Bünyamin Sürmeli

Aşırı sıcak bu sefer kalıcı

20 Temmuz 2007
Seçim günü aşırı sıcaklar geliyor. Zaten normallerin üzerinde seyreden sıcaklıklar, şimdi aşırı seviyelere çıkmaya hazırlanıyor. Basra Körfezi’nden gelecek sıcaklar yarın kendini hissettirmeye başlıyor. Sıcaklıkların pazar günü Marmara’da, İç Anadolu’da, Güneydoğu’da 35 derecenin üzerine çıkma ihtimali var. Ege ve Akdeniz’de ise 40 dereceye ulaşabilecek. Özellikle Ege ve Akdeniz’de bugünlerde nem oranı düşük ve rüzgar etkili. Bu iki parametrenin üzerine eklenecek aşırı sıcaklar halen tehdit oluşturan orman yangınlarına daha bir destek verecek. Aşırı sıcaklara karşı dikkat diyoruz, direkt güneş ışınlarına maruz kalmayın, bol su tüketin, alkol almayın, bol ve açık renkli kıyafetler tercih edin, denize girecek olsanız da koruyucu krem kullanın, sağlık durumunuza göre terle kaybedilecek tuzu da bir şekilde yerine koymalısınız. Oy kullanmaya gidecek özellikle yaşlılara da sıcakların bastırmadığı saatleri tercih edin diyoruz. Bir hatırlatma da yetkililere; orman yangını riskine karşı tetikte olunması gerekiyor.

Bu sıcaklar ay sonuna kadar etkisini sürdürecek gibi görünüyor. Ayın 26 ve 27’sinde bir düşüş ile sıcaklık normallere geriliyor, sonrasında ay sonuna ilerleyecek şekilde sıcaklar tekrar etkili olacak. Tabii bu uzun vadeli öngörü, değişim olursa önümüzdeki günlerde hava durumu bültenlerimizde ayrıntıları bulabilirsiniz.

*

İçimi bir korku sardı. Geçenlerde okuduğum bir makale, bana bundan yıllar önce, havaya bakıp bakıp ileride "düzgün bir işim olacak mı, yoksa havadan sudan işlerle mi uğraşacağım" diye düşündüğüm dönemlerde okuduğum dünyanın sonu senaryolarından birini hatırlattı!

Senaryo şuydu: Helyum ve hidrojenden oluşan güneş, gezegenlere yaydığı ısıyı hidrojeni yakarak elde ediyor. Hidrojen yanıyor ve helyuma dönüşüyor. Bu yanma sonucu açığa çıkan enerjinin bize düşen payı gezegenimizin hayat kaynağı. Helyum hidrojene göre çok daha yüksek enerjiye sahip. Senaryoda, yana yana bitecek hidrojenin ardından helyum yanmaya başlayacağı ve açığa çıkacak yüksek ısıyla, Güneş’e en yakın gezegen olan Merkür ve Venüs’ün eriyip küresel yapısını kaybedeceği, akacağı, dünya üzerinde de birçok etki oluşacağından bahsediliyordu. Metal yüklü olan dağların eriyip hareketleneceği, denizlerin aşırı ısınmadan kaynayabileceğinden söz ediliyordu.

Son araştırmada ise güneşin yaydığı ısı ve kozmik ışınlar ile dünyanın ısınması, küresel ısınma karşılaştırılmış. Son 30-40 yıl içerisinde güneşin yaydığı ısıda nasıl bir değişim olmuş? Aynı dönemde dünyadaki ısınma nasıl değişmiş? Bilim adamları bunu araştırmış! Sonuç enteresan, Tüm dünya küresel ısınmayı konuştuğu son 20-30 yılda, güneşin yaydığı ısı miktarı azalmış. Bu araştırmayla küresel ısınmanın bu şekilde normalin üzerinde bir hızla artmasının nedeninin insanoğlu olduğu savı daha da kuvvetlenmiş oluyor. Çünkü bazı çevreler tarafından dünyadaki küresel ısınmanın, güneşten gelen ısı ve kozmik ışınlara bağlı olduğu düşünülüyordu. Hatta bu konuyla ilgili bir İngiliz televizyon kanalı da küresel ısınmaya güneş ışınlarının neden olduğunu anlatan bir belgesel yayınlamıştı. Bu araştırma bir yerde bu tür çalışmalara cevap niteliği de taşıyor.

Şimdi yıllar önce okuduğum dünyanın sonunu anlatan senaryo ile bu araştırmayı birleştirelim. Ya da ben anlatmayayım, siz birleştirirsiniz artık! :)
Yazının Devamını Oku

Bir günlük sağanak

13 Temmuz 2007
Aşırı sıcaklar hafta içi, mevsim normalleri hafta sonu hissediliyor. İşte bugünden itibaren bir sıcak sistemin daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Sıcaklıklar bugün 7-9 derece düşüyor. Bu düşüşle beraber Marmara, Ege’nin büyük kısmı ile Karadeniz ve İç Anadolu’nun batısı kısa süreli gök gürültülü sağanak yağış alacak. Yağış son 2 haftadır olduğu gibi cuma günü geliyor ve yine son 2 haftadır olduğu gibi hemen akabinde gelen yüksek basınç etkisiyle yağış kesiliyor. Yani yağış bir günlük, hafta sonuna maalesef sarkmıyor. Pazartesi-salı sıcaklıklarda tekrar artışlar var ama aşırı sıcakların Türkiye ile bir sonraki randevusu ayın 19-20’si gibi görünüyor. Bir değişim olursa eğer, ayrıntılarını hava durumu bültenlerimizde bulabileceğinizi biliyorsunuz.

*

Bu hafta benim kafamda yine komplo teorileri geziyordu bu küresel ısınma üzerine. Dünya bir süredir ayağa kalkmış son sayıyor. Dünya ha bitti, ha bitecek. Dönüşü olmayan yolda son 20 yıl, son 10 yıl, son 5 yıl, hatta son yıl bile yok. Geçen hafta size İngiliz toplumu içerisinde yapılan bir anketten söz ettim. Araştırmada, İngilizlerin büyük kısmının küresel ısınmanın politikacılar ve bilim adamlarının abartısı olduğuna inandıkları sonucu çıkmıştı. Bu konuyu düşünürken aklıma şu soru geldi; atmosferin bozulması sürecinin insanlığa duyurulmasında bilim adamları nerede, politikacılar nerede? Bu sorunun üzerine hangi taşı kaldırsak altından çıkan ülkeye, Amerika Birleşik Devletleri’ne döndüm. Amerika Birleşik Devletleri biliyorsunuz ne Kyoto’yu destekliyor, altına imza atıyor, ne de bundan sonraki anlaşmalara yeşil ışık yakıyor. Hatta bu Amerikan politikasını destekleyen bazı Amerikalı bilim adamları da çıkıp, küresel ısınma diye bir şey yoktur diyebiliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin politikası, politik karar. Çünkü Amerikan toplumu İngilizlerin aksine küresel ısınmaya karşı hükümetlerinin bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyor. Ne bu şimdi? Hani komplo teorisi diyorsunuz değil mi?

Bakın, Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, küresel iklim değişimine karşı bir tedbir almıyor, ekonomik gerekçeleri öne sürüyor, hatta bu işin abartıldığını söyleyen bilim adamlarını destekliyor. Öte yandan Amerikan toplunu iklim değişimine karşı bir şeyler yapılmalı diyor. Bunun yanında sivil toplum kuruluşları ya da bilim çevreleri dururken eski ABD başkan adayı (Al Gore) çıkıp belgesel yapıyor, tüm dünyaya izletiyor, ülke ülke dolaşıyor, söyleşi söyleşi geziyor, kendine bir misyon edinmiş ciddi ya da gayri ciddi her ortamda insanları iklim değişimine karşı uyarıyor. Hatta korkutacak seviyede gözlerimizin içine sokuyor. Ama eş zamanlı olarak kendisi kuzey kanadında bilmem kaç, güney kanadında bilmem kaç oda bulunan, jakuzilerin-saunaların sayısı bilinmeyen bir villada, yılda harcadığı enerjinin hesabının tutulmadığı bir evde yaşıyor. Çevre bilinci olmadığı anlaşılan bu insan küresel ısınmanın en büyük nedenlerinden biri olan fazla enerji tüketiminde zirve yapıyor, ama eş zamanlı olarak kendini insanlığı uyandırmaya adamış. Sizce bu iki duygu bir arada olabilir mi?

Sizin de kafanız karışmıyor mu? Size de bu işin içinde bir iş olduğu hissi vermiyor mu? Sanki danışıklı dövüşle insanlık bir psikoloji içine sokulmak isteniyor. Yoksa son sıcaklarda ben yine ağır yiyecekleri biraz fazla mı kaçırdım? :)
Yazının Devamını Oku

Sıcaklar dalga dalga geliyor

29 Haziran 2007
Sıcaklar mevsim normallerine dönüyor. Güney ve Güneydoğu’da hálá 40 derecenin üzerinde. Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde pazar günü sağanak var. Aşırı sıcaklar bugünden itibaren yavaş yavaş etkisini yitiriyor. Gerçi güneyde yine 40 derecelerde, hatta Güneydoğu’da 40 derecenin de üzerinde ama bu değerler bölgenin normallerinin 1-2 derece üzeri. Ama ne olursa olsun 42 derece 42 derecedir, dikkatli olun diyoruz. Basra Körfezi’nden gelen bu sıcaklar Güneydoğu’dan Marmara’ya Temmuz’un 3-4-5’i gibi tekrar uzanacak. Görünen o ki, yurdun büyük kısmı bu tür dalgalanmalarla gelecek aşırı sıcaklarla bu yaz sıkça karşılaşacak. Yani biten su şişelerinizi atmayın, bu yaz sıkça doldurmanız gerekecek... Yağış ise Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu’nun kuzeyinde pazar günü sağanak şeklinde bekleniyor.

*

Sıcaklarla aranız nasıl? Bu hafta Türkiye’yi bayağı bir yordu. Uyarı üzerine uyarı dinlediniz, bazılarımız uyguladı, bazılarımız uygulamadı, uyarıları uygulayan da uygulamayan da sağ olsun :). Biz görevimizi yaptık, beklentimiz yoktu...

Bu hafta yazımda artık şu uyarıları bir kenara bırakayım dedim. Yaz geldi, adam gibi bahar yaşayamadan. Şimdi "Bir kış boyunca bahar yaşadık yetmedi mi?" diyenler olabilir. Öyle demiyorum! Bahar! Gerçek bahar! Aşık olunan bahar! Çiçeklerin açtığı bahar! Kuşların öttüğü bahar! Gökkuşağı renklerinin tamamını doğada gördüğümüz bahar!

Mevsimlerin kayması, bazılarının ortadan kalkması hep küresel ısınmanın sonucu. Ah bu küresel ısınma! Bahar mevsimleri küresel ısınmayla yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Aynen baharı yaşamadan kıştan yaza geçtiğimizde dağlardaki karların birden eriyip sellere neden olması gibi, bahar görmeden ani sıcaklık artışları yaşayan metabolizmamızın da nevri dönüyor. Acayip tepkiler veriyor, baharda aşkla çarpmak isteyen kalbimiz, bu sefer birden yaza girip sıcaklık dalgalanışı yaşayınca, bozulan kan dengemizi rayına sokabilmek için çalışıyor, çarpıyor.

"Eeeee önerin ne?" diyeceksiniz. Ailenizin meteoroloğu durmuyor, çalışıyor, üretiyor. Ne demişler "Olan ile ölene çare yok". Bu demek değil ki küresel ısınmaya karşı tedbir almayalım, artık hava böyle! Küresel ısınmaya karşı tedbirleri belki en radikal seviyede alacağız ama öte yandan da artık belirli değişimler yerleşti ve bu değişimlerin tekrar eskiye dönmesi pek söz konusu değil. Yani denge bir sefer şaştı. Bu nedenle artık bazı önlemlerin doğal refleksimiz haline gelmesi gerekiyor. Aynen kışın dışarıda kar yağışını gördüğümüzde, atkı ve başlığımızı yanımıza aldığımız gibi, sıcak uyarıları duyduğumuzda şapka takıp, bol kıyafetler giyip elimizde su şişesi ile dışarı çıkacağız, az yiyeceğiz, mümkün mertebe alkol almayacağız. Uzmanlar bu sıcaklarda günlük gıda tüketimimizin en azından 100 kalori azalması gerektiğini söylüyor.

Aşık olma kısmına tekrar dönecek olursak, bana öyle geliyor ki o dengesini buluyor, asıl aşk mevsim dinlemiyor, çıkıyor geliyor. Ama benden bu konuda daha fazla bilgi beklemeyin, sorumlu meteoroloğum ama ben uzmanlığımı "Stratosferik Kirlenme" üzerine yaptım, takdir edersiniz ki konular pek uyuşmuyor...

Mevsim normallerinin ne kadar dışına çıktık

Geride bıraktığımız hafta, birkaç bölge hariç normallerin dışında seyretti. Peki ama kim ne kadar etkilendi. İşte bölgelere göre mevsim normalleri ile geçtiğimiz haftanın sıcaklık karşılaştırması.

BölgeMevsim normaliGeçen hafta

Marmara26-27-2837-40

Ege37-3841-42

Akdeniz37-3842-43

İç Anadolu’nun batısı30-32 37

İç Anadolu’nun doğusu29-30 34

Orta ve Batı Karadeniz28-2936-37

Doğu Karadeniz25-2630-31

GüneydoğuMievsim normallerinde kaldı

Doğu AnadoluMevsim normallerinde kaldı
Yazının Devamını Oku

Sıcaklar bugünden itibaren başlıyor

22 Haziran 2007
Sıcaklık değerleri bugünden itibaren artıyor ve Marmara’da 35, Ege ve Akdeniz’de 40, Güneydoğu’da 41- 42 derecelerin üzerine çıkmaya hazırlanıyor. Bu değerler özellikle hafta sonunda ölçülecek. İki sıcak sistem Türkiye üzerinde bir boğaz oluşturuyor. Biri Basra Körfezi’nden, diğeri Kuzey Afrika üzerinden geliyor. Basra Körfezi’nden gelen sistem sıcak ve kuru hava getiriyor, Kuzey Afrika üzerinden gelen sistem ise sıcak ve nemli. Çünkü Afrika üzerinden gelirken koca Akdeniz’i geçeceği için sıcak hava doğal olarak nem de kazanacak. Bu nedenle orta ve doğu bölgelere kuru, batı bölgelere ise nemli hava hakim olacak bu hafta sonunda. Ama olaya şu şekilde de bakabilirsiniz; ister nemli, ister kuru olsun, zaten bahsettiğimiz sıcaklık değerleri 35-40 derece aralığı, hatta Güneydoğu’da 40 derecenin de üzeri diyebilirsiniz. Neyse uyarımız özellikle kalp, tansiyon ve astım hastalarına. Aktivitelerin biraz yavaşlatılmasında, daha az efor gerektiren aktivitelerin bulunduğu programlar yapmalarında fayda var. Zira sıcaklık değerleri bugünden itibaren artıyor ve Marmara’da 35, Ege ve Akdeniz’de 40, Güneydoğu’da 41-42 derecelerin üzerine çıkmaya hazırlanıyor. Bu değerler özellikle hafta sonunda ölçülecek. Batı bölgelerde bir de nemi işin içine katacak olursak hissedilen sıcaklıklar, biraz önce sıraladığım gerçek sıcaklık değerlerinin 5-6 derece daha üzerinde olabilir. Unutmayın; insan vücudu gerçek sıcaklığa göre değil, hissettiği değere göre tepki verir. Tabii güneş çarpmalarından ve sıcaklardan etkilenecek yalnızca yaşlılar ve kalp-tansiyon hastaları değil, herkesin dikkatli olması gerekiyor. Klasik uyarılar bunlar ama hatırlamakta fayda var. Güneşin dik geldiği 11.00-16.00 saat aralığında direkt güneş ışınlarına maruz kalınmaması gerekiyor. Kullanılması gereken şapkaların kulakları ve enseyi de kapatacak şekilde olması iyi olur. Üff püf demeyin! Sizin için söylüyorum :)

Bol, açık renkli ve pamuklu kıyafetler tercih etmeniz iyi olacaktır. Bol bol sıvı tüketin ama bu sıvı aman alkollü olmasın, en azından öğle saatlerinde olmasın! Ağır yiyeceklerden de uzak durulması aşırı sıcaklardan daha az etkilenmenizi sağlayacaktır. Buraya kadar hemfikir miyiz? Tamamsa uyarı kısmından, sıcakların ne kadar süreceği bölümüne geçeceğim, herkes anladıysa siliyorum...

Sıcakların yaklaşık ay sonuna kadar bir iki derecelik dalgalanmalarda etkisini sürdürmesi bekleniyor. Yaşlılar ve çocuklar için yaptığımız uyarıların kesinlikle dikkate alınması gerekiyor. Özellikle bu hafta sonunda açık havada gezmek yerine, alışveriş merkezleri gibi klimalı ortamlarda geçirmeleri iyi olacaktır. Yağış durumuysa içler acısı. Yağış yok ve yakın bir gelecekte de görülmüyor. Ve akıl almaz bir şekilde tasarrufla yakından uzaktan alakamız yok. Sanki susuz kalacak bizler değiliz. Ay sonuna kadar etkili olacak bu sıcak dönemde kayda değer bir yağış da maalesef yok...

Şimdi biraz Pollyannacılık oynayalım mı? Bakın çöl olan bölgelerden yetişen ve ilaç yapımında kullanılan bazı özel bitkiler varmış. Böyle giderse, su tasarrufunda bulunmazsak, kaçak kuyular ile yeraltı suyunu da bitirirsek bol bol ilacımız olacak. Ama o ilaçları neyle içeriz? O kadarına ben karışmam...

Son olarak hafta sonunda sıcaklığın İstanbul’da Mersin normallerinde olacağını hatırlatalım :)
Yazının Devamını Oku

Basra sıcakları yakıyor

15 Haziran 2007
Yağışlar gitti, sıcaklar ve kuru hava etkisini göstermeye başladı. Sıcaklık değerleri Marmara’da 30, güney bölgelerde 35, Güneydoğu’da 35 derecenin de üzerinde. Bu ısınma yakın bir gelecekte terse dönmüyor, hava serinlemiyor. Sıcakların kaynağı Basra Körfezi. Bu nedenle hava kuru bir yapıya sahip ve yağışı engelliyor. Yakın bir gelecekte kayda değer bir yağış yok maalesef. Yalnızca yağışı engellemiyor, polen oranında da artışlara neden oluyor. Alerjik bünyelerin gezinti mekanları nereler olacak? Deniz kıyıları! Unutmuyoruz, nem ne kadar fazla olursa, polen o kadar az olur. Bu hafta sonunda yalnızca pazar günü Doğu Karadeniz’de yağış bekleniyor.

BAHAR YORGUNLUĞU

Bugünlerde siz de her zamankinden daha yorgun, daha bitkin, sabahları yataklarınızdan daha bir kalkamaz hissediyor musunuz? Evet, ben de :) Ne sandınız? Doktorlar da hastalanıyor, meteorologlar havalardan etkilenmez mi sanıyordunuz?

Geçen yıllarda yine bu dönemlerde bahsetmiştim Bahar Yorgunluğu’ndan! Neden kış yorgunluğu ya da yaz yorgunluğu yok da, bahar yorgunluğu var? Dikkat ederseniz bahar, kış ve yaza göre daha kısadır. Baharlar geçiş mevsimleridir. İki ana mevsiminin (kış ve yaz) geçişidir.

Baharda havanın kimyasal yapısı değişiyor. Bileşenlerin oransal farklılaşmasından, polen ve kirlilik konsantrasyonuna kadar birçok değişim meydana geliyor. Çizgisel kaynaklarda, yani otobanlarda, trafiğin yoğun işlediği alanlarda araç sayısı mevsimden mevsime farklılık gösteriyor. Buna bağlı olarak kirletici konsantrasyonu artıyor ya da azalıyor, zincirleme olarak atmosferde birçok değişim meydana geliyor.

BÜNYENİZİ DESTEKLEYİN

Aslında bizi etkileyen yalnızca atmosfer kimyasındaki değişimler değil. Dünyanın yörüngesindeki konumuna bağlı güneşlenme zamanı ve süresinden tutun da, özellikle büyük şehirlerde havadaki elektrik yükü artışına kadar birçok parametre sayabiliriz.

Ani hava değişimlerini hatırlayın, örneğin aniden havanın kapattığını, bir sağanağın indirdiğini. Ya da rüzgarın sabahtan akşama sert estiği günü düşünün, bazen baş ağrılarına neden olur. Neden? Çünkü havada bir değişim vardır. Bu değişime vücudumuz bir refleks gösterir. Bu refleks esnasında bazen damarlarımız gevşer, bazen de gerilir. İşte bu hareketler ağrılara yol açar, sıklıkla baş ağrıları olur. Baharda ise bu değişim koca bir mevsime yayılır ve biz buna tepki olarak ani baş ağrısı yerine uzun süren yorgunluk hissederiz. Tabii fizyolojik etkilenme bu denli uzun soluklu olunca psikolojimize de yansıyabiliyor. Bir de alerjik bünyeler var. Basra Körfezi’nin kuru ve sıcak havası geliyor ve polenleri azdırıyor. Bu yorgunluğun üzerine de hiç çekilmez. Bu nedenle polenlerin arttığı bu dönemde aman ilaçlarınızı ihmal etmeyin.

Neyse, karar sizin! Ya bu yorgunluğu çekeceksiniz, ya da karşı koyarak, uyku düzeninize dikkat ederek, bol sebve meyvelerle, özellikle B ve C vitaminleriyle bünyenizi destekleyerek aşk mevsimi olan baharın adına yakışır bir şekilde bu süreyi kanlı-canlı geçirirsiniz. Kararınızı verdiniz mi? Ben verdim, çok mutsuzuuuuum, çok yorgunuuuum :)
Yazının Devamını Oku

Hafta sonu tekrar ısınıyoruz

8 Haziran 2007
Hafta sonu Marmara 27-28, güney 30-32 derecelere tekrar çıkıyor. Yağışlar doğuda bölgesel olarak görülecek. Bugün sıcaklıklar bir iki gündür bölgesel olarak etkili yağışlarla beraber orta ve batı bölgelerde biraz düştü. Ama hafta sonuyla beraber artıyor. Marmara 27-28, Güney 30-32 derecelere tekrar çıkıyor. Yağışlar ise hafta sonunda doğuda bölgesel olarak görülecek. İç Anadolu’nun doğusu, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde etkili. Uzun vadede, hafta sonundaki sıcaklık yükselişinin ardından önümüzdeki hafta ortalarında 3-4 derece daha artış olabilir.

*

Geçenlerde Sezin Koleji’nde bir söyleşideydim. "Ne olacak bu dünyanın sonu?" tadında çocuklarla konuştuk. Söyleşinin sonunda bıçkın bir delikanlı söz istedi ve eleştirisini yöneltti. "Afrika’da, Asya’da milyonlarca insan susuzluktan kıvranırken, ülkemizde ve tüm dünyadaki golf sahalarına her gün yenileri ekleniyor ve tonlarca su harcanıyor. Neden bu konuya da değinilmiyor?" dedi. Ben de getirisi götürüsü nedir bir bakayım dedim.

Golf sporu İngiltere gibi bol yağışlı ülkelerde doğmuş. Çünkü çimlerin golf oynamaya uygun şekilde kalması için çok fazla su gerekiyor. Çok ama ne kadar çok? Rakam verirsem daha anlaşılır olacak: Dünyadaki golf sahalarının bir günlük su ihtiyacı 660 bin ton. Bu da 4.7 milyar insanın günlük su tüketimine karşılık geliyor. Nasıl? İyi sayı değil mi?

Bakın kişi başına 1500 metreküplük yıllık kullanılabilir su miktarı olan su fakiri bir ülkeyiz. ABD’de ise kişi başına yıllık 16.000 metreküplük su ile su zengini bir ülke. Buna karşın ABD bile golf sahalarının tükettiği su kaynaklarını ve doğayı etkilemesini konuşuyor ve tartışıyor, kısıtlamaya gitmeyi düşünüyor.

Bizim yıllık kullanılabilir su miktarımız 112 milyar metreküptür. Bunun yüzde 70’ini tarımsal sulamada, yüzde 20’sini sanayide, yüzde 10’unu ise içme ve kullanma suyu olarak tüketiyoruz. Ama biz ne yapıyoruz, tüm yayınlarımızda tıraş olurken, dişlerinizi fırçalarken musluğu açık bırakmayın, damlatan musluklarınızı onarın, rezervuarlarınızın içine 1 litrelik pet şişe koyun ki, her çekişte 1 litre daha az su tüketilsin! Evet bunlar yapılsın ama bizim içme ve kullanma suyumuz, toplam harcamanın yalnızca yüzde 10’unu teşkil ediyor. Büyük tasarruf, tarımda kullanılan suyun daha bilinçli kullanılması ve az su tüketimini sağlayan sulama tekniklerinin üreticilere öğretilmesi ile olacak.

Neyse bizim konumuz golf sporuna harcanan su, dağılmayalım! Golf sahaları yalnızca çok su tükettiği için mi eleştiriliyor? Hayır! Golf sahalarının yıllık kimyasal gübre ve ilaç kullanımı, tarımda kullanılanın tam 6 katı! Bu kimyasallar doğal olarak bir süre sonra sızarak, zaten küresel ısınma nedeniyle yok olmaya yüz tutan yeraltı tatlı su kaynaklarına ilerliyor ve buraları kirletiyor.

Golfün hiç mi iyi yanı yok? Olmaz mı? Golf sahalarının ekonomiye katkısı çok büyük. Öncelikle paranın dönmesini, hareketi sağlıyor. İkincisi; pahalı bir spor olduğu için golf sahalarının kurulduğu bölgeye zengin turistler geliyor ve yalnızca bu tesisler değil, bölge turizmden daha fazla gelir sağlıyor.

Tabii unutulmaması gereken bir detay var ki o da şu; hangi sektörde para varsa, elinde para olan herkes ona yatırım yapıyor. Golf sahalarında da böyle olursa, bir anda yüzlercesi açılırsa, bu sefer rekabetten dolayı fiyatlar düşecek, bu sporu turistin zengin olanı da, fakir olanı da oynayacak ve böylelikle tesislerin bulunduğu yere gelen fakir turist oranı artacak. O zaman fakir turistten dolayı bölge yine para kazanamayacak, biz su fakiri bir ülke olarak, fakir turistten para kazanamamış, üstüne harcadığımız suyla kalmış bir ülke olacağız....
Yazının Devamını Oku

Yağış sadece Doğu Anadolu’da

1 Haziran 2007
Sıcaklıklar haftasonunda bugünkü değerlere nazaran bir iki derece daha yükselecek ve yine yurdun büyük kısmında güneş bolca görülecek. Yağış bekliyoruz, yağış istiyoruz ama yağış yok. Modellerde yağış bir görünüyor bir kayboluyor. Yine yurdun büyük kısmında yağış yok. Sıcaklıklar haftasonunda bugünkü değerlere nazaran bir iki derece daha yükselecek ve yine yurdun büyük kısmında güneş bolca görülecek. Ama bu çizdiğim tablodan radikal bir şekilde farklı olan bölge Doğu Anadolu. Haftasonunda aşırı yağışlar bekleniyor ve sıcaklar sebebiyle eriyen kar da nehirler ve dere yataklarında debiyi artırıyor. İşte eriyen kar ve sağanak, su baskını ve sel riskini artırıyor.

*

Hayaller ne alemde bugünlerde? Sıcaklıklar yüksek, yazın da sıcak olacağı söyleniyor, bu durumda yaz için deniz tatili planı yapanların oranı her zamankinden sanki daha fazla olacak. Bir de bunun üzerine sıcaklar bastırınca serinlemek için denize girenleri ekleyin. Yani bu yıl dünyada denize girenlerin sayısı diğer yıllara nazaran çok daha fazla olacak. Eeee ne mahzuru var, diyebilirsiniz! Hatta deyin!

Bakın, küresel ısınmanın en büyük tehlikelerinden bir tanesi de hesap edilemeyen ya da hesaba ister istemez katılamayan, yaşandıkça ortaya çıkacak problemler. Rusya’da son 120 yılın en sıcak mayıs ayı yaşanıyor. Bu dönemde denize giren insan sayısında patlama var ve yalnızca Moskova’da mayıs ayı içerisinde 35 kişi boğularak yaşamını yitirdi. "Orası Moskova, boğulanların belki bir bölümü burnunun önünü göremeyecek kadar bünyeye alkolü vermiştir, o yüzdendir" diyebilirsiniz ama ne olursa olsun oranda ciddi bir artış olmuş. Bu yıl dünya üzerinde boğulma oranları hayli artacak gibi, maalesef bu böyle. Bu nedenle bu yıl sahillerde güvenlik önlemlerinin artırılması gerekiyor, üzücü olaylar yaşamadan, yaşanan örneklerden (Moskova örneği) ders almak faydalı olacaktır.

Yine bir başka hesaba katılmayan sıkıntı alkol olabilir. Özellikle yazın alkolden uzak durulması gerekiyor. Biliyorsunuz alkol damarları genişletiyor, bir de sıcak etkisi ile dokular gevşiyor, dolayısıyla damarlar da gevşiyor. Bu durumda güneş çarpmalarının etkisi daha da artıyor. Öte yandan alkol vücudu mikroplara karşı dayanıksız bırakıyor ve sıcaklarda mikropların, bakterilerin ne kadar açığa çıktığını, sinek oranının ne kadar arttığını biliyorsunuz. Sıcaklarda nefes almak da bazen çok zor olur. Alkol bu zorluğu daha da büyütüyor, çünkü doktorlar alkolün oksijen alışverişini zorlaştırdığını söylüyor. Normalde alkolden çok etkilenmeyen bünyeler bile belki bu yaz beklenen sıradışı ısınmayla alkolden zarar görebilir. Bu yaz alkol ve güneş çarpmaları oranı da artabilir, bunun için de yetkililerin önlem almaları, alkol sevenlerin de alkol almamaları, olmuyorsa en azından alkolü azaltmaya şimdiden kendilerini şartlamaları iyi olur. Alkol sevenler eğer "İyi diyorsun da, o zaman alternatif bir şey söyle" derlerse klasik cevabımı vereyim. Biz meteoroloğuz, havayı teşhis ederiz ama değiştiremeyiz. Yani teşhis var, tedavi yok.
Yazının Devamını Oku

Güneydoğu 35 dereceyi görüyor

25 Mayıs 2007
Bugün ve hafta sonunda da yağışlar yine batıda Marmara ve Ege’de. Marmara’nın güneyi ile İç Ege’de yağışlar çok aşırı değil ama hem sağanak şeklinde, hem de birkaç gün sürecek, su baskınlarına dikkat. Sağanak pazar günü İç Anadolu’da olacak. Sıcaklıklar ise batıda bir iki derece artıyor ama doğu, Basra sıcaklarının etkisine girdi bile. Güneydoğu’da 35 dereceye ulaşan sıcaklık değerleri ölçülüyor.

Geçen hafta, "4-5 etkili olacak yağış belki toprak için faydalı olabilir ama özellikle İstanbul’un baraj doluluğu açısından pek etkisi olamaz" diyordum. Yetkililerden açıklama geldi: 4 gün yağan yağmur, barajlarda İstanbul’un yalnızca bir günlük ihtiyacını karşılayacak seviyede yükselme oluşturmuş. Zaten o suyu da önceki gün kullandık! Yani o kadar yağmur yağmış olsa da yine sıfıra sıfırız.

Önümüzdeki günlerde ne olacak? Meteoroloji bu yazın, normallerin yalnızca birkaç derece üzerinde sıcaklıklara sahip olacağını açıkladı. Yakın vadeli öngörüler de bunu destekliyor. Üzerinde tahmin yaptığımız modeller şu anda haziranın ilk hafta sonuna kadar sıcaklıkların batı bölgelerde pek fazla dalgalanmayacağını gösteriyor, yaklaşık olarak normallerde seyredecek. Doğu ve Güneydoğu’da ara ara Basra Körfezi’nin sıcakları etkili olacak ama bu sıcaklar da yılın bu dönemi ve bölge için normal. Değişim olabilir, bu bilgiler şu anki modellerin göstergesi.

Küresel ısınma birincil olarak su sıkıntısını karşımıza çıkarmış durumda. Herkesi ilgilendiren bir sorun birileri tarafından çözülür mü? Türkiye’de herkesi ilgilendiren su sorununa karşı ancak herkesin su tasarrufuyla vakit kazanabileceğiz. Ama kaçımız su tasarrufu yapıyor? Havalara olan bitenle çok ilgileniyoruz ama tasarrufa gelince bir şey yapmıyoruz. Bu bir çelişki değil mi? Demek ki bilgilendik ama daha bilinçlenemedik! 4. Uluslararası İstanbul Karikatür Festivali’nde konu Küresel Isınma’ydı. Buradaki bir karikatürü sizle paylaşmak istedim. Kim bilir?
Yazının Devamını Oku