İğneli-lazerli güzellik kavgası

Geçtiğimiz hafta sonu Kadıköy’de çoğunluğu kadınlardan oluşan, beyaz önlüklü kalabalık bir grubun protestosuna rastladım. Epilasyon, kalıcı makyaj, lenf drenaj gibi iğneli-lazerli-cihazlı işlemlerin mahkeme kararı ile güzellik salonlarında yapılmasının yasaklanmasını protesto ediyorlardı. O an aklıma ‘E, başka nerede yapılacak ki?’ gibi bir soru gelmişti ama dermatolog ve estetik cerrahlar haklı bir kaygı ile ‘Komplikasyon yaşanır ve hastaya bir şey olursa ne olacak?’ diyerek tıbbi işletmeleri adres gösteriyor. Güzellik uzmanları ise doktorların ‘rant’ peşinde olduğu iddiasında. İkisine de sordum.

Haberin Devamı

HERKES KENDİ İŞİNİ YAPSIN

Güzellik uzmanlarına lazer epilasyon, foto epilasyon, cilt bakımı, kalıcı makyaj gibi işlemleri yapma hakkı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile verildi. 2017 yılında Türk Dermatoloji Derneği ve Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği karara itiraz etti ve Danıştay 10. dairesi ise 5 yıllık dava süreci ardından yönetmeliği iptal etti. Türk Dermotoloji Derneği Genel Başkanı, Prof. Dr. Ertan Yılmaz, kararının açık olduğunu belirterek, “Bugün bir radyoloji ya da röntgen teknikeri ‘İşi nasıl olsa ben yapıyorum bir işletme açayım ne gerek var doktora?’ diyebiliyor mu? Hayır. İnşaat Teknikeri, ‘Mühendis işleri zaten bende’ deyip projelendirme yapabiliyor mu? Hayır. O zaman ne tartışıyoruz? Herkes işini yapsın” diyor.

Haberin Devamı

HASTA ZARAR GÖRMEMELİ

Prof. Dr. Yılmaz bu aletlerinin ‘tıbbi cihaz’ olarak tanımlandığını ve uygulama yapmadan önce kişinin deri tipi, yaşı ve hatta kıllanmaya neden olan sorunun hormon kaynaklı olup olmadığı gibi birçok detaya bakılması gerektiğini söylüyor ve diyor ki: “Her kişiye aynı uygulamaları yapamazsınız. Hastanızın alacağı tedaviden zarar görmeyeceğine emin olmalısınız. Mesela hastanın kolunda bir ben var diyelim. O benin altında ne yatıyor? Lazer değerse problem belki daha da büyüyecek, ki sonradan Melanom (cilt kanseri) olarak ölümcül sorunlar çıktığını da gördük. O nedenle bu tarz işlemlerde sorumluluk doktorundur. Altını çizerek söyleyeyim bu işi illa doktor alsın eline epilasyon cihazını da kendisi yapsın demiyorum. Doktor gerekli tetkikleri yapar, ‘Şu uygundur’ ya da ‘Değildir’ der. Bu konuda eğitim alan, belgeleri olan teknisyen de geçer cihazın başına, doktor kontrol ve bilgisinde uygulamayı yapar. Buna itirazımız yok. ‘Aldım cihaz, koydum kuaförüme...’ Bu olmaz!

İğneli-lazerli güzellik kavgası

HASTA YANARSA HESABINI KİM VERECEK

GÜZELLİK uzmanları ‘Aldığımız cihazlar çöp olacak’ vurgusu yaparak yaşayacakları ekonomik sıkıntılara da dikkat çekiyor. Prof. Dr. Yılmaz ise, “‘Büyük yatırım yaptık, aldık cihazları koyduk işyerimize, zarar etmeyelim’ gibi bir bakış açısı olabilir mi? Burada insan sağlığından bahsediyoruz’” diyerek, “Kimsenin aç kalmasını elbette istemeyiz ama bahsedilen cihazlar tıbbi cihazlar. Kullanımı doktor gözetiminde olmalı. ‘Biz bu işin hem doktoru hem uygulayıcısı olacağız’ diyorlarsa o zaman Sağlık Bakanlığı bu cihazları ‘tıbbi cihaz’ kategorisinden çıkaracak ve hastaya bir şey olması durumunda da tüm sorumluluğu üstlenecek. Özellikle yanık sorunu en sık karşılaşılan risk. Hastalar yanık resimlerini gönderip bu yerleri bize şikâyet ediyorlar” uyarısında bulunuyor.

Haberin Devamı

TEK AMAÇLARI BİZİ ARA ELEMAN YAPMAK

İstanbul Güzellik Uzmanları ve Güzellik Salonu İşletmecileri Odası Başkanı Ayşe Aydın, cihazların tıbbi olabileceğini ama yapılan işlemlerin tıbbi değil kozmetik olduğunu savunuyor. Aydın, “Kimimiz üniversite kimimiz meslek lisesi okuduk, diploma sahibi olduk. 11 yıllık çıraklık, ustalık dönemlerinden geçtik. MEB onaylı sertifikalarımızı aldık. Bugün gelinen noktada ‘Bu işe yetkiniz yok’ deniyor. Akıl alacak iş değil” diyor. Peki, merdiven altı denebilecek işletmeler olduğu ve doktorlarında buralarda yaşanan hasta kayıpları/zararları nedeniyle bu davayı açtıkları doğru mu? Aydın, “Hayır, kesinlikle doğru değil. Eğer epilasyon işlemi tıbbi bir işlem ise o zaman neden kendi muayenehanelerinde estetisyenlerin başında durmak, onları yönlendirmek ya da kendileri yapmak yerine ofislerinde kahve içip para sayıyorlar? Doktorların tek isteği bizi ara eleman yapmaktır. Onlar sadece kolay para kazanmak istiyor” iddiasında bulunuyor. Aydın iddiasını ise şu örnekle açıklıyor: “Madem dertleri para değil ve ‘Lazer, cilt bakımı gibi uygulamalar tıbbi bir işlem’ diyorlar o zaman bu uygulamalar SGK kapsamına alınsın ve ücretsiz olsun. Bakalım ortada dermatolog bulabilecek misiniz?

DERT, PARA MI

Haberin Devamı

Dermapen gibi bazı ev tipi tıbbi cihazların bugün güzellik marketlerinde peynir ekmek gibi satıldığını da belirten Aydın, “Herkesin alıp evinde uyguladığı aletleri siz bugün bu işin eğitimini, sertifikasını almış kişilere yasaklıyorsunuz. Bu adil mi? Sadece lazer epilasyon da değil derdimiz lenf drenaj, kalıcı makyaj da var yasakların içinde. ‘İnsan bedenine yapılacak her türlü işlem bizim işimizdir’ diyorlar. O zaman kese, köpük, tıraş da yapsınlar. Dövmeciler dermis (alt deri) biz epidermis (üst deri) de çalışıyoruz. Onları da engellesinler? Kalp cerrahı, kulak buran boğazcısı, dişçisi, beyin cerrahı... Herkes bu işi yapıyor. Dert para değil de ne? Hastanelerde uzman hekim kalmadı. E, tamam hadi herkes kendi işini yapsın o zaman. Yanı sıra biz güzellik salonu işletmecileri, yaptığımız işlemler için yüzde 18 KDV ödüyorken, sağlık kuruluşları yüzde 8 KDV ile aynı hizmeti veriyor. Bu vergi kaçırmak değil mi? Onca yatırım yaptık, cihaz aldık. Mağdur olan yüz binlerce esnafımız ve ailelerinin hakkını kim nasıl ödeyecek?” diye soruyor.

Haberin Devamı

BATI MEDYASININ TAVRI

UKRAYNA-Rusya arasındaki çatışmaların Batı medyasına yansıyan bazı ‘ırkçı’ ifadeleri 2 gün önce köşeye taşımıştım. Prof. Dr. Murat Somer ile söyleşimizde ‘Avrupa’nın orta yeri’ ifadesi üzerinde durduk. Ama devamı geldi, ‘Onlar Suriyeli değil, onlar beyaz ve Hıristiyan. Bize benziyor’ ifadeleri üzerine Prof. Dr. Somer ile bir daha konuştuk: “Mağdurların dış görüntüsü, fiziksel özellikleri ve etnik kimliğine doğrudan atıf yapıldığı için yorumlar ırkçılık kokuyor, en azından ciddi anlamda etnik-kültürel ayrımcılık içeriyor diyebiliriz” diyor. Konu hâlâ sıcak olduğu için yazmadan geçmek istemedim.

Yazarın Tüm Yazıları