Biraz ayıp olmuyor mu? 

BASINDA köşesi olan veya yayın organlarında konuşanlar, Galatasaray Spor Kulübü’nün yaşadığı sıkıntıların ardında Ünal Aysal devrini ve dolaylı olarak da Galatasaray Lisesi mezunlarının hâkimiyetini aramaktadırlar.

Haberin Devamı

‘Galatasaray’ taraftarı olmamama rağmen aynı lisenin evladıyım ve okuluma yapılan bu saldırıyı kabul edemiyorum. Öncelikle unutulmamalıdır ki Ünal, bu kulübün başına aynen Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’de yaptığı mali kuruluşun benzerini tesis etmesi için getirildi. Ancak hazırladığı proje reddedildi, o da “işim bitmiştir” diye çekti gitti. 

Bugün yaptıklarından değil, kendisine yaptırılmayanlardan dolayı sorumlu tutuluyor. Devrinde yapılan harcamalara gelince, bu beyler zahmet edip kalemi kâğıdı ellerine alıp Fatih Terim hocaları tarafından yönetimden istenilen transferlere ne kadar para harcattırıldığını ve bu transferlerden kaçının bir tek maç bile oynattırılmadan kenara atıldığını hesap ediversinler derim.


Galatasaray Lisesi’nin kulüpteki ağırlığına gelince unutmamak gerekir ki, eğer bu ağırlık olmasaydı kulüp çoktan ‘Gülen Camiası’na teslim olmuş ve belki de ‘paralel yapı’ ile ilgili olarak çoktan kapattırılmıştı.

Haberin Devamı


İlgi çekici olan ise bugün liselilere sataşanların çoğunluğunun nedense o günlerde en fazla Hakan Şükür ve arkasındakilerin bu gayretlerini destekleyenlerden olmalarıdır.
Acaba diyorum, gizli bir kuyruk acıları mı kaldı?


Hayrullah Fethi DEMİRCİ
Hukukçu-BRÜKSEL

 

28 Şubat ‘aut’ları!

 

ESKİ DİSK Genel Sekreteri Rıdvan Budak “28 Şubatların hangisi ilginç ve popülerdir?” diye soruyor ve yanıtını yine kendisi veriyor:1- 1997 28 Şubat- Eskidi, boşa çıktı, mağdurları iktidar oldu. Amaç da oyun da buydu. Köşe başlarını tuttular, her bakımdan tatmin edildiler.2- 2015 28 Şubat- Dolmabahçe mutabakatı 10 maddelik iktidar-PKK anlaşması. Eskimez-eskiyemez. Unutulmaz-unutulamaz. 3- 2016 28 Şubat- İlk defa “Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum” diyen bir cumhurbaşkanı gördük. Bu 28 Şubat diğer ikisini gölgede bıraktı. ‘Aut’a attı!

 

Biliyor musunuz?

Bir seçim, bir sergi

 

2013 yılında kurulan Toplumcu Düşünce Enstitüsü’nün (TDE) Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda toplumsal ve siyasal açıdan iç ve dış gelişmelerle ilgili araştırma ve düşünce üretiminin önemine dikkat çekilen genel kurulunda yönetim kuruluna Dr. Nebil İlseven (Başkan), Cengiz Erdoğan, Emre Özdemir, İskender Özturanlı, Emre Çakır seçildiklerini...

Haberin Devamı


KADINLARIN toplumda güçlü bir yer edinebilmesi ve cinsiyet eşitsizliğinin son bulması için çalışmalar yürüten Aydın Doğan Vakfı’nın, Aydın
Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması arşivinden hazırlanan ‘kadın’ konulu serginin Karaköy Schneidertempel Sanat Merkezi’nde 4-31 Mart tarihleri arasında gezilebileceğini...

 

Bir ülkede giderler gelirleri geçerse...

 

Bir ülke uçuruma nasıl yaklaşır? Gelirleri ile giderlerinin arasındaki açık artarsa, o zaman gelecek nesillerin gelirlerine ipotek konmuş olur ki, bu hatalı bir yoldur.
Bakın bu günlerde Meclis’te bütçe görüşmeleri yapılmakta. Takip etmenizi isterdim. Türkiye’nin bütçe giderleri 570 milyar, gelirleri ise 540 milyar olarak bağlanmakta. 22.6 milyar lira açığımızın olduğu ifade edilmekte. Bu değer nereden geliyor diye giderlerde en fazla artış olması gereken eğitim ve savunma bütçelerine baktım. Ülkenin geleceğine yapılması gereken yatırımda artışın eğitimde % 6.3 ve savunmada % 4.4 oranlarını görünce hayret ettim. TV ekranlarında Beştepe’nin bütçesi konuşulurken dikkatimi çekti. Son 5 yılda Çankaya’ya tahsis edilen bütçe 113 milyon liradan önce 201 milyona ve bu sene de % 97 artışla 397 milyon liraya çıkarılmasını hayretle, ibretle ve üzülerek izlemekteyim. Beştepe’nin personel giderleri 47 milyondan 80 milyona, hizmet alımı giderleri ise 71 milyondan 144 milyon liraya artmasına yine üzülerek bakmaktayım. Bunların dışında bir de örtülü ödenekten harcama yetkisi bulunan Erdoğan’ın yarattığı yükü gelecek nesiller nasıl kaldırır?
Metin ATAMER

 

Haberin Devamı

Hukuku ‘doğru’ bilmek...

