Çekiç Güç’ten Kürt referandumuna uzanan yol

BUNDAN tam 26 yıl önce Saddam Hüseyin, işgal ettiği Kuveyt’te ABD karşısında ağır bir askeri yenilgi aldı. Saddam Hüseyin’in ordusunun 1991 yılı şubat ayında Kuveyt’te büyük bir bozguna uğraması, Irak’ın güneyindeki Şiiler ve kuzeydeki Kürtler tarafından ayaklanmak için bir fırsat olarak görüldü.

Haberin Devamı

Üstelik ABD, 1991 yılı mart ayının başında Kuveyt’i kurtarma misyonunun tamamlandığını belirtip bu ülkeden çekilirken, Başkan George Bush da Şimdi Irak halkının meseleyi kendi eline alması zamanı gelmiştir” diye çağrıda bulunarak, ayaklanmayı açıkça teşvik etti.

Bu çağrının sonucu Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürtlerin bölgenin geniş bir kesiminde ayaklanarak pek çok şehirde ciddi bir engelle karşılaşmadan yönetimi ele geçirmesi oldu. Saddam Hüseyinin kısa zamanda ordusunu toparlayarak bu ayaklanmayı bastırabileceğini o sırada kimse tahmin etmiyordu. Irak lideri, mart ayı sonunda kuzeyde ve güneyde ayaklanan grupların üzerine en sert şekilde gitti ve bu şehirleri geri aldı.

Saddam Hüseyin ordusunun ağır misillemesi karşısında Kürtler için kuzeyde Türkiye ve kuzeydoğuda İran’a sığınmaktan başka bir çare kalmamıştı. Mart ayı sonunda sınırda büyük bir yığılma oldu. Kısa zamanda 300 bin dolayında Kürt sınırdan içeri girdi, 100 bin kadarı sınırda kaldı. Yaklaşık 800 bin Kürt de İran’a sığındı.

Haberin Devamı

Bu dev göç dalgası Türkiye’yi ve uluslararası camiayı büyük bir insani krizle karşı karşıya getirdi.

*

Bu göç dalgasıyla nasıl baş edileceği uluslararası politikanın en önemli meselesi haline gelirken dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal uyguladığı aktif diplomasiyle ön plana çıktı. Türkiye’nin de çabalarıyla BM Güvenlik Konseyi 5 Nisan 1991 tarihli 688 sayılı kararını alarak, Saddam Hüseyin’i Irak halkı üzerinde ve özellikle Kürt nüfusun yaşadığı bölgelerde uyguladığı baskıları kınadı, buna son vermesi çağrısında bulundu.

Kararın asıl önem taşıyan yanı, uluslararası camiaya, BM üyelerine Kürtlere yardım çağrısında bulunması, BM Genel Sekreteri’ne de bu insani durumla ilgilenme görevini vermesiydi.

Güvenlik Konseyi’nin 688 sayılı kararı, Kürtlerin durumunun -isimleri geçirilerek- uluslararası ölçekte gündeme gelmesinin en önemli ilk adımlarından biri oldu. Kürtlere yardım faaliyeti böylelikle uluslararası bir meşruiyet zeminine oturdu.

Ardından ağırlıklı olarak Türkiye üzerinden havadan ve karadan büyük bir uluslararası yardım kampanyası başlatıldı. Tam bu noktada dönüş yapan Kürtlerin Irak ordusunun misillemesinden korunması için “güvenli bölgeler” kurulması düşüncesi ortaya çıktı. Bu düşünce “uçuşa yasak bölge” (no fly zone) uygulamasını beraberinde getirdi.

Haberin Devamı

Bu çerçevede Irak ordusunun Irak’ı doğudan batıya kat eden 36’ncı paralelin kuzeyine çıkışı, başta ABD olmak üzere uluslararası koalisyon tarafından Saddam Hüseyin’e yasaklandı. Bu yasaklama, Irak ordusunun Habur Sınır Kapısı’ndan güneyde 145 kilometre kadar bir derinliğe inen, Erbil ile Musul’u da içine alan bir hattın kuzeyine çıkamaması, fiiliyatta Kuzey Irak’ın geniş bir kesiminden içeri adım atamaması anlamına geliyordu.

*

Uçuşa yasak bölgenin sonucu, Bağdat’taki merkezi otoritenin Irak’ın kuzeyi üzerinde egemenlik yetkisini icra edememesi oldu. Yasağın uygulamasının denetlenmesinde Türkiye’ye de önemli bir görev düştü. Bu caydırıcılığı sağlamak üzere Türkiye’nin onayıyla İncirlik Üssü’nden havalanan ABD, İngiltere ve Fransız uçakları Kuzey Irak’a düzenli keşif uçuşları yapmaya başladı. Bu uçuşlar için gerekli izin, altı ayda bir TBMM’de oylanan tezkerelerle sağlanıyordu.

Haberin Devamı

İlginç olan bir nokta, TBMM’de Çekiç Güç tezkeresinin yenilenmesine ilişkin her görüşmede, özellikle muhalefet partilerinin bu uygulamanın uzun dönemde bağımsız bir Kürt devletinin oluşumuna yol açacağı konusunda çok kuvvetli eleştiriler dile getirmeleriydi. Ancak iktidar değişiklikleri olsa da ABD ile karşı karşıya gelmeme düşüncesi her seferinde Çekiç Güç’ün görev süresinin uzamasına yol açtı.

Bu arada Kuzey Irak’ta ortaya çıkan otorite boşluğu PKK’nın da bu bölgede kendisine çok geniş bir yaşam alanı bulmasına yol açtı.

*

Sonuçta, 1991’den ABD’nin Irak’ı işgal ettiği 2003 Mart ayına kadar geçen 12 yıllık uygulama içinde İncirlik’ten yapılan keşif uçuşları aralıksız devam etmiştir. Bu 12 yıl, Kürtlerin uluslararası koalisyonun ve Türkiye’nin himayesinde Irak’ın kuzeyinde kendi kendilerini yönetme anlamında büyük bir hareket serbestisi kazandıkları bir dönem olmuştur.

Haberin Devamı

ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal edip Saddam Hüseyin rejimini devirmesi ve ardından federal bir Irak anayasası altında Iraklı Kürtlerin özerk bir bölgesel yönetim kurma imkânını kazanmaları, 1991’de başlayan devletleşme sürecine daha kuvvetli bir ivme getirmiştir. Sonuçta 1991 sonrasında inşa edilmeye başlanan ve hayatın her alanına yayılan kurumlar -üniversitelerden merkez bankasına kadar- daha da güçlenmiştir.

Bugünkü sıcak tartışmalara bakarken 1991’e kadar uzanan bu tarihi perspektifi hatırlamakta yarar vardır.

 

Yazarın Tüm Yazıları