Anıt nasıl özgürleşti?

ÖĞRENCİLİK yıllarımızda Kızılay gözde mekânımızdı. Genelde Engürü Kıraathanesi’ne, Sakarya Çay Ocağı’na ve ABC Kitabevi’ne takılırdık. Üçü de yok şimdi.

Haberin Devamı

Biraz daha paralı arkadaşlarımız Mülkiyeliler Birliği’nin lokantasına giderdi. 1990’a dek Kızılay Postanesi (Gima’nın önü) olan buluşma yerimiz, o yıldan itibaren Yüksel Caddesi ile Konur Sokak arasında inşa edilen İnsan Hakları Anıtı olmuştu. Ankara’da öğrenci olup da o anıtın önünde beklememiş insan yoktur desem yeridir.

Kaidenin üzerine yüzü Güvenpark’a dönük bir şekilde oturmuş, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi okuyan kadın heykelinden söz ediyorum. O heykel, protesto eylemleri yapılmasın diye 14 aydır bariyerlerle çevrilmişti. Arka tarafına da bir portatif karakol kurulmuştu.

Her akşam aynı şey yaşanıyordu. Aynı eylemciler (genelde 6 kişi), aynı saatte ortaya çıkıyor, aynı polisler onları aynı sert yöntemlerle derdest edip aynı beyaz camsız minibüse bindiriyor, o minibüs aynı güzergâhtan geçerken içindekiler aynı ritimle minibüse vuruyor. Duruma alışık çevre sakinleri “Ne oluyor” diye bakmıyor bile...

Haberin Devamı

Geçen hafta Türkiye’nin ombudsmanı Şeref Malkoç’u ziyarete gitmiştim. CHP milletvekili Mahmut Tanal, heykelin etrafındaki bariyerlerin kaldırılması için kendilerine dilekçe vermiş. Kurum da hemen harekete geçmiş. Görevli kamu denetçisi, konuyu yerinde görmek için heykeli ziyaret etmiş. Ziyaret bölgenin güvenliğinden sorumlu Emniyet yetkililerini ve Ankara’nın yöneticilerini biraz üzmüş.

Neticede denetçi, vatandaşın şikâyeti ve idarenin tutumuyla ilgili bir rapor hazırlamış ve heykelin trajikomik durumunu yansıtmış. Yasa gereği idare (yani Ankara Valiliği) ombudsmanın verdiği bir kararı uygulamak zorunda değil. Ancak ombudsman uygulanmayan kararları nedeniyle idareciyi teşhir edebiliyor. Bundan olsa gerek, idare ombudsman bir karar açıklamadan o heykelin etrafındaki bariyerleri kaldırdı. Ağır aksak da olsa ombudsmanlık gibi kurumların trajikomik durumlardan kurtulmakta işe yaradığını bir kez daha görmüş olduk.

Bu arada Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen de geçici karakolun olduğu yerde bir trafo inşaatı yapılacağını gerekçe göstererek Ankara Valiliği’ne başvurmuş. Yakında o geçici karakol da kalkabilir.

Haberin Devamı

DİPLOMASİ KISKACINDAKİ YARGI

HABERLERİ okuyunca içimden “O heyetin yerinde olmak istemezdim” dedim. Pastör Andrew Craig Brunson’ı yargılayan İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden söz ediyorum. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye seslenirken “Ver papazı, al papazı” demesi, ABD Başkanı Donald Trump’ın ikide bir hakarete varan tweet’ler atıp mahkemenin kararlarını sorgulaması, kendi mecrasında ilerlemesi halinde sıradan bir dosya gibi görünen bu yargılamayı başka mecralara taşıdı. 18 Temmuz’da mahkemeden çıkan “tutukluluğun devamı” kararını ABD’nin F-35 şantajı izledi. Ardından İzmir’den “Brunson’a ev hapsi” haberi geldi ama bu karar Brunson’ın hizmet ettiği kiliseye gönülden bağlı Başkan Yardımcısı Mike Pence’i kesmedi. Pence’in etkisi ve baskısı ile Trump bir kez daha Türkiye’yi ağır yaptırımlarla tehdit etti. Tehdit, Ankara’da iktidarıyla muhalefetiyle herkesi birleştirdi. Haliyle bu saatten sonra mahkeme heyeti Brunson’ı tahliye etse “Tehdide teslim oldu” yorumlarından kaçamayacak. Tahliye etmese ABD ile yaşanması olası bir krizin olumsuz sonuçlarının sorumlusu olarak görülecek.

Haberin Devamı

Keşke iç ve dış siyaset yargımızın sahasına, yargımız iç ve dış siyasetin sahasına bu kadar çok girmeseydi.

AKŞENER NİYE KÜSTÜ?

"BİR siyasetçi, bin bir güçlüğe rağmen kurup büyük mücadelelere giriştiği, ardından girdiği ilk seçimlerde TBMM’de grup kurmayı başardığı bir partinin liderliğini niye bırakır?”

Meral Akşener’in İYİ Parti’nin 12 Ağustos’ta yapılacak kurultayda aday olmayacağını duyunca aklıma ilk bu soru geldi.

Kendi kendime “Güven tazelemek içindir” diye yanıt verdim. Parti yönetiminin “Başka adayımız yok” açıklaması bu düşüncemi pekiştirdi.

Ancak Akşener aday olmamakta ısrarcı olunca çok yakınındaki bir milletvekiline “Meral Hanım’ı ikna edemeyecek misiniz” diye sordum. Yanıtı “İkna etmekten başka hiçbir yolumuz yok” oldu.

Haberin Devamı

Şimdi “Parti kendisini bu kadar çok isterken Akşener kurduğu partiye niye küstü” sorusunu sormaya başladım.

Yazarın Tüm Yazıları