“Nereden buldun” sorgulamasının zamanı gelmedi mi?

BU ülkede gelir dağılımı bozuk. Gini katsayısı ile ifade edelim bu saptama yıllar itibariyle de olumsuz gelişiyor. Bu kötü durumu dengelemeye çalışmanın yollarından biri de “vergi” enstrümanını kullanmak. Vergi; genel çerçevede üç konu üzerinden alınır.Birincisi; gelir üzerinden alınan “dolaysız” vergiler. Gelir ve kurumlar vergileri bu gruptadır. Bilindiği üzere gelir vergisi tarifesi artan oranlıdır. Yüzde 15’den başlar, yüzde 40’a kadar gelir. Daha üst gelir grupları için bu tarifeyi daha da dikleştirmek mümkündür. Ama bizim gibi yüksek enflasyonun olduğu ülkelerde, bir de yüksek oranlı vergiler koymak, gelirin değil varlığın vergilenmesi sonucunu doğurur. Bu defa dolaysız vergi servet vergisine dönüşmüş olur. Bu durum sapla samanın karışması demektir.

Haberin Devamı


İkinci vergileme türü, “dolaylı” vergilerdir. Katma Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergisi bu cümledendir. Harcama üzerinden alınan bu vergiler kişi ve kurumların gelirlerinden bağımsız, herkes için aynı orandadır. Sınırlı geliri olanın, örneğin bir akıllı telefon alırken ödediği vergi ile, üst seviyede geliri olanın vergisi aynı tutardadır. Haliyle harcama vergileri gelir dağılımını daha da bozan bir vergi türüdür. Ülkemizde dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının yüzde 70’ler mertebesinde oluşu, bahse konu adaletsizliği daha da derinleştirmektedir.
Üçüncü grup ise; “servet” vergileridir. Veraset ve intikal vergileri, emlak vergileri, motorlu taşıtlar vergileri, en bilinenleridir. Ülkemizde veraset ve intikal vergileri esasında çok ciddi bir vergisel kaynaktır. Ancak bu verginin üzerine pek gidilmemektedir. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek kişilerin sahip olduğu ev sayısına ve değerine göre farklı oranlarda vergileme planladıklarını, ifade etti. Varlığını farklı yerlerde, örneğin gayrimenkul yerine Borsa’da değerlendirenler için vergileme niyetinden söz etmedi. Serveti değerlendirme tercihine göre farklı vergi uygulaması yanlıştır.
Esasına bakarsanız Türkiye’de vergi mevzuatı kötü değildir. Yanı sıra, OECD ortalamalarına göre toplanan vergilerin milli gelire oranında eksiklenecek bir durum yoktur. Temel sıkıntı uygulamadadır. Harcama üzerinden alınan vergilerin yüksekliğinin bir sebebi de beyanla kavranamayan kayıt dışı gelirlerin bu yolla kıstırılmasıdır. Örneğin kayıt dışı gelir elde eden bir kişi bahse konu vergisiz geliriyle bir binek araç aldığı zaman bir dizi ve yüksek tutarlarda vergi ödeme durumundadır.
Bu arada vergili geliriyle aynı binek aracını alan kişiler, bu defa yüzde 80’lere varan vergi yükü ile karşılaşmaktadır.
Özetle, kolay geldiği için dolaylı vergilerin tercih edilmesi ve “kümesteki kaz” konumundaki gelir ve servet unsurlarına ilave yüklenmeler gibi uygulamalar vergi adaletini aşırı zedelemektedir. Bu durumun değişmesini samimi olarak isteyen bir siyasi irade üç tedbiri hemen alabilir.
Birincisi; 1980 öncesinde olduğu gibi “nereden buldun?” sorgusunu getiren servet incelemesi yöntemini yeniden ihdas etmek.
İkincisi; Kamu giderlerinde çok ciddi ve rasyonel bir tasarruf anlayışını hayata geçirmek. Üçüncüsü, artık bir komediye dönüşmüş ve dürüst mükellefi rencide eden “vergi aflarına” son vermek.
Bunlar gerçekleşirse, kayıt içinde olanlara tekrar tekrar yüklenilen vergicilik anlayışlarına ihtiyaç kalmaz.

Yazarın Tüm Yazıları