Bu mu dürüstlük?

Güncelleme Tarihi:

Bu mu dürüstlük
Oluşturulma Tarihi: Nisan 27, 2015 10:35

ERMENİCE’de ‘Medz Yeghern’ (Büyük Felaket) denilen 1915 Olayları’nın 100’üncü yıl dönümü, Almanya’nın da gündemindeydi geçen hafta.

Haberin Devamı

Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, geçen hafta perşembe akşamı Berlin Katedrali’nde (Berliner Dom) ortaklaşa düzenlenen anma töreninde bu ‘Büyük Felaketi’i ‘soykırım’ olarak niteledi.
Federal Meclis’in bir gün sonraki oturumunda da Başkan Norbert Lammert, 1915 Olayları’nın bir soykırım olduğunu söyledi.
Ermeni ‘sorunuyla’ ilgili 3 ayrı önergenin görüşüldüğü aynı oturumda söz alan milletvekillerin hepsi de ‘soykırım’ dedi.
Alman televizyonları, radyoları ve gazeteleri, Türkiye’nin ve Türklerin bu gelişmeleri, yani ‘soykırım’ tartışmalarını nasıl değerlendirdiğini bilmek istiyorlardı.
Hepsinin de ilk sordukları şey “Türkiye soykırımı neden kabullenmekte zorlanıyor?” oldu.
Onlara dilimin döndüğü kadar Türkiye’nin bu ‘Büyük Felaketi’ inkar etmediğini, ancak her şeyin detaylı bir şekilde araştırılması ve ortaya konulması için uluslararası tarihçilerden oluşacak bir komisyon kurulmasını öneridğini, hatta yıllar önce bu alanda girişimlerde bulunduğunu, Türkiye’nin arşivlerini açtığını, Ermenistan başta olmak üzere diğer ülkelerin de arşivlerini açmasını istediğini anlatmaya çalıştım.
Tabii onlara Almanya’nın birden tutum değiştirmesini anlamakta güçlük çektiğimi de söyledim.

* * *

Evet, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin 23 Mayıs 1949 tarihinde kuruluşundan bu yana ilk kez bir Alman Cumhurbaşkanı, bir Federal Meclis Başkanı 1915 Olayları’nı ‘soykırım’ olarak nitelediler.
‘Soykırım’ Federal Meclis’e sunulan önergelerde de çok somut bir biçimde yer aldı.
Bundan 10 yıl önce de benzer tartışmalar yaşanmıştı Almanya’da.
Ama hiçbir zaman ‘soykırım’ denilmemişti.
Şu anda iktidarda bulunan Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) ile Federal Meclis’e ortaklaşa sundukları önergeyi hatırlattım onlara.
“1915 yılındaki Ermeni sürgünü (tehciri) ve katlimanı anma- Almanya, Türklerle Ermeniler arasında barışa katkıda bulunmalı” başlıklı bu önerge, Federal Meclis’e 16 Haziran 2005 tarihinde sunulmuş. Yani bundan yaklaşık 10 yıl önce.
Bu önergede kesinlikle ‘soykırım’ yer almıyor.
Evet, tam 66 yıl boyunca Alman politikacılar için 1915 Olayları ‘soykırım’ değildi.
Ama nedense birden ‘soykırım’ oluverdi.
Daha 10 yıl önce o dönemde yaşanan felaketi ‘sürgün’ ve ‘katliam’ olarak niteleyen Alman politikacılar, nedense birden ‘soykırım’ demeye başladılar.
İşte bunları hatırlatıp, Alman gazetecilere, radyoculara ve televizyonculara “Son 10 yılda ne değişti de ‘sürgün’ ve ‘katiam’ birden soykırıma dönüşüverdi?” diye sordum her sefernde.
Yanıtları aynıydı; “Almanya, Türkiye ile diplomatik bir kriz yaşanmasını istemediği için.”

* * *

İşte bu yaklaşımı anlamak mümkün değildir.
Bu dürüst bir tutum değildir.
Bu iki yüzlülüktür.
Bu politikacıların kendilerine de saygısızlığıdır.
İşte bu yüzden de Almanya’da politikacılara güvensizlik her geçen yıl artmaktadır.
Almanya’nın bu tutumuna Türk tarafı haklı olarak sert tepki göstermiştir.
Tabii Fransa, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya’nın benzer tutumlarını da.
Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı bir açıklamada, “Almanya Federal Cumhurbaşkanı Gauck’un, temsil ettiği insanlar arasında bulunan yüzbinlerce Türk asıllı Alman vatandaşının düşüncelerini yok sayması ibret vericidir. Türk tarihi ve kimliği, Türk-Alman toplumunun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu kimliği karalamaya yönelik girişimlere bu toplumun fertleri sessiz kalmayacaklardır. Türk halkı, Almanya Cumhurbaşkanı Gauck’un bu ifadelerini unutmayacak ve affetmeyecektir” denilmiştir.
Bu sert, hatta çok sert bir tepkidir.
Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkiler, diğer ülkelerle olan ilişkilerden çok daha farklıdır.
Bu ülkede 1.5 milyondan fazlası Alman vatandaşı olmak üzere 3 milyona yakın Türk kökenli insan yaşamaktadır.
Almanya’nın da Türkiye’nin de bu insanların huzurlarını kaçıracak, huzurlarını bozacak politikalar üretme, barış içinde birlikte yaşamı dinamitleme gibi bir lüksü yoktur.
Olmamalıdır da...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!