Bu cinayetin üstü örtülürse şiddet tırmanır

ANTALYA Finike’de taşocaklarına karşı direnen Ali Ulvi Büyüknohutçu ile eşinin cinayetinde yeni gelişmeler oldu. Cinayet şüphelisi Ali Yamuç’un cezaevinden eşine yazdığı mektup ortaya çıktı. Bir mermer ocağının sahibine ithafen yazdığı bu mektupta Yamuç, “ ‘Öldür, paranı hemen verecez’ diye vaatlerde bulundunuz” diyordu.

Haberin Devamı

Henüz herhangi bir taşocağı yetkilisinin ifadesinin alınıp alınmadığını bile bilmiyoruz ama kamuoyunun beklentisi soruşturmanın mermer ocaklarının çalışanlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi.

*

Türkiye’de ekoloji mücadelesi söz konusu olduğunda, avukat Cihan Eren cinayetinden sonra bu iki oluyor.

Ama şiddet, sadece cinayetle sonuçlanan kriminal bir olay değil.

Yaşam savunucuları, sahada mücadele ederken şiddetin her türlüsüne maruz kalıyor.

*

Gümüşhane’de Koza’nın siyanürlü altın işletmesine karşı çetin bir mücadele sürerken, kentteki bir toplantıda tartışma büyüdükten sonra Emniyet müdür yardımcısı olduğunu iddia eden bir kişi gelip bir yaşam savunucusuna “Sizi korumaya alıyoruz” demiş ve onu Gümüşhane’nin ortasında caddeye bırakıp kaçmıştı. Daha sonra, kendilerini polis olarak tanıtan kişiler ailesi üzerinden bu şahsı “Bu işleri bıraksın, yoksa kötü olur” diye tehdit etmişti. Tabii ki polis değillerdi. Bu yaşam savunucusu suç duyurusunda bulunmuş ama Koza o dönem Türkiye’de çok güçlü olduğu için, savcılık başka birisinin ifadesine bile başvurmamıştı.

Haberin Devamı

Gümüşhane’de başka bir yaşam savunucusunu da çoluk çocuğuyla tehdit etmişlerdi.

*

Bergama’yı hatırlayın...

5 Haziran 2005’te insanlar taşlandı, yaralandı.

Sadece yaşam savunucuları değil, oranın yerlileri ve köylüler de tehdit edildi.

Köylüyü “Çoluk çocuğunun başına şu gelir, evin yanar” diye korkutuyorlardı. İstanbul’dan konunun uzmanlarını panele çağıran yerlileri “Bunları bir daha çağıramazsınız” diye tehdit ediyorlardı. Bunu sadece şirketlerle bağlantılı kişiler değil, “Teröristleri buraya çağırıyorsunuz” diyen güvenlik güçleri de yaptı.

*

Uşak Eşme’de altın işletmeciliği başlamadan önce, oranın su teminini yapmaya çalıştıkları dönemde köylüler “Mahkeme kararımız var, bize dokunamazsınız, buradan geçemezsiniz” demiş, askeri birliğin başındaki yüzbaşı “Doğru diyorsunuz” diyerek askerlere “Çekil” emri vermişti. Ertesi gün ise jandarmanın başında bir binbaşı gelip köylülere “Buranın Allah’ı benim” diyerek hepsini yerlerde sürükletmişti.

*

Haberin Devamı

Niğde Ulukışla’daki maden sürecinde geceleri kimliği bilinmeyen kişiler köylülerin kapılarını çalıyor, yerel halka korku ve tedirginlik salmaya çalışıyordu.

Yaşam savunucularının üstüne ciplerini sürüyorlardı.

*

İzale-i şüyû davası da bir şiddet biçimi. Bergama’da mücadelenin çıkış yeri de buydu. 1989’da burada altın bulunduğunda köylüler davul-zurnayla kutlamış, zengin olacaklarını düşünmüştü. Köylülerin bir kısmından tapu aldıktan sonra şirketin ilk işi izale-i şüyû davası açıp diğer köylülerin arsalarını ellerinden almak oldu.

*

Tazminat davası da bir yıldırı politikası. 2003’te Bergama’daki altın işletmesi çalışmaya başladıktan sonra, şirketin yalan yanlış beyanlar verdiğine dair TMMOB’ye bağlı meslek odaları bir kitap yayımladı. Şirket onlara “Ticari itibarım sarsıldı, maddi zarar gördüm” diyerek tazminat davası açtı. Meslek odaları “Şirket onu zarara uğrattığımızı kanıtlayan ticari ve mali belgeleri alıp gelsin” deyince şirket ikinci duruşmaya gelmedi. Yıllar sonra şirket, bu kez bir açıklaması nedeniyle TMMOB’ye tazminat davası açtı ama yine kazanamadı.

Haberin Devamı

Şirketler kazanamadıkça tazminat davası açmaz olmuşlardı ama son dönemde yine bu yönteme başvurmaya başladılar. Nitekim, Büyüknohutçu hakkında da bir taşocağı 100 bin TL’lik tazminat davası açmış ama kazanamamıştı.

*

Yaşam savunucuları sadece cinayete kurban gitmiyor, aynı zamanda türlü şiddet yöntemleriyle karşı karşıya kalıyor.

Yan gözle bakmak, yol kesmek, kitle üzerinde hâkimiyet kurmak, tazminat davası açmak, sürekli ifadeye çağrılmak, devletin güvenlik güçlerinin şirketler lehine tehditler savurması, yargı kararlarının uygulanmaması, izale-i şüyû davası ile arsayı sahibinin elinden almak...

Bunların hepsi şiddet.

Eğer bu cinayetin üstü örtülür, sonuna kadar gidilmez ise endişem odur ki, yaşam savunucularına ve yerel halklara karşı şiddet iyice tırmanacak.

Yazarın Tüm Yazıları