‘Tatlı tatlı’ başlayalım

“Öğrenilmesi gereken ilk dil, tatlı dildir” demiş, Barış Manço. “Tatlı” sözcüğünün içerdiği anlam herkesi mutlu eder ve etmeli de. Zira yediğimiz, içtiğimiz ya da yaşamımızın bir tadı olmalı.

Haberin Devamı

“İnsanlar yaşadığı için değil, yaşamadıkları için yaşlanırlar!”
(Portekiz atasözü)

Geçen yazımda “Gülümseyin” demiş, önüne duygusunu koymamıştım. Oysa; gülümseme, yaydığı enerji ve duygusuyla birlikte anlam kazanıyor. Gülümsemeyi ve duygusunu yazıya dökmek sayfalar alır belki, ama gözlerimizi kullanarak verdiğimiz duyguyu anlatmak sadece bir andır. