Gençliğin ve enerjinin de sırrı mitokondriler mi?

Gençliğin de, enerjik bir ömrün de sırrı mitokondrilerde saklı. Mitokondrilerimiz enerji üreten motorlarımız... Yaşam enerjimizi yani gücümüzü onların ürettiği ATP’ler sayesinde oluşturuyoruz. O enerji sayesinde yürüyor, düşünüyor, hatta rüya görüyoruz!

Haberin Devamı

Mitokondrilerimizin değerini biraz gecikerek de olsa nihayet anladık. Onların en etkili desteklerinin Glutation, COQ10 ve düzenli egzersiz yapmak olduğunun yine biraz gecikerek farkına vardık.
Bugün konumuz yine mitokondriler. Çünkü gençliğin de, enerjik bir ömrün de sırrı en çok onlarda saklı. Kısacası mitokondrilerimiz enerji üreten motorlarımız!
Yaşam enerjimizi yani gücümüzü onların ürettiği ATP’ler sayesinde oluştururuz. Kalbimiz içindeki kanı pompalarken, karaciğerimiz metabolik işlevlerini yaparken, akciğerlerimiz oksijen-karbondioksit değişimi sağlarken onların ürettiği enerjiyi kullanır. O enerji sayesinde yürür, düşünür, hatta rüya görürüz!
Ayrıca yakıt olarak kazandığımız gıdaların, özellikle şeker ve yağların yakıldığı hücresel organeller de yine onlardır. Bu sayede de “yağlanmaktan” kurtuluruz. Kısacası sağlam, güçlü ve bol mitokondriye sahip olmak, enerji ve form anlamına gelirken, sayıca az, hasta, yorgun ve yaşlı mitokondriler bitkinlik, halsizlik, yağlanıp kilo almak demek.
Netice şu: Mitokondrilerimizi korumamız, fonksiyonlarını bozacak şeylerden onları uzak tutmamız ve sayılarını olabildiğince artırmamız şart! İyi yaşlanmanın da, dinç, enerjik, formda kalmanın da yolu her şeyden önce mitokondrilerden geçiyor.
Peki, kimlerdir bu minik cihazların dostları ve düşmanları? O dost ve düşmanların listesini iki kutuda özetlemeye çalıştım.

MİTOKONDRİ ZEHİRLERİ NELER?

Haberin Devamı

◊ Hareketsizlik
◊ Aşırı şeker ve unlu gıdalar
◊ Trans yağlar
◊ Cıva, kurşun
◊ Alkol
◊ Kolesterol hapları (statinler)
◊ Ağrı kesici parasetamol
◊ Toksik kimyasallar
◊ Ciprofloxasin ve benzeri Kinolon içeren antibiyotikler
◊ Metformin hapları

MİTOKONDRİ DOSTLARI HANGİLERİ?

◊ Düzenli egzersiz
◊ Glutation
◊ Katalaz
◊ Peroksidaz
◊ C vitamini
◊ Alfa lipoik asit
◊ Selenyum
◊ N-asetil sistein
◊ Metil folat
◊ Silimarin

DETOKS SADECE BİR YORGUNLUK SAVAR MI?

Detoks yeni binyılın o sevilen ve ilgi gören “sağlık trendlerinden” biri. Genel anlamda “toksinlerden arınıp” hafiflemek, “toksinlere bağlı yorgunluk, bitkinlik” gibi problemlerden kurtulmak için başvurulan bir yöntem.
Peki iyi planlanmış bir bedensel ve ruhsal total detoks programı yalnızca bir “yorgunluk savar” mı ya da sadece “detoks=yorgunluk tedavisi” mi?
Bir başka deyişle “detoks=antiyorgunluk tableti” gibi mi düşünmeli?
Tabii ki hayır. Etkili, iyi planlanmış, kişiye özel ayarlanmış ciddi bir “total detoks” programı bakın başka neler kazandırabiliyor...
◊ Ağır metal temizliği
◊ Toksik kimyasal arınması
◊ Fazla yağlardan kurtulma
◊ Ruhsal arınma
◊ Karaciğer ve sindirim sistemine dinlenme fırsatı
◊ Uyku dengesine yeni bir ayar
◊ Bağışıklığa güç takviyesi
◊ Serbest radikal yükünde azalma

Haberin Devamı

DETOKS YAPAN TEMEL BESiNLER HANGiLERi?

Eğer bedeninizi sürekli bir “toksin savar” haline getirmek, mutfağınızı bir detoks merkezi ve bedeninizi de bir arınmışlık cenneti yapmak istiyorsanız, gelin beslenmenizde şu besinlere daha sık yer verin...
◊ Zerdeçal
◊ Enginar
◊ Maydanoz
◊ Dereotu
◊ Kereviz
◊ Sarımsak
◊ Avokado
◊ Lahanagiller
◊ Biberiye
◊ Pancar

TAM OLGUNLAŞMAMIŞ MUZ NEDEN DAHA FAYDALI?

Çok fazla olgunlaşmamış sarı-yeşil bir muzun kuru ağırlığının yüzde 70-80 kadarını nişasta oluşturuyor. Bu nişastanın önemli bir bölümü de incebağırsaklarda sindirilmeyen (yani bedene enerji olarak girmeyen) dirençli nişastalardan meydana geliyor.
Muz olgunlaştıkça içindeki o sindirilemeyen nişastalar kolayca emilebilen basit şekerlere (glikoz, früktoz, sükroz) dönüşüyor. İyice olgunlaşmış bir muzda sindirilemeyen nişasta oranı yüzde 80’lerden yüzde 1’e kadar düşüyor.
Zaten bu nedenle de olgunlaşmamış muzun glisemik indeksi yüzde 30’lardayken, rakam olgun muzlarda yüzde 60-70 civarında. Dolayısıyla olgun muzların kan şekerini hızla yükseltme, insülin direncini tetikleyip kiloyu artırma ihtimalleri daha fazla. Diğer taraftan yeşil muzun içindeki sindirilemeyen dirençli nişasta yapısı, onu bir tür “diyet lifi”, harika bir “prebiyotik besin” haline getiriyor.
Yeşil muzların güçlü bir pektin kaynağı olması ise bir başka avantaj. Pektin harika bir diyet lifi. Muz olgunlaştıkça içindeki pektin de parçalanıyor. Olgun muzun yumuşak hamursu bir kıvam almasının nedeni biraz da bu değişim oluyor.
Yeşil muzdaki “dirençli nişasta” kadar pektinin de kan şekeri kontrolü üzerinde olumlu etkileri var.
Özeti şu: Mesele lezzet değil de sağlık yararıysa, muzu iyice olgunlaşıp sararana ve hamur kıvamında yumuşayana kadar bekletmeden yeşilden sarıya dönme döneminde tüketmek daha sağlıklı. Çünkü bu haliyle o muz hem daha az kalori içerir, hem daha az insülin zıplatır, hem de güçlü bir prebiyotik besin görevi üstlenir.

Yazarın Tüm Yazıları