Her sabah bir telefon kulübesine giden çocuk

Google var. Okulla’mam google’larım. Okula başka şeyler için gitmeli artık çocuklar.

Haberin Devamı

Yuval Harari, son kitabı “21. Yüzyıl İçin 21 Ders” kitabında, “Artık okullarda çocuklara yastığa pamuk doldurur gibi bilgi tıkıştırmayın” diyor.
İnfo denilen şey, yani bilgi, artık teknolojinin elinde.
Bilgi her yerde. Onu öğrenmek için, bir insanın bizi bir sırada 45 dakika boyunca hareketsiz tutarak oturtup anlatması gerekmiyor.
Okul artık bilgiyle ne yapılabileceğini göstermeli mesela.
Bilgiyi nasıl değişik işleyebileceğini. Çocuklar zaten bilgi bombardımanından çıkıyor her gün.
Havadaki tozda bile bilgi var. Bari okulda nefes alsınlar.
Önemli bilgiyle önemsizi ayıklamayı öğrensinler mesela.
Pirinçle taşını ayırmayı öğrendikleri gibi bunu öğrensinler. Bilgiyi anlamlandırmak, sentezlemek nedir bunu öğretmeyi düşünelim.
Onları koştura koştura bilgisayar programlama kurslarına, Çince derslerine de sürüklemeyelim.
İleride kod yazmak robotlar tarafından yapılacak.
Bir nevi işçilik olacak. Önemli olan neyin kodunu yazacağın. İçerik.
Hayalin, farklı düşünme becerin. Kendi kendine düşündüğün şeyler.
Çince zaten şu an Google Translate tarafından, kusursuza yakın tercüme ediliyor.
İleride bir Çinliyle konuşmanız için, Çince bilmeniz gerekmeyecek.
İki tarafın da kulağına takılmış, görünmez kulaklıklarla aynı dili konuşur gibi bir akıcılıkla sohbet edeceğiz kafelerde.
Ben Türkçe o Çince. Kulaklıktan duyacağız ve anlayacağız birbirimizi.
Şu an pedagoglar, 4C’yi öğretmenin öneminden bahsediyor.
Critical thinking, communication, collaboration, creativity.
Eleştirel düşünce, iletişim, iş birliği, yaratıcılık.
En önemlisi de, değişimle baş etme. Okullarda, yeni ortamlarda değişimle baş etme becerisi öğretilmeli mesela.
Değişim karşısında, bilinmez karşısında aklını başında tutma becerisi.
İleride, bilimkurgu gibi gelen bu değişimler çok büyük bir hızla olunca, yeniden doğmayı bilen çocuklar lazım bize.
Kendini yeniden yapılandıran. Bütün fikirlerini buruşturup çöpe atabilen.
Okullarda beden eğitimi gibi ruh eğitimi dersi olmalı.
Bunları öğrenmeliler. Bu kaslarını geliştirmeliler.
Yıllar önce, sıkı bir Madonna hayranıydım.
Paris’teki ‘reinvention’(kendini yeniden icat et) turnesine gitmiştim.
Konserden en çok aklımda kalan konserin sonu oldu.
Dev ekranda ‘REINVENT YOURSELF’ yazısıyla bitti konser.
Madonna kendinden defalarca yeni Madonnacıklar doğurdu.
Sonra onlar büyüyüp Madonna olup, yeni Madonnacıklar doğurdular.
İşte bu yüzden seviyordum onu. Onu daha kağıda boyayamadan renklerini değiştirdiği için.
İşte çocuklara gereken de bu olacak.
Kendilerinden yeni küçükleri doğurmak.
Yeni Aliciklere, Ayşeciklere dönüşebilmeye hazırlıklı olmalılar.
Bunu için değişimi ve yeniliği sindirebilen mide suyu gerekir. Okullar bunu öğretmeli.
Biliyorum
okul başladı...
Ve biz de “Sokakta garip gezen kobay faresi bizim çocuk olmasın” diye onu servise bindirdik.
Ama soralım nereye gidiyor bu çocuk?
Akşam beyninde ne değişmiş olarak gelecek?
Birileri onu mıncıklayıp şekil veriyor, içine bir şeyler tıkıştırıyor bunu bilelim. O insan kim?
Okulun felsefesi, yaklaşımı ve hayalleri ne bilelim.
Veliyi mutlu etmek isteyen okul değil, çocukları gelecekte olmak istedikleri kendilerine kavuşturan okul isteyelim.

Yazarın Tüm Yazıları