Sıtkı Şükürer

Robotsun sen robot kal

17 Mart 2024
“YAPAY Zekâ” olgusu sıradan insanları pek ilgilendirmeyen bir süreç. Oysa teknolojideki atılımlar bir süre sonra hayatımızın tam ortasında yerini alıyor. “Bilgi” denilen kavram insanlık tarihi boyunca biriktirilen her bir verinin bütünlüklü değerlendirilmesiyle, müthiş teknolojik devrimlere yol açıyor. Yapay zekâ da böylesi bir imkânı sağladığı için çok önemli.

 

 

Bu teknolojik devinim sürekli kapasitelerini katlayarak insanlığa bambaşka ufuklar açıyor. Gelişmeler o denli hızlı ki, robotların karar üretme yetkinliği artık insanlığa ihtiyacın kalmayacağı tehlikeli zamanları işaret ediyor. Bu durum bilim insanlarında dahi endişeler oluşturmaya başladı. Bu sebeple makinelerin fişlerinin çekilmesi uygulamaları görülüyor. Bu denli hem ürkülen hem kutsanan ve nerede ise insan zekasını değersizleştiren bu olgu acaba bu denli saygıyı hak ediyor mu?

Çağımızın en bilinen anarşist düşünürlerinin başında gelen Noam Chomsky “O kadar da uzun boylu değil.” diyor. Chomsky; “insan zihni Chat GPT ve benzerleri gibi, bilimsel bir soruya en uygun cevabı elde etmek için, binlerce verinin beslenmesi ile çalışan “açgözlü bir istatistik makinesi değildir” diyor. Sözlerine devamla; “Aksine, insan zihni sınırlı miktarda bilgi ile çalışan, şaşırtıcı derecede verimli ve zarif bir sistemdir. Oysa yapay zekâ programları bir “intihal” yazılımıdır. Çünkü hiçbir şey yaratmıyor, var olan sanatçıların eserlerini kopyalayıp, telif hakkı kanunlarından kaçacak kadar modifiye ediyor” diye ilave ediyor.

Avrupalı sömürgecilerin Amerikan Yerlileri’nin topraklarına çökmesinden sonra kaydedilen en büyük “fikri mülkiyet hırsızlığı” olarak gördüğünü, ifade ediyor. Neticede Chomsky gibi düşünürler, insanlığın; teknolojik gelişimlerin yarattığı parıltıdan gözlerin kamaşıp bir hayranlık budalasına dönüşülmesine” itiraz ediyorlar. Bir anlamda insanoğlunun “eşref-i mahlukat” onuruna sahip çıkıyorlar.

İnsan aklı ve muhakemesinin daima bir adım önde olacağına dair kanaatlerini belirtiyorlar. Final tahlilde Chomsky diyor ki; “endişeye mahal yoktur, robot, robotluğunu bilecektir.”

Yazının Devamını Oku

Değerler çürüyor

9 Mart 2024
BU ülkede siyasi planda demokratik değişim topyekün bir zihinsel ve sosyolojik silkinme meselesidir.

 

Toplumun değerleri bireylerin dar ve kısır menfaatler üzerinde şekilleniyorsa, çözüm kısa vadede olamaz.

Siyasi partiler zaman zaman “değişim şekerini” dile getirirler.

İnsanların ancak bir kısmı bu söylemlerden etkilenir.

Esasında “değişim” denen şeyin, kısa zamanda kişilere ilişkin ve onlarla sınırlı olduğu anlaşılır.

Zira mevcut düzenin çarpık ruhu, karar verici konuma ulaşılınca ötesine devreyi kapatır.

Artık mührü ele geçirenler ve onlardan sebeplenenlerin zamanları gelmiştir.

Geniş halk kitlelerinin “kırık” beklentileri ise, başka baharlara kalır.

Yazının Devamını Oku

Adaylar sahada

3 Mart 2024
ESİAD’ın 36. Yüksek İstişare toplantısında Büyükşehir Belediye Başkan adayları Hamza Dağ ve Cemil Tugay’ı dinledik. Açılış konuşmasında YİK Başkanı sıfatıyla yaptığım konuşmayı aşağıda sunuyorum.

 

ESİAD’ın 36. Yüksek İstişare toplantısında Büyükşehir Belediye Başkan adayları Hamza Dağ ve Cemil Tugay’ı dinledik. Açılış konuşmasında YİK Başkanı sıfatıyla yaptığım konuşmayı aşağıda sunuyorum.

Değerli Hazirun;

Bu güzel gökyüzü altında, Akdeniz güneşi bizlere şifa olurken, cemrelerin arka arkaya düştüğü bahar başlangıcında, demokrasinin bu ılık ikliminde, ne mutlu ki bizlere yerel yöneticilerimizi seçmek üzere bir keyifli süreç yaşıyoruz. Sayın Büyükşehir Belediye başkan adaylarımız Sn. Hamza Dağ ve Sn. Cemil Tugay’la kentimize dair projelerini dinlemek için bir araya geldik. Öncelikle belirtmek istiyorum ki, İzmir sivil toplum kuruluşları, 4,5 milyon nüfusa ulaşmış kentimizin sorunlarına ilişkin, on yıllardır, nerede ise gök kubbede söylenmedik, araştırması yapılmadık, seminerleri düzenlenmedik, öneri raporlara bağlanmadık çalışmalar bırakmamıştır. Böylesi bir birikimin İzmir'de yerel yönetim boyutunda icraat yapacak karar vericilerin emrine amade olacağını, tüm sivil toplum kuruluşları adına, ifade etmek isterim. Tabii ki tüm çözüm önerileri temelde kaynak imkanlarına dayanıyor. Belediye bütçeleri, biliyoruz ki büyük projeler için yeterli olamıyor. Bu sebeple, geçmiş Başkanlarımızın da yönlendiği gibi, uluslararası kuruluşlardan uygun faizli ve uzun vadeli finansman temini önem taşıyor. Sayın Hamza Dağ “körfez geçiş projesi” için gerekliliğine ikna olarak “Yap İşlet Devret” formülüne işaret ediyor. Bu yöntem rahmetli Turgut Özal’dan itibaren uygulanıyor. Ancak temel kullanım şartı, sadece gelir getirici projeler için anlamlı olduğudur. Bu sebeple bahse konu yatırım nevilerinin fizibilitesinde kredi geri ödemelerinin kamuya ilave yük getirmemesi esasına dayandırılması gerekir. Yanı sıra, her yatırım bir ölçüde tabiatın istismarı demektir. Ancak artan nüfus da iş-aş ister. Bu sebeple yatırım kararları bu iki oksimoron unsur arasında makul ve rasyonel dengeyi gözetmek durumundadır. Bu anlamıyla “flamingolarımız” ve “kuş cennetimiz” çok kıymetlimizdir sevgili Başkanlarımız.

İzmir çok yıpratılmış bir kent. Muhteşem tabiatına çok hoyrat davranmışız. Körfezimizi temiz tutamamışız, tarihsel dokusunu koruyamamışız. Kötü yapılaşmalarımız şimdilerde daha bir konuştuğumuz üzere deprem riskleri nedeniyle kâbusumuz olmuş, oluyor. Ekolojik yıpratıcılığı ekonomik faydasının çok üzerinde olan ve sorumsuz işletilen sınai tesislerine, maden işletmelerine hala kolaylıkla yeşil ışık yakıyoruz. Sevgili Başkanlar temel mottomuz, “koruyarak gelişme” olmalı. Hiç şüphesiz yatırımlar olacak, ancak insanlık alemi ve çocuklarımıza olan sorumluluğumuzu da hep ön planda tutmalıyız. Tüm değerli adaylara bir ricamızı iletmek isterim. Tıpkı 70-80 hatta 90'larda olduğu gibi, bir araya gelinse, sohbet ortamının yumuşatıcılığında karşılıklı vaatler, bizlerin de izleyeceği bir formatta tartışılsa, çok değerli ve geliştirici olmaz mıydı? Böylelikle bizler yönünden de net bir karşılaştırma imkânı doğacaktı. Bugün bu toplantı düzenimizde maalesef bunu başaramadık. Müsaadenizle bu husus adaylarımıza sitemimiz olsun.

Sayın adaylarımız; ülkemizin gelir dağılımı bozukluğu ve hayat pahalılığı dar gelirli insanlarımız açısından kavurucu bir sıkıntıya işaret ediyor. Lütfen, sosyal belediyecilik anlayışını, akut ihtiyaç gösteren yatırımların hemen yanında, tutunuz. Bu salonda bulunan herkes böyle bir anlayışı gönülden destekleyecektir.

Değerli adaylar, ülkemizin genel anlamda kangren olmuş bir hastalığından söz etmeden geçemeyeceğim. Siyaseti meslek edinmiş ve kamu imkanlarından yararlanarak geçimini bu esas üzerinden temin etmeye çalışan her seviyedeki insanları, mümkünse belediyemizden temizlemeye çalışın. Zira, şeffaf belediyecilik kamu vicdanında çok önem taşıyor. Sizlere olan sevgi ve saygımız bu konularda hassas davranılması halinde daha da artacaktır.

Diğer bir önemli husus da şu; Bu kentin en büyük organizasyonunu yönetecek kişiler olarak sizler, üst düzey yöneticilerinizi seçerken, siyasi yol arkadaşlığını tek kriter olarak almayın, yanı sıra; ahbap ve akraba kayırmacılığına lütfen geçit vermeyin. Liyakat hep en önemli tercih sebebiniz olsun. Buna riayet edilmediği haller, dışarıdan bakıldığında o kadar açık anlaşılıyor ki, bu durum tüm İzmirlileri derinden yaralıyor. Halkımız, doğal olarak sizlerden iyi hizmet bekler. İyi hizmet, pek çok unsurun yanında vurguladığımız gibi finansman ve genel bütçe imkanlarıyla doğrudan ilintili. Bu sebeple “merkezi hükümetimizle” ilişkilerin iyi tutulması çok önem taşıyor. İzmir belirli ölçülerde bu durumun handikaplarını yaşadı, yaşıyor. Ülkemizin toplam kaynaklarından İzmir'e ayrılacak pay konusunda, sayın adaylar “alacağımız var.” İster iktidar ister muhalefet adayları kazansın, bu konuda doğru iletişimin kurulması ve faydanın temini bu kentte yaşayanlar açısından, kent konforumuz itibariyle hayati ölçüde kıymetlidir.

Yazının Devamını Oku

Çekişmeli bir seçim

25 Şubat 2024
YEREL seçimlere bir aydan biraz daha fazla zaman kaldı. Artık adayların kendilerini anlatmaları için en yoğun süreçler.

AK Parti Büyükşehir adayı Hamza Dağ ön alarak Şubat ortasında projelerini açıkladı. İYİ Parti adayı Ümit Özlale çok önceden adaylığını açıklamış olmasının avantajı ile, ilçeler dahil her yere giderek vaatlerini anlatıyor. CHP adayı Cemil Tugay, seçildiği taktirde, henüz açıklanmayan, ancak kapsamlı olduğu söylenen projeleri yanında, halef-selef ilişkisi içinde olacağı Tunç Soyer’in başlamış yatırımlarını da sahiplenme imkanına sahip. DEM Parti Akın Birdal’ı aday olarak açıkladı. Önemli bir insan hakları savunucusu olan Akın Bey belirli kesimler nezdinde oy potansiyeli taşıyan bir kişilik.

İzmir, AK Parti iktidarı süresince “CHP’nin kalesi” olmuştur. 2019 seçimlerinde yüzde 58 oy alarak yüzde 20 farkla seçimi kazanmıştı. Ancak bu defa İYİ Parti ve DEM’le ittifak ilişkileri içinde değiller. Bu seçimde CHP yeni yüzlerle Büyükşehir ve 30 ilçede seçmenlerin karşısına çıkacak. Bu tercihlerin sandıkta nasıl karşılık bulacağı heyecanla bekleniyor. AK Parti; Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri kazanmış olmanın rahatlığı ile sanki yerel seçimlerde “kutuplaştırıcı” siyasetten uzak duruyor. Bu durum CHP’li seçmenlerin zihinlerini ideolojik angajmanlardan bir ölçüde sıyıracaktır. Dolayısıyla adayların ikna güçlerinin daha bir belirleyici olacağı bir seçim dönemi yaşanacak gibi duruyor. Ak parti adayları geçmişte gergin siyasetin kendilerinin yararına olmadığının da bilincindeler. O sebeple ön yargıları silmek için bir çaba içindiler. Kaldı ki Hamza Bey güleryüzlü bir kişiliğe sahip. Yaklaşık 15 gün önce İntegral Araştırma Kurumu’nun yaptığı bir anket çalışmasında CHP ve Ak Parti’nin oy oranları başa baş çıkmıştı. Henüz 30 ilçe ile ilgili anketler yayınlanmadı. Ancak oralarda da çekişmeli bir seçim yaşanacağı söyleniyor.

İzmir İş dünyası da bu durumun farkında. Ege Sanayi ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) mutad olduğu üzere Büyükşehir AK Parti ve CHP adaylarını konuk edecek. Bu çerçevede 28 Şubat Çarşamba günü Swiss Otel’de Hamza Dağ ve Cemil Tugay’la bir araya gelinecek. Adaylar, diğer SİAD’lar ve Oda’lar tarafından da muhtemelen ağırlanacaklardır. Şayet seçim öngörüldüğü gibi tarafların birbirlerine yakın oranlarla sonuçlanırsa, bu durum Belediye Meclisleri’nde de tek taraflı hakimiyetin son bulacağı manasına gelir. Bugünün fotoğrafı bu.

Ancak siyasette 1 gün bile uzun zamandır. Taraflardan birisinin umulmadık bir hatası seçmen oylarında ciddi dalgalanmalara yol açabilir. İzmir, CHP açısından hep garanti olarak görülen bir seçim bölgesiydi. Esasında bu defa çekişmeli bir izlenim olması, beraberinde rekabeti arttırıyor. Bağlı olarak yaratıcı projeler ve vaatler çoğalıyor. Bu durumdan da, hiç şüphesiz İzmirliler kazançlı çıkıyor.

Yazının Devamını Oku

Bu defa herkes iddialı

18 Şubat 2024
YEREL seçim heyecanı kentimizi sarmaya başladı.

İzmirliler 22 yıldır AK parti iktidarına mesafeli kaldılar. Yerel hayat tarzlarına yönelik duydukları endişe nedeniyle muhalif tutumlarını CHP üzerinde konsolide ettiler. Ancak bu parametre bu seçimlerde eskisi kadar konuşulmuyor. Bu durum kentimizde CHP’nin beklentisinin eskisi kadar kolay olmayacağı anlamına gelir. Esasında İzmirliler “ters makası” tercih ederken, bu yüzden devlet imkanlarından vazgeçtiklerinin hesabı hep yapmışlardır. Yine, oy verdikleri CHP’nin örgüt yapısına hiçbir zaman dahil edilmemenin içten içe tepkisini de biriktirmişlerdir. CHP “endişe ticaretini” kullanarak fütursuz bir özgüvenle, özellikle merkez ilçelerde kimi aday gösterirse seçtirebiliyordu. Ama bu seçimde kutuplaşma siyasetinin tansiyonu çok düşük gidiyor. Bu böyle devam ederse, seçmen gösterilen adayları daha rasyonel bir gözle değerlendirecektir. CHP’nin en büyük rakibi AK Parti. AK Parti’nin adayı Hamza Dağ tecrübeli bir siyasetçi. İnsanlarla iyi iletişim kurabilen, güler yüzlü bir kişiliğe sahip. İyi düşünülmüş, kapsamlı projeler açıkladı. Kamuoyu yoklamalarında halkta giderek karşılık bulmaya başladı. CHP ise sürpriz adaylarla seçim yarışına girecek. Gerek Cemil Tugay, gerekse ilçe adayları CHP merkezinin inisiyatifi ile aday gösterildiler. “Genç ve kadın” figürleri ön plana çıkartıldı. Esasında bu unsurlar çok önemli. Ancak her kim aday gösterilecek ise, önce parti akademilerinde, sonrasında da belediye başkan yardımcılıklarında bu makamlara hazırlanmalı. Hatta onlara çizilen kariyer önceden tanımlanmalı. Bu böyle olmayınca parti örgütleri tepeden gelen adaylara yeterince sahip çıkmaz. Nitekim CHP’de bu handikap yaşanıyor. Bu anlamıyla Cemil Tugay ve ilçe adaylarının kalan sürede performansları önem taşıyor. Bu arada İyi Parti adayı Ümit Özlale uzun zamandır yoğun bir çalışma içinde. Dem Parti ve TİP henüz aday açıklaması yapmadı. Son yerel seçimlerde CHP yüzde 58, Ak Parti yüzde 38 oy almıştı. 30 ilçenin 24 tanesini CHP adayları kazanmıştı. Bu defa belirttiğimiz sebeplerle sonuçlar farklı olabilir.

Yazının Devamını Oku

Değişim cesaret ister

10 Şubat 2024
CUMHURİYET Halk Partisi’nin DEM Parti ile ilişkisini artık bir tarife oturtması gerekiyor. CHP devletin kurucu partisi. O sebeple ulusalcı refleksleri çok güçlü. Beri yandan kendini “sol”da tanımlıyor. Bu iki unsur bir arada olunca haliyle DEM Parti gibi oluşumlara nasıl bakılacağı konusunda kafa karışıklığı yaşıyor.

 

Bu ülkede ulusalcı tutum günün sonunda katı milliyetçi bir ideolojiye evrilir. O yerlerde de zaten MHP, Zafer Parti gibi partiler mevcut. Buna mukabil “merkez solda” gerçek manada bir “duruş” ortaya koyulmuş değil. Özellikle Kürt politikasına yönelik ikircikli yaklaşım sol değerlerle uyuşmuyor. Final tahlilde DEM Parti tıpkı CHP gibi, “seküler” yapılar. Bu “ayırıcı unsur” pek çok konuda iki partiyi zaten doğal “yol arkadaşı” yapar.

CHP artık nasıl bir parti olacağını belirlemek durumunda. Şayet “sol siyaset” yapacaklarsa, bunun gereği “sosyal demokrat” bir anlayışa uygun net bir parti programı oluşturmak. Mustafa Kemal Atatürk “Muasır Medeniyet Seviyesi” ni hedef olarak göstermişti. Bu hedefin günümüzde tercümesi “evrensel demokratik ilkeler”dir. Kopenhag kriterleri, AB, AHİM bu normları açıklıkla tanımlamıştır. Bunların pek çoğu uluslararası anlaşmalarla Türkiye tarafından da kabul edilmiştir. Ötesinde, bu anlaşmalar anayasal güvenceye kavuşturulmuştur. Esasında “Sol, Sosyalist, Sosyal Demokrat” duruşun samimi gereği bu esaslara yaslanmaktır. CHP'de “değişim” sloganları ile Kurultayı kazanan ekip bu konuda henüz bir çaba içine girmedi. Niyetinin de pek olmadığı anlaşılıyor. Ancak CHP, yelpazesinde pek çok siyasal çizgiyi barındıran bir parti. Bu anlamıyla gecikmiş değişim manifestosunun tüm parti örgütünü sarması boş bir hayal olmamalıdır. Aksi halde mevcut maslahatçı tutum yüzde 20 küsürlere sıkışmış partiyi daha da aşağıya çekecektir.

Bu işler öncelikle “kediye kedi” demekten başlar. O da katıksız huzur talebine iyi gelecek barış merhemini seslendirebilmektedir. Tabii mesele sadece Kürt politikaları değildir. Bu bir kırılma noktasıdır. Hayatın her alanda evrensel değerlere uygun “insan” odaklı politikaları savunmak Türkiye’ye iyi gelecektir.

Yazının Devamını Oku

Siyaset kazanı

4 Şubat 2024
CHP neden bir türlü iktidar olamıyor. Genel seçimler hüsranla sonuçlandı. Onun üzerine bir kurultay süreci yaşandı. Kılıçdaroğlu ekibinin delege sayısında hayli önde olduğu söyleniyordu. Ancak son bir iki günde dengeler değişti. “Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu” kanadı yarışı kazandı. Özgür Özel Genel Başkan seçildi. Perde gerisinde Ekrem İmamoğlu’nun gücü belirleyici faktördü. Kurultay’da “değişim” sloganları seslendirilmişti.

 

 

Buna göre parti tüzüğü demokratik esaslara göre düzenlenecekti. Ancak kısa bir süre sonra nepolitik, ahbap kayırmacılığı anlayışında değişiklik olmadığı görüldü. Yerel seçim adaylarına dair birikim, deneyim, performans gibi kaliteler her zamanki gibi nazara alınmadı. Bu arada Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu arasında çekişme emareleri gözleniyordu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ittifak politikaları sahiplenilmedi. Hoş bu konuda İyi Parti’nin tutumu da bir sebepti.

 Ekrem İmamoğlu için İstanbul seçimleri hayati önem taşıyor. Dem Parti ile dayanışma çok kritik bir önemde. Genel kanı, İmamoğlu’nun İstanbul seçimlerini kazanması durumunda, kendisinin ve CHP’nin 2028 yılı seçimlerinde şansının çok yükseleceği. Yerel seçim sonucu ne olursa olsun, İmamoğlu CHP’de ikili yönetim yapısını gidermek üzere Özgür Özel’i tasfiye etmeye çalışacağı söyleniyor. “Siyasetin doğası”, geçmişin dayanışma ve vefa ipoteğini hiçbir zaman kabul etmemiştir. Bu arada mevcut yönetimin da olası bir yerel seçim başarısızlığında yeni bir kurultay süreci başlayabilir. Bu noktada kim kimle ittifak yapar? kestirmek güç.

Bu ülkede kişilerin siyasete ilgisi parti farkı gözetmeksizin hep aynıdır. Sınırlı sayıda donanımlı ve idealistler dışında, insanlar kendilerine bir imkân yaratmak için siyasete yöneliyor. İş ve sosyal yaşamında bir yerlere gelmiş kişiler mesafeli kalıyorlar. Bu insan dokusuyla siyaset, kendi partisi dahil, seçim başarısızlıklarından bile medet umar hale geliyor. Sözün özü, parti içi çekişmeler normal ve sıradan seçmenlerin asla kavrayamayacakları parametreler üzerinden yürüyor ve onlara her daim “kadrolu figüran” rolü biçiliyor.

 

 

 

Yazının Devamını Oku

Davos’ta bir Arjantinli

28 Ocak 2024
BU yıl Davos toplantılarının en konuşulan ismi Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei oldu. Milei, kapitalizmi yücelterek, devletçi ekonomik modelleri yüksek tonda eleştirdi. Bir anlamda kapitalizm ile demokrasi arasında birbirlerini besleyen bir ‘fazilet’ ilişkisi olduğuna dair vurgu yaptı.


Milei’nin fikirleri mealen şöyle: “Sosyalist modeller girişimci ruhu yok ederek toplumsal refahın oluşumunu önlüyor, yoksulluk diktatoryal ortamlara yol açıyor. Geçmişte Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkelerinin başına gelenler bu yaklaşımı teyit ediyor. Bugün Çin, devlet eliyle kapitalizme yöneldiği için ekonomisini bir yerlere getirebilmiştir.
Yine ‘derin fakirlik’ dünya nüfusunun yüzde 10’larının altına gerilemişse serbest piyasa ekonomisi sayesindedir. Gelişmiş ülkelerde son dönemlerde sosyalist değerlerin yükseliyor olması vahim ve hatalı bir gelişmedir. Kapitalizm girişimciler marifetiyle önce ‘pastayı büyütme’ ideolojisidir. Sosyal devlet anlayışı büyütülmüş pastadan paylaşım yüzdesinin artırılması çabasıdır. Bu noktada sendikalar ölçüsüz taleplerle, siyasetçiler popülizmle ölçüyü kaçırırlarsa, kamu-özel tüm ekonomik parametreler hırpalanmaya başlar. Bu yolun sonu genellikle ‘pastanın’ küçülmesi ile sonuçlanır. Neticede toplumsal refah düşmeye başlar. En fazla zararı da geniş kitleler görür.”
Milei’nin bu görüşleri, bırakın dünyayı, ülkemizde 10 bin lira emekli maaşı ile yetinme durumunda kalanlara ya da 17 bin lira asgari ücretle ev geçindirenlere haklı olarak ikna edici gelmeyecektir.
Konumuza dönersek...
Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei’nin aykırı Davos konuşması çok ses getirdi. Kapitalizm neredeyse ‘sütten çıkmış ak kaşık’ olarak nitelendi. Pek tabii o kadar da uzun boylu değil! Vahşi kapitalizminin insanlık tarihindeki ayıpları hafızalarda duruyor. İskandinav ülkelerinde hem serbest piyasa ekonomisi, hem sosyal adalet politikaları birlikte sürdürülüyor. Milei’nin söylemleri gerçeklerin sadece ‘akademik katılık’ boyutunu öne çıkartıyor. Bu yönüyle hepten yabana atılamaz. Ancak uygarlık birikimi ‘önce insan’ mottosunu işaret ediyor. Bunun yolu evrensel değerleri sahiplenmekten geçiyor. Bu amaçla özgür aklın ve girişim ruhunun korunması vazgeçilmez görülüyor. Bu amacın kalıcılığı hiç şüphesiz adil gelir dağılımının temin edildiği örgütlü ve demokratik toplum düzeniyle mümkündür.

Yazının Devamını Oku