Cumhuriyet Gazetesi Davası... Aynı anda üç terör örgütüne nasıl yardım edersiniz

İSTANBUL Bölge Adliye (istinaf) Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin Cumhuriyet gazetesi davasındaki mahkûmiyetler üzerinde verdiği ‘onama’ kararı dört sayfa tutuyor. Ancak kararın özünü oluşturan hapis cezalarının onanmasına ilişkin hüküm bölümü son sayfadaki tek bir paragrafın içinde karşımıza çıkıyor. Bu paragrafı karardan aynen aktarıyoruz:

Haberin Devamı

Mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu, mahkûmiyet hükümleri yönünden cezaların kanuni bağlamda uygulandığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunda bulunan Cumhuriyet savcısı ve sanıklar müdafiilerinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, CMK’nın 280/1-a maddesi uyarınca İSTİNAF BAŞVURULARININ ESASTAN REDDİNE...

İstinaf mahkemesi, oybirliğiyle aldığı bu kararında hükmünü belirtirken herhangi bir gerekçelendirmeye gitmemiştir. Sanıkların her biri açısından istinaf taleplerinin tek tek değerlendirmesi yapılmamış, bunun yerine hepsi bir bütün olarak tek bir paragrafla esastan reddedilmiştir. Aslında bu hüküm özetle, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının hukuken her bakımdan kusursuz bulunduğunu söylüyor.

Haberin Devamı

Gerçekten verilen mahkûmiyet kararları kusursuz mu?

*

Bu soruya yanıt ararken şu gözlemleri öne sürebiliriz. Cumhuriyet davasında gördüğümüz temel sorunlardan biri hüküm giyen toplam 15 sanık içindeki 13 kişilik grup bakımından geçerli olan şablon suçlama kalıbıdır. Bu gruptaki her sanığın standart bir şekilde aynı anda hem FETÖ/PDY, hem PKK, hem de DHKP-C’ye ‘bilerek ve isteyerek yardım etme suçunu’ işlediğine hükmedilmiştir.

Dikkat çekici olan, birinci derece mahkeme kararında bu sanıklardan her biri için tek tek bu 3 örgüte nasıl yardımcı olduklarına ilişkin detay bir değerlendirmeye girilmemesidir. Kararda gazetenin yayınlarıyla bu örgütleri desteklediği yolunda genel suçlamalar sıralandıktan sonra bu üçlü suçlama kalıbı şablon bir şekilde her bir sanığa atfediliyor.

*

Örnek vermek gerekirse, DHKP-C örgütü bağlantısı iki delil üzerinden tesis ediliyor. Bunlardan birincisi, İstanbul’da 2015 yılında DHKP-C tarafından şehit edilen Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın fotoğrafının gazetede örgüt amblemi ile birlikte basılması, ikincisi bu eylemi yapan teröristlerin açıklamasının haberleştirilmiş olmasıdır. Toplam 13 sanık salt bu iki delil üzerinden DHKP-C’ye yardımcı olmakla suçlanmış ve bu nedenle de mahkûm olmuştur. Bu durumda olan sanıkların çoğu o tarihte Cumhuriyet Vakfı yönetiminde olup günlük haber faaliyetinin dışında olan isimlerdir.

Haberin Devamı

Sanıkların topluca üç örgüte eşzamanlı olarak destek vermekle suçlanabilmesi ‘ceza sorumluluğunun şahsiliği’ ilkesi açısından sorunludur. Hukuk bir tarafa, bu kadar insanın her üç örgüte bilerek ve isteyerek, ‘suç kastı’ taşıyarak yardımda bulunduğunu düşünmek mantığın da zorlanmasıdır.

*

Şimdi önemli bir ayrıntıya geliyoruz. Üçlü şablon suçlamanın yöneldiği 13 kişiden 9’u gazetenin ‘sahibi’ olan Cumhuriyet Vakfı’nın üyesidir. Temel suçlama, vakıf yönetimi 2013 yılında değiştikten sonra gazetenin yayın politikasının terör örgütlerini destekleme yönünde köklü bir şekilde değiştiği iddiasıdır. Bu değişikliğin ardından sorunlu görülen yayınların tümünden vakıf yönetiminde bulunan dokuz kişi de sorumlu tutuluyor. Bu noktada iddia makamı, hâkim heyeti ve istinaf mahkemesi yargıçları da aynı kanaati paylaşıyor.

Haberin Devamı

Burada bütün mesele vakıf yönetiminin ‘sahip’ statüsüyle bir bütün olarak bu haberlerden sorumlu tutulup tutulamayacağı sorusudur. Anayasa Mahkemesi, 18 Haziran 2009 tarihli 2006/121 E. sayılı kararıyla Terörle Mücadele Kanunu’nda yayın sahiplerini yayınların içeriğinden dolayı cezalandırmak için yapılmış olan düzenlemeyi iptal etmiştir. AYM’ye göre, basın ve yayın organlarının sahipleri başkasının eylemi nedeniyle ceza sorumluluğunun altına sokulamaz.

AYM kararı çerçevesinde Cumhuriyet Vakfı yöneticilerine suç atfedilememesi gerekirdi. İstinaf başvurusunda bu husus özellikle vurgulanmıştı. Ancak istinaf mahkemesinin bu teze katılmadığı anlaşılıyor. Böyle de olsa neden katılmadığının gerekçesi yazılmış olsaydı, mahkemenin hangi hukuki tezle hareket ettiğini öğrenme imkânımız olabilirdi. Bu imkândan yoksunuz.

Haberin Devamı

Kuşkusuz, kararla ilgili söylenebilecek daha çok şey var. Yargıtay’ın bu itirazlara nasıl bir karşılık vereceği istinaf mahkemesi aşamasından sonra daha da büyük bir ilgi yaratmaya adaydır.

 

Yazarın Tüm Yazıları