AB’ye neden giremedik

GEÇEN hafta Kıbrıs ile ilgili yazımızda KKTC’nin geçmişi ile bütünleşen isimleri sıralarken, Ecevit’in adını unutmuştuk. 57. hükümetin Devlet Bakanı ve İstanbul milletvekili Masum Türker hatırlattı. Bu arada Ecevit döneminde Türkiye’nin AB’ye kabulü sırasında Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin (GKRC) de aynı dönemde AB’ye girişi için onay verilip verilmediğini sorduk. Bir çalışma için süre istedi ve aradığında şöyle konuştu:

Haberin Devamı

“Arşivler tarandığında Aralık 1999 gazetelerinin haberlerinde ve bazı köşe yazılarında Helsinki kararının alınmasının ardından Sayın Ecevit’in üç noktada itiraz ettiği görülecektir. Bu itirazlar, adaylar arasındaki ihtilafların çözüm şekli (özellikle Türkiye ve Yunanistan arasındaki ihtilaflar), Kıbrıs görüşmeleri tamamlanmadan, Türkiye müzakereleri tamamlanmadan GKRC’nin AB’ye alınmaması ve Ege sorunlarının çözümünün Türkiye üyelik müzakerelerinin başlaması için bir önkoşul olarak getirilmemesidir. Sayın Ecevit itiraz edilen üç konuda garanti verilmeden Türkiye’nin AB’ye aday ülke olması için kabul verilemeyeceğini açıklamıştır.

Bunun üzerine AB Konseyi Dönem Başkanı Finlandiya Başbakanı Sayın Lipponen gerekli garantiyi AB hukukunun bir parçası olarak yazılı bir mektupla vermiştir. Bu garanti mektubunu getiren AB Temsilcisi Solana ile görüştükten ve gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra Helsinki Kararı’nın kabul edilmesi Bakanlar Kurulu’nda itirazlarımızın garantisi şartı ile kararlaştırılmıştır.

Haberin Devamı

Bu süreçte Cumhurbaşkanı Sayın Demirel, Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ile Sayın Ecevit, ABD Başkanı Clinton ve Almanya Başbakanı Schröder ile görüşmeleri sürdürür. Gerekli garantiler alındıktan sonra üye ülke kararını onaylamak üzere Sayın Ecevit ve kurmayları Helsinki’ye gitmiştir. AB üyeliğine adaylık Türkiye tarafından KKTC garanti altına alınmadan onaylanmamıştır.”

Türker bir soru üzerine Bakanlar Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu’nun aynı andaki kararları sonucu Kıbrıs’a harekât düzenlendiğini de söyledi.

 

KADIKÖY’DE ‘İMAR’ ENDİŞESİ

 

KADIKÖY’de çalışan mimar Ahmet Erkurtoğlu’nun bir önerisi var:

“Kadıköy’de uygulamaya geçilecek olan 15 kat yasağı kesinlikle karşı olduğum bir konudur. Kadıköy’de yıkılıp yeniden yapılması gereken 15 katı geçen yüzlerce bina var. 15 kat yasağı ile bu binalar yenilenmeye gittiğinde 15 katın üstündeki mal sahiplerinin daire paylaşımı nasıl olacak? Buradaki maliklerin şerefiye hakları nasıl korunacak? Elbette ki bir haksızlık söz konusu olacak ve bu binalardaki kat malikleri şerefiye hakları sebebi ile bir dava açarlar ise bu plan iptal olabilir. Aynı zamanda binalar yıkılıp yeniden yapıldığında müteahhitler genelde üst katları aldığından dolayı 12-13 katı geçen binlerce yenilenecek binada da yenilenmenin önüne geçen bir karardır. Çünkü hiçbir müteahhit ön bloku arsa sahiplerine verip arka blokta veya arka cephede daire alarak bina yenilemeyi kabul etmeyecektir. Tarihi yarımadayı (Eminönü) ve Boğazları korumakta zorlandığımız İstanbulumuzun Kadıköy’ünde 15 kat yasağı getirilerek Haydarpaşa hariç hangi silueti, neyin siluetini koruyacağımızı merak etmekteyim. En azından yeşil alanların, sosyal ve donatı alanlarının fazla kalmadığı Kadıköyümüzde bundan dolayı yatayda yapılaşma yerine dikeyde yapılaşma taraftarı bir mimar olarak 15 kat yasağını istemeyerek de olsa kabul etmek zorunda kalıyoruz. Bu yasak, mevcutta 15 katı geçen binalarda bir yenilenmeye gidilmesi durumunda “Mevcut katı geçilmeyecektir” şeklinde bir ilave konularak yapılsaydı en azından 15 katı geçen ve yıkılıp yeniden yapılacak binalardaki mal sahiplerinin hakkını biraz da olsa korumuş olurduk diye düşünüyorum.”

 

Haberin Devamı

KOROZYON OLMUŞ

Son deprem haberlerinden sonra da Kadıköy’de, 15 kat meselesi ile ister kentsel dönüşüm, ister rantsal dönüşüm deyin, mülk sahiplerinin kafası karıştı. Dün bir meslektaşımız bu yazıyı okuduktan sonra “Kadıköy’deki evimin sağlam olup olmadığını kontrol için bir kolonunu kırdım, korozyon gördüm ve irkildim, karım ben burada artık oturamam” dedi... Kiralık bir daire aramışlar 2 bin 750 liraya bulmuşlar; artık canlarını korumaya başlamışlar.

 

 BİLİYOR MUSUNUZ?

 

‘KARA GÜN PARASI’ KİME DAĞITILIYOR

- CHP PM üyesi ve İstanbul milletvekili Ali Özcan’ın, Başbakan’a “18-30 yaş arası yaklaşık 15 milyon genç seçmene mektup gönderme kararınız üzerine posta giderleri ile kâğıt, baskı ve işçilik masrafları kaç TL’dir, kim ya da hangi kurum tarafından karşılanacaktır? Aslında bu 15 milyon mektup, yapılan açılışlar, mitingler yanında devede kulak kalır. Ancak yine de bu soruma cevap verileceğini ümit ediyorum” diye sorduğunu...

Haberin Devamı

- TBMM’de konuşan CHP’li Dr. Ali Şeker‘in “Referandumda partilere seçim yardımı yapılmıyor. Ancak iktidar partisi işçinin kara gün parası 103 milyar TL’yi İşkur aracılığıyla bir bir seçim bölgelerinde dağıtıyor. Bir yandan da Varlık Fonu’na devredilen 3 milyar TL Savunma Fonu yine iktidarın isteği doğrultusunda kullanılıyor. Bu para, kara gün parası, ulufe gibi dağıtılamaz” dediğini...

- ‘BALKANLARA Vefa Derneği’nin düzenlediği istişare ve dayanışma programının 19 Şubat Pazar 10.00’da Bağcılar Halk Sarayı’nda (Gül Salonu) yapılacağını...

- SIRASELVİLER’deki Çiçek Bar’ın 26 yıl boyunca sahibi, nice filmin, kitabın, aşkın, dostluğun temellerinin atıldığı ‘Arif’in Yeri’nin ‘babası’ Arif Keskiner’in ‘Yaşar Kemal’li Anılar’ söyleşisiyle yarın 16.00’da Tarihçi Kitabevi’nde bulunacağını...

 

Haberin Devamı

-SP’ye yakınlığı ile bilinen Anadolu Gençlik Derneği’nin Arnavutköy’de 6 bin m2’lik eğitim merkezinin inşaatına katkıda bulunmak isteyenlerden 1 m2 için bin TL destek istendiğini, merkezde mescid ve Kur’an-ı Kerim eğitim merkezi, liseli öğrencilere yatılı ve üniversiteye hazırlık yatakhaneleri, 192 kişilik etüt sınıfı ve derslikler, 750 kişilik kongre ve konferans salonu, 800 kişilik bölünebilen düğün ve etkinlik salonu, 60 kişilik yüzme havuzu ve spor alanlarının yeraldığını...

 

MESAJ PANOSU

CUMHURBAŞKANI, tek başına yöneterek ülkeyi uçuracağını söylüyor. Oysa gezilerinde kullandığı 80 kişilik A330’u iki pilot uçuruyor. Kendi hayatını tek pilota emanet etmezken, 80 milyonu tek başına uçurabileceğine inanmamızı nasıl bekleyebilir?

Haberin Devamı

Eriş GÜRSEL

 

 

CHP’li vekil KHK’ların bilançosunu çıkardı

 

CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, Meclis genel kurulunda OHAL döneminde yaşanan gözaltılar, işten çıkarmalar ve KHK’lar üzerine konuşma yaptı. Konuşmasında 20 Temmuz’da çıkartılan ilk KHK’dan bugüne değin toplam 21 KHK’nın çıkartıldığını ve tablonun şu şekilde olduğunu söyledi:


“Resmi makamların açıklamış olduğu rakamlara göre; 15 Temmuz ya da OHAL’in ilanından itibaren 71.274 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 41.326’sı tutuklanmış durumda.”


14 Şubat Salı günü tutuklu olan Hava Harp Okulu öğrencilerinin bir bölümünün tahliye edilmesinden duyduğu sevinci dile getiren CHP’li vekil Sarıhan;askeri okul öğrencilerinin yaşadığı süreçteki mağduriyetlerin altını çizerek iddianamenin yedi ay sonra hazırlanmış olmasının da eleştirdi.


“Balıkesir’deki astsubay okulunun öğrencileri, aynı durumdalar. 47 çocuk, 9’u bırakıldı. Peki ya diğerleri?’ şeklinde konuşan CHP’li vekil, OHAL gerekçesiyle hukuksuzluklara göz yumulamayacağını belirtti. Sarıhan ‘Hukuksuzlukları savunursak burada hukuku sağlamak için bir araya gelmiş olmamızın bir anlamı olamaz, bir Meclis sayılamayız” dedi.


CHP’li Sarıhan, konuşmasını OHAL döneminde toplumun geniş kesiminde oluşturulan mağduriyetleri sıralayarak tamamladı: Sarıhan şu şekilde konuştu:


‘15 Temmuzdan sonra OHAL kararıyla 121.183 kişi ihraç edildi ve atılanların sadece 19.248’i geri alındı. 120 bin nerede arkadaşlar? 19.248 rakamı nerede? Daha arada 80 binden fazla ya da 100 bine yakın insan yargılanmayı bekliyor idari ya da adli yolla, yargılanmayı da beklemiyor aslında sokağa bırakılmış durumda. Sayın savcım, hukuk bize ne emreder? Hukuk der ki: “Önce delilleri toplayın, delilleri topladıktan sonra herhangi bir hukuki işlem yapın.” İnsanlar sadece varsayımla görevlerine son verilmiş.


Akademisyenler, yani bilim insanları. Bilim insanlarının 4.180’i şu anda üniversiteden atılmış durumda ve 2.808 akademisyen de kapatılan üniversiteler nedeniyle işsiz kalmış durumda. 13.170 öğretim üyesi yetiştirme programı kapsamındaki akademisyen kadrosunu kaybetmiş bulunuyor ve cezaevlerinde 156 gazeteci ve de milletvekillerimizden 12 kişi tutuklu bulunuyorlar. Her birinin durumu aynıdır arkadaşlar ve BM Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesi açık bir biçimde siyasetçilerin özel bir koruma altında olmaları gerektiğini emreder. Biz, bırakın siyasetçileri, yurttaşları ya da tersinden söylemem lazım, Hava Harp Okulu öğrencileri ya da diğerleri ya da Eğitim-Sen’li öğretmenler ya da doktorlar ya da mühendisler, bırakınız bunları kendi kürsümüzdeki siyasetçileri dahi koruyabilme başarısına ulaşamıyoruz. Bu gerçekliği hepimizin hep birlikte kabul etmesi ve bu kabul üzerinden “Ne yapılabilir?” konusunu ciddi bir şekilde düşünmemiz gerekiyor. Elbette biz yargıya emir veremeyiz.”

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları