Çocukların en iyi okul arkadaşı

Okullar açıldı, dünya güzeli evlatlarımız yeni ortamlarına girdi.

Haberin Devamı

Kimisi alıştı, kimisi adaptasyon sıkıntısı çekiyor. Adaptasyon sıkıntısı çekenlere, bilim insanlarının uzun süredir yaptığı araştırmanın yeni meyvelerini öneri olarak aktarayım. New Scientist’tin bildirdiğine göre eğitim profesyonelleri, okula alışmakta zorluk çeken, okulda duygusal veya davranışsal sorunlar yaşayan çocukların eğitimli terapi köpeklerinden yararlanabileceklerini söylüyor.

Çocukların en iyi okul arkadaşı

Avustralya Melbourne’daki Monash Üniversitesi’nden Robert Baird, “Çocukluk ve ergenlik dönemindeki büyüyen zihinsel sağlık krizine çözüm olarak hayvanların sınıflara getirilmesi, pratik bir çözüm olarak kullanılabilir” diyor.

Haberin Devamı

Bu sonuca ulaşılan araştırmada Baird, kendisi ve meslektaşlarıyla, 118 öğretmen, okul müdürü, okul ruh sağlığı profesyonelleri ve ilgili uzmanlardan, terapi köpeklerinin öğrencilerin zihinsel sağlığı üzerindeki etkileri hakkında bir anket doldurmasını istedi. Yanıt verenlerin hepsi daha önce 5-18 yaş aralığında öğrencilerle sınıflarda terapi köpekleri deneyimlemişti.

YARGILAMAYACAK BİR ARKADAŞ

Araştırma, eğitimcilerin genellikle köpeklerin varlığını çeşitli durumlarda faydalı bulduğunu bulmuş. Örneğin, bazı katılımcılar köpeklerin öğrencileri akranlarıyla etkileşime girmeye, arkadaşlık kurmaya ve sosyal normları öğrenmeye teşvik ettiğini, aynı zamanda sakin kalarak duygularını düzenlemeyi öğrenmelerine yardımcı olduğunu ortaya çıkmış.

Mesela, okuma zorlukları yaşayan çocuklar, kendilerini yargılamayacaklarına güvendikleri köpeklere yüksek sesle kitap okuyarak özgüven kazanabiliyormuş.

Yine de bu konuya girince köpeklerin de kendilerini rahat hissedebileceği, çocuklarla iletişime girdiklerinde herhangi bir sorun yaşamayacakları ortamın yaratılmasının da kritik önemi olduğunu söylüyor uzmanlar.

Köpekler için ‘Yargılamayacak arkadaşlar’ ifadesi kullanılmış. Bunu da okuldaki akran zorbalığının yarattığı ve yetişkinliğe kadar uzanabilen etkilerinin panzehiri olarak aktarmışlar. Ne güzel. Çocuklar ve köpekler, umarım bu dünyayı size layık hale getirebiliriz.

Haberin Devamı

Çocukların en iyi okul arkadaşı

GEZİ TAVSİYESİ: TÜRKİYE’NİN İLK KEDİ MÜZESİ

GEÇEN yılın sonlarına doğru Türkiye’nin ilk kedi müzesi açılmıştı. Eskişehir’de Odunpazarı’na yolu düşecek olanlara gezilerine burayı da dahil etmeleri için tavsiyede bulunayım ve şahane kedilerini anlattıkları notu aktarayım: “Türkiye’nin ilk Kedi Müzesi olan Berna Türemen Kedi Sanat Evi’nden size fotoğraflar göndermekteyiz. Sanat evimizde, çalışanlarımızı her gün kapıda karşılayan kedimiz ‘Nazmiye’ yer alıyor. Nazmiye, Kedi Sanat Evi’nin maskotu... Her sabah ziyaretçileri kapıda karşılıyor, mamasını yedikten sonra Eskişehir Odunpazarı turuna çıkıyor, akşam üstü tekrar Kedi Sanat Evi’ne uğruyor. Çalışanlar Nazmiye’ye bu anlamda daimi personel de diyor. Onun dışında gün içinde sık sık gelen ve bahçemizdeki mama ve su kaplarını kullanan birkaç kedimiz var. Gelen ziyaretçiler hem sanat evimizi geziyor hem de bahçede gezen kedilerimizi sevme imkânı buluyor. Sizler de bir kedi severseniz ve sanata da merakınız varsa Eskişehir’de yer alan Berna Türemen Kedi Sanat evindeki elli yıllık özel bir sanat koleksiyonunu görmeye sizleri bekleriz.” Müzenin pazartesi hariç her gün 10-17 arası ziyarete açık olduğunu belirteyim.

Haberin Devamı

 Çocukların en iyi okul arkadaşı

OKUR FOTOSU: BU NE GÜZEL BİR SÜRPRİZ

OKURUMUZ Ekrem Eyüpoğlu, şahane bir macera paylaşmış bizimle. Yanında da harika fotoğraflar var. Bunları paylaşmasam olmazdı. Okurumuzun övgülerine ayrıca teşekkür ederim: “Köşenizi uzun zamandır zevkle takip ediyorum. Önce sizin yazınıza bakıyorum sonra diğer yazarlara geçiyorum. Şimdi gönderdiğim fotoğrafların hikâyesini yazacağım.

Ben İstanbul’da yaşayan bir hayvanseverim. Biri havanese biri poodle 2 köpeğim var. Bir iş nedeniyle tek başıma Samsun’a geldim. Ailemi (canlarım dâhil) İstanbul’da bıraktım. Atakum’da 7 katlı bir apartmanın 7’nci katında yaşamaya başladım. Şubat ayında bir akşam işten eve geldiğimde kapının anahtarını çevirdiğim anda nereden çıktığını göremediğim bir şekilde, sonradan adını Minnoş koyduğum siyah-beyaz bir kedi eve daldı. Hava soğuktu. Kedi açtı ve titriyordu. Evde o anda olan beyaz peynir ve salamı büyük bir iştahla yedi. Karnı doyunca kaloriferin üstüne çıktı ve uyudu. Ertesi gün kedi maması, kedi kumu ve sepeti aldım. Artık birlikte yaşıyorduk. Samsunda ‘da bir canım olmuştu.

Haberin Devamı

Sabah, benimle birlikte evden çıkıyor, saat 19.00 civarı kapının önünde eve gelmemi bekliyordu. Bu şekilde 1 ay geçti. Bir gece miyavlama sesleriyle uyandım. Saat 03.00 civarıydı ve Minnoş merdiven altında bulunan dolaptaki boş bir kutunun içindeydi. Doğum yapmıştı. Ama kaç yavru doğurduğunu göremiyordum. Mamasını ve suyunu önüne getirdim. O şekilde sabaha kadar bekledim ve ardından işime gittim.

Akşam eve gelirken içimde tatlı bir heyecan vardı: Acaba yavruları kaç taneydi ve nasıldı? Kapıdan girdiğimde doğrudan dolaba baktım. 3 renkli tek bir yavrusu vardı ve onu emziriyordu. Zamanla yavrusunun gözleri açıldı. Minnoş onu devamlı yalayarak temizliyordu. Yavrusunun adını da Çilli koydum. Artık üçümüz birlikteyiz.” Harika, ne denebilir ki? Minnoş, Çilli ve okurumuza upuzun çook mutlu yıllar dilerim.

Haberin Devamı

NOT: Kediniz ya da köpeğinizin fotoğrafını #dunyagüzeli etiketiyle ve Hürriyet’i mention’layarak sosyal medyada paylaşın ya da sdemirel@hurriyet.com.tr adresine mail atın, seçip paylaşalım...

Yazarın Tüm Yazıları