Yangına yağmur yağdırmak

Kavurucu sıcakların ormanları küle çevirdiği şu sıkıntılı günlerde, yağmur yağdırabilme imkânımız olsa ne güzel olurdu değil mi?

Haberin Devamı

Elimizdeki cihazla yağmur yağdırır, devasa orman yangınlarını hızla söndürür, ayrıca kuraklık tehlikesini kolayca bertaraf ederdik.

*

Tarihi kaynaklara inanacak olursak eskiden Türklerin böyle bir marifeti zaten varmış! “Yada” (veya “Yat”) adı verilen bir taşı/taşları kullanarak yağmur, kar yağdırıp rüzgârı yönlendirmeyi başarırlarmış. Kaşgarlı Mahmud, Dîvânü Lugâti’t-Türk’te böyle bir taşın marifetini bizzat gördüğünü anlatır: “[Yada Taşı], Türkler arasında tanınmış bir şeydir. Ben bunu Yağma ülkesinde (Tarım, Doğu Türkistan) gözümle gördüm. Orada bir yangın olmuştu, mevsim yaz idi; bu suretle kar yağdırıldı ve Ulu Tanrı’nın izniyle yangın söndürüldü.

Yangına yağmur yağdırmak

Haberin Devamı

EN SICAK GÜNLERDE BİLE

Şaban-ı Şifai’ye (ö. 1705) atfedilen bir metne göre Türk halkları taşla yağmur yağdırmayı, güneş Aslan burcundayken (23 Temmuz–23 Ağustos), yani yılın en sıcak günlerinde bile başarıyordu: “Cumhur-ı Türkân (Türk halkları)... isterlerse yazın güneş Esed (Aslan) burcunda iken yağmur ve kar yağmak; çok şiddetli yel esmek gibi acayip eserleri o taşların kullanımıyla zuhura getirirler (ortaya çıkarırlar).” Demek ki marifet sadece taşta değil, aynı zamanda onu doğru kullanmasını bilenlerdedir. Kimi kayıtlara göre iklim olayı iki Yada Taşı’nın birbirine çarptırılması ardından gerçekleşiyordu.

Yangına yağmur yağdırmak

İKLİM SİLAHI

Bazı Çin kaynaklarına göre Türk boyları bu taşları sadece yangınları söndürmek için değil aynı zamanda düşmanları şiddetli yağmur ve fırtınalarla uzaklaştırıp mağlup etmek için de kullanıyordu. Yani Yada Taşı bir tür “iklim silahıydı”. Ayrıca kimileri ekinlerini sellerden korumak için yüklü yağmur bulutlarını bu marifetle başka diyarlara yönlendirirmiş. İtalyan seyyah Marco Polo da (ö.1324) taşın kullanımıyla ilgili benzer birtakım rivayetlere yer vermiştir.

*

Haberin Devamı

Tabii “iklim yönlendirme” sağlayan bu kadar “sihirli bir teknolojiye” sahip olmak için “ulu hakanlar” arasında pek çok savaş yapılmış. Keza diğer milletler ününü duydukları bu güçlü taşı elde etmeye, onu kullananların ilmini öğrenmeye çabalamışlar. Tarih ve coğrafya kitaplarındaki anlatılara göre halifenin emriyle bu olayı araştıranlar, haberlerin doğruluğunu teyit ederler ancak nasıl mümkün olabildiğini bilmediklerini söylerler. Rivayetlere göre Çinliler gibi Araplar da tüm denemelerine karşın Yada Taşlarına sahip olmayı başaramazlar. Taş, daima Türk boyları arasında kalır.

EFSANE TAŞ

Büyük Türk bilgini Birunî (ö.1061), tüm bu yazılı kayıtların efsane olduğunu ve bunlara inanmadığını açıkça ifade eder. Aynı şekilde Taşköprülüzâde (ö.1561) bunun “büyük bir dolap, kuvvetli bir hile” olduğu düşüncesindedir. Ne var ki tüm bu itirazlara karşın 18. yüzyılda bile Yada Taşlarının varlığına inanıldığına dair kayıtlara rastlarız. Öyle ki Osmanlılar, 1768-1774 savaşlarında, Rus tarafında yer alan Kalmuk Türklerinin kendilerine karşı Yada Taşı kullanarak muazzam yağmurlar yağdırdığını; bu yağmurların da nehirleri taşırıp yolları, köprüleri ve orduyu perişan ettiğini iddia etmişlerdir: “Bu yağmur, mücerret Moskoflunun (Rusların) içinde olan Kalmuk Tatar’ının sihir ve efsunu ile yağar derlerdi.”

Haberin Devamı

Yangına yağmur yağdırmak

İKLİM MÜHENDİSLİĞİ ZAMANI

Yada Taşı/Taşları, günümüzde “Türk mitolojisi”nin parçası kabul ediliyor. Bu geleneğin, Anadolu ve Balkanlardaki toplu yağmur duası törenlerinde küçük çakıl taşlarının üzerine dua okunup suya atılması gibi ritüellerde sürdüğü düşünülüyor. Zaten günümüz dünyasında “doğaüstü” görülen uygulamaların yerini “bilimsel” çabalar almış durumda.

*

Son yıllarda giderek daha fazla ilgi gören “iklim mühendisliği (jeomühendislik)” aslına bakılırsa “Yada Taşı” ile benzer hedeflere sahip: İklimin olumsuz gidişatına müdahale edebilmek. 1970’li yıllarda yapay yağmur oluşturma çalışmalarına yönelen iklim mühendisliğinin güncel amacı, küresel ısınmaya çeşitli tekniklerle dur diyebilmek. Öte yandan kimi biliminsanları, bu tür projelerin iklim üzerinde çok daha vahim sonuçlara yol açabileceğinden endişe ediyorlar. İşin ilginci, tarihi kayıtlarda Yada Taşı’na çok fazla başvurmanın yanlış olduğu, hatta onu kullananların hayatından kişisel felaketlerin eksik olmadığı anlatılıyor.

NE YAPMALI

Haberin Devamı

Türkiye, iklim krizinin en fazla etkilediği ülkelerden biri. Dolayısıyla Batı’daki bilimsel çalışmaların sonucunu bekleme lüksü yok: Tüm imkânlarıyla bu araştırmalara ve çalışmalara etkin biçimde katılmalı. Yada Taşları”nı efsane olmaktan çıkarıp bilimsel araştırmalara, yani sürdürülebilir “Yada Projeleri”ne dönüştürmek durumundayız. Elbette bunlar bugünden yarına sonuçlanacak çabalar değil. Dolayısıyla bir yandan da ormanları, çevreyi korumak, yangınlara karşı önlemleri sıkılaştırmak mecburiyetindeyiz.

*

Son günlerde Türkiye’deki ve yakın adalardaki orman yangınlarının üzgün seyircileri konumundayız. Elimizde “Yada teknolojileri” olmadığı müddetçe, şehirlerde tek yapabildiğimiz eskilerin dualarını ve iyi dileklerini tekrarlamaktan ibaret kalacak galiba: “Gökten rahmet isteriz, yerden bereket isteriz / Teknede hamur, bahçede çamur / Ver Allah’ım ver, gani gani yağmur.

Yazarın Tüm Yazıları