Almanya’nın kara günü

SOL Parti yüzde 31, sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) yüzde 23.4, Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) yüzde 21.7, Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 8.2, Yeşiller yüzde 5.2 ve Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 5.006 oy aldı.
Yani FDP yüzde 5 sınırını sadece 73 oyla geçebildi.
90 sandalyeli Thüringen Eyalet Parlamentosu’na Sol Parti 29, AfD 22, CDU 21, SPD 8, Yeşiller 5 ve FDP 5 milletvekili gönderdi.
AfD’nin beklenmedik bu başarısı (!) Thüringen’de yeni hükümet kurulmasını zorlaştırdı.
Çünkü köklü partilerin tümü seçim öncesi sağ popülist AfD ile kesinlikle işbirliği yapmayacaklarını ilan etmişlerdi.
CDU da hem AfD hem de Sol Parti ile işbirliği yapmayacağını.
Seçimden sonra Thüringen’in Sol Partili Eyalet Başbakanı Bodo Ramelow, AfD dışındaki tüm partilerle müzakerelere hazır olduğunu yineledi.
CDU, “Eski komünistlerle işbirliğine yokuz” dedi.
FDP de ortaklığa yanaşmadı.
Tek alternatif Sol Parti, SPD ve Yeşiller’in ‘azınlık hükümeti’ oluşturmasıydı.
*
İşte çarşamba günü başbakan seçimi vardı.
Thüringen’in yasalarına göre ilk iki turda mutlak çoğunluğun sağlanamaması halinde, üçüncü turda en fazla oy alan aday başbakan seçilecekti.
Nitekim öyle de oldu.
Sol Parti, SPD ve Yeşiller’in adayı Bodo Ramelow, ilk iki mutlak çoğunluğa ulaşamadı.
AfD’nin adayı Christoph Kindervater de.
Üçüncü turda FDP’li Thomas Kemmerich, “Ben de varım” dedi.
Ve Kemmerich 45, Ramelow 44 oy aldı.
Parlamentodaki AfD’li 22 milletvekilinden biri bile kendi adayları Christoph Kindervater’e oy vermedi.
Yani FDP’li Thomas Kemmerich, tüm AfD, FDP ve CDU milletvekillerinin oylarını alarak başbakan seçildi.
Belli ki AfD yine ezber bozmuştu.
Bu davranış AfD’ye yakışan bir davranıştı.
Ama sadece 73 oyla yüzde 5 barajını aşan FDP’li Thomas Kemmerich’in bu ‘danışıklı dövüş’ sayesinde ve AfD’nin tam desteğiyle başbakan seçildiğini bile bile, “Seçimi kabul ediyor musunuz?” sorusuna “Evet” demesi, parlamenter demokrasiye vurulan bir darbeydi.
Aynı şey CDU için de geçerli.
Seçim öncesi, “AfD ile kesinlikle işbirliği yok” dedikleri halde CDU’lu parlamenterlerin de AfD’li milletvekilleriyle birlikte FDP’li adayı desteklemeleri de demokrasiye vurulabilecek en büyük darbeydi.
Hem de 6-8 Aralık 2018’de Hemburg’da yapılan CDU kurultayında, “CDU, koalisyonu da benzer biçimde işbirliklerini de hem Sol Parti hem de AfD ile reddeder” kararı alındığı halde.
Thüringen’li CDU’luların bu ‘oyuna gelmesine’ merkez sert tepki gösterdi.
CDU Genel Sekreteri Paul Ziemiak, “Kemmerich, nazilerin oylarıyla seçildi” dedi.
Ziemiak, AfD’nin tam destek verdiği FDP’li adaya CDU’luların da oy vererek Thüringen Eyalet Başbakanı seçilmesine katkıda bulunmalarını eleştirirken, “Bugün Thüringen’in kara günüdür” dedi.
Aslında bu yalnız Thüringen’in değil Almanya’nın kara günüydü.
Demokrasinin, özgürlüğün kara günüydü.
CDU Genel Başkanı Annegret Kramp-Karrenbauer de Thüringen’deki CDU’lulara ateş püskürdü.
Onları CDU’nun temel değerlerini altüst etmekle suçladı.
Başbakan Angela Merkel de bu davranışın affedilecek hiçbir yönü olmadığını söyledi ve “Bu demokrasi için kötü bir gündü” dedi.
SPD’den de ‘büyük koalisyonu sorgulama’ sesleri yükseldi.
FDP’li Federal İçişleri eski Bakanı Gerhard Baum, “Ülkenin üzerinde Weimar havası dolaşıyor” diyerek nazi dönemi tehlikesine dikkati çekti.
1932 doğumlu olan Baum, “Nazilerden korkuyu hâlâ kemiklerimde hissediyorum” dedi.
FDP Genel Başkanı Christian Lindner, “Ben AfD ile işbirliği yapan bir partinin genel başkanı olmam” dedi, ama Thomas Kemmerich’e “Sakın görevi üstlenme, derhal istifa et” de demedi, diyemedi.
Ancak FDP’nin ‘faşistlerle işbirliği’ yaptığı suçlamaları artınca Lindner, Kemmerich’i görevi bırakıp erken seçimlere gidilmesi yolunu açmaya ikna etti.
Böylece Almanya’nın kara gününe bir parça da olsa ışık sızdı.