FETÖ ile mücadelede tutarlılık meselesi

GÜN geçmiyor ki Türkiye’nin bir köşesinden Fetullahçı organizasyonun devlet içindeki gizli örgütlenmesinin bilinmeyen bir halkasını ortaya çıkaran yeni bir operasyon haberi gelmesin.

Haberin Devamı

Örneğin, yalnızca önceki gün Ankara, Trabzon ve Eskişehir dahil tespit edebildiğim 11 ilde ankesör bağlantıları üzerinden pek çok gözaltı işlemi yapılmıştı.

Son zamanlarda bu kapsamdaki en önemli operasyonlardan biri geçen cuma günü İstanbul’da başlatıldı. Bu dalgada 5’i albay, 7’si yarbay, 14’ü binbaşı, 33’ü yüzbaşı, 47’si üsteğmen, 2’si teğmen, 102’si astsubay olmak üzere 210 muvazzaf asker hakkında gözaltı kararı verildi. Bunlardan 184’ü yakalandı, 153’ü tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi, 137’si tutuklandı, 16 şüpheli ise adli kontrolle serbest bırakıldı. Şüphelilerden 26’sı firari durumda.

*

Kamuya açık alanlardaki ankesörlü telefonların kayıtlarında yapılan taramalar FETÖ’ye bağlı unsurların devletin içindeki izlerini bulmak açısından önemli kanıtlar sağlıyor.

Haberin Devamı

Mahrem imamların sorumlu oldukları örgüt mensuplarıyla temas kurarken iz bırakmamak amacıyla ankesörlü telefonları kullandıklarının anlaşılması, geriye dönük yürütülen incelemeler üzerinden özellikle ordu içindeki sayısız örgüt bağlantısını gün ışığına çıkardı. Bu şekilde yakalanan örgüt mensuplarının bir bölümünün itirafçı olması, gelen ihbarlarla soruşturmaların genişlemesi ve yeni bağlantıların tespit edilmesiyle sonuçlanıyor.

Habertürk’te Fevzi Çakır’ın 19 Mart tarihinde yayımlanan bir haberi, 31 Mart 2017 tarihinden başlayarak ağırlığı İstanbul ve Ankara olmak üzere ankesör delilleri üzerinden toplam 756 operasyon gerçekleştirildiğini, 11 bin 590 kişi hakkında gözaltı kararı verildiğini, 4 bin 200 kişinin tutuklandığını, 6 bin 575 kişinin ise denetimli serbestlik kapsamına alındığını anlatıyor. Bu rakamlar, geçen mart ayının ortasına kadar olan dönemi kapsıyor. Sonraki dönemde yaklaşık bin kadar daha gözaltı yapıldığı tahmin ediliyor.

Çakırın haberinin dikkat çekici bir yönü, gözaltına alınan şüpheliler içinde itirafçıların oranının yüzde 44 olmasıdır. Operasyonların dalgalar halinde genişlemesi, anlaşıldığı kadarıyla itirafçı sayısındaki artıştan kaynaklanıyor.

*

Karşımıza çıkan çarpıcı gerçek şu: Derine doğru ne kadar gidilirse gidilsin, Gülenci kriminal yapının devlet bünyesindeki örgütlenmesinin sonuna yaklaşmak mümkün olmuyor. Her seferinde yeni bir katman ortaya çıkıyor. Devamlı tekrarlayan bu durum aslında gizli örgütlenmenin ne kadar derine indiğini, sistemdeki en küçük kılcal damarlara kadar nasıl yayılmış olduğunu gösteriyor.

Haberin Devamı

Ankesörlü telefon soruşturmaları başlamasaydı, yakın zamanda FETÖ bağlantıları belirlenen binlerce ismin çoğu muhtemelen bugün renk vermeden devletteki görevlerine devam ediyor olacaktı.

Bütün bu gelişmelerin FETÖ ile mücadelenin neden hafife alınmaması gerektiği konusunda göz açıcı bir işlevi olmalıdır. Gelgelelim Emniyet ve yargı tarafından yürütülen bütün bu çalışmalar basında genellikle küçük haberler olarak kalıyor, bazı durumlarda haber bile olmuyor.

Özetle, kamuoyunda bu çalışmalar hakkında büyük bir farkındalığın oluştuğunu söylemek güç.

*

Bu durum bizi farkındalığın neden zayıf kaldığı sorusuna götürüyor. Nedenlerden biri, herhalde Türkiye’deki genel kutuplaşma ortamının ülkenin pek çok önemli sorunu gibi bu çalışmaların da üstünü örtüyor olmasıdır. İkinci bir neden daha var: Türkiye’de hak ihlalleri alanında son dönemde gözlenen artış FETÖ soruşturmalarını da belli ölçülerde gölgeliyor.

Haberin Devamı

Çok kritik bir faktörün daha burada rol oynadığı kanısındayım. Mesele, Gülenci yapılanma ile uzaktan yakından ilgisi bulunmayan insanların bu örgüt ile ilişkilendirilip suçlanması, yargılanması ve hapse atılmasının FETÖ ile mücadelenin inandırıcılığını zedelemesidir.

*

Bu köşede yakın zamanda söz konusu faktöre ilişkin bir dizi örneğe yer verildi. Dünkü yazımız FETÖ’nün hedef aldığı bir Emniyet yetkilisi Sabri Uzun’un FETÖ’ye ‘yardım etme’ suçundan da tutuklanmasını konu alıyordu.

Kuşkusuz bu alandaki en çarpıcı örneklerden biri Cumhuriyet gazetesi mensuplarının FETÖ’den mahkûm olmasıdır. Bu örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmasını daha 2000’li yılların başında karikatürleriyle hicveden ve aslında 15 Temmuz’u bize çok önceden duyuran karikatürist Musa Kart’ın bugün Kandıra Cezaevi’nde FETÖ’ye destek verdiği gerekçesiyle hapis yatıyor olmasında izaha muhtaç bir gariplik yok mu?

Haberin Devamı

Gerçek FETÖ’cülerin tutuklanma haberleriyle FETÖ karşıtı gazetecilerin bu örgütü destekledikleri iddiasıyla tutuklanma haberleri yan yana gelince ortaya tutarlı bir görüntü çıkmıyor. Gülenci suç örgütü ile mücadelenin toplumsal desteğinin güçlenebilmesi için öncelikle bu alandaki tutarlılık sorununun aşılması gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları