Hem hüzün hem sevinç

Kavuşmalar insanda nasıl bir sevinç uyandırırsa, ayrılıklar da iç burkar. Ramazan edebiyatında, bu kutlu ayın sona doğru yaklaşması da bir hüzün vesilesidir.

Haberin Devamı

“Erişti hicranın demi/Ey mah-ı gufran (bağışlanma ayı) elveda/Ağlatmasın mı ademi/Ey mah-ı gufran elveda.” Niyazi-i Mısrî’nin ifade ettiği üzere, Kadir Gecesi ardından gelen günler, farklı bir hüzne sahne olur. “Tam da alışmıştık ramazana” diyen oruçlular, koskoca bir ayın nasıl olup da sona yaklaştığına hayret ederler. Oruç, sahur aynen devam etse bile artık akıllarda daha ziyade bayram vardır. Eski zamanlarda, bu günlerin alışveriş listesinde, ikramlıkların yanında bayram hediyeleri de yer alırdı. Elbette bu hediyeler, yıl boyu çocukların hayallerini süslerdi. Yani ramazanın son günlerinde sevinç ve hüzün iç içe olurdu.

Hem hüzün hem sevinç

BU DA GEÇER


Aslında hayat da biraz böyle değil mi? Bir yanda sevdiklerinden isteksizce ayrılmanın hüznü, diğer yanda gelmesini beklediğimiz sevinçli günler. Tabii arada “küçük” bir fark var: Bayramın gelişi belli olsa da gündelik hayatta sevinçlerin ne zaman geleceği meçhul. Kimimiz sıkıntılarla karşılaşınca atalarımızın “Bu da geçer ya hu!” sözünü hemen hatırlarız. Ne var ki o derdin ne zaman geçeceği aklımızı kurcalar durur: Geçecek de, ne zaman geçecek?

Haberin Devamı

Aslında “zorluğun yanında bir kolaylık (İnşirah, 5)” olduğuna; işlerin yoluna gireceğine hakikaten inanabilsek üzüntüleri atlatmak daha kolay olur haliyle. En sıkıntılı zamanların bile bir gün biteceğini akılda tutmak gerekiyor. Bakın, 2 yıl sürse de nice canlar kaybedilse de tüm dünyayı altüst eden pandemi nihayete eriyor. Biz güzel günlere kavuşmak için üzerimize düşeni layıkıyla yapalım da... Eskiler bu bilinçle bir işe giriştiklerinde veya bir eseri tamamladıklarında şu sözü söylerlerdi: “Gayret bizden, tevfik (kişinin hayırlı işlerde başarıya ulaştırılması) Allah’tan.”

Sıkıntıları atlatmak insana bir rahatlama getirirken, bunun ötesine geçip başarıya ulaşmak ayrı bir sevinç vesilesidir. Öyle ki sadece kendimizin değil, sevdiklerimizin başarılarından da mutluluk duyarız. Düğünler, mezuniyet törenleri, açılışlar, hatta kimilerimiz için şampiyonluk kutlamaları... Bunların hepsi ilhamını bayramlardan alan sevinçli olaylardır. Öte yandan o sevinçlerin ardında nice hüzünlü, sıkıntılı günler, geceler yatar: Gül ve diken ayrılmaz bir ikilidir.

BÜYÜK KAVUŞMALAR

“Dağ dağa kavuşmaz ama insan insana kavuşur” demiş atalarımız. İnsanın ayrı kaldığı bir sevdiğine kavuşması ne güzeldir. Aynı şekilde... Uzak bir diyardan, askerden veya görevden dönen bir yakınımıza kavuştuğumuzda sevinçten “adeta bayram ederiz”. Hatta hiç tanımadığımız birilerine kavuşmak da mümkündür bazen: Yeni doğan bir bebeği kucağımıza almak gibi! En sert mizaçlı insanlar bile yeni doğmuş bir bebeğe baktıklarında ifadeleri yumuşar. İnsanın içinden hüzün silinir, yüzümüze bir gülümseme yayılır.

KÜÇÜK SEVİNÇLER

Böyle müstesna günlerde çok neşeli olsak da “sıradan” günlerdeki küçük sevinçlerin farkına çoğunlukla varamıyoruz. Oysa geceden sabaha ulaşmak bile bir sevinçtir. Akşam olup evimize dönmek... Sofraya oturup yediklerimizin tadını çıkarabilmek... Ve tabii kendimizle baş başa kalıp içimize dönmek. Veya ramazanı güzellikle geçirip bayrama yaklaşmak... Yani dikkatle baktığımızda en sıradan günde bile hüznün yanında sevinecek pek çok şey var. Yeter ki biz, bakmasını bilelim.

Haberin Devamı

BİR ESER

DOSTA KAVUŞMAK

HZ. Peygamber’in son nefesini verirken “En yüce dosta” dediği rivayet edilir. Yani ölüm, onun nazarında “en yüce dosta” kavuşmaktır. İslam’da, tüm ruhların dünyaya inmeden önce Yaradan’ın güzelliğini (cemalini) temaşa edip onun sedasını işittiği inancı vardır. Anadolu’nun manevi rehberlerinden Mevlâna da ruhun ilahi vatanından ayrı kalmanın hüznüyle yandığını dile getirmiştir. Ona göre bu dünyada çektiğimiz her türlü ayrılık acısının temelinde bu yatar. İşte vefatından sonra Mevlana’nın “en yüce dosta” kavuştuğu gece, “düğün-bayram gecesi” anlamına gelen “Şeb-i Arus” olarak anılmıştır. Onun kabri, bugün müze olarak hizmet veren külliyenin en önemli ziyaretgâhı ve Konya’nın en önemli simgelerindendir.

Hem hüzün hem sevinç

BİR AYET

Haberin Devamı

Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü, ölümünün ardından O canlandırıyor. (Rum, 19)

BİR HADİS

Dua, ibadetin özüdür.(Tirmizî, Deavât, 1) 

Yazarın Tüm Yazıları