamları da adalet insanları da sessiz kalmıştır.
Almanya gibi bir hukuk devletinde ölüm tehditlerine seyirci kalınmaktadır.
Bu nasıl bir adalet anlayışıdır?
Gerçekten, bu nasıl bir adalet anlayışıdır?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!