Şansölye Scholz’u Ankara’ya hangi rüzgârlar getirdi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen şubat ayının hemen başında Ukrayna’ya yaptığı ziyaretten dönerken uçakta gazetecilere yaptığı açıklamalara bakılırsa, kendisinin Angela Merkel’in Almanya’da başbakanlıktan ayrılmasından sonra Avrupa’da bir liderlik zafiyeti gördüğü aşikârdı.

Haberin Devamı

Erdoğan, 3 Şubat tarihindeki bu beyanında, Ukrayna ile Rusya arasında o sırada hızla tırmanmakta olan krizin yatıştırılmasına dönük çabalarda Batı’yı yetersiz bulduğunu gizlemezken, “Şu anda Avrupa’da bu işi çözmeye yönelik olarak lider noktasında ciddi sıkıntı var” dedikten sonra eklemişti:

Bundan önce bakıyorsunuz bir Merkel icabında çıkıyordu, hakikaten çözüm için elinde anahtar bulundurabiliyordu. Ama bunun dışında şu anda böyle bir lider de kalmadı.”

KARŞILIKLI SICAK MESAJLAR

Geçen 8 Aralık’ta Berlin’de selefi Angela Merkel’le devir teslim törenini tamamladıktan sonra Şansölye koltuğuna oturan Almanya’nın yeni Başbakanı Sosyal Demokrat Olaf Scholz, Erdoğan’ın bu sözleri kendisine aktarıldıysa acaba ne düşünmüştür?

Bu sorunun yanıtını bilmiyoruz. Ancak Ukrayna’da patlak veren savaştan sonra kendisinin apar topar Ankara’ya geldiğine bakılırsa, Scholz’un bu sayfayı çevirip daha ivedi meselelere odaklanmak istediğine kolaylıkla hükmedebiliriz.

Haberin Devamı

Ayrıca, önceki gün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yan yana açıklama yaptıkları sırasında ortalığa yayılan atmosfere bakılırsa, ikisi arasındaki bu ilk baş başa görüşmede sıcak bir havanın belirdiğini söylemek mümkündür.

Örneğin Erdoğan, “Sayın Şansölye’nin samimi, gönlünü açmak suretiyle yaptığı değerlendirmeleri her iki ülke açısından da önemli buluyorum. Bu bakımdan yaptığımız görüşme hakikaten çok samimi bir hava içerisinde geçti” diye konuşmuştur. Scholz da olumlu vurguların ardından “Bundan sonraki işbirliğimizi sürdürmekten çok mutlu olacağım” diye karşılık vermiştir.

AB ADINA TÜRKİYE İLE DİYALOĞU MERKEL YÜRÜTMÜŞTÜ

Scholz’un günübirlik Ankara ziyaretini Türkiye ile Almanya arasındaki ikili ilişkiler ve Ukrayna krizinin gündeme getirdiği meseleler olmak üzere iki başlık altında değerlendirmeliyiz.

İkili boyutundan başlarsak, öncelikle altını çizmemiz gereken bir nokta var. Aslında yakın zamanda Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkisi büyük ölçüde Erdoğan ile Scholz’un selefi Angela Merkel arasındaki ikili diyalog üzerinden yürümüştü. Türkiye’nin AB ile ilişkileri gerilediği oranda, Merkel, Erdoğan ile yürüttüğü yakın diyalog üzerinden bu boşluğu doldurmaya çalışmıştı.

Haberin Devamı

Merkel’in ayrılmasından sonra AB’nin en güçlü ülkesi Almanya ile Ankara arasındaki bu kanalın nasıl işleyeceği, aynı yakınlıkta bir diyaloğun kurulup kurulmayacağı merak konusuydu. Galiba Ukrayna’da patlak veren savaş, bu diyaloğun zaman kaybetmeden tesis edilmesini gerekli kıldı.

Bu yönüyle Erdoğan ile Scholz, önceki günkü ilk görüşmelerinde aralarındaki çalışma ilişkisi için başlama vuruşunu yapmış oldular. İkili ilişkilerin özellikle ekonomik alanda ileri götürülmesi için yeni bir mekanizma kurulması yönünde bir mutabakata vardıkları da açıklanmıştır.

DOĞALGAZDA RUSYA’YA BAĞIMLILIKTAN KURTULMA ARAYIŞI

Ziyaretin ikinci hayati başlığına, yani Ukrayna meselesine gelirsek... Scholz’un ziyareti ve burada verdiği mesajlar, öncelikle Ukrayna’daki savaşla birlikte Türkiye’nin jeostratejik konumunun da ön plana geldiğine işaret ediyor. Öncelikle, her iki lider de savaşın bir an önce durdurulması konusunda aynı dalga boyunda seslenmişlerdir Rusya Lideri Vladimir Putin’e.

Haberin Devamı

Görüşmelerin önemli bir yönü, savaşın Avrupa’nın gündemine taşıdığı yeni önceliklerle ilgilidir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin en sert değişikliklere yol açtığı ülke Almanya’dır. Scholz’un başkanlığındaki Sosyal Demokratlar-Yeşiller-Hür Demokratlar koalisyonu, Rusya’nın işgaline hemen savunma bütçesini 100 milyar Avro artırmak gibi son derece radikal bir adım atarak karşılık vermiştir.

Eskiden beri savunma harcamalarını artırmak konusunda isteksiz çizgisiyle tanınan Almanya açısından büyük bir hızla alınan bu kararı bir “devrim” olarak nitelendiren pek çok yorumcu var. Artık Almanya için belirleyici bir mülahaza, Rusya’nın saldırganlığının dizginlenmesidir.

Haberin Devamı

Scholz’un ikinci önemli adımı, Rusya doğalgazını Almanya’ya getirecek yeni bir hat olan Nord Stream-2 boru hattı projesini tamamlanmış olduğu halde, süratli bir kararla askıya almasıdır.

Kendisini Ankara’ya taşıyan nedenlerden birini işte burada, yani Rusya’dan gelen doğalgaz sınırlanınca ortaya çıkacak arz açığının nasıl karşılanacağı başlığında görüyoruz. Almanya, 2021 yılında doğalgaz ithalatının yüzde 55’ini Rusya’dan sağlamıştır. Scholz, ülkesini Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtarmak amacıyla bu oranı aşağı çekmek arayışı içindedir.

Scholz’un önceki gün Erdoğan’ın yanında “Enerjinin farklı kaynaklardan sağlanması, çeşitli olması gerekir. Aynı zamanda Rusya’ya bağımlı olmamak için farklı ülkelerden sağlamamız gerekir bu kaynakları. Böylece, jeostratejik gelişmelerden bağımsız olarak kendi kararlarımızı bağımsız bir şekilde verebilmemiz gerekir” şeklindeki sözleri, Almanya’nın yeni dönemde enerji alanındaki stratejik perspektifini göstermek bakımından yeteri kadar açıklayıcı olmalıdır.

Haberin Devamı

TÜRKİYE, İSRAİL, YUNANİSTAN ÜÇLÜ İŞBİRLİĞİNE DOĞRU MU?

Hem enerji kaynakları tür olarak çeşitlendirilecek hem de alım yapılan ülkelerde çeşitlendirmeye gidilecektir. Peki Türkiye nerede devreye giriyor?

Scholz, “Afrika ve Avrupa kıtaları arasında enerji terminalleri kurmalıyız. Bu Kuzey Denizi’nde hem gaz hem de fosil enerji kaynakları için de geçerli. Kaynaklarımızı çeşitlendirmek için hızlı hareket etmeliyiz” diye konuşuyor. Bu çerçevede “Başka ülkelerle de uzun vadeli işbirliği istediklerini” belirtiyor.

Almanya Şansölyesi’nin ayrıca Türkiye’nin İsrail ve Yunanistan ile ilişkilerini geliştirmekte olmasını “memnuniyetle karşıladığını” söylemesi, “bölgesel işbirliklerinin artık çok daha fazla önem kazandığını” belirtmesi dikkat çekicidir.

Bu noktada İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un geçen hafta çarşamba günü, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in ise geçen pazar günü Türkiye’ye gelip Erdoğan’la görüşmeleri de bütün bu fotoğrafın içine yerleştirilebilir. Scholz da pazartesi günü gelerek bir bakıma bu fotoğrafı tamamlamıştır.

Scholz’un enerji işbirliğinin yalnızca Türkiye ile Almanya arasında değil, Türkiye ile AB arasında da “çok önemli olduğunu” vurgulaması da kayda değerdir. AB’nin doğalgaz ithalatının da yüzde 45’i Rusya’ya bağımlıdır.

İSRAİL DOĞALGAZI TÜRKİYE ÜZERİNDEN DÜNYA PAZARINA ÇIKARSA

Sıraladığımız bütün bu faktörleri yan yana getirdiğimizde ne anlamamız gerekiyor? Belli ki doğalgaz alanında Rusya’ya bağımlılıklarını azaltmaya çalışan AB’nin ve Almanya’nın bakışlarını çevirdikleri potansiyel bir alan, doğalgaz başta olmak üzere Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarıdır. İsrail’in münhasır ekonomik bölgesindeki doğalgazın boru hattıyla muhtemel bir güzergâh olarak Türkiye ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya sevki bu çerçevede makul bir seçenek şeklinde beliriyor.

Doğu Akdeniz’deki doğalgazın boru hattıyla Kıbrıs ve Girit adaları üzerinden Yunanistan’a taşınmasını öngörün East Med projesi yüksek maliyetli bulunup gündemden çıkartıldıktan sonra bu seçeneğe dönük büyük bir ilgi doğmuş bulunuyor. Tabii, Mısır ve Kıbrıs Rum Yönetimi’ne ait doğalgazın da ileride bu projeye eklemlenip eklemlenemeyeceği sorusu, önemli siyasi anlaşmazlıkları, hassasiyetleri beraberinde getiriyor.

Her halükârda Scholz’un Ankara ziyareti, enerji ve enerji güvenliği meselesi bağlamında Doğu Akdeniz’in Avrupa açısından Rusya’ya karşı bir alternatif olarak belirebileceğini gösteriyor.

Acaba Putin ordularına “Ukrayna’ya girin” emrini verirken bütün bu süreçleri de tetikleyeceğini öngörmüş müydü?

Yazarın Tüm Yazıları