Yurtseverlik bilinci

Haberin Devamı

MUHALEFET partilerinin tepki koyması, gazetelerde köşe yazarak çabalamalar, STK’ların cesur çıkışları, sosyal medyada dedikodu ile karışık protestolar, 300 - 500 kişinin Beyoğlu’nda yürümesi...
Tüm bunlar demokratik bir zemin varsa anlamlıdır. Demokrasi; naif, uzun soluklu, ince ince dokunan, vicdanların utandırıcı denetiminde, değişime dayalı yaptırım oluşturan bir medeniyet seviyesidir.
Halkın nabzını tutan kamuoyu şirketlerinden biri yüzde 54’ümüzün siyasi iktidardan korktuğunu belirlemiş. Yani daha ötesi var mı? Bu ülkenin makul insanları giderek içlerinde isyanlarını kabartıyorlar. Bu insanlar devlet otoritesine saygı ve itaat gösterirler, başka türlüsünü bilmezler. Demokrasiyi askerlere güvenmeden yaşatmak gereğinin bilincine çoktan vardılar.
Uluslararası toplumun dertlerine derman olmayacağını görüyorlar. Hani, ”biraz kıpırdanalım” deseler, devlet gücünü elinde bulunduranların hoyratlığından ürküyorlar. Sandığın bile, giderek iktidar değişikliğinde kriter olma ağırlığını kaybettiğinin farkındalar.
Tamam, tüm bu manzarayı sadece kişilere endeksli yaklaşımlarla açıklamayalım ama yöneticilerimizin tavrının problemli olduğu da çok açık.
Ülke; giderek Dinciler, Laikler, Kürtler, Türkçüler, Aleviler, Sünniler... Tasnifi nasıl yaparsanız yapın, bölünüyor, keskinleşiyoruz, kutuplaşmalar umutlarımızı karartıyor.
Çetin Altan “enseyi karartmayın” der. Bu cümleden hareketle 77 milyonun her bir ferdinin bir taraflarında muhafaza ettiği sağduyuya hitap edecek bir “bütünleştirici çözümün” bu ülkeyi mevcut durumdan çekip çıkartacağına inanmak istiyoruz. Her şeye rağmen koruduğumuz “demokratik çerçeve” böylesi bir mucizeyi yaratabilir.
Yaşar Kemal ne derdi. “ O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler”. Gittikleri yer, 77 milyonun her birinin yüreklerinin diplerinde, kuytularında. Gittikleri gibi, barış için, huzur için, paylaşmak, hoş görüyü yeniden tesis etmek için gelmeliler. Yani her birimizin bir yerlerinde sakladığımız “yurtseverlik bilinci” artık bu güzel ülkenin kaderine el koymalıdır.
Bu beklentiyi “romantik” buluyorsanız, uzatmayın, çekin memleketin ipini, ne olacaksa olsun.

----------

Haberin Devamı

TALES MATEMATİK MÜZESİ

Haberin Devamı

Geçenler de bir vesile Aydın Başak Koleji’ni ziyarete gittik. Okul yöneticileri müthiş bir projeyi hayata geçirmişler. Türkiye’de bir ilk olarak, “Tales Matematik Müzesi’ni” bu yıl açmışlar.
Okullarda hepimize matematik ve geometri ile ilgili bir şeyler öğretilmiştir. Benim aklımda, ihtimal sonrasında fen bilimlerini tercih etmediğimizden, pek bir şey kalmamıştı.
Tamam, suçun büyüğü bize ait, ama inanın Matematik Müzesi’nde bu yaşta bile görüp kavradıklarımı okul çağlarında yaşasaydım, mesela Pisagor ve Leonardo Da Vinci çok daha farklı anlam ifade eder, bağlı olarak yaratıcı ve analitik düşünmenin ipuçları erken yaşlarda, üstelik “kalıcı” olarak hayatıma girerdi.
Neyse, bu sütunlar kendimiz için üzülme yeri değil. Gençler ve gençleri oraya götürecek olanlar, Aydın Tales Matematik Müzesi’ni programınıza almanızı şiddetle tavsiye ederim.

--------

7 BİLGELER

Haberin Devamı

Rotamız güneye dönmüşken, Selçuk Çamlık yolunda yeni farkına vardığımız bir lezzet vahasından söz etmeden geçemeyeceğiz.
Yedi Bilgeler Restoran, Şarapçılık, Butik Oteli.
Yeme-içme kültürü deyince hepimizin aklına ilk gelen isim olan Nedim Atilla vasıtasıyla bu çok özellikli yeri tanıma fırsatımız oldu. Ana yoldan Demiryolu Müzesi kavşağında sağa dönüp, bir müddet gidince özenli yapılmış mimarisi, küçük bir bağı, Michelin yıldızlı restoranları andıran özenli menüsü ve sunumu ile bir Bilbao esintisi yaşıyorsunuz.
Bu ülkede çok sayıda “lezzet avcısı” var. Bir yerin namı duyulursa bizim gibiler mesafe tanımaz, gider ve gereğini “ifa eder”. Bu sebepten yer uzakmış, sapaymış hiç önemi yoktur. Yeter ki siz iyi bir şeyler yapın, kalitenizi istikrarlı şekilde sürdürün. Mutlaka takdir görürsünüz.
Ha, bu arada “7 Bilgeler” ne demek, o da uzun ve apayrı bir yazı konusu.

Yazarın Tüm Yazıları