Sanat için mesaiden vazgeçer mi İzmirli?

BENCE geçmez! Hangi İzmirli?

Haberin Devamı

İzmirli iş insanlarını kastediyorum, bir “açık mektup” sayın bu yazıyı...

Tam günün yarısında... Mesai saatleri içinde... “Haydi toplanın” diyeceksiniz çalışanlarınıza. Herkes işini gücünü bırakıp gelecek. Ne oluyor? Artık vazgeçilmez bir “kurumsal”a dönüşmüş “Pazartesi Dinletisi” var.
Yani 15 günde bir düzenli olarak, bazen geleneği bozmak uğruna, her hafta... Arada sırada, dışarıdan birkaç misafir de katılabiliyor, bu “tazelenme saatlerine”...
İşte bu “hoş fırsatlar”dan biri dolaştı ayağıma... Geçen haftaki, “Pazartesi Dinleti”sinde, 30 dakikalık keyifli bir performansta, Beste Başcı, Ercan Atasoy ve Gülce Karagözcük’den oluşan “Olten Trio”yu dinledim, “Mühendislik Ofisi”nin orta yerinde... Daha birkaç hafta önce Maestro Yazıcı varmış, piyanonun başında. İşte böyle bir şey...
Bir yandan da fabrika bahçesinde, “Olten Taş Heykel Sempozyumu” devam ediyordu. Dinleti sonrasında, heykel ve müzik sanatçısı dostlarımıza sorular sorup, onlarla sohbet etme olanağı da bulduk.
Ben bu satırları yazarken, sempozyumda görev alan heykeltraş dostlar, Tonguç Sercan, Şule Atasoy Tansel, Tülay Çakmak, Evrim Kılıç ve Dilşad Yiğitcan Akçayöz, 2 hafta süren çalışmalarını tamamlamışlardı, heykeller halen fabrikada sergileniyor...
Bundan 3 yıl kadar önce, bir okuyucu, “Festivaller Kenti İzmir” fikrimizi yadırgayanlar için, hoş bir cevap göndermişti, paylaşmıştım...
Öyle anlaşılıyor ki, yazının sonunda aynı anekdotu tekrar edeceğiz:
“...İkinci Dünya Savaşı tırmanırken, İngiliz bürokratlar, bütçede kesinti yapma peşindedir, ama bu kesintiyi nereden yapabileceklerine bir türlü karar veremezler. Sonunda, ‘bulduk’ diye Churchill’in yanına giderler, ‘kültür-sanat bütçesini kısacağız...’ Yeni Başvekil Churchill, hiç duraklamadan yapıştırır cevabı: ‘Şayet kültür-sanat bütçesini kısacaksak o zaman niçin savaşıyoruz?’ Bürokratlar kesintiden vazgeçer...”
Hesap, aynı hesap! Ufuk, aynı ufuk... Sizce, fabrikalarında neden yapıyor bunları Fatma ve Ceyhan Olten?
Çünkü biliyorlar ki, (Yazar’ın dediği gibi) “Ne kadar başarılı, iyi, zeki veya usta olursanız olun, geleceğiniz beraber çalıştığınız insanların elindedir...”
Bu “alkışlanası çabaları”nın, sadece işyerlerine değil, (bence o küçük bir ayrıntı...) topluma, “yol, su, hastane, baraj” olarak geri döneceğinin farkındalığı ile “geleceğimiz beraber yaşadığımız insanların elindedir” düşüncesiyle yapıyorlar bunu. Yani bu tercihin, asla bir “maliyet” olmadığını, aksine “kazanç” olduğunu biliyorlar.
Girişteki soruyu tekrarlayalım:
“Sanat için mesaiden vazgeçer mi İzmirli?”
Bence geçmez! Hangi İzmirli?
Büyük çoğunluğu bu ufka sahip olmayan, aklı puantaj hesabından ve saat ücretinden fazlasına ermeyen İzmirli iş insanlarını kastediyorum.
Bir “açık mektup” sayın bu yazıyı...
Vazgeçen olursa, ağırlarım bu köşede!

Yazarın Tüm Yazıları