Malik Bulut'un mesajcı kuşları

Türkiye’de “Plastik sanatlar” veya “Görsel kültür” olarak tanımladığımız kavram içinde heykel, ne yazık ki en az ilgi gösterilen alandır.

Haberin Devamı

Heykelle ilgili İslam’ın yanlış yorumlanması, dini siyasete alet edenlerin “ucube” veya “tükürürüm böyle sanatın içine” gibi tanımlamaları da heykele “üvey evlat” muamelesi yapılmasında önemli rol oynamıştır, oynamaya da devam ediyor. Oysa heykel, görsel kültürün diğer alanlarında olduğu gibi ilgilenildikçe sevilen bir sanattır. Heykeltıraş atölyeleri, ressamların atölyelerinden her zaman farklıdır. Bu farkındalığı kıymetli dostum Metin Yurdanur’un atölyesinde sıkça yaşıyorum.
Bu hafta heykelden bahsetmemin nedeni genç sanatçılardan Malik Bulut’un 16. kişisel sergisini Armoni Sanat Galerisi’nde açmış olması. Bulut, eserlerinin işyerlerine, özel kurum ve kuruluşların yanısıra evlere de girmesini sağlayabilmiş sanatçılardan. “Heykellerimin evlere girmesiyle birlikte, insanlar heykeli canlı bir varlık olarak özel hayatlarına da dahil etmiş oluyorlar. Bunları bilmek bana devam etme gücü ve heyecanı veriyor” diyor Bulut.
Sanatçının “Haberciler” adını verdiği sergisi 28 Mayıs’a kadar görülebilir. Sergideki eserlerde kavramlar ve formlar arasında zaman zaman zıtlık, zaman zaman uyum ihtimalleri beliriyor. Çalışmalarda görülen kuş formları aslında bir haberi iletmekle yükümlü değiller. Ama düşünceyi çağıran forma büründükleri için varoluşlarının merkezine yerleştirilen kavramlar bir habere dönüşmekte. Bir heykel olarak, estetik bir form içerisinde görünen kuşlar, bugünün insanlığına bir uyarı, her şeyi kendi gövdesinin arzularına kurban eden insanoğluna, yok ettiği doğa aracılığıyla verilen bir mesajdır. Kuru dalların üzerinde kendi gölgelerine konmuş olan bu kuşlar, madde olarak mermerin ve tüyün kavramsal zıtlığında buluşturulmuş, yok etmeye devam eden insanın sonunu gösteren kehanetin tatlı bir sunumu gibi.
Bulut’un heykele olan düşkünlüğü nereden kaynaklanıyor? Daha çocuk yaşlarda ileride heykeltıraş olacağının emareleri var mıydı? Bulut, değişik zamanlarda verdiği röportajlarda bu soruların yanıtlarını özetle şöyle dile getirmiş:
“Küçükken heykeltıraş olacağım diye bir düşüncem hiç olmadı. İlkokul öncesinde, 4-5 yaşlarındayken, bir bıçağım, bir de çekicim vardı. Küçük materyalleri şekillendirirdim. Alet kullanma yeteneğini o yaşlarda edindim. Küçüklüğüm doğada geçti. Doğayı, çiçekleri, otları ve taşları çok iyi bilirim. Onlarla yaşadım ve büyüdüm. Bunlar beni besledi. Ağaç kabuklarından oyuncaklarımı oyardım. Ne oynamak istiyorsam arabalar, hayvan figürleri kendim yapardım. Yeni bir şey gördüğümde, mesela bir iş makinesi, hemen onu beynime kaydeder, sonra onu tasarlar ve yapardım. Çocukluğumda çamurla oynar, çamurdan koç, inek, boğa gibi hayvanlar yapardım. Yontusu kolay ağaç kabuklarından, araba ve tekerlek gibi hareketli mekanizmalar tasarlardım. Aslında ben heykeli hiç düşünmüyordum. Resime ise ilgim vardı. Bu ilgi, gitgide güçlenmeye başladı. Artık başka şeyler ilgimi çekmiyordu ve sonra da tek derdim resim oldu. Hafta sonları bütün gün yağlı boya tablolar ve karakalem resimler yapardım. Bütün arkadaşlarım futbol oynamaya çağırdıkları zaman resim yapma tutkusu daha ağır bastığı için onlardan ayrı kalırdım. Lise 1’de resim öğretmenimle tanıştım ve hayatım değişti. Bir resim dosyam vardı. Ders çalışıyormuşum gibi yapıp dosyanın içinde desen çiziyor ve resim yapıyordum. Lise bittikten sonra, Mersin Güzel Sanatlar Fakültesi’nin sınavlarına girmeye karar verdim. 1996’da fakülteye girdikten sonra, taşla tanıştım. Kendimi taşla ifade edebildiğimi fark ettim. Fakülte bittikten sonra İstanbul’da atölye açtım. Taş bulamadığım dönemler de oldu. O zaman da İstanbul’da patlamış kaldırım taşlarını sokaktan toplayarak ‘heykel’ yaptım. Kaldırım taşlarından heykel yaptığım günlerden bugünlere geldim. Ben akşam yatmadan önce yaptığım işlerimi görür, ziyaret eder, onları okşar, sever ancak ondan sonra yatarım. Kısacası sanatsal açıdan ben taşa, taş da bana aşık...”

Haberin Devamı

KENTTE NE VAR?

Haberin Devamı

Yaşar Kemal’e bir Ara’lık Bakış Sergisi-31 Mayıs’a kadar (Galeri Çankaya/Çankaya Belediyesi Ana Bina-Kızılay), Vahap Demirbaş-28 Mayıs’a kadar (Sevgi Sanat-Çankaya), Nevnadir-21 Mayıs’a kadar (Galeri Nev/GOP), Hayati Misman-Abdurrahman Kaplan-14 Haziran’a kadar (Emin Antik/Kale), Nur Esen-2 Haziran’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mah.), O. Zeki Demirkale-Evrensel Baş-Ekrem Kutlu-4 Haziran’a kadar (Galeri Akdeniz/Yıldızevler), Hakan Arıkan-31 Mayıs’a kadar (Valör Sanat/Yıldızevler), İmren İyem Aslan-28 Mayıs’a kadar (Galeri Gözde/A.Ayrancı), Nina Narma-David Ughrelidze-21 Mayıs’a (Alev Sanat/Çayyolu), Hüseyin Sartaş-20 Mayıs’a kadar (RC Art/Bilkent Center), Ali Düzgün-27 Mayıs’a kadar (Galeri N/GOP), Erkan Geniş-20 Mayıs’ta açılacak (Dünyagöz Sanat Galerisi/Kavaklıdere), Önder Bora -20 Mayıs’ta açılacak (Galeri Kara/Kızılay), Değişmeyecek Değerler-18 Mayıs’ta açılacak (Kent Sanat/Yıldız), Zehra Sengir-Nizam Güner-Bugün açılacak (Stillife Sanat/Yıldızevler), Gülfuruz Solmaz-Yarın açılacak (YV Butik Otel/Or-An), Aydan Aksoy-20 Mayıs’a kadar (Ziraat Kuğulu), Günay Günver-Rezzan Çakı-Sonat Şen-29 Mayıs’a kadar (Ankara Barosu Sanat Galerisi/Kızılay).

Yazarın Tüm Yazıları