Aysun Aslan'dan sihirli bir dokunuş 'Jizel'

Aysun Aslan, Türkiye’nin en değerli koreograflarından. Devlet Opera ve Balesine yaptığı sayısız koreografilerin dışında bir döneme iz bırakan ‘Türkuaz Modern Dans Topluluğu’nun da kurucusu.

Haberin Devamı

İstanbul Devlet Opera ve Balesinde sahneye koyduğu ‘Emrivaki’ isimli eserde başrolü üstlenmiştim. Beraber çalışma şansına sahip olduğum Aysun Aslan’ın bir koreografta olması gereken meziyetlerin hepsine fazlasıyla sahip olduğunu her koreografisinde gözlemliyorum.

Şimdi Beyhan Murphy’nin Proje Yönetmenliğini yaptığı İstanbul Devlet Opera ve Balesi Modern Dans topluluğunda ‘Giselle’ balesinin modern düzenlemesi olan ‘Jizel’i sahneye koydu.

Topluluğun dansçılarından Nil Batırbaygil, Emre Karaca, Mert Öztekin, Seçil Yenigün, Huri Murphy ve Yasin Anar esere gerçekten büyük katkı sağlamışlar. Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat’ta 26 Nisan, 2 ve 10 Mayıs’ta gösterilerinin tekrarları olacak. Kaçırmayın derim.

Bu başarılı eser ekseninde, kültür sanat üzerine hoş bir sohbet gerçekleştirdik Aysun Aslan’la…

Haberin Devamı

Aysun Aslandan sihirli bir dokunuş Jizel

Benim de izleme şansına sahip olduğum ‘Jizel’i İstanbul Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğu ile sahneye koydun. Bir dünya klasiği olan ‘Giselle’ balesini özel modern dans ve drama adaptasyonu ile bambaşka bir esere dönüştürdün. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?

Sekiz yaşımda girdiğim Cebeci Ankara Devlet Konservatuarında ilk kez sahneye adım attığımda on iki yaşımdaydım ve ilk oyunum, bale hocalarım Molly Lake ve Travis Kemp’in gözdesi ‘Giselle’ idi. Kesintisiz her hafta yaptığımız okul temsillerimizin, repertuarımızın demirbaşıydı Giselle… Uzun lafın kısası Giselle ve Adolphe Adam’ın muhteşem müziği çocukluk ve gençliğimin taze belleğine sabit kalemlerle kazılıdır.

MDTİst Sanat Yönetmeni sevgili Beyhan Murphy bana teklif getirdiğinde, bir süredir aklımda nadasa bıraktığım Giselle, ‘Jizel’ olarak sandıktan başını uzatıverdi. Teklifimin kabul görmesiyle birlikte de dramaturji çalışmam başladı.

Bildiğin gibi günümüz koreografları son yıllarda klasik balelerin çağdaş düzenlemelerini yapıyorlar. Fikir epeydir benim de ilgimi çekiyordu. Kısmet bugüneymiş. Bir klasik baleyi daha dönüştürmek istesem seçimim Prokofiev’in Romeo Juliet’i olurdu.

Haberin Devamı

Aysun Aslandan sihirli bir dokunuş Jizel

Klasik düzenlemedeki hikâye, senin eserinde nasıl kullanıldı?

Klasik düzenlemede yer alan Giselle ve Albrecht arasındaki sınıf farkı benim için önemlidir. Albrecht’in Giselle ile flört ederken kendi aristokrat çevresinden bir kızla nişanlı olması, Giselle’in köyünden Hilarion’un genç kıza olan karşılıksız aşkı konunun kilit noktalarıdır bana kalırsa. Aşk ve intikam her sanat dalında ve edebiyatta daima çekici konu alt yapısı oluşturmuştur ve oluşturacaktır. Ben de bu verimli alt yapıyı hiç şüphesiz kullandım ama çevresel etkenleri günümüze uyarladım. Hilarion ve Jizel’in annesini olduğundan daha öne çıkardım. Ayrıca Alb’e, yani Albrecht’e babasının yanı sıra bir de anne ekledim. Alb’in üstü pek çizilmemiş yardımcısı Wilfred’i de kankası yapıp öne iteledim.

Haberin Devamı

Dolayısıyla klasik düzenlemedeki Giselle, Albrecht ve Myrtha üçlemesinin yanı sıra daha kanlı canlı, üstü çizilmiş karakterler eklediğimi düşünüyorum. ‘Jizel’ adını seçmemin ve karakterlerin adlarını okunduğu gibi kullanmamın nedeni ise klasik bale seyircisinin bilindik Giselle beklentisini kırmak ve farklı bir yorum izleyeceklerini en baştan iletmek.

Eserin tek perde olarak yapılmış olması seyirci konsantrasyonunun dağılmamasını sağlıyor. Günümüzde git-seyret-çık mantığı toplumumuza daha uygun hale geldi. Bu konuda neler düşünüyorsun?

Eseri tek perdeye indirme fikri Beyhan’dan geldi ve benim de çok hoşuma gittiği için hemen uygulamaya aldım. Çünkü eserin aslında da iki perdeye yayılabilecek güçte bir hikâye yoğunluğu yok. Bu nedenle konu özellikle birinci perdede çok uzar. Benim yorumumda konu her ne kadar bambaşka biçimde ele alınsa da iki perde olduğu takdirde, son yıllarda TV dizilerinde gördüğümüz uzun mu uzun sahnelere, bakışmalara dönüşme riskini taşıyabilirdi ki, benim gibi anlatımını gayet kısa sahneler üzerine kuran ve film akışında kurgulayan biri için eseri vücuda getirirken bile sıkıcı olur, öncelikle beni sıkardı. Yaşamda zamanlama nasıl önemli bir etkense sanat eserlerinde de kesinlikle aynı öneme sahip. Zamanlama hatası barındıran eserler seyirciyle buluşur buluşmasına ama ağızda sası bir tat bırakabilir ve seyircide eksiklik hissi yaratabilir.

Haberin Devamı

Koreograflar başta tasarladıklarını, hayal ettiklerini çalışmanın sonucunda göremeyebilirler. Buna çeşitli etkenler sebep olabilir. Baştaki kurgunu seyirciyle buluşma anında bulabildin mi?

Hiç ama hiçbir eserimde hayallerimin %100’ünü gerçekleştirebildiğimi söyleyemem. Bunun ana nedeni teknik altyapı ve kadro eksikliğimiz. Teknik açıdan çok ama çok geride olduğumuzu üzülerek söylemek zorundayım. Teknik olanakların azlığı nedeniyle sahnede özlemini duyduğum illüzyonu tam anlamıyla yaratabilme şansım olamadı ne yazık ki. Bu sadece benim değil, memleketimizde sahne sanatlarıyla uğraşan tüm yaratıcıların sorunu. Ama asıl sorun sahnesizlik… Dans iki kişi ile bile yapılsa geniş mekân isteyen bir dal olduğu için Atatürk Kültür Merkezi (AKM) kapandıktan sonra işimizi layıkıyla yapabilmek çok ama çok zorlaştı. Konser veya kongre salonu değil, AKM’ye benzer, sahne gibi sahne özlemimiz sele dönüştü…

Haberin Devamı

Aysun Aslandan sihirli bir dokunuş Jizel

Eseri çıkarma süresi ne oldu?

Proje süresi bir yıl… Aralık ayında dansçılarla atölye çalışmalarına başladık. Ocak ayından itibaren de provalara geçtik.

Kurmuş olduğun ‘Türkuaz Modern Dans Topluluğu’ ile yapılan çalışmalar olağanüstü işlerdi. ‘Lokomotif Güç’ olarak gördüğümüz bu topluluğun maddi zorluklar nedeni ile varlığını sürdürememesi, diğer kurulması olası toplulukların itiş gücünü de ortadan kaldırdı. Ne dersin?

Düşüncen doğru olabilir… Devlet bünyesinde kurulan MDT dışında dişe dokunur bir süreklilik ortaya konamadı ne yazık ki. Ben bunun nedenini kurulan özel toplulukların temsil sayılarının yok denecek kadar az olmasına bağlıyorum. Türkuaz’ın ana başarısı; varlığı süresince durmaksızın temsil yapması, seyirciden kopmaması, tanıtıma önem vermesiydi. Yazık oldu Türkuaz’a.

İngiltere’de WPUK İngiltere Kadın Platformu bünyesinde ‘artistik danışman’ olarak çalışıyorsun. Bu faaliyetten bahseder misin?

İngiltere Kadın Platformu Nilgün Yıldırım’ın kurduğu, toplumdan soyutlanmış bir biçimde yaşamlarını sürdüren kadınları hayata kazandıran, onlara çeşitli konularda eğitim veren gönüllü ve çok değerli uluslararası bir kuruluş. Bu kuruluşta yer almanın ve kadın sorunlarına bir nebze de olsa çare olmaya çabalamanın bana müthiş bir tatmin durgusu verdiğini söyleyebilirim.

Londra gibi kültür ve sanatta çok yoğun projeler üreten bir şehirden geliyorsun. Türkiye’den oraya gidip geri döndüğün süreç boyunca, eser koyan bir insan olarak ne tür farklılıklar görüyorsun?

Derin farklar var maalesef.

Birincisi Londra genelinde yer alan iki yüze yakın, kimisi küçük ama genelde muhteşem teknik olanaklara ve seyirci kapasitesine sahip, sahne gibi sahnenin varlığı. Gösteri için özel olarak yapılmış sahnelerden bahsediyorum. Konser salonlarından değil.

İkincisi sponsor ve devlet yatırımlarının sanatla son derece iç içe akıyor olması.

Aysun Aslandan sihirli bir dokunuş Jizel

Bir prodüksiyon tuttuğu zaman “Eskidi bu artık” demeden, onlarca yıl aynı oyunu, tanıtımını asla kesmeden sahneleme öngörüsü.

Bilet fiyatlarının yüksekliği nedeniyle gelir elde edebilme olanağının oluşabilmesi. Mesela 2010 yılında sadece West End’de yer alan 54 tiyatro salonunun yıllık cirosu 6 milyon pounddu. ‘Bacasız sanayi’ lafının anlamı bu işte.

Sanatçının ‘bohem’ ve sadece alkışla doyan ‘manyak bir insan’ türü olmadığını adamakıllı bilen, sanatçıyı koruyan, gözeten ve asla şaşmayan muhteşem bir sahne sanatları sistemi…

Ve ve ve belki de en önemlisi, eğer işinizde başarılı olmuşsanız, etrafınızda sizi aşağı çeken değil, değer vererek yücelten bir toplum ve sanat çevresinde var olabilme şansı…

Yazarın Tüm Yazıları