 

CUMHURBAŞKANLIĞI Başhukuk Müşaviri Sayın Burhan Kuzu’ya iletir misiniz? “Erdoğan Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara ilk derece mahkemesinin direnmesi gerekir” gibi bir söz sarf etti. Bu söylediği ancak temyiz mahkemesinde söz konusu olabilir. Anayasa Mahkemesi temyiz merci değildir, verdiği karar kesindir ve herkes buna uymakla mükelleftir. Sayın Kuzu, bu konuda Cumhurbaşkanı hiç uyarılmadı mı? Siz bir görüş verdiniz mi, yoksa atlandı mı? Sayın Kılıçdaroğlu siz de mi atladınız? Olaya bir de bu gözle bakmak gerekmiyor mu?” diye soran bir öğretim üyesi...

 

Mehmet Torun’a teşekkür

 

ANKARALI okur Metin Altay’ın bu köşede yer alan Başkentgaz ile ilgili “Abone sahipsizdir, firmaya mecburdur” yazısı üzerine ne olduğunu anlatıyor:
“Başkentgaz’ı işleten Torunlar AŞ’nin patronu Mehmet Torun aradı... Yakından ilgilendi, hassasiyetini dile getirdi. Yazıda bahse konu sıkıntıları, kendisiyle karşılıklı konuşmak, ‘firma sahibi’ olarak samimiyeti, yaklaşımı, Ankaralı aboneler açısından umut vericiydi, mutlu etti, teşekkür ederim.”

 

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

 

Başrol oynadığımızı varsayıyoruz ama işin aslı, başkalarının piyeslerinde küçük rollerdeyiz.(Fay Weldon)

 

OKUYUNUZ

 

AYM’nin kararını uygulamamak veya uymamak Anayasal görev suçunu oluşturur


AİHM gibi Anayasa Mahkemesi ‘ihlal’ kararları da tüm devlet organları için anayasal bağlayıcılık ve emsal niteliğine sahiptir. Bu kararı uygulamamak yada uymamak anayasal görev suçunu oluşturur.

 

- Bireysel başvurunun; subjektif işlevi; bireyin temel hak ve özgürlüklerinin, anayasa yargısı yolu ile korunması; objektif işlevi ise; bu korunmanın sağlanabilmesi için anayasa yargısı içtihatlarının geliştirilmesi ve tüm mahkemelerde bu içtihatları temel alan uygulama birliğinin yaratılmasıdır.

 

Haberin Devamı

- Böylece tüm ülkede temel hakların aynı şekilde anlaşılıp uygulanmasının sağlanmasıdır.- Zaten bu amaçla ülkemizde başta yargı olmak üzere ‘hak ihlalleri’ kararlarına karşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu açılmıştır.

 

- Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlali konusunda özel ve özgün bir yargılama ve içtihat yaratma  işlevi olan anayasa yargısı kararlarının, mahkemeler yada devlet organlarınca uygulanmaması takdiri ve işlevsiz bırakılması söz konusu olamaz.

- Çünkü böyle bir durum, mahkemeler yada devlet organları kararı ile anayasa yargısının ‘etkin hukuk yolu’ ve Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararlarının da ‘geçerli’ olmadığı sonucunu yaratır ki; bunu demokratik hukuk devleti ilkelerine uygun bulmak mümkün değildir.

 

- Nasıl ki aynı yargılamayı içeren AİHM kararlarına uymak ve bu kararlar ile içtihat ve uygulama birliği yaratmak anayasal zorunluluk ise anayasa yargısı da aynı nitelikte olup, temel hakların tüm ülkede aynı şekilde anlaşılmasını sağlama temel işlevi nedeniyledir ki, anayasa yargısı kararlarını uygulamak ve uymak anayasal zorunluluktur.

 

- AİHM’ye göre “sözleşen devletçe mahkeme kararının yerine getirilmesinde dikkat edilecek husus kararın hüküm fıkrasıdır. Hüküm fıkrasında yer almış olan ihlalin, amaca uygun bir şekilde giderilmesi gerekir.”“İhlal kararının yerine getirilmesi demek, maddi imkansızlıklar hariç, saptanan ihlalin ve bu ihlalden doğan sonuçların ortadan kaldırılıp silinmesi demektir.” Kararın yerine getirilmesi yönünde gereken önlemleri almak davalı devlete düşer.(Marcks/Belçika-Dudgeon/İngiltere-Belilos/İsviçre. mahkeme kararları.)

 

- Federal Alman Anayasa Mahkemesi ise temel içtihadı ‘Zweigert’ kararında; anayasa şikayetinin kazuistik bir temyiz etkisi (Kasuistischen kassationseffekt) yanında tüm ülkede temel hakların aynı şekilde anlaşılıp uygulanmasının sağlanması yönüden genel bir eğitim etkisinin (Generellen edukationseffekt) olduğunu hüküm altına almıştır.

Av. Sedat VURAL

Yazarın Tüm Yazıları