Çiğdem Kağıtçıbaşı’na sonsuz şükranlarımızla

DÜN bu topraklardan yetişmiş dünya çapında bir bilim insanına, eşsiz bir insana veda ettik.

Haberin Devamı

Prof. Kağıtçıbaşı, psikoloji bilimine evrensel ölçekte katkı yapmış, kültürel psikolojinin dünyadaki öncü isimlerinden biriydi. Özellikle 1970’li yıllara kadar Batı toplumlarına özgü modeller psikoloji bilimine damgasını vururken, Kağıtçıbaşı’nın da aralarında yer aldığı muhtelif ülkelerden bir grup akademisyen yaptıkları çığır açan araştırmalarla bu modellerin dünyadaki farklı kültürlerdeki insanların davranışlarını açıklamakta yeterli olmayacağını ortaya koydular.

Eğer farklı ülkelerdeki insanların davranışlarını anlamak istiyorsak, psikoloji bilimi, bu kültürlere özgü farklılıkları dikkate alan yeni modeller geliştirmek zorundaydı. Bu yönüyle psikoloji bilimine evrensel anlamda bir katkısı, müdahalesi söz konusudur Prof. Kağıtçıbaşı’nın.

*  *  *

Haberin Devamı

Türkiye’de psikolojinin gelişmesine katkıları ise muhtemelen önümüzdeki yıllarda düzenlenecek bilimsel kongrelere konu olacaktır. Tek Parti döneminde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle 1944 yılında tutuklandıktan sora ülkeyi terk etmek zorunda kalıp ABD’ye yerleşerek sosyal psikolojinin kurucularından biri olarak tarihe geçen Prof. Muzaffer Şerif’ten sonra herhalde Türkiye’de psikolojinin en büyük ikinci ismiydi Çiğdem Kağıtçıbaşı.

Yaptığı araştırmalar ve geliştirdiği modellerle Türkiye’de psikoloji biliminin önünü açmıştır. Özellikle okul öncesi eğitim alan çocukların bu eğitimi almayan çocuklara kıyasla hayatta çok daha başarılı olduklarını ortaya koyan araştırmaları özel bir yer tutuyor. AÇEV’in bu alanda Türkiye’de oynadığı öncü rolün gerisinde Kağıtçıbaşı’nın çalışmaları ve yönlendirmesi yatıyor.

Bir bu kadar önemli katkısı, kendi alanında çok sayıda bilim insanının yetişmesinde oynadığı yapıcı, teşvik edici roldür. Kendisiyle çalışmış bir akademisyenin ifadesiyle, “Hoca olarak en küçük başarıyı bile alkışlardı. Her çalışmaya değer verir, genç akademisyenleri dinler, muazzam bir pozitif enerjiyle onları teşvik ederdi. Hepimizi cesaretlendirerek önümüzü açmıştır. Çevresine her zaman olumlu bir etki yayardı.”

Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle çalışmak bir diğer önemli vasfıydı. Geçen kasım ayında Ankara’daki 1. Sosyal Psikoloji Kongresi’ne hasta haliyle katılmış, ardından tedavi için yurtdışına gitmişti. Son dönemde ilerleyen yaşına rağmen uzun yıllara yayılacak uzun soluklu yeni projelere başlamıştı.

Haberin Devamı

Sonuçta bütün Türk kadınları için olağanüstü bir başarı örneği ortaya koymuştur.

* * * 

Son yıllarda kendisini en çok endişelendiren konu, okul öncesi eğitimdeki kazanımların kaybedilmekte oluşuydu. Hürriyet’in Eğitim Editörü Nuran Çakmakçı’ya verdiği ve 20 Haziran 2016 tarihinde gazetemizde yayımlanan “Okul öncesi Eğitimde Gerileme Var” başlığıyla yayımlanan mülakat, hem konunun bilimsel temellerini anlamak hem de Kağıtçıbaşı’nın kaygılarını öğrenmek açısından önemli bir referans metindir.

Şöyle diyor Prof. Kağıtçıbaşı bu mülakatında:İnsan beyninin en hızlı olduğu dönem erken çocukluk çağı. Sonraki yıllarda gelişim daha yavaş oluyor. Aile ve çevre bu süreçte etkili oluyor. Okul öncesi eğitim kurumlarına büyük ihtiyaç var... Erken çocukluk eğitimi sadece yüksek sosyoekonomik düzeye sahip olanlara değil, herkese ulaşmalı ve adaletli dağıtılmalı. Bütün mesele, bilimsel temelli erken çocukluk eğitiminin öneminin farkına varan bir devlet politikası olmalıdır... Bu hem etik bir sorumluluk hem de bir çocuk (insan) hakkıdır. Ayrıca en değerli ekonomik ve sosyal yatırımdır. Diğer ekonomik yatırımlardan fazla getirisi vardır. Okul öncesi eğitimin getirisi 1’e 7 nispetindedir...”

Haberin Devamı

Kağıtçıbaşı’nın mülakatında paylaştığı bazı rakamlar gerçekten de kaygı vericidir. Okul öncesi eğitim alan çocukların oranı 1980’li yılların başında yüzde 11 dolayındayken 2000’li yıllarda bu oran yüzde 67’lere kadar çıkmış, ancak 2012 yılında 4+4+4 sisteminin gelmesiyle birlikte bu oran yüzde 50’lere düşmüştür.

* *  *

Prof. Kağıtçıbaşı, bir insandan ve akademisyenden çok daha fazlasıydı. O, kainatın içinden gelip bu dünyayı ve yaşadığı ülkeyi aydınlatan, değdiği insanları zenginleştirip, onlara değer katan bir ışıktı aynı zamanda. Dün ona veda ettik ama o ışık -yüzünden hiçbir zaman eksik olmayan o sıcak tebessümüyle birlikte- her zamankinden daha güçlü bir şekilde bizleri aydınlatmaya devam ediyor.

Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları