Gençlik, cesaret, merak, tutku ve tabii öğrenim kredisi!

4dk okuma

72. sayımızda kapak konuğumuz, öğrenim kredilerini biriktirip altı kıta dolaşan Barkın Özdemir. Ha bu arada, Antarktika’yla son kıta da ekleniyor listeye ve yedi kıta tamamlanıyor. Böylece yedi kıtaya ayak basmış en genç Türk gezgin unvanını kazanacak Barkın. Hem de çok yakında, bu ocakta!

Haberin Devamı

Aslında en başından, yola çıkma kararı verdiğin ve sonrasında plan yapmaya başladığın andan başlamak istiyoruz. Yola çıkma kararı verdin ve sonra nasıl şekillendi plan?

Aslında planlı bir gezgin olduğum söylenemez, listemde spesifik yerler olur ama bunlar dışındaki olaylar tamamen spontane gelişiyor. Örneğin, Güney Amerika turumda sadece dört aylık Peru, Bolivya ve Şili destinasyonlari varken sonuca bakarsak yedi ay süren Kolombiya, Ekvador, Peru, Şili, Arjantin, Brezilya rotasına dönüştü. Yolun kutsal olduğuna inanıyorum ve yolda bazen hiç beklemediğiniz fırsatlar ile karşılaşabiliyorsunuz. Sonra da bir bakmışsınız hiç tahmin etmediğiniz bir köyde dünyanın en mutlu insanına dönüşebiliyorsunuz.

 

Öğrenim kredisini harcamadan 9 ay yaşayabilmeni, o paraya dokunmadan biriktirebilmeni sağlayan bir gelirin vardır diye tahmin ediyoruz.

Tamamen olmasa da üniversite sizin kendi programınızı oluşturmanıza imkan sağlıyor ve boş zamanlarınızı kendiniz ayarlayabiliyorsunuz. Bu da benim okulumun ilk yıllarında çoğu dersimi yoklama olmayan dersler arasından seçmemi ve online dersleri tercih etmemi sağladı. Kalan boş zamanlarımda da okulda sosyal medya yöneticisi olarak çalıştım ve ek gelir etme şansım oldu.

Haberin Devamı

Bir röportajında “Dünyayı gezmekten daha büyük bir okul olamaz!” diyorsun. Peki bu yolculuklar okulda öğrenemeyeceğin ne öğretti sana?

Sosyal bir tipim. Arkadaş çevrem geniştir. Hep arkadaşlarımlayımdır ama seyahat sayesinde yalnız kalmayı, kendimle vakit geçirmeyi ne kadar sevdiğimi fark ettim.

 

Hayatımla ilgili aldığım önemli kararları hep seyahatlerim sırasında aldığımı fark ettim. Doğaya karşı ilgimi fark ettim. Daha muzır, kirli bir çocuk olmayı, ellerimin, kollarımın kirlenmesinden rahatsızlık duymamayı öğrendim. Doğada yürüyüş yaparken, kafamdaki sorulara daha rahat cevap bulabildiğimi fark ettim. Duyguları yoğun yaşayan biriymişim meğer ve tahmin ettiğimden daha cesurmuşum. Halen bazı yerlere hangi cesaretle gittiğime inanamıyorum. Babam genelde bana ödlek derdi, seyahatlerimden sonra artık ben ona ödlek diyorum. Paramı nasıl yönetebileceğimi öğretti. Ve son olarak, ki benim için en önemli olanı, seyahat bana hayallerimi nasıl gerçekleştirebileceğimi öğretti! Neyi, nasıl daha iyi yapacağımı.

 

Bu kadar gezerken birçok şeyi de özlüyor olmalısın. Üniversiteden memlekete, anne evine dönerken bile başka bir muameleyle karşılanır insan. Sen oralarda neleri özlüyorsun ve ailen gidiş dönüşlerinde tavrı nasıl şekilleniyor?

Haberin Devamı

Özellikle 2015 yazından beri yerimde pek durmuyorum, meşhur bir ses tonumla “Anne,” derim , o da hemen anlayıp, “Gine nereye?” diye direkt sorar. Babam halen, “Oğlum Avustralya dedin gittin, Amerika dedin gittin, yeter artık gideceğin ülke kalmadı, biraz otur yerinde,” diyor. Tek çocuk olduğumdan bu, evden uzak durma işleri onlara kolay gelmiyor ama alıştılar artık. ☺

Haberin Devamı

Bugüne kadar öyle ya da böyle geldin. Peki en korktuğun, “Galiba bu sefer başım belada,” dediğin bir an oldu mu?

Güney Afrika’dayken geceliğin ormanda Couchsurfing’den tesadüfen tanıştığım bir çocukla Stellenbosch dağlarında sekiz saat kaybolmuştum ve evet galiba bu sefer başım belada düşüncesini baya baya hissetmiştim. ☺ Gün batımını seyretmek için çıktığımız dağda dönüş yolunda zifiri karanlık oldu ve koca ormanda iki kişi yolumuzu bulmaya çalışırken ormanda kaybolduk. İnternetimiz olmasına rağmen GPS de çalışmıyordu. Hani Türkiye'de bir ormanda kaybolsam sorun yok ama kaybolduğum yer Afrika.☺ Ne bileyim aslandır, domuzdur, ölümcül zehirli kobra? ☺ Ve kaybolduğumuz sırada annem arıyor "Oğlum n’apıyorsunuz, iyi misin?” diyor. “Evet ya, iyiyiz. Şimdi yemek yiyoruz,” demek zorunda kalmıştım. Bilmiyor ki koskoca ormanda kaybolduğumu, nasıl anlatabilirim ki ☺. Yaklaşık dört saat sonrasında bir yola çıktık ve sonunda Hayden'ın arkadaşlarına konumumuzu paylaştık. Bu arada bekleme sırasında otostop çekemiyoruz ve yolun yanındaki su kanallarına mülteciler gibi saklanmak zorunda kalmıştık. Afrika'da otostop demek intihar demek, özellikle de akşam saatlerinde bilmediğiniz yerlerde dolaşırsanız sırf biri sadece ayakkabınız için bile sizi öldürebilir. Dört saatlik bu gergin ama bir o kadar da eğlenceli kayboluşun ardından gece bir sularında arkadaşlarımız tarafından kurtarılıyoruz.

 

Ülkede imrenilen bir fenomene dönüştün diyebiliriz. Yola çıkarken fenomen olacağını hayal etmiş miydin? En azından lafı geçmiş, hayali kurulmuş muydu bu tip bir durumun?

Haberin Devamı

Valla bu durumun böyle olacağını hiç tahmin etmemiştim, sokakta günde en az bir kişi durduruyor sorular soruyor, pek göstermesem de baya utangaç biriyimdir. ☺

Haberin Devamı

 

 

“GERÇEK BİR SEYAHAT; KÜLTÜRÜNE ÇOK FARKLI BİR KÜLTÜRÜ TECRÜBE EDİP FARKLI OLANI ANLAMAN DEMEKTİR.”

 


Gezdiğin kıtaları, ülkeleri düşününce; favori bir güzergâh şekillendi mi aklında? Diyelim ki bu ülkeleri gezi planını almış bir arkadaşın var ve tüm gezi planı inisiyatifini sana bıraktı, ona nasıl bir yol planı çizersin?

Genelde insanlar Avrupa’yı veya Amerika’yı diğer ülkelere göre daha çok tercih ediyor. Buna mesafe veya o kültürü daha yakından tanıma etkenleri dahil olabilir ama gerçek seyahat; kültürüne çok farklı bir kültürü tecrübe edip farklı olanı anlaman demektir. O yüzden genelde arkadaşlarımı Asya ve Güney Amerika’ya yönlendirmeye çalışıyorum. Özellikle 10 günlük bir Avrupa turu yerine 10 günlük bir asya turu uçak biletlerinin nitekim Avrupa’ya gore biraz daha tuzlu olmasına rağmen size çok daha ucuza gelebiliyor.

 

Çok ilginç mekanlarda da konakladın. Senin için en eğlenceli, en şaşırtıcı, en korkutucu olan üç konaklama mekânı nerelerdi?

Peru’da hayatımda asla hayal edemeyeceğim, camdan tasarlanmış, dağın eteğinde bir otele kalmıştım. Sanırım listemin en üstünde o otel olur. Otele check-in yapmak için bile iki saatlik bir kaya tırmanışı yapıyorsunuz. En kötüsü de Avustralya’da couchsurfing yaparken kaldığım ev diyebilirim. Bizdeki kentsel dönüşüm gibi bir proje doğrultusunda yıkılacak bir evde kalmıştım. Fakat ev sahibi evin yıkılacağını duyduktan sonra evde temizlik yapmayı altı ay önceden bırakmış. Kapıyı açmaya çalışıp, kapının kolu elinizde kaldığı zaman, kahkaha atıp kapının kolunu evin bir yerlerine fırlatıyordu. Evde kaldığımda aklıma, annem burada kaldığımı görse oturup ağlardı, ☺ düşüncesi gelmişti.

 

Şimdi büyük hayalin Antarktika’ya doğru yola çıkacağın haberlerini okuyoruz. Neden en büyük hayalin Antarktika, orada ne bulmayı umuyorsun ve kendine koyduğun bir deadline var mı? Yani ne zamana kadar yerleşik bir hayattan uzak yaşamaya devam edeceksin?

Normalde en uzak gidebileceği yeri Amerika olarak hayal edebilen bir gencin şu an hayallerini aşıp altı kıtaya ayak bastığından bahsediyoruz. Bu tecrübelerden sonra kendime, “Bir üst seviyesi neden olmasın,” diye sordum, “neden son kıtaya da ayak basamayayım ki?” Şu an bakıyorum da bunu hayal etmem dahi çılgınlıkmış.

Antarktika’ya gitme istediğimi açıklayan üç neden belirlemiştim.

1) 22 yaşında sıradan bir üniversite öğrencisinin kendi fırsatlarını yaratıp dünyayı gezebildiğini ve bunu isteyen, hayal eden herkesin yapabileceğini en uç örnek ile göstermek.


2) Dünyada zaten hep gündemde olan, ama ülkemizde çok dikkat çekmeyen küresel ısınma konusunda farkındalık yaratmak.

3) Seyahatlerim boyunca altı kıtayı gezme şansı buldum. Sırada bir tek Antarktika kıtası kaldı. Eğer bu kıtaya da ayak basarsam bütün kıtalara ayak basmış en genç Türk unvanını kazanacağım!

Normalde kasım ayında gitmeyi planlıyordum ama seyahat, tahminimden çok daha uzun sürdüğü için ve okul gibi etkenler olduğundan dolayı sömestir tatiline yani ocak ayına kaydı.

 

“BENİM HER ZAMAN VERDİĞİM BİR TAVSİYE VARDIR, GEZECEKSENİZ BUNU ÖĞRENCİLİK HAYATINIZDA YAPMANIZ GEREKİR.”


Bir de tüm gençlerin hayatta bir “yetişme” telaşı var. 40’a kadar para biriktirip, aile kurup, ev-araba alıp geleceğini garantilemek falan gibi standart yollar. Sen bu tip planlara nasıl bakıyorsun ve senin yolundan gitmeyi hayal edip bu tip kaygılarla çelişkiye düşenleri cesaretlendirebilecek neler söylersin?

Benim her zaman verdiğim bir tavsiye vardır, gezecekseniz bunu öğrencilik hayatınızda yapmanız gerekir. Ailenizin, “Oğlum/kızım okulu bitirince yaparsın, hele şu okulu önce bitir bir” lafı en büyük yalanlardan biri. Okul kolay değil ama hayatınız en rahat dönemi. Daha doğrusu, en az riskli ve kaybetme oranınızın en az olduğu dönem. Bazen aileniz veya çevreniz sizi çok sevdiğinden ve sizi her zaman korumak istediğinden size bu konularda engeller koymaya çalışabiliyor fakat kararlılığınızı onlara gerçekten göstermeniz lazım. Benim için de bu büyük seyahate karar verme aşaması kolay olmadı. Babamı bir ay sonra ikna ettiğim son konuşmamızda, asker bir babaya, “Korkak olma, ilerde bu kararımda beni desteklemediğin için her gün senin yüzünden pişmanlık duyacağım,” diye sesimi yükselttiğimi hatırlıyorum. “En kötü ihtimalle, başıma kötü bir şey gelse, İstanbul'a bir uçak bileti alıp geri dönerim. Barkın yapamadı, geri döndü etiketini yiyeceğim o kadar,” demiştim.

 

Röportaj: Erkmen Özbıçakçı

Haberle ilgili daha fazlası: