Minber

SİYASİ gelişmelerden toz dumana karışmışken, İzmirliler incelikli mesajlarla, ülkenin tünelden çıkışını “Atatürk” ışığı üzerinden işaret ediyorlar.

Haberin Devamı

Akgerman Ailesi, Floransalı Medici Ailesi gibi, hayalini kurdukları İzmir Rönesansı’na katkı koyabilmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Bu defa da Atatürk’ümüzün 1918 yılında Fethi Okyar ile birlikte çıkardığı ve 51 sayısı yayınlanan Minber Gazetesini gündemimize getirdiler.

Giderek pusulasız kaldığımızı hissettiğimiz bu dönemde, belki de ülkemizin en karanlık yılları olan 1918’ler de bile daha güzel günlerin vazgeçilmezliğine dair bir kararlılık sembolü olan Minber Gazetesi, sizleri bilemiyorum ama bana çok iyi geldi.
Teşekkürler Akgerman’lar.

-----

Ata’nın resim sergisi

BENZER bir çaba da İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Hasan Küçükkurt’tan geldi.
Hanri Benazus’un koleksiyonundan Atatürk Resimleri Sergisi, 7 Kasım Pazartesi akşamı Işıkkent’te Bortar Event Hall’de sergilenmeye başlanacak. Size de Teşekkürler Hasan Bey.

-----

Moraller yerlerde sürünüyor

Haberin Devamı

CUMHURİYET, demokrasi demek değildir.
Bu topraklarda ilk defa Tanzimatla birlikte demokratik bir toplumun tohumları ekilmeye başlamıştır.
Cumhuriyet bu renkliliğe temkinli yaklaşmıştır.
1950’de çok partili hayat başlamışsa da “Kurucu irade vesayeti” daha epey bir süre devam etmiştir.
Bu durum “demokrasi pratiği” konusunda toplumumuzu “acemi” kılmıştır.
Cumhuriyet’in yüzü batıya dönüktür.
Laik bir devlet organizasyonu yeterli addedilerek, demokrasinin kültürel altyapısının oluşturabileceği düşünülmüştür.
Bu anlayış, demokratik olgunluğu yaşayarak öğrenebilecek kesimleri merdiven altına itmiş, günü geldiğinde birikmiş husumetleri ile cumhuriyet ve demokrasi kültüründen büsbütün uzaklaşmışlardır.
Esasında yeryüzünde rejimler; Cumhuriyet, Padişahlık, Din Devleti diye sınıflanmaz.
Temel ayrım daha basittir.
Demokrasiler ve Totaliter rejimler.
Cumhuriyetimiz bu anlamıyla “demokrasi” değildi.
Kendini ayakta tutabilmek için “tektipleştirici” bir anlayışa yönelmesi gerekiyordu.
“Kabuk bir batıcı” görünüm altında, muasır medeniyeti “hedef” göstererek, çağın o esnada önerdiği en geçerli değeri (ulusalcılık ve Türklük) temel ideoloji haline getirip bir baskıcı düzeni hayata geçirdi.
Denilebilir ki “laiklik” kalitesi kazandırılmış kitleler demokrasiye daha kolay intibak sağlayabilir.
Şayet, muhafazakarlar ve Kürtler bu denli baskı altında tutulmasalardı, daha özgür yaşanacak bir 80 yıl, o kesimleri evrensel demokrasiye mesafe anlamında muhtemelen çok daha ileri bir noktaya getirebilirdi.
Şimdi, bu “dalgalı deniz” ne zaman makuliyete, huzura ve demokrasiye gelir ve mutabakat oluşur, bir zaman vermek zor.
Açık söylemek gerekirse, bu iş öyle üç-beş yıllık bir zaman diliminde çözümlenecek gibi gözükmüyor.

-----

Hakir görmeyin

Haberin Devamı

MUHAFAZAKAR kanattan bir kanaat önderi halkın silahlanmasını önerdi.
Şüphesiz mevcut rejimi korumak için istiyordu.
İlginç olan, muhafazakar kitlelerin de bu potansiyeli görmesiydi.
Eline silah alıp değerleri için savaşacak kitleler, mevzu din ya da mezhep olunca bu topraklarda hep vardır.
Kürtleri zaten yaşıyoruz.
Peki, laiklerden böyle bir şey beklenebilir mi?
Bu sorunun yanıtı bellidir.
Tabii ki beklenemez, onu koruyan asker tarih olmuştur.
Bahse konu bu naif kitleler Cumhuriyeti coşkuyla kutladı.
Onuncu yıl marşları, bayraklar, fener alayları...
Ancak, hakim güçler tarafından, ne yazık ki, fazla kaale alınmadılar, tehdit algısı oluşturmadılar.
O sebepten, sanki ciddiye alınmıyorlar, kendi hallerine bırakılıyorlar, eğlenmelerine müsaade ediliyor, zararsız addediliyor, bıyık altından gülünüyorlar.
Sayıları on milyonlarla ifade edilen bir kesim için acı, çok acı bir tablo bu.

-----

Aklı-selimi bekliyoruz

Haberin Devamı

MUHAFAZAKAR dünya görüşüne sahip olanlar, kendi modellerini oturtabilmek için demokrasiyi önemsemiyorlar.
Tarihi bir süreç yaşıyoruz.
Kesin olan bir şey var.
Artık hiçbir şey “eski Türkiye” gibi olmayacak.
Gelişmeler olağanüstü hızlandı.
Nefesimizi tuttuk, ne olacak diye bekliyoruz.
Tek bildiğimiz, tempo böyle gitmez, gitmemeli. Ötesini bilmiyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları