Emre Özpeynirci

Onların işi yıldız yaratmak!

11 Eylül 2019
Otomobil fuarlarının geleceğinin tartışıldığı bir dönemde 24 markanın katılmayacağını açıkladığı Frankfurt Fuarı dün önce dünya basını için kapılarını açtı. Alanın küçüldüğü, salonların azaldığı fuarın sönük geçmesi beklenirken ev sahibi Alman markalar yeni yıldızlarla sahneye çıkarak boşluğu doldurdu. Fuarda yollara çıkacak yeni elektrikli otomobiller birbirinden dikkat çeken konsept ve yeni modellerle göz doldurdu.

DÜNYANIN en önemli otomotiv etkinlikleri arasında yer alan ve iki yılda bir Paris ile dönüşümlü olarak düzenlenen ‘Uluslararası Frankfurt Otomobil Fuarı’, ‘Driving Tomorrow’ (Yarını Sürün) sloganıyla dün kapılarını önce dünya basını için açtı. 10-11 Eylül’de dünya basınının 12-22 Eylül tarihleri arasında ise otomobil severlerin ziyaret edeceği fuara ev sahibi Alman markalar tam kadro katılıp, gövde gösterisi yaparken, katılmayan 24 markanın eksikliği ise yıldız yağmurundan hissedilmedi. Fuar alanı bu yıl 200 bin metrekareden 168 bin metrekareye düşerken salon sayısı ise 8’den 5’i indirildi. Salonlar arasında kopukluklar dikkat çekerken, 24 önemli markanın eksikliği yeni nesil 4 Çinli marka, yan sanayi ve startup şirketleriyle doldurulmaya çalışıldı.

BOŞLUK DOLDURDULAR

2 yıl önce 9 markanın yer almadığı fuara bu yıl Alpine, Aston Martin, Bugatti, Citroen, Dacia, DS, Ferrari, Abarth, Alfa Romeo, Fiat, Chrysler, Jeep, Chevrolet, Cadillac, Infiniti, Mazda, Mitsubishi, Nissan, Peugeot, Rolls-Royce, Subaru, Suzuki, Toyota ve Volvo katılmadı. Toyota’dan Bugatti’ye kadar birçok markanın yer almaması hiç kuşkusuz dev organizasyonu gölgeleyecek gibi görünse de dünya devi Alman markaları ev sahibi olmalarının avantajını çok iyi kullanarak bunu adeta engelledi. Çünkü BMW, Mercedes, Audi, Volkswagen, Porsche ve Opel gibi dev Alman markaları yeni modelleri ve konseptleriyle açıkçası bu eksikliği dünya basınına hissettirmedi. Frankfurt’ta bir taraftan artık yollara çıkmaya hazırlanan voltajı yüksek yeni elektrikli otomobiller göz doldururken, diğer taraftan konvansiyonel motorlara sahip dikkat çeken yeni model büyük ilgi gördü.

BÜYÜK GÖVDE GÖSTERİSİ

Almanların gövde gösterisi yaptığı fuarın yıldızları arasında Mercedes’in amiral gemisi olan S Serisi’nin elektrikli versiyonu EQS konsepti, Porsche’nin büyük ses getiren ilk elektrikli spor modeli Taycan, BMW’nin yeni 4 Serisi’nin ve tasarım anlayışının öncüsü olan Concept 4 modeli ve Volkswagen’in Beetle ve Golf’ten sonra en önemli 3. modeli olacağı öngörülen ve önümüzdeki günlerde satışa sunulacak elektrikli modeli ID3 yer alıyor. Fuarda Alman markaların dışında sergilenen ve büyük beğeni toplayan diğer modeller ise sırasıyla İngiliz Land Rover’in ilk sivil Defender modeli, İspanyol Seat’ın performansı markası Cupra’nin SUV konsepti Tavascan ile Koreli Hyundai’nin İzmit’te üretttiği popüler şehir içi minik modeli yeni i10 (Ayten) oldu. Frankfurt’un dikkat çeken diğer yeni modelleri ise şöyle sıralandı: “Lamborghini Sian, Audi’nin elektrikli ve otonom off-road aracı AI: TRAIL, Ford Puma, MINI Cooper SE, retro ve elektrikli Honda E ve Hyundai 45 EV, elektrikli Skoda Citigo IV, Opel Corsa, Volkswagen T-Roc Cabriolet.”

ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLER ARTIK GÜZELLEŞİYOR!

DÜNYADAKİ ve Avrupa’daki katı emisyon kuralları nedeniyle son yıllarda hızla geliştirilen elektrikli otomobiller, bundan 2-3 yıl önce başka modellerden devşirme veya bataryaların yerleşimi nedeniyle tuhaf tasarımlara sahipti. Ancak tüketiciler alıştıkları otomobil tasarımlarını göremeyince çok fazla ilgilerini de çekmemişti. Bugün ise artık geleceğin elektrikli olarak kabul edilmesiyle birlikte dev markalar bu araçlara büyük yatırımlar yapmaya başladı. Bunun sonucunda daha güzel veya yakışıklı, tasarımları herkesin ilgisini çeken elektrikli otomobiller vitrine çıkmaya başladı. Porsche Taycan, Mercedes EQ Serisi, Volkswagen İD3 ve Audi e-Tron Ailesi bunlardan sadece bir kaçı.

Yazının Devamını Oku

Hurda teşviki kalıcı olmalı

9 Eylül 2019
Alım gücü düşen Türk halkı yüksek vergiler ve fiyatlar yüzünden bırakın sıfır otomobil almayı, ikinci elde bile ancak 8-9 yaşında araçları alabilecek duruma geldi.

2019’un 7 ayında sıfır otomobil satışları yüzde 44 düşerken, bu durumda artması beklenen 2. el satışlarındaki kayıp ise yüzde 5.69 oldu. Aslında 2. el otomobil satışlarında kayıp daha fazla olabilirdi. Çünkü 0-3 yaş arası yüzde 19.88, 4-6 yaş yüzde 12.47 gerilerken, 7-9 yaş arası otomobillere talebin yüzde 21.19 artması kaybı biraz önlemiş gibi duruyor.

Şimdi bu sonuçlarla Türkiye’nin son yıllarda kanayan yarası olan 16 yaş ve üzeri hurda statüsünde olan araçların sayısı da hızla artıyor. Bu araçlar hem düşük güvenlik donanımlarıyla insan hayatına kastediyor, hem zehir saçıyor hem de yüksek akaryakıt sarfiyatı ile ceplerimizi boşaltıyor.

YÜZDE 40’I HURDA

Bu durumun ciddiyetinin farkında olan ve daralan sektörü rahatlatmak isteyen hükümet Haziran 2018’de hurda teşvikini devreye soktu. Buna göre 16 yaş ve üstü otomobillerin hurdaya çıkartılmasına bağlı olarak yeni araç alımında 10 bin liraya kadar Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) indirimi uygulaması başladı. Haziran 2019’da bu teşvikin üst sınırı 15 bin liraya çıkartılarak, yıl sonuna kadar uzatıldı. Şu anda Türkiye’de yollarda 16 yaş ve üzeri hurda kapsamında bulunan toplam 5 milyon 5 bin 579 adet otomobil var. Yani yollardaki 12 milyon 759 bin 589 otomobilin yaklaşık yüzde 40’ı hurda statüsünde.

Hurda teşvikinin devreye girdiği Haziran 2018’den bu yana trafikten kaydı silinen otomobil sayısı ise 276 bin 713 adet olmuş. Yani teşvik oldukça etkili olmuş diyebiliriz. Şöyle örnek vereyim; Mayıs 2018’de trafikten kaydı silinen araç sayısı 774 iken, teşvikin devreye girdiği haziran ayında bu sayı bir anda 22 bin 913 adede yükselmiş.

Bu durum hurda teşvikinin ne kadar önemli olduğunu ve devam etmesi gerektiğini gösteriyor. Ama bu teşvikin geçici değil artık kalıcı temel bir düzenleme olarak kalması gerekiyor. Yani 16 yaş ve üzeri otomobillerin trafikten çekilmesi kalıcı bir düzenlemeyle her yıl devam etmeli. Kuşkusuz bu sadece otomobiller için değil sayıları 1.5 milyona yaklaşan 16 yaş ve üzeri hafif ticari araçlar ve bir o kadar da ağır ticari araçlar için de gerçekleşmeli.

GAZETE İLANINDAN BELGESEL ÇIKABİLİR

Yazının Devamını Oku

Daralan pazarın yarattığı rekorlar

2 Eylül 2019
OTOMOTİV Sanayi Derneği (OSD) temmuz ayına ilişkin üretim, ihracat ve ağır vasıta dahil iç pazar performansını mevsimsel nedenlerden dolayı ancak geçen hafta açıklayabildi.

Herkesin tahmin edebileceği gibi ocak-temmuz döneminde ekonominin lokomotifi olan otomotiv sektörü her alanda ciddi yaralar aldı. Ağır vasıta dâhil iç pazarda yaşanan yüzde 48’lik daralmaya, Avrupa’nın etkisiyle ihracatta yaşanan yüzde 7’lik kayıp da eklenince 7 ayda otomotiv sanayinin üretimi yüzde 12 geriledi. Yani sektörün karnesi baştan aşağı kırıklarla dolu.

İşte böylesine zor bir süreçte birkaç rekor yaşandı ki ben bunları ‘üzen rekorlar’ diye adlandırıyorum. Çünkü tamamen üretimin ve iç pazarın düşmesinden kaynaklandı. Yani 1 milyon adetlik satışların olduğu 2016 veya 2017’de bu rekorlar yaşansa herkes zil takıp oynardı. Şimdi ise kimse farkında bile değil, olsa da umursamıyor.

1- İşte bu rekorlardan ilki Türkiye’deki otomotiv üretiminin ihracatı karşılama oranında ortaya çıkıyor. İç pazar o kadar daraldı ki, tarihinde ilk kez ihracat toplam üretimin yüzde 86.40’ına ulaşmış durumda. Yani her üretilen 100 aracın 86’sı ihraç edildi. Pazarda her şey düşerken, bu oran geçtiğimiz yıla göre yüzde 7.17 artmış durumda.

2- İkinci üzen rekor ise iç pazarda satılan otomobillerin yerlilik payında ortaya çıkıyor. İç pazarın yüzde 45.96 düştüğü 7 ayda, Türkiye’de üretilen otomobillerin satışları yüzde 29.90 ile toplam pazardan az düşünce, iç pazardaki yerli satış oranı yüzde 43.74 ile rekor seviyeye ulaştı. Yani satılan her 100 otomobilin yaklaşık 44’ü Türkiye’de üretilenlerden oluştu. Bu oran pazarın 1 milyon adet olduğu 2016’da yüzde 25, 2017’de ise sadece yüzde 31.14’tü.

Sonuç olarak pazarın durumu göz ardı edilerek, bu oranları ‘büyük rekor’ diye manşetlere taşımak verileri doğru okumamak, sektörün içinde bulunduğu zor durumu yanlış aktarmak anlamına gelir. O yüzden ‘üzen’ diyorum. Yoksa ‘büyük rekor’ başlıkları atmayı isterdim.


SON ÇEYREKTE FARKLI BİR REKABET OLACAK

Yazının Devamını Oku

Kim ne kadar sattı, kimler tarih oldu?

26 Ağustos 2019
Otomotiv pazarının yüzde 50’ye yakın daraldığı bir ortamda biraz geriye giderek 2004 yılından bu yana ne kadar araç satıldığını, markaların 16 yıllık performansları ve pazar payları ile kimlerin bu dönemde iç pazardan çekildiğini belirledik. Sonuçlar gerçekten çarpıcı...

2018 yılının ikinci yarısından itibaren zorlanan ve 2019’un ilk 7 ayında ise yüzde 47 daralan otomotiv pazarı için ağustos ayı da pek parlak geçmiyor. Sektör yetkilileri ve uzmanlar ağustos ayında toplam satışların uzun bayram tatili nedeniyle 18 bin adedin (17.927) altında kalan temmuz ayından biraz daha iyi çıkabileceğini, gerekçe olarak ise markaların son 15 günde devreye soktuğu cazip kampanyaları gösteriyor. ÖTV teşviki (yüzde 10) kadar indirimlerden, sıfır faiz imkanlarına kadar zararı göze alan markaların sunduğu fırsatlarla ağustos ayında toplam satışların 20 bin veya üzerinde olması bekleniyor ki, bu da 8 ay sonunda toplam pazarın 233-235 bin aralığında olacağını gösteriyor. Bu sonuç yüzde 20.79 daralan 2018 Ocak-Ağustos dönemine göre pazardaki yüzde 47’lik kaybın süreceğini ortaya koyuyor.

İLK 5 MARKANIN PAYLARI

İşte böylesine bir ortamda biraz geriye giderek 2004’ten bu yana Türkiye’de ne kadar araç satıldığını, markaların performanslarını ve 16 yıl içinde hangi büyük markaların iç pazardan çekildiğini belirledik. EBS Danışmanlık’ın Hürriyet’e özel Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) verilerinden derlediği sonuçlara göre, Türkiye’de 2004’ten bu yana, yani yaklaşık 16 yılda toplam 11 milyon 445 bin 987 adet araç (otomobil ve hafif ticari araç) satılırken bunun yüzde 70.52’si otomobillerden oluştu. 16 yılda Türkiye genelinde satılan otomobil sayısı 8 milyon 71 bin 266 adet olarak gerçekleşti. Toplam satışlarda ilk 5 marka yüzde 57.18’lik pay alırken, otomobil satışlarında ilk 5 markanın aldığı pay ise 50.42 olarak gerçekleşti. Bu sonuçlara göre Türkiye’de son 16 yılda, yılda ortalama 715 bin 999 adet araç, 504 bin adet ise otomobil satıldı. 2018 yılı ve bu yılın ilk 7 ayında sonuçlar 2016 ve 2017 yılına paralel yani 1 milyona yakın adetlerde olsaydı, toplam satışlar 12.2 milyon adede, yıllık ortalama ise 755 bine ulaşacaktı.

11 MARKA TARİH OLDU

16 yıllık verilere göre ODD’ye kayıtlı otomotiv marka sayısı 53’ten 42’ye inerken, bu dönemde Chevrolet, Tata, Lada, Chery, Daihatsu, Proton, Geely, Chrysler, Lancia, Dodge, Saab, Rover ve MG gibi önemli markaların Türkiye’de araç satışları sona erdi. ODD’ye üye 42 markadan sadece 28’si son 16 yıldır kesintisiz faaliyetlerine devam ederken, Türkiye’ye son giren markalar 5 yıl ile Lexus, 4 yıl ile DS oldu. 16 yılda en düşük performans ise sadece 2 yılda 17 adetlik satış yapan MG markası oldu.

Yazının Devamını Oku

Hastalandık bize ilaç gerek!

19 Ağustos 2019
Otomotiv sektörünün en büyük çatı örgütleri olan Otomotiv Sanayi Derneği (OSD), Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) ve Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği’nin (OYDER) başkanları ekonominin lokomotifi olan sektörün sorunlarını, taleplerini ve yapılması gerekenleri Hürriyet’e değerlendirdi.

-ODD Başkanı Ali Bilaloğlu: “Otomotiv sektörü hastalanmış durumda ve desteğe ihtiyacı var. Devletin uygulayacağı destek programı bu duruma ilaç olur.”

- OSD Başkanı Haydar Yenigün: “Uzun vadede otomotiv pazarı nasıl büyür diye bir çalışma yaptırdık. Bunu bakanlarımızla paylaşacağız. Bunlar yapılmazsa sistem tıkanır.”

- OYDER Başkanı Şahsuvaroğlu: “Devletimizden beklentimiz sektörü her zaman dikkatle izlemeleri ve gerektiği durumlarda devreye girerek müdahale etmesidir.”

EKONOMİNİN lokomo-tifi olan otomotiv sektörü için işler 1 yılı aşkın bir süredir iyi gitmiyor. Temmuz ayında ÖTV teşviklerinin bitmesiyle yüzde 66 daralan, 7 ay sonunda ise yüzde 47.7’lik kayba ulaşan iç pazar ağustos ayını da büyük durgunlukla geçiriyor. Markaların içinde maliyetleri kendilerinin karşıladıkları düşük faizler ve ÖTV teşvikini aratmayacak indirimleri barındıran birbirinden cazip kampanyalarına rağmen uzun bayram tatili ve mevsimsel etkilerle birlikte ağustos performansı temmuzdan bile düşük durumda. Geçen ay pazar 17 bin 927 adetle kriz dönemi olan Temmuz 2001’in bile gerisinde kalırken, ağustos ayında satışların 20 bin adedin altında olacağı öngörülüyor. Uzun yıllar otomotiv sektöründe yöneticilik yapan Kurthan Tarakçıoğlu ve diğer uzmanlar iç pazardaki çöküşün 5 temel sebebi olduğunu ve bunların en azından 2’si düzelmeden pazarda iyileşme olmayacağını söylüyor. Bahsedilen o temel sebepler ise şöyle;

1- Krediler ulaşılabilir değil.

2- Alım gücü düştü.

3- Araç fiyatları makul değil.

4-

Yazının Devamını Oku

Satışlar düştü bakım azaldı

12 Ağustos 2019
7 ayda toplam pazar 2017’nin aynı dönemine göre yüzde 55, 2018’e göre ise yüzde 47.5 düşerken, bu durum yetkili servisleri kullanan 0-3 yaş araç parkının da küçülmesini sağladı. Aralık 2017’ye göre servislere giren araç sayısı Temmuz 2019’da yüzde 17.59 düşerken, pazarın daralmasına bağlı olarak bu oran Aralık 2020’de yüzde 55’e ulaşacak. İlk 6 ay sonunda yetkili servislere giren araç sayısı da yüzde 15 azaldı.

TÜRK ekonomisinin lokomotifi olan otomotiv sektöründe işler yüksek kur, faiz ve vergilerden dolayı Haziran 2018’den itibaren iyi gitmiyor. Geçen yılın son 2 ayında devreye giren ve 2019’un ilk yarısına kadar uzatılan ÖTV ve KDV teşviklerine rağmen 2018’de yüzde 35 daralan otomotiv pazarı, 2019’un ilk 7 ayını da yüzde 47.5’luk kayıpla tamamladı. Haziran sonunda teşviklerin bitmesiyle temmuzdaki kayıp ise yüzde 66’ya ulaştı. Bayram tatili, yaz sezonu ve fabrikaların üretime ara vermeleri sonucunda ağustos ayına ilişkin beklentiler de temmuz ayından farklı değil. Açıkçası eylül ayından itibaren de olası bir destek gelmemesi halinde sektörün pek umudu yok. Yıl sonu tahminleri 350 bin adetlere gerilemiş durumda ki, bazı tahminler bunun bile altında. Bu da 2018’e göre yüzde 43, 1 milyona yaklaşan 2017’e göre ise yüzde 63’lük bir küçülme anlamına geliyor.

Bu noktada sıfır otomobil satışlarından çok otomotiv markaları ve yetkili satıcılar için satış sonrasının önemi daha da arttı. Çünkü otomobil satamadığı için zarar eden yetkili satıcılar, satış sonrası ile ayakta kalmak için mücadele veriyor. Ama son 2 yıldır sıfır otomobil satışlarında yaşanan büyük daralmaya bağlı olarak yetkili servisleri kullanan 0-3 yaş araç parkında da ciddi daralmaya yaşanıyor. Aralık 2017’de yetkili servislere giden toplam otomobil ve hafif ticari araç sayısı 2 milyon 907 bin adet iken bu sayı temmuz 2019’da 2 milyon 276 bin 572’ye gerilemiş durumda. EBS Danışmanlık’ın yaptığı araştırmaya göre Aralık 2019’da sıfır otomobil satışlarındaki daralmaya paralel bu sayı 1 milyon 927 bin 202 adede, Aralık 2020’de ise 1 milyon 300 bin adede gerileyecek.

SERVİS GİRİŞLERİ AZALDI

İşte bu da otomotiv sektörü ve yetkili satıcılar için büyük sıkıntıyı ortaya koyuyor. 2017 ‘den bu yana toplam pazar yüzde 70’e yakın daralırken, servise giren araç sayısındaki azalma da yüzde 55’i aşıyor. Bu sonuçlarla birlikte Türkiye genelindeki 725 yetkili bayi sayısı hızla azalırken, yıl başından bu yana 100’e yakın bayi kapandı veya konkordato talebinde bulundu. Binlerce bayi çalışanı da işsiz kaldı. Yetkili servislere giren 0-3 yaş araç parkında yaşanan büyük daralmaya bağlı olarak 2018 yılının ilk 6 ayına göre yetkili servis giriş sayıları da büyük ölçüde daraldı. Bu yılın ilk 7 ayında mekanik servislere girişlerde yüzde 13, kaporta girişlerinde ise yüzde 19 küçülme yaşandı. Yani toplamda yetkili servisleri kullanan araç parkı sayısı 7 ayda yüzde 17.59 azalırken, servislere giren araç sayısı ise yüzde 15 düştü.

Yazının Devamını Oku

100 araç yerine 22 araç satıldı

5 Ağustos 2019
HAZİRAN sonunda otomobil fiyatlarında yüzde 11’i bulan indirim fırsatı sunan ÖTV teşviklerinin bitmesiyle birlikte gözler temmuz ayı performansına çevrilmişti.

‘Yeniden teşvik gelir mi’ beklentisiyle ilk 2 haftada Türkiye genelinde yalnızca 5 bin adet otomobil satılırken, sektörün ay sonu beklentisi 10 bin adetlere kadar gerilemişti. Son 10 günde markaların devreye soktukları kampanyalarında da etkisiyle temmuz ayında 15 bin 398 adedi otomobil olmak üzere 17 bin 927 adet araç satıldı. Bu geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 66 daralmayı işaret ederken, ilk 7 aydaki kaybın ise yüzde 47’yi aşmasını sağladı. 2019’un ilk 7 ayı 1 milyon adetlere yaklaşan 2017 ile kıyaslandığında ise daralma yüzde 55’i aştı. Twitter hesabımda bu verileri paylaştıktan sonra Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Başkanı Haydar Yenigün’den çok çarpıcı bir cevap geldi. Daha sonra birçok internet sitesi ve kanalın da haber olarak kaynak göstermeden kullandığı bu açıklamada Yenigün özetle şunları söyledi: “Temmuz ayı satışlarını pazarın 1 milyon olduğu 2017 yılının temmuz ayıyla karşılaştırırsak yüzde 22’si olduğunu görürüz. Yani iki temmuz arasında yüzde 78 gerileme var. Bu durumu şöyle okumak lazım.  100 araç üretmek üzere fabrika kuran sanayici ya da tedarikçi 22 araç üretti, 100 araç satmak için açılan bayi 22 araç sattı, 100 araca hizmet veren servis istasyonu 22 araca hizmet verdi. Ve devlette de 100 yerine 22 araçtan vergi aldı.”  Gerçekten otomotiv sektörü zor bir süreçten geçiyor ve Yenigün’ün söylediği gibi bu sürdürülebilir bir durum değil.

‘SOSYAL’ DESTEK

Diğer taraftan başka bir önemli konu ise sosyal medyanın doğru kullanılması halinde otomotiv sektörü için de ne kadar önemli ve etkili olduğunun anlaşılması. OSD Başkanı Haydar Yenigün ve diğer sektör yetkililerinin mesajlarıma verdiği cevaplar dışında, EBS Danışmanlık Genel Müdürü Erol Şahin’in ODD verilerini analiz ederek hazırladığı birbirinden çarpıcı tablolarla yaptığım paylaşımlar son dönemde ciddi etkileşim sağlıyor. 23 bin takipçimle günde 200 bin ayda 6 milyona yaklaşan görüntülenme, otomotiv sektörü için de önemli. Haydar Yenigün bu durumu, “Sosyal Medya’nın gücü” olarak değerlendirip kaynak kullanımı hakkında ise, “Yakında bu konuda ‘ahlaki kurallar’ yerine oturacak. İnsanlar kaynak belirtmek zorunda hissedecekler” yorumunu yaptı.

SON SÖZ VARANK’IN

GEÇEN hafta otomotiv sektörünün temmuz ayı satışlarından çok ana gündemi Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) üyesi firmaların bakanlıktan hali hazırda 1 yıl ertelenen ‘yeni emisyon müktesebatı’na geçişin 1.5 yıl daha ertelenmesini istemesiydi. Sanayi Bakanlığı’nın 10 Ağustos’a kadar internetten görüşe açtığı bu erteleme talebiyle ilgili sadece Hürriyet’te yer alan haberler sonrası sektör ikiye bölündü. OSD Başkanı Haydar Yenigün’ün ‘erteleme olmazsa çökeriz’ açıklamasına karşı Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) ve Doğuş Otomotiv Başkanı Ali Bilaloğlu’nun “Sadece iç talep biraz artsın diye eski teknoloji içeren ve çevreye daha fazla zarar veren ürünlerin satılmasını desteklemem mümkün değil” yorumu tartışma yarattı. Erteleme isteyen bazı ODD üyesi bazı üretici distribütörler, Bilaloğlu’nun ODD adına açıklama yapamayacağını sadece kendi grubu adına konuşabileceğini söylediler. Bilaloğlu da bunun üzerine bana bir mesaj göndererek, “Cevaplarım ODD Yönetim Kurulu kararı değil tamamen benim görüşüm” diye düzeltme yaptı. Halbuki OSD Başkanı Haydar Yenigün’ün açıklamalarını ileterek kendisinin görüşünü sormuş, o da cevap vermişti. Burada önemli olan sektörün iki büyük çatı örgütünün düşüncesiydi. Sonuç olarak 10 Ağustos’a az bir süre kaldı. Sektörü ikiye bölen bu erteleme isteğine ilişkin son kararı Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank verecek.

 

Yazının Devamını Oku

Bakanlık bile görüşe açtı

29 Temmuz 2019
Sanayi Bakanlığı 25 Temmuz’da internet sitesinde ilginç bir konuyu görüşe açarak, tartışma başlattı. OSD üyesi bazı firmaların daha önce bir yıl ertelenen ‘yeni emisyon müktesebatı’na geçişi 1.5 yıl daha ertelemek istediklerini duyurdu. Halihazırda 1 yıldır Avrupa’ya istenilen nitelikte yeni faz motorlu araç üretip ihraç eden bu şirketler, iç pazarda ise eski faz motorları satıp ilave 10-12 bin TL maliyet avantajı elde etmeyi amaçlıyor.

SANAYİ ve Teknoloji Bakanlığı, 25 Temmuz tarihinde internet sitesinde çok önemli bir konuyu tartışmaya açtı. “Emisyon Mevzuatı Değişiklik Taslağı Görüşe Açılmıştır” başlığıyla duyurular bölümünde yer alan yazıda bakanlık özetle şu yorumu paylaştı: “Dünya genelinde gündeme gelen emisyon manipülasyonları sonrasında, ilgili Avrupa Birliği (AB) müktesebatına dayanılarak ve ülkemizde yaşanan süreçler göz önünde bulundurularak, AB ile eş zamanlı Türkiye’de de emisyon manipülasyonlarına izin vermeyecek hukuki ve teknik zemini oluşturan RDE (Real Driving Emission-Gerçek Sürüş Emisyonu) mevzuatı, 13/8/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Diğer taraftan, Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) üyesi bazı firmaların, RDE mevzuatının özellikle motor ve after-treatment (egzoz arıtma) sistemleri bağlamında ilave maliyet getireceği gerekçesiyle, Türkiye’de üretilerek iç piyasaya sunulacak araçlar için RDE Faz 1 ile ilgili Euro 6c ve Euro 6d-temp fazlarına geçiş yapılmaması, bu kapsamda mevcut emisyon fazının (Euro 6b) uygulanmaya devam edilmesi talep edilmektedir. Görüşlerinizin 10.08.2019 tarihine kadar bakanlığımıza gönderilmesi hususunda gereğini arz/rica ederim.”

Bu durumu biraz araştırınca çevre kirliliği gibi başta tüketiciler olmak üzere üreticiler ve distribütör firmaları yakından ilgilendiren derin bir konu olduğu anlaşıldı. Hatırlatmak gerekirse Avrupa’da yeni emisyon müktesebatına geçiş tarihi olarak 1 Eylül 2018 tarihi belirlenmiş ve geçtiğimiz yıl Avrupa’da bu geçiş yapılarak yeni nesil otomobiller Euro 6c tipli yeni faz motorlar ile üretilip, satılmaya başlanmıştı. Türkiye’de ise 2016 senesinde alınan bir erteleme kararı ile bu geçişin Avrupa’dan 1 sene sonra yapılmasına, yani 1 Eylül 2019 tarihine ertelenmişti. Tüm üretici ve ithalatçı firmalara bu tarihe kadar geçiş hazırlıkları yapmaları yönünde süre verilmişti. Türkiye’deki otomotiv üreticileri 1 Eylül 2018’den itibaren Avrupa’ya ihraç ettikleri araçlarda yeni faz (Euro6c) motorları kullanırken, Türkiye’de sattıkları araçları ise 1 yıl daha eski faz motorlarla (Euro6b) üretme şansına sahip olmuşlardı.

ARAÇ BAŞINA 12 BİN TL

Bakanlığın duyurusu bu noktada çok önemli. Çünkü bazı üreticilere bu 1 yıl uzatma yetmemiş, 1 Ocak 2021’e kadar iç pazarda sattıkları araçlar için ek bir süre daha istenmiş. Bugün geldiğimiz noktada 2016 yılında kendilerine bildirilmiş olan bu geçiş sürecine yerli üretici veya ithalatçı markaların tamamının hazır olduğu biliniyor. Aksi takdirde 1 yıldır Avrupa’ya ihracat yapamazlardı. Ancak bazı yerli üreticilerin bu geçiş sürecini 1.5 yıl daha ertelemek istemesi, hem bakanlık nezdinde hem de rakipleri tarafından tepki çekmişe benziyor. Çünkü bu üreticiler aynı otomobili Avrupa için yeni tip motorla üretip ihraç ederken, iç piyasaya satmak istedikleri otomobillere bir eski motor tipini koymaları durumunda maliyet avantajı elde edeceklerini belirtmişler. Bakanlık da duyuruya bunu eklemiş. Yaptığım araştırmada bu avantajın araç başına yaklaşık 900 Euro olduğunu öğrendim. Yani yeni faz motor yerine eski faz motorun kullanılması mevcut vergi sistemiyle, araç başına anahtar teslim fiyatında yaklaşık 10-12 bin lira gibi bir avantaj yaratıyor. Zaten bu avantajı bazı yerli üreticilerin son 1 senedir kullandığını da hatırlatmakta fayda var.

AVRUPA ARTIK GERÇEK SÜRÜŞ EMİSYONU İSTİYOR

AVRUPA Birliği (AB) 1 Eylül 2018’den itibaren üretilen ve satılan yeni araçlarda Euro 6b’den (Eski yönteme göre laboratuvarda yapılan onay testi) Euro 6c’ye (Güncellenen yönteme göre laboratuvarda yapılan onay testi) geçerken, 1 Eylül 2019’den itibaren ise RDE’ye (Gerçek Sürüş Emisyonu) yani Euro 6d-temp (Gerçek trafik şartlarında limitlerin 2.1 katı artırılmasına müsaade eden test yöntemi) faz motorlara geçecek. Yani bu tarihten itibaren satılan yeni nesil araçlarda artık Euro 6d-temp fazı istenecek. Yani artık araçlarda özellikle NOx, PN ölçümlerinin gerçek trafik şartlarında yapılması şartı isteniyor.

OTODA DÜNYAYA HİTAP EDİYORUZ

Yazının Devamını Oku