Genç Fütüristlerle “Yeni Normal” üzerine - II

Genç Fütürist’lerden Halit, İrem, Kaan, Alanur ve Hidayetullah ile “Yeni Normal” ve Korona sonrası değişime yönelik gerçekleştirdiğimiz sohbetin ikinci bölümü sizlerle

Haberin Devamı

Ergi Şener: Ülkemiz Korona’ya yönelik, özellikle sağlık sektörü başta olmak üzere, oldukça başarılı bir süreç yönetti. Size göre, bu süreçte öne çıkan çalışmalar ve sektörler neler oldu? Sizce neler daha iyi olabilirdi?

Halit Danagöz: Ben de size katılıyorum, sağlık sektörü başta olmak üzere eğitim ve hizmet sektöründe başarılı bir süreç yönetildi. Bu süreçte hastaların her birine aynı reçete yazılmadı, aynı tedavi uygulanmadı; standart kalıplar kullanılmadı. Sağlık sektöründe “kişiselleştirilmiş tıp” çalışmaları yapıldı ve olumlu etkileri hızlı bir şekilde hissedildi. Eğitim alanında birçok ülkeden önce “online platformlara” geçtik ve kaliteli yazılım çözümleri ile eğitim alanında sorun yaşamadık. Bu süreçte büyük darbe alan tedarik zinciri daha iyi yönetilebilirdi.

Haberin Devamı

İrem Tuana Deveci: Dijital eğitim adına çok yol kat ettiğimizi düşünüyorum. Üniversiteye gitmeden de yani diplomamız olmadan da birçok kaynağa ulaşabileceğimizi gördük. Hayatın sadece akademik eğitim değil gündeme ve geleceğe ayak uydurmak adına kazanılan sosyal yetkinliklerden oluştuğunu ve bu yetkinlikleri kazanmak adına online eğitimlerin katkısını birebir deneyimlediğimizi düşünüyorum. Altyapısı eksik eğitim kurumlarının bu süreçten ders çıkararak kendilerini ilerletmesi en büyük beklentilerimden biri.

Kaan Bilgin: Öncelikle bu kara dönemde, tüm sağlık çalışanlarımıza minnet ve şükranlarımı iletmekle beraber, bizleri iyileştirmek uğruna hayatını kaybeden tüm çalışanlara rahmet, sevdiklerine sabır diliyorum. Ülkemizin en değerli kaynağı sayılabilecek genç nüfusumuzu korumaya yönelik kısıtlamaların erken alınmasının çok yerinde bir karar olduğunu düşünsem de maalesef bu kısıtlamaların denetlenmesinin, özellikle kontrolsüz biçimde iç ve dış göç alan ve nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu İstanbul gibi illerimizde zorlaştığını anlamamız; geç kalmış olsak da nüfus ve yerleşim planlarımızın tekrardan gözden geçirilmesi gerektiğinin de belirteci oldu.

Alanur Küçükaslan: Sağlık alanında ortaya koyduğumuz büyük özen ve fark gerçekten de ortadaydı. Hizmet sektörü de ihtiyaçlar açısından önemli ölçüde katkıda bulundu. Bu süreçte, sağlık sektöründe dijitalleşmeye vermemiz gereken önemin farkına vardığımızı düşünüyorum. İleride uzgörü teknolojisini sağlık sektörüne de uyarlayabilirsek, yaşayacağımız üzücü sağlık olaylarından daha az hasar ile çıkabileceğimizi düşünüyorum.

 

Haberin Devamı

Ergi Şener: Sizlerin de içinde bulunduğu Z jenerasyonun baskın özelliklerinden biri, girişimci bir jenerasyon olması. Bu dönemi girişimcilik açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Halit Danagöz: Z kuşağı son iki-üç yıldır meslek hayatına ortak olmaya başladı. Bu jenerasyon kesin kalıplar, stabil şeyler istemiyor, ilham peşinde. İnandığı şeyleri yapmak, yaptığı şeylere de inanmak istiyor. Bu dönemde, Z jenerasyonu evlerinde çok sıkıldı; yeni fikirler ürettiler, yeni ekipler kurdular. Baktılar olmadı başka bir proje derken günlerini dolu dolu geçirdiler. Yakın zamanda yeni girişimleri görmeye başlayacağımızı düşünüyorum. 2030’daki dünyanın en zengini olacak şirket daha kurulmadı, belki o şirket bu dönemde küçük bir ekip tarafından üretilmiş bir girişim olur.

Haberin Devamı

İrem Tuana Deveci: Evde geçirilen boş vakit bizi düşünmeye ve araştırmaya teşvik ettiği için girişimcilik projelerinin daha da canlandığını ve büyümeleri için fırsat yakaladıklarını düşünüyorum. Etrafımda Korona sürecine hızla adapte olup yeni ürünler piyasaya süren arkadaşlarım oldu.

Kaan Bilgin: Korona ile kısıtlanan fiziksel tüketim yollarındaki eksiklik, insanoğlunun üretmekten çok tüketmeye yönelik tabiatı, bu süreçte dramatik biçimde kullanımı artan dijital yollar aracılığıyla giderilecek. Ayrıca yine bu süreçte, üretici insanlar için kendini kanıtlama fırsatı doğduğunu, dolayısı ile girişimci insanlar ve topluluklar için var olabilecek optimum düzeydeki koşulların sağlandığını düşünüyorum.

Haberin Devamı

Alanur Küçükaslan: Bu kuşak ve bu kuşakta yetişme adına çok mutluyum, çünkü gösterdiğiniz çaba sayesinde birçok konu hakkında sınırsız bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Pandemi sürecinde gösterilen girişimcilik hareketleri için bundan daha uygun bir ortam olamayacağını ve büyük bir avantaj haline geldiğini düşünüyorum.

Hidayetullah Uygur: Bir ürün ortaya koymuş ve pazara yeni oyuncu olarak girecek girişimciler açısından zor bir dönem olduğu aşikâr. Likidite krizlerinin yaşandığı ve market daralmasını gözlemlediğimiz bu dönemde, pazara yeni oyuncuların girmesi bir hayli zor oldu. Yatırım arama sürecinde bulunan girişimler ise ekonominin bu kötü gidişatından nasiplendi. Sanırım, bu süreç “pre-production” döneminde olan veya fikirsel olgunlaşma sürecinde bulunan girişimlere yaradı. Planlama ve pazara girme hazırlıkları yapan girişimler daha detaylı ve üzerinde düşünülmüş senaryolar kurgulamaya fırsat kazandılar.

 

Haberin Devamı

Ergi Şener: Korona’nın da etkisi ile yaşadığımız süreçte her sektörde artan bir dijitalleşme çabası bulunuyor. Bu süreçte sizlerin gözlemlediği ana sorunlar neler? Bu doğrultuda, hangi alanlarda fırsatlar olduğunu düşünüyorsunuz?

Halit Danagöz: Bence ana sorun bazı şirketlerin hazırlıksız yakalanması. Şöyle bir örnek vermek istiyorum; bu dönemde hepimiz e-ticaret sitelerinden alışveriş yaptık. Ancak kargo-teslim sürecinde sorun yaşamayan yok gibi. E-ticaret siteleri başta olmak üzere lojistik destek anlamında şirketler yatırım yapmalı. Kargolarda yeni normal olmalı; otonom araçlar, “drone”lar başta olmak üzere inovatif çözümler kullanılabilir. Daha ucuza, daha hızlı ve daha kaliteli hizmet verilmeli. Aynı zamanda yazılım alanında göze çarpan fırsatlar var. Sanal Gerçeklik (VR) ve Artırılmış Gerçeklik (AR) uygulamaları daha çok hayatımıza entegre edilmeli. Sanal gerçeklik gözlüğü taktığımızda kendimizi sınıfta hissedebileceğimiz çözümler olabilir veya bu tarz gözlükler kullanarak katıldığımız bir toplantıda, daha interaktif şekilde sunum yapabilir, diğer katılımcılar ile etkili iletişim sağlayabiliriz.

İrem Tuana Deveci:  İş hayatında dijitalleşmenin ilk başta verimi düşüreceği düşünülse de çalışanların evde işe oranla daha çok çalıştıklarını gözlemledim. İşe gidince sabah 09:00, akşam 17:00 gibi sabit çalışma saatleri varken evde geceye kadar çalışan birçok arkadaşım var. Evde çalışmak hiçbir şekilde var olan düzeni aksatmadı, fakat çalışanları daha olumsuz etkiledi bence. İşveren daha az çalışacağını düşünerek daha fazla iş verdi; dolayısıyla çalışanların ev içinde kendine ayıracağı zaman azaldı. Bununla birlikte departman içi ve şirket genelinde yapılan eğitimler fazlalaştı çünkü online ortamda eğitim vermek çok daha kolay organize edilebilir hale geldi.

Kaan Bilgin: Temin edilemeyen fiziksel her türlü ürün ve hizmetin yerini doldurabilecek, kısıtlamalardan yine bu ürün ve hizmet kadar etkilenmeyecek esneklikteki her fikir önemli. Dünya çapında sosyal medya kullanımının %20'ler  oranında arttığı bu dönemde bu fikirleri tüketiciler ile buluşturabilecek her türlü kanal fikirlerinin de gözardı edilmemesi gerekiyor.

Alanur Küçükaslan: Alışveriş yapılabilen fiziksel mağazalar maalesef ki, kapalı kaldıkları karantina sürecinde büyük hüsrana uğradı. Buradan avantajlı çıkabilen markalar ise e-ticaret yapanlar oldu. E-ticaret siteleri, müşterilerini canlı tutmak ve bu süreçten çıktığımızda onlarla ilişkilerini sağlam tutabilmek adına dijital platformlardan destek alarak müşterilerine değişik kullanıcı deneyimleri yaşattılar. Örnek vermek gerekirse, kullanıcılara:

- sitede bilgilendirici “pop-up”lar çıkararak;

- Onları sitedeki serüvenlerinde yalnız bırakmayarak, kişileştirilmiş mesajlar ve e-mailler atarak,

 -En önemlisi de satın alma adımında kolaylaştırılmış bir kullanıcı deneyimi yaşatarak kullanıcıları ile ilişkilerini canlı tutmayı başardılar.

Normalleşme dönemiyle açılan mağazalar, bu dönemde müşterilerine yaşattıkları dijital deneyimle geri dönüşte satış-dönüşüm oranlarında avantajlı çıkmayı başardılar. Dijital deneyim sağlayamayanlar ise bu süreçte dezavantajlı çıkanlar arasında oldular. Ticaretin yanı sıra diğer sektörlere baktığımızda, makale siteleri bu süreçten en avantajlı çıkanlar oldu. Korona virüs ile ilgili merak edilen  konulara yönelik makalelerini kullanıcılarına web-push, mail ve mesaj yoluyla ulaştırarak sitelerindeki tıklanma oranını artırıp büyük oranda kazanım elde ettiler. Tatil ve havayolları ile ilgili olan siteler de yukarıda bahsettiklerimiz kadar bu durumdan avantajlı çıkamasalar da dijital deneyimleri canlı tutarak, müşterilerini heyecanlı tutmayı başardılar. Bu dönemde dijitalin katkısını satış anlamında göremeseler de geri dönüşte bu açıdan en büyük patlamayı onlar yapacaktır.

 

Ergi Şener: Yeni normalde, nelerin eskisi gibi olmayacak şekilde yeniden yapılandırılmasını istersiniz?

Halit Danagöz: Yeni normalde, Korona öncesindeki gibi her ders için okula gitmek istemem. Buna gerek var mı? Teorik olan dersler öğrenilebiliyor, bu dönemde bunun test edilme imkanı oldu. Eğitim olarak eşitlik ve adalet sağlanılmasını isterim ve bu yeni normalde herkes aynı, eşit bilgiye, her yerden ve her zaman erişilebilir olacak umarım. Ayrıca kim iş yerine gidip gelmek için günde 4 saat harcamak ister? İnsanlar ömürlerinin üçte birini işe gitmek için yollarda ve ofislerinde masalarında geçiriyor. Buna gerek var mı? Yeni normalde ve sonrasında özellikle bu iki olgunun kalıcı olarak değişim sağlayacağını düşünüyorum. Korona dönemi kadar online dersimiz olmayacak, ancak eskisi kadar az da olmayacak…

İrem Tuana Deveci: Kovid-19 ile birlikte hayatımıza giren sıklıkla el yıkama, dezenfektan kullanma gibi alışkanlıklarımızın devam etmesini umuyorum. Aynı zamanda toplu taşımalarda kapasitesinden fazla yolcu olma durumunun yeni normalde ve sonraki süreçte de engellenmesini istiyorum. Fast-food zincirleri, marketler vb. yerlerde kasiyerlerle ve çalışanlarla olan gereksiz iletişimin tamamen kesilmesini de istiyorum. Örneğin fast-food restoranlarında şu an var olan dokunmatik ekrandan sipariş verme uygulamasının genele yayılmasını veya marketlerde jet kasaların artmasını istiyorum. Böylelikle teknolojinin bize sunduğu imkanları değerlendirerek yeni normale tamamen adapte olabiliriz.

Kaan Bilgin: Ülkemizde ve toplumumuzda fazlasıyla yerleşmiş olan “yakınlık” kültürünün nasıl facialar yaratabileceği ile ilgili yaşadığımız bir simülasyon sayılabilecek virüs sürecinde, yeniden yapılandırılmasını istediklerimin başında toplu taşımaya, halka açık alanlara ve restoranlar gibi birinci dereceden tehlike arz eden konulara reformlar geliyor. Yine bu alanlarda uygulanan ve uygulanacak denetim şartlarının güncellenmesi ile yaşam şartlarımızın zaten en başından beri olması gerektiği gibi insanların kişisel alanlarını ihlal etmeyen bir çerçevede ihya edilmesi gerekiyor.

Alanur Küçükaslan: Eğitim alanında online sınav/ödevlendirme sisteminin geliştirilmesini isterim.

Hidayetullah Uygur: Evrensel temel gelir (UBI) modelinin uygulamaya geçirilmesini isterim.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları