Ergi Şener

2023'te öne çıkacak teknoloji trendleri (2. Bölüm)

11 Ocak 2023
2023’teki ilk yazımda bu yıl öne çıkacak olan teknoloji trendlerini paylaşmaya devam ediyorum (bir önceki yazımda, bu analize başlamıştım:

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ergi-sener/2023te-one-cikacak-teknoloji-trendleri-42196436

Geçen yıl bu zamanlara dönüp baktığımızda NFT'ler, kripto para ve metaverse etrafında dönen büyük heyecan dalgaları aklımıza gelecektir; ancak 2022 sonbaharında NFT pazarları %90 düştükten hemen sonra, oldukça soğuk bir kripto kışına girdik. Bununla birlikte Jetgillerden çıkma tüm o sunumlara ve vaatlere rağmen, gerçek bir metaverse deneyimi hala çok uzaklarda görünüyor... Öte yandan, zamanı gelen, ihtiyaçları, problemleri çözecek şekilde doğru kurgulanan yeni teknoloji trendleri, çalışma ve yaşama şeklimizi değiştirecek şekilde hızla hayatımıza giriyor…

2023’de AR gözlükler yaygınlaşacak,  akıllı şehir uygulamaları artacak

2023’e yönelik günlük hayatımıza girmeye başlayacak olan teknolojiler özelinde daha somut tahminler yapmamız gerekirse, artırılmış gerçeklik ya da genişletilmiş gerçeklik gözlükleri öne çıkarabiliriz. Bu yıl dünya genelinde akıllı telefonlardan giyilebilir artırılmış gerçeklik gözlüklerine geçiş başlayacak. 5G'nin yaygınlaşması ile bu yeni nesil AR gözlükler, kullanıcılara ortamları hakkında gerçek zamanlı, zengin içerikli bilgiler sunacak. Apple’ın yıl ortasında, bu tarz gözlüklerini piyasa sürmeye hazırlandığı gelen haberler arasında. Bu durum akıllı gözlük pazarını oldukça hareketlendirecek bir etki sağlayacak.

IoT (Internet of Things - Nesnelerin Interneti) uygulamları da 5G ile birlikte daha da yaygınlaşacak ve gerçek zamanlı aksiyonları destekleyecek. Tüm yeni araç modellerine entegre edilmeye başlayan “araçtan her şeye” (vehicle to eveything) teknolojisi ile otomobiller ve şehir altyapısı arasında daha iyi iletişim sağlanacak ve genel olarak kazalar azaltılacak, akıllı şehir vizyonunun gerçekleşmesine yönelik önemli adımlar atılacak.

Teknolojilerin birbirleri ile entegre kullanılmasından elde edilen etki çarpımsal ve çok daha yıkıcı oluyor.

2023'te ana zorluk, teknoloji trendlerini tek tek ele alıp, bunlardan birini ya da birkaçını seçip, işimize entegre etmeye çalışmaktan ziyade tüm bu gelişen teknolojilerin birlikte kullanıldıklarında nasıl yeni fırsatlar ve kombinasyonlar ortaya çıkarılabileceğini düşünmek olacak… Mümkün olan çok sayıda olası kombinasyon nedeniyle, "eldeki malzemelerden doğru yemek elde edebilme" konusundaki yaratıcılık başarının gerçek anahtarı olacak. Bu konuyu daha iyi analiz etmek adına, Harvard Business Review’da yayınlanan bir makalede paylaşılan iki örneğe yer vermek isterim. Yeni bir elektrikli aracı ele alacak olursak: IoT ve bulut bilişim sayesinde, arabanın içindeki pek çok sensör ve araçlar birbirleri ile sürekli etkileşim içerisinde olabilirken; yapay zeka ve makine öğrenimi sayesinde otonom sürüş ve anlık karar verme yetenekleri gelişiyor; temiz enerji ve sürdürülebilir teknolojiler pil kapasitesini artırırken; yeni nesil yazılım teknolojileri, müşteriye yönelik özelliklerin daha hızlı geliştirilmesini; blok zinciri teknolojisi ise güvenli veri paylaşımını sağlıyor.

Benzer şekilde, kan tipine dayalı tedavileri incelediğimizde: Artırılmış ya da karma gerçeklik teknolojileri uzaktan tedavileri desteklerken; Web3 hasta verilerinin güvenli izlenebilirliğini ve hekimlerin uzakta da olsalar birlikte çalışabilmelerini sağlıyor. Uygulamalı yapay zeka ve makine öğrenimi gelişmiş görüntü işleme ve öngörü analizleri ile daha kişisel sağlık uyarıları sunuyor. Kısacası, teknolojilerin birbirleri ile iç içe kullanılmasından elde edilen etki çarpımsal ve çok daha yıkıcı oluyor.

Yazının Devamını Oku

2023'te öne çıkacak teknoloji trendleri

31 Aralık 2022
Yeni teknolojilerin her zamankinden daha hızlı ilerlediği bir döneme ta-nıklık ediyoruz. 2023’te de zaman zaman bizi hayrete düşürecek, ilerleyen dönemlerde vazgeçemeyeceğimiz uygulamalara zemin hazırlayacak yeni pek çok teknolojiyle karşılaşacağımızı şimdiden söyleyebiliriz. Ancak asıl önemli olan, bu yeni teknolojileri doğru analiz ederek, gelişmeleri takip etmek; teknolojilerin birbirleri ile olan ilişkilerini anlamaya gayret ederek, hayatımızı kolaylaştırması, yaşadığımız problemlere çözüm getirmesi için kullanabilmek olmalı... Her bir birey, kendini bu şekilde geliştirmeye gay-ret edip, teknolojiye yönelik farkındalığını artırırsa, ülke olarak da çok daha fazla gelişme kat edebiliriz…

Son yıllarda pandemi, enflasyon, jeopolitik çalkantılar, tedarik sorunları-nın damgasını vurduğu küresel bir istikrarsızlık dönemine tanıklık ettik. Bu zorlu ortam aynı zamanda iş yapış şeklimizi değiştirmek için bir zemin oluşturdu ve şirketlerin bu zor zamanlarla başa çıkmalarına; bunları reka-bet avantajına dönüştürmelerine yardımcı olan yeni teknoloji çözümlerini benimsemeleri konusunda bir dönüm noktası oldu.

2022 yılında teknoloji dünyası oldukça hareketliydi: Yıla metaverse’ün rüzgarı ve metaverse’ü anlama çabaları ile başlarken, kripto para birimle-rinin çöküşleri sektörün sorgulanmasına yol açtı. Ekonomik sıkıntılar tek-noloji yatırımlarını olumsuz etkiledi. İklim krizinin gün yüzüne çıkardığı felaketler sürdürülebilir teknolojilere olan ilgiyi ve bu alandaki yatırımları artırdı. Yıl boyunca ara ara NFT’lerin, AR ve VR uygulamalarının yükse-lip düşüşlerini gözlemlerken, dijital sanat yıl boyu ilgi çekmeye devam etti. 2022’nin sonuna geldiğimizde ise yapay zekadaki son gelişmeler, bu alan-daki en yeni, yıkıcı etkileri ile ChatGPT tarzı sohbet uygulamalarında ha-yat buldu…

Bir yılı daha geride bırakırken, yeni teknolojilerin uygulanması neticesinde çıkarılan dersler, bu teknolojilerin kullanımları ile şekillenen trendler ve tüm bunların ilerideki etkileri üzerine düşünmek oldukça önemli. Tekno-loji trendlerinin nasıl gelişeceğini tahmin etmek zor olsa da yeni teknoloji-lerin gelişimini izleyerek, bunların nasıl kullanılabileceğini düşünüp; ino-vasyonları ve benimsenmeyi etkileyen faktörleri anlayarak daha doğru planlar yapabiliriz.

Ben de her yıl sonunda olduğu gibi, bir sonraki yılda öne çıkacak olan tek-noloji trendlerini Sizler için derledim...

Her yerde AI (Artificial intelligence – Yapay Zeka):

Google CEO’su Sundar Pichai, yapay zekadan söz ederken, AI’ın insan yaşamı üzerindeki etkisinin ateş veya elektriğin sağladığı etki gibi ola-cağını belirtmişti. Gerçekten de yapay zekanın her sektörü, her işlet-meyi ve her bir bireyi etkilemekte olduğu bir döneme girmiş durumda-yız. AI 2023’te hayatımızın her alanında daha da görünür olacak…

Her ne kadar Google CEO’su AI’ın önemini oldukça somut bir şekilde paylaşmış olsa da Google gibi bir teknoloji devinin ana işi olan arama motoru bile, AI’daki gelişmeler sonucu tehdit altında… Bir önceki ya-zımda paylaştığım “generative AI”ın gelişimi ve Open AI girişimi olan ChatGPT tarzı platformlar, arama motorlarının ve dijital asistanların ge-leceğine yönelik olarak da bize önemli ipuçları sunuyor (https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ergi-sener/hayatimizda-daha-fazla-yapay-zekaya-hazir-miyiz-42187310). ChatGPT’nin testlerinin başarısı ve getirdiği heyecan dalgası; New York Times’da yayınlanan bir makaleye göre, şu anda Google içerisinde "kırmızı kod" olarak nite-lendirilen bir tehdit olarak değerlendirilmekte…

Açık yapay zekanın GPT tarzı sohbet robotlarının gelişimine etkisi, ya-pay zeka destekli yazılım geliştirmenin yaygın kullanımı için beklenti-leri yükseltecek gibi görünüyor. Öte yandan, düşük kodlu veya kodsuz yapay zeka sistemlerinin ve platformların ivmelenen büyümesi, AI’ı 2023’te daha erişilebilir hale getirecek...

Yazının Devamını Oku

Hayatımızda daha fazla yapay zekaya hazır mıyız?

14 Aralık 2022
Genellikle bir makinenin bilişsel işlevleri (algılama, öğrenme, muhakeme etme, problem çözme, bağlamsal anlam çıkarma ve tahminler yapma gibi) insanlar kadar veya insanlardan daha iyi gerçekleştirme yeteneği olarak tanımlanan yapay zeka (artificial intelligence - AI), yaşama, çalışma ve sosyalleşme şeklimizi temelden değiştiriyor.

Önümüzdeki dönemde yapay zeka, şu anda insanlar tarafından gerçekleştirilen bazı görevleri otomatikleştirerek ya da iyileştirerek bilgi ekonomisini yeniden şekillendirmeye aday. Robotik süreç otomasyonu, kodsuz makine öğrenimi, görüntü işleme, doğal dil işleme ve anlamayı içeren AI uygulamaları, iş dünyasının üretkenliğini ve verimliliğini sürekli artırıyor. İş sorunlarını çözmekten, dolandırıcılığı tespit etmeye; verimliliği artırmaktan, tedarik zincirlerini yönetmeye; yeni ürün önerileri sunmaktan tasarımcılara ve yazarlara çalışmalarında yardımcı olmaya, hatta COVID-19 sürecindeki aşı çalışmalarındaki keşif sürecine destek olmaya kadar AI her sektörü dönüştürüyor.

Yapay zeka her yerde…

2023’te de pek çok sektörde, AI’ın daha fazla kullanımına rastlayacağız. E-ticarette, AI yardımıyla bedenlerinize en uygun ürünleri seçmekten tutun, dijital asistanlardan destek alarak siparişlerimizi vermeye ya da rezervasyon yapmaya; temassız, kasasız alışverişlerden, otonom teslimatlara; avatarlarımızı oluşturmaktan, NFT tasarlamaya kadar, AI 2023’de de her alanda yanımızda olacak…

Bununla birlikte, içinde bulunduğumuz dönem, AI’ın geldiği noktayı doğru analiz etmemiz için de oldukça kritik bir süreç. AI’ın temelleri ve bu disiplinin nihai hedefi, bu alanın babası olarak nitelendirilen Alan Turing tarafından neredeyse 70 yıl önce atıldı. İlk çalışmaların başlangıcından bu yana, temel amaç bilgisayarların insanlar gibi davranmasını sağlamak. Turing testi olarak nitelendirilen bu aşama, bir insanın sorduğu bir soruya gelen yanıtların, bir insan tarafından mı yoksa bir bilgisayar tarafından mı verildiğinin ayırt edilemediği durumu ifade ediyor. Turing testini geçmeye yakın, belirsiz süreçler karşısında insani reaksiyonlar veren, doğal dilleri anlayıp, dünyamızı insan beyni gibi yorumlayıp bağlantı kurabilen makineler hızla hayatımıza girmeye başladı.

2023’e girmeye günler kala, son birkaç gündür, tüm dünya AI’ın bu tarz yeni kullanım alanlarını test etmeye başlayarak, bu alandaki radikal değişimi bizzat gözlemliyor. Bu yazımda, bu güncel uygulamalar özelinde AI’daki gelişmeleri paylaşmak istedim.

AI devrimi düşündüğünüzden çok daha yakın…

Geçtiğimiz günlerde öne çıkan iki gelişme, AI’ın hayatımızdaki yerinin düşündüğümüzden çok daha fazlası olacağını oldukça somut olarak gösteriyor. Ancak, önce bu gelişmelerin temeli olan generative AI (üretken yapay zeka)’a değinmemiz gerekiyor.

Generative AI’ın yükselişi

Yazının Devamını Oku

“Tasarım Odaklı Düşünme” ile inovasyon odaklı dönüşüm

25 Kasım 2022
Son zamanlarda pek çok şirket, değerleri arasına inovasyonu ekleyerek; kurum içi inovasyon kültürü oluşturmaya çalışıyor. Bununla birlikte, inovasyonun söylemden öte, gerçek hayata geçiş sürecinde, birtakım metodolojilere ve süreçlere de ihtiyaç duyuluyor.

Oldukça popüler bir söylem haline gelen inovasyon olgusuyla birlikte, inovasyonu destekleyen bir yöntem olarak “design thinking” (tasarım odaklı düşünme) son zamanlarda iş dünyasında ön plana çıkmaya başladı. Yönetimsel açıdan, oldukça önemli bir paradigma değişikliği içeren, bu nedenle de değişim yönetimi gerektiren tasarım odaklı düşünme, doğru uygulandığı takdirde, inovasyona katalizör olmasının yanında, rekabette farklılaşmayı ve müşteri memnuniyetini artırmayı da sağlıyor. “Design thinking” tekniklerini iş problemlerine uygulayarak, ürün değer tekliflerinin yeniden gözden geçirilmesini, hedef pazarların büyütülmesini, müşterilere yönelik daha doğru yaklaşım ve iletişim becerilerinin geliştirilmesini ve inovasyona giden doğru adımların atılmasını sağlamak mümkün.

Tasarım odaklı düşünme, özünde, birbirleri ile etkileşimli birtakım süreçlerden oluşan yenilikçi bir problem çözme süreci. Bu yaklaşım, modern teknoloji ve iş hayatının getirdiği artan karmaşıklığa bir yanıt olarak kendine yer açarak; müşterilerin sürekli olarak sunulan yeni teknolojiler ve diğer karmaşık sistemler ile etkileşimlerinin basit, sezgisel ve zevkli olmasını sağlıyor. Yöntemin merkezinde bir müşteri sorununa doğru ve yaratıcı çözümler getirebilmek için müşteri ile empati kurabilmek yer alırken; ideal süreç sonunda amaç, hedef müşterilere uygulanabilir ve finansal olarak da hayata geçirilebilir bir çözüm götürmek olarak belirleniyor. Dünyanın önde gelen Yönetim Bilimleri Okulları’nın da pek çok yayınında iş süreçlerine yönelik sorunlara çözüm getirmek üzere bu yöntemin kullanılabileceği belirtiliyor.

Peki tasarım odaklı düşünme süreci nasıl işliyor?

İlk olarak, problemi anlamak ve doğru tanımlayabilmek ile başlamak gerekiyor (problemleri, olaylara müşteri gözünden bakarak, en iyi şekilde tanımlayabildiğimiz için; müşteri ile empati kurabilmek, olaylara müşterilerin bakış açısından yaklaşabilmek, bunun için de mikro anlara tanıklık edebilmek oldukça önem arz ediyor). İkinci adım olarak, detaylı olarak çözüm alternatiflerine odaklanmak ve sınır tanımadan, yaratıcı bir düşünce tarzı ile farklı uzmanlıklardaki grupları sürece dahil edecek şekilde problemi ele almak gerekiyor. Bu aşamada, uçuş serbest. Hatta, benzer sorunlara yaklaşımları, “benchmark” çalışmalarını da incelemekte yarar var. Üçüncü aşama, deneme yanılma ya da “design thinking” sürecindeki adıyla “prototipleme ve test etme” adımı. Bu süreç, gözlemlenen problem karşısında geliştirilen çözüm önerisini elle tutulur hale getirmeyi içeriyor. Son olarak da çözüm önerisini gerçek hayatta uygulayarak, müşterilerden geribildirim ve önerileri almak gerekiyor. 

Süreç net ve yapılacak adımlar belli olsa da kurumlar bu yönetimi uygulamada neden zorlanıyor?

Geleneksel iş yapış şekli belirli metrikler ve analitik düşünce tarzına odaklanırken, tasarım odaklı düşünmenin odağında insan merkezli hedefler ve yaratıcı bakış açısı bulunuyor. Bu nedenle, kurumsal yapılara ve şirketlere, tasarım odaklı düşünmeyi yerleştirmek kısa sürede mümkün olmuyor. 

Tasarım odaklı düşünceyi statükodan ayıran noktayı, temel insan ihtiyaçlarına yaptığı vurgu oluşturuyor. Bu yöntemi doğru uygulamak istiyorsanız, öncelikle çok iyi bir gözlemci ve araştırmacı olmanız şart, özellikle müşteri deneyimine odaklanmanız ve müşterinin duygusal deneyimlerini anlamanız gerekiyor. Gözlem ve araştırma aşamasında, hangi sorunları kimin için çözmeye çalıştığınızı netleştirip aynı sorunu çözmek için denenen farklı yöntemleri de incelemeniz gerekiyor. Yani plazalardan, rahat ofislerden çıkarak insan içinde olmak, müşteriyi ve sorunlarını gerçek anlamda anlayabilmek gerekiyor… 

Tasarım odaklı düşünmede diğer bir önemli nokta hayal gücü ve yaratıcı düşünme ortamını destekleyecek bir kültüre sahip olmak. Daha önce keşfedilmemiş alanlar bulmak için odaklandığınız konuyu birden çok açıdan ele alıp, hayal gücünüzü bilgi ve konsept arasında bir köprü olarak konumlandırmanız gerekiyor. Gözlem ve hayal gücünün ardından, prototip ile başlayan yapılandırma aşaması, tasarım odaklı düşünme sürecinde önemli bir araç konumunda. Prototipleme, müşteriden hızlı geri bildirim alıp, gözlem sonucu hayal edilen ürünün doğru bir şekilde yorumlanıp hayata geçirildiğine yönelik önemli bir resim ortaya koyuyor. Buradaki ana amaç, hataları sık ve hızlı bir şekilde görüp, çabukça düzeltip, doğru yolda ilerlendiğinden emin olmak. Prototip sonrası, hedeflerin gözden geçirilip, müşteri ile uyumlu bir şekilde uygulanması süreci başlıyor. Tüm bu süreçlerde sürekli geribildirim alarak, başarıyı ölçümleyerek, yinelemeli bir öğrenme süreci geliştirmek hayati önem taşıyor. 

Yazının Devamını Oku

Metaverse için olmazsa olmaz: Avatarlar

27 Ekim 2022
Geçtiğimiz hafta gerçekleşen Global Marketing Summit etkinliğinde Me-taverse özel oturumuna katılarak, giyilebilir teknolojiler tasarımcıları dostlarım Ezra Çetin Soyay, Tuba Çetin ve Ava isminde yeni nesil bir dijital asistan ile birlikte bir panelde yer aldım. Oturumun moderasyonunu gerçekleştiren, EzraTuba’nın tasarladığı yapay zeka destekli duygusal bir ava-tar olan Ava, “human touch, high tech” (ileri teknolojiye, insan dokunuşu) yaklaşımıyla geliştirilmiş ve ilerleyen dönemde dijital asistanlar ile olan iletişimimizi ve ilişkimizi değiştirmeye aday bir avatardı. Bu oturum sıra-sında edindiğim izlenim ile panel sırasında şunları paylaştım: “Önümüzdeki yıl, bu etkinliği bir metaverse ortamında, üç boyutlu avatarlarımız ile gerçekleştireceğimize olan inancım daha da arttı”…

Tüketiciler sanal dünyalarda giderek daha fazla zaman harcadıkça; tüketicileri ile daha iyi etkileşim kurmayı hedefleyen markalar için metaverse’ün vadettikleri giderek daha önemli hale geliyor. Kendimizi ifade etme şeklimiz olacağı için, metaverse içerisinde avatarların oldukça kritik bir yeri bulunuyor. Kendi avatarlarımızın dışında, Ava tarzı dijital asistanlar da operasyonel işleri bizim yerimize yerine getirerek zamanımızı daha verimli kullanmamıza destek olacak ve alışverişten iş hayatına, eğlenceden oyuna kadar pek çok alanda ihtiyaç duyduğumuz an yanımızda olacaklar. “Hiper gerçekçi” olarak ifade edilmeye başlanan, ancak hala oldukça ilkel olan avatarlara kıyasla Ava gerçekten oldukça iyi tasarlanmış ve insanlarla diyalog kurma açısından da oldukça mesafe kat etmiş durumda, ancak bu tarz dijital asistanların gelişimi için halen aşılması gereken yollar var.

Müşteri destek hizmetlerinde de dijital avatarları görmeye başlayacağız…

Dijital avatarlar, kurumsal firmalar açısından müşteri destek süreçlerinde kullanılmaya aday. Günümüzde, pek çok büyük firma, reklam ve iletişim çalışmalarında ünlü isimler ile anlaşarak, markalarının yüzü olarak bu kişileri kullanıyorlar. Marka yüzü olan ünlü isimlerin avatarları, onların alışkın olduğumuz sesleri ile destek süreçlerinde, müşterilere yardımcı da olabilir. İlla tanıdığımız ünlüler olmasına da gerek yok, Ava tarzı duygusal dijital avatarlar da bu tarz hizmetlerde firmaların destekleyicisi olabilir. Sadece yazılım bazlı ve insan psikolojisini anlamayan asistanlara kıyasla, avatar da olsa ete kemiğe bürünmüş bir dijital asistan, süreçleri daha sorunsuz ve müşteri açısından da memnuniyet sağlayacak şekilde yürütme imkanına sahip. Bununla birlikte kendi avatarlarımızı tasarladığımız gibi, ileride metaverse’de hizmet almak istediğimiz servisler ya da uygulamalar bazında dijital asistanlarımız olarak avatarları da tasarlayabileceğiz.

Metaverse'e girmenin ilk adımı avatar oluşturmak

Tıpkı video oyunlarında seçtiğimiz karakterler ile oynamamız, sosyal medyada benliğimizi ve kişiliğimizi ifade etmeye alışmamız gibi, metaverse de de bizi avatarların temsil edeceğini göreceğiz. Bu avatarların illa bize benzemesine de gerek yok. Kullanacağımız avatarlar, çizgi film karakterlerine veya gerçek dünyada var olmayan tamamen fantastik başka bir şeye benzeyebilir. Metaverse zevkinize, hedeflerinize veya ruh halinize göre farklı avatarı seçmenize olanak sağlayan bir platform. Sosyal uygulamalarda ya da oyunlarda kullandığınız avatarınız ile iş süreçlerinde kullandığınız avatarınız farklı olabilir.

Oldukça basit olarak anlatılsa da avatar oluşturmak, kullanıcılar açısından teknik ve psikolojik olarak oldukça kritik bir süreç. Bir yandan dijital kimliklerimizi özgürce seçme fırsatı varken, bir yandan da avatar oluşturmaya yönelik araçlar halen yeterince gelişmiş değil. Bununla birlikte, şu an için avatar oluşturmanın en kolay yolu, resminizi çekip belirli uygulamalara yüklemek.

Meta, ilk isim değişikliği sonrasında metaverse kavramını sahiplenme sürecinde, zaman zaman alay konusu da olan, karikatür benzeri oldukça basit avatarlar ile ilk demolarını gerçekleştirmişti. Şu anda ise gerçek dünyada olduğumuza yakın görünmemizi sağlayan avatarları sunmaya başladı. Bu hafta da WhatsApp uygulamasında, kullanıcılarının kişiselleştirilebilir avatarlar oluşturmasına imkân sağlayan yeni özelliği açıkladı.

Sanal dünyalarda daha fazla zaman harcadıkça ve gelecekteki tüm süreçleri metaverse’e taşıdıkça, avatarların önemi daha da anlaşılıyor olacak. 2023'te, avatarların bize daha çok benzemesinin yanı sıra benzersiz jestlerimizi ve beden dilimizi yansıtabileceği gelişmeleri gözlemleyeceğimizi tahmin ediyorum.

Yazının Devamını Oku

İklim felaketinde köprüden önceki son çıkış | Sürdürülebilir teknolojiler ve start-up’lar

3 Ekim 2022
Son dönemlerde sürdürülebilirlik oldukça gündemde. Konu çok popüler... İş dünyasında, basında, iklim krizine duyarlılığı gösteren, sürdürülebilirlik odaklı paylaşımlar büyük yer tutuyor. Büyük firmalar, bu alandaki çalışmalarını duyurma yarışına girmeye başladı; sürekli kon-feranslar düzenleniyor, firmalarımız ve sektör öncüleri o kadar başarılı ki pek çok ödül dağıtılıyor!.. Ancak, sürdürülebilirlik, daha önce inovasyonda ya da dijital dönüşümde gözlemlediğimiz popülist yakla-şımın aksine, gerçek anlamda özümsenmesi gereken, samimiyet gerektiren ve iş birliği ihtiyacı olan oldukça hayati bir konu; sadece “bir trend değil”… Sürdürülebilirliğe öncelik vermezsek ve bu doğrultuda samimi stratejiler ortaya koymazsak, yakında alışkın olduğumuz şe-kilde hayatımızı devam ettirecek bir dünyamız, dolayısı ile “show yapacak” bir iş alanımız olmayacak. Öte yandan, sürdürülebilirliği işlerinin temeli olarak benimseyen şirketler ve kurumla gerçekten fark yaratanlar olacak…

Google, iş liderlerinin sürdürülebilirlik konusundaki zorluklarını ve fırsatlarını araştıran yeni bir anketin sonuçlarını paylaştı…

Google’ın anketinden çıkan sonuçlar da yukarıdaki tespitlerimi doğrular nitelike… Anket sonuçlarına göre, yöneticilerin %63'ü sürdürülebilirliğin kuruluşlarında bir odak ve büyüme alanı olarak görüldüğüne inandıklarını söylerken; %74'ü sürdürülebilirliğin iş dünyasında güçlü dönüşümleri sağlayabileceğini belirtiyor. Bununla birlikte, şirketlerin sürdürülebilirlik konusunda ne kadar başarılı oldukları ve bunu ne kadar doğru ölçebildikleri konusunda artan bir endişe var… Yöneticilerin %80'i, kendi kuruluşlarına çevresel sürdürülebilirlik çabaları için ortalamanın üzerinde bir puan verirken; %86’sı çabalarının sürdürülebilirliği geliştirmede bir fark yarattığına inanıyor…

Ancak, ankete katılanların yalnızca %36'sı kuruluşlarının sürdürülebilirlik çabalarını ölçmek için doğru araçlara sahip olduğunu belirtiyor. Yöneticilerin yarısından fazlası (%58’i), kendi kurumları dışındaki çoğu kurumun sürdürülebilirlik odağında yanlış bir izlenim verdiğini veya şirketlerinin ürünlerinin veya uygulamalarının gerçekte olduğundan daha çevre dostu olduğunu söyleyen yanıltıcı bilgiler içerdiğini söylüyor. Genel olarak, %66'sı kuruluşların sürdürülebilirlik çalışmalarının ne kadar gerçek olduğunu sorguladığını belirtiyor…

İş dünyasına çok yüklendik; ancak sürdürülebilirlik temelinde organizasyon kültürünün bir parçası haline gelmeli. Tüm çalışanların da bu bilince sahip olması ve gerekli şekilde eğitilmesi gerekiyor. İyi şeyler de oluyor; bilinçli bireyler yetiştirmek adına temel eğitim müfredatlarında iklim eğitimine yer verilmesi oldukça önemli bir adım.

Peki, bu kadar eleştiri yanında sen ne yapıyorsun diyenleri duyar gibiyim…

Ben şahsen, evimin önündeki ağaç kuruduğunda, sokağımdaki bitkiler yok olduğunda ya da doğal afetler insanlara, canlılara zarar verdiğinde büyük rahatsızlık duyuyorum. Begonvillerin eskisi kadar ve zamanında çiçek açmaması, denizlerin kirlenmesi, dolu yağışının bir savaşa hazırlık gibi önlemler gerektirmesi, ormanlarımızın göz göre göre yanması benim gerçekten çok canımı sıkıyor… Ancak, sadece psikolojimi bozup da kendime zarar vereceğime, iklim krizine karşı nasıl mücadele edebileceğimizi sürekli araştırıyorum, bu araştırmalarımı düzenli olarak paylaşmaya gayret gösteriyorum. Teknolojiyi bu krizle mücadelede öne çıkarmaya çalışarak; iklim krizine yönelik çözüm geliştiren gençlerin projelerini desteklemeye, bunları doğru yapılarda hayata geçirmeye ve sosyal inovasyonları artırmaya çabalıyorum. Çevremde samimi bir şekilde bu çalışmaları destekleyenler ile bir ekosistem oluşturmaya gayret gösteriyorum. Bu doğrultuda, bugüne kadar ülkemizde gerçekleşecek (Ocak ayında) en geniş kapsamlı sürdürülebilirlik zirvesinin içeriğine ve organizasyonuna çok değerli sektör profesyonelleri ile birlikte destek olmaktayım. Bu etkinlik özelinde detayları yakında Sizlerle ayrıca paylaşacağım.

Bunları neden paylaşıyorum, çünkü insan her şeye alışıyor diyoruz, ancak iklim krizine alışmamamız gerekiyor. Bu konuda hepimizin rahatsız olup, bir şeyler yapması; tüm toplumun farkındalık kazanması ve tüm seçimlerimizde sürdürülebilirliği bir refleks haline getirerek bilinçli kararlar almamız gerekiyor.

İklim krizi ile mücadelede hepimize görevler düşüyor… Eğer dünyamızı, bu problemden kurtaracaksak, bu birlik olmayı, ortak vizyon ve hedefte ilerlemeyi gerektiriyor. Bu süreç bir varoluş mücadelesi ve gelecek nesillere gerçekten bir dünya bırakıp bırakamama sorunu; reklam yapılacak, üzerinden gelir oluşturmak için kurgulanacak bir alan değil…

Yazının Devamını Oku

Metaverse’e doğru | Metaverse özelinde son gelişmeler

13 Eylül 2022
Metaverse’e yönelik herkes bir şeyler söylüyor; dijital dünyanın bu yeni ve “top” trendi hakkında pek çok görüş paylaşılıyor. Her geçen hafta yeni bir metaverse platformu ile karşılaşmaya ya da bu alandaki yeni lansmanları duymaya alıştık. Bununla birlikte, bugün gerçek anlamda içine girip, deneyimleyebileceğimiz “bir metaverse” bulunmadı-ğının ve bu deneyimin sağlanması farklı teknolojilerin gelişimine ve yayılmasına bağlı olduğu için belli bir zaman gerektiğinin de farkında olmamız gerekiyor. Öte yandan, pek çok farklı platform bugünden “metaverse” olarak sunulmaya başlanmış durumda. Önde gelen şirketlerin liderleri de sürekli olarak “metaverse”de var olacaklarını belirtiyor, hatta bir kısmı şimdiden var olduklarını iddia ediyor. Peki gerçek bir metaverse yoksa, bu nasıl oluyor?

Metaverse’ün tanımının bile farklı gelişmeler doğrultusunda değiştiği bir dönemde olduğumuzu daha önce pek çok kez Sizlerle paylaşmıştım. Bu görüşüme Google’ın eski CEO’su ve Google çatı şirketi Alphabet’in YK Başkanı Eric Schmidt de katılıyor olmalı ki görüşlerini şu şekilde ifade ediyor: "Bir şirket onu tanımlama beklentisiyle adını değiştirmiş olsa da (Facebook-Meta), metaverse’ün ne olduğu konusunda henüz bir anlaşma bulunmuyor..."

Tanımı bile net olmayan ve gerçek hayatta henüz kullanamadığımız bir şey olmasına rağmen metaverse’ün iletişim kurma, sosyalleşme, iş yapma, alışveriş yapma gibi gelecekte hemen hemen tüm alışkanlıklarımızı değiştirecek bir kavram olduğunu da unutmamak ve bu açıdan da bu önemli trendi detaylı olarak analiz etmek gerekiyor. Metaverse’ün, tüm dünyaya, her sektöre ve iş koluna etki edeceği bir gerçek; ancak konseptin hala ortaya çıkmakta ve gelişmekte olduğu bilinciyle, var olduğu iddia edilen metaverse platformlarına mesafe ile yaklaşmakta yarar var. Bununla birlikte, pek çok tüketici metaverse fikrine oldukça sıcak bakıyor: McKinsey tarafından gerçekleştirilen güncel bir araştırmaya göre, tüketicilerin %59’u günlük alışkanlıklarını metaverse’e taşıma konusunda oldukça heyecanlı…

Metaverse’ün hayatımızda olduğunu savunan teknoloji liderleri de yok değil. Microsoft CEO’su Satya Nadella’ya göre, “Metaverse burada ve sadece fiziksel ortamları nasıl gördüğümüzü değil, aynı zamanda bu ortamlara nasıl katılacağımızı da dönüştürüyor: Fabrikadaki üretim hattından, toplantı odasına; sınıftaki bir dersten, bir konser ya da etkinliğe kadar… Microsoft CEO'su, metaverse ile, Microsoft'un doksanlı yılların ortalarında ortaya çıkan World Wide Web'i doğru anlayan, önemini gören ve şirketin odağını çevrimiçi hizmetler geliştirmeye ve sunmaya yönelten şirket kurucusu Bill Gates'in izinden gitmeye çalışıyor. Nadella, metaverse’ün tüm iş yapma şeklimizi etkileyeceği düşüncesiyle, Microsoft'un yeni stratejisinin merkezine "iş odaklı metaverse"ü yerleştirerek, şirketin aynı başarıyı bu yeni dönemde de sağlamasını amaçlıyor.

Meta’nın kurucusu ve CEO’su Mark Zuckerberg de her ne kadar metaverse konseptini sahiplenme adına somut hamleler yaparak, hype’ı başlatan kişi ünvanını alsa da "metaverse’ün bir şirketin inşa ettiği bir şey olmadığını, genel olarak internetin bir sonraki bölümü” olarak tanımlanması gerektiğini belirtiyor ve metaverse’ü, “üç boyutlu, somutlaştırılmış bir internet” olarak herkesin anlayabileceği bir şekilde basitleştiriyor.

Epic Games kurucusu ve CEO’su Tim Sweeney de metaverse’ün tek bir şirketin kontrolünde olması tehdidini öne çıkarıyor: “Metaverse her şeyden çok daha yaygın ve güçlü olacak. Eğer tek bir şirket bunun kontrolünü ele geçirirse, herhangi bir hükümetten daha güçlü olacak ve Dünya'yı yönetme gücü olacak…"

The Metaverse: And How it Will Revolutionize Everything (Metaverse: Her şeyi nasıl devrimsel bir şekilde değiştirecek) kitabının yazarı Matthew Ball (aynı zamanda Time’da kapak olan ve benim de geçtiğimiz ay analiz ettiğim metaverse makalesinin de yazarı) metaverse’ü “her biri bireysel, etkin, sınırsız sayıda kullanıcı tarafından eşzamanlı ve kalıcı olarak deneyimlenebilen; gerçek zamanlı işlenen 3 boyutlu sanal dünyalardan oluşan, büyük ölçüde ölçeklendirilmiş ve birlikte çalışabilir bir ağ” olarak nitelendiriyor…

Peki, bu kadar önemli olan trende yönelik, bu kavramı sahiplenen ve hayata geçirmeye çalışan firmalar neler yapıyor? Son zamanlarda, metaverse alanında öne çıkan patentleri de Sizler için araştırdım.

Kullanıcıların fotoğraflarından, oldukça gerçekçi üç boyutlu avatarlar oluşturan "avatar kişiselleştirme motoru"...

Yazının Devamını Oku

Yapay Zeka günlük sorunlarımıza çözüm getirmede nasıl kullanılabilir?

29 Ağustos 2022
Günümüzün en önde gelen teknoloji trendlerinden olan yapay zeka (artificial intelligence – AI) pek çok iş sürecini de yeniden şekillendiri-yor. Ancak, son dönemlerde artan yatırımlara, ilgiye ve yapay zeka uygulamalarının geliştirilmesi için gereken donanımların ve yazılımla-rın oldukça gelişip, hızlanmasına ve maliyet açısından da erişilebilir olmasına rağmen; pek çok işletme, süreçlerini optimize etme, müşteri memnuniyeti ya da maliyet avantajı sağlama açısından, bu önemli teknolojiden yeterince yararlanamıyor. Bu yazımda, son dönemlerde kendi karşılaştığım birtakım problemlerden hareketle, bu problemlere AI ile nasıl çözümler sağlanabileceğini paylaşmak istedim.

Belki de bu paylaşımlar, AI odaklı çalışmalar gerçekleştiren start-up’lar için ilham olur veya benim yaşadığım problemlerden hareketle bazı firmalar uygulamalarını düzelterek, hayatı kolaylaştıracak etki sağlarlar.

Büyük veri yapay zekanın gelişmesinde ön koşul…

AI’ı en temel seviyede, belirli görevleri yerine getirmek için insan zekasını taklit eden ve topladığı bilgilerle kendisini geliştirebilen algoritmalar veya makineler olarak tanımlayabiliriz. Ancak garajınızda olmasına rağmen, yakıtı yoksa gidemeyen bir araba gibi; AI sistemleri de doğru sonuçlar çıkarmak için, makine öğrenimi algoritmalarına ve bu algoritmaları verimli bir şekilde çalıştırmak için de büyük miktarda veriye ihtiyaç duyuyor. Bununla birlikte, tıpkı benzinin de arabanızda yakıt olarak kullanılmak üzere, önce işlenmesi gerektiği gibi; verilerin de makine öğrenimi süreçlerinde kullanılması için işlenmesi gereki-yor…

AI, McKinsey Teknoloji Trendleri Görünümü’22 araştırmasının ilk sırasında…

Yazının Devamını Oku