Ev sahibi-kiracı sorununun çözümüne hukuk yardımı

Ankara’dan gazeteci Erdal İpekeşen, ev sahibi-kiracı ihtilafının üzerine yakın arkadaşı Av. Esin Gürel’in gönderdiği dava dilekçesini bize iletti. Yazı, “TBK-347 sayılı kanun maddesi kiraya veren ve kiracılar için kafa karışıklığı yaratmakta ve kanun maddesinde hüküm yanlış anlaşılmaktadır. Kiracı ve kiraya veren tarafların karışıklık yaşadığı bu hususta açıklamalarımız şu şekildedir” diye başlıyor:

Haberin Devamı

“Her ne kadar da kanun maddesi lafzı ‘Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir’ şeklinde olsa da taraflar maddedeki 10 yıllık süreyi kira sözleşmesinin başlangıcından itibaren 10 yıl olarak algılamaktadır. Oysaki kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere, kastedilen 10 yıllık süre, 1 yıllık kira sözleşmesinin sonraki yıllarda da uzayarak uzayan yılların toplamda 10 yılı doldurmasıdır. Kanun hükmü aynı zamanda en az 3 aylık ihbar süresi koyarak kiraya verenin bu tarihten daha sonra yapacağı ihbarların da geçersiz olduğunu vurgulamaktadır. Bu bakımdan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da ‘Kiraya veren ancak on yıllık uzama süresi sonunda, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak şartıyla, herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeyi sona erdirebilir. Bu hüküm kiraya veren lehine konulmuş emredici bir hüküm olduğu için taraflar sözleşmede bunun aksine bir kayıt koyamazlar’ şeklinde verdiği karar ile 10 yıllık sürenin kira sözleşmesinin tamamını değil, uzama sürelerinin toplamını ifade ettiğine değinmiştir.

Haberin Devamı

Kira sözleşmesinin 10 yıllık uzama süreleri sonucu tahliyesine ilişkin olarak örnek verecek olursak:

- 10.01.2001 tarihinde bir yıllık kira sözleşmesi imzalanması halinde,

- 10.01.2002 tarihinde bir yıllık sözleşme dolacak ve kanun maddesinde geçen uzama yılı başlayacaktır.

- 10.01.2011 tarihinde ise 10 yıllık uzama yılları dolacak ve kiraya veren 3 aylık bildirim süresine uymak koşuluyla kiracıdan tahliye talebinde bulunabilecektir.

Bir diğer örnek ise:

- 01.01.2013 tarihinde 5 yıllık kira sözleşmesi imzalanması halinde...

- Kira sözleşmesinin bitiş tarihi 01.01.2018 olup kanun hükmünde yer alan 10 yıllık uzama süreleri ancak bu tarih itibarıyla başlayacaktır. Görüleceği üzere 5 yıllık bir kira sözleşmesini baz aldığımızda dahi kanun hükmündeki ‘10 yıl’ ibaresi kira sözleşmesinin tamamını değil, kira sözleşmesinin uzatıldığı tarihin tamamını ifade etmektedir.

Haberin Devamı

Daha sonrasında ise noter huzurunda ihtar çekilerek tahliye istenmektedir veya taşınmaz boşaltılmaz ise dava süreci başlamaktadır.”

HEM EVİ YIKILDI HEM DE CÜZDANI ÇALINDI

KONU ‘DEPREM HIRSIZLIĞI’

Beşiktaş il sınırlarında bakkallık yapan bir dostumuz, “Bir şey anlatabilir miyim?” dedi, “Hayrola?” diye karşılık verdik.

Konu hırsızlıktı. Onun anlattığını daha sonraya bırakıyorum.

Hırsızlık olayının ilkini anlatacağım. Üç gün önce de Hatay’dan gelen bir emekli bürokratla karşılaştım, Etiler’deki TEK lojmanında misafir edildiğini söyledi. Hatay’da oturan bu bürokratın depremde evi yıkılmış, tesadüfen kurtulmuş ve eşi ile güvenli saydıkları TEK’te geçici olarak kalma imkânı bulmuşlar. Bir yakınları kendilerini otomobilleriyle İstanbul’a götürebileceğini söylemiş. Yola çıkmışlar, yol üzerinde bir çadırda çorba verildiğini görünce durmuşlar. Aradan on gün geçtiğini, midelerine sıcak bir şey girmediğini anlattı. Yemek verilen kampın önünde “İkinci bir darbe yedim” dedi. Soyulmuş... Yemek için arabadan indiklerinde karambol yaşanmış bir ara, cüzdanını çarpmışlar, telefonu da düşmüş ama karısı görüp kurtarmış. Hırsız mı, kim arar, kim yakalar!

Haberin Devamı

Anlaşıldığı kadarıyla fazla üzerinde durmak istemediğini anladık, ancak çok üzgündü. Kalp rahatsızlığı da varmış. Tetkikleri için Halkalı tarafındaki hastaneye gidecekmiş ertesi gün.

Banka kartı başka cebinde olduğundan onu çaldırmadığı için kendini şanslı sayıyor. Ama bu kez Ziraat Bankası’nın para çekme makinası arızalıydı.

Komşumuz bakkala bunu anlatınca “Abi esas haberi vereyim. Bizim buradaki hırsızlar deprem bölgesine gitti” deyiverdi. Nereden biliyor? “Ağabey, dedi, bizim burada bekçiler var, onlarla irtibatlıyım, mahallemizde bir şey olursa birbirimize haber veririz. Hırsızlık her yerde var. Dikkatimi çekti, on gündür ‘o hırsızları’ görmüyorum” diye de ekledi. Onlara ‘seyyar hırsızlar’ deniliyormuş. Ne kadar takip edilse de  yakalanmaları zor oluyormuş, o yüzden kendilerinden uzak duruyorlarmış.

Haberin Devamı

Gerçekten deprem bölgesinde birçok hırsızlık vakası okuduk, duyduk.

Polis ve bekçiler bu olayları biliyorlar; yaşıyorlar. “Onlar şimdi enkazları karıştırıyordur, ziynet eşyası ve kıymetli eşya arıyorlardır” dedi.

İnşallah yakalanırlar. Emekli bürokrata, “Ne kadar insafsız ve rezil adamlar” demekten başka bir şey yapamadık; hem sağlığı hem de yaşadığı hırsızlık nedeniyle geçmiş olsun demekten başka...

TEK SUÇLU MÜTEAHHİTLER Mİ

‘KENDİ HİMMETE MUHTAÇ DEDE NEREDE KALDI GAYRİYE HİMMET EDE!’

Depremde yıkılan binaların ve yitirilen canların suçlusu, yalnız yükleniciler (müteahhitler) mi?

Başlıktaki Osmanlıca dize, ‘kendisi yardıma muhtaç olan birinin, başkasına yardım edemeyeceği’ anlamına gelmektedir.

Haberin Devamı

Adıyaman Belediyesi’nin binasını göstermektedir. Görünüm, bırakın kolon ve kirişlerin sağlamlığını, inşaatta çimento kullanılmadığının kanıtıdır.

Şimdi burada suçlu, yalnızca bu binayı yapan yüklenici mi?

Yoksa gerçek suçlu, kendi binasının bile sağlam yapılmasını sağlayamayan belediye başkanı ve diğer sorumlular mı?

Kendi binasını bile depreme dayanıklı yaptıramayan belediye, başka binaların depreme dayanıklı olmasını sağlayabilir mi?

Yıkıntılar kaldırılmadan önce kolonlardan örnek alınması çok şeyi ortaya çıkaracak. Bu örneklerin ve dayanıklılık testlerinin oturma izni verilmeden önce alınıp yapılması gerekmez miydi?

İkinci fotoğrafa bakıyoruz, İstanbul manzarası... Bir arkadaşım yeni çekip Facebook sayfasına koymuş.

Bu fotoğraftaki binaların depreme dayanıklı olup olmadığını anlamak için test yapmaya gerek var mı? Tüm kentlerimizde buna benzer birçok yapı olduğu biliniyor...

O zaman belediyeler neden gereğini yapıp bunları yıkmıyor?

Öyle görülüyor ki rant tutkusundan kurtulmadıkça doğa bizi daha çok cezalandıracak!     Süleyman ÇELİK

MESAJ PANOSU

EUROCONTROL, 13-19 Şubat dönemi uçuş raporuna göre, İstanbul Havalimanı günlük 1280 uçuşla Avrupa’nın en yoğun havalimanı oldu.

KAHRAMANMARAŞ ve Hatay merkezli depremlerde evleri yıkılan veya kullanılmaz hale gelen vatandaşlar, İtalya’nın Napoli şehrinden İskenderun’a gelen MSC’nin yolcu gemisinde konaklamaya başladılar.

Yazarın Tüm Yazıları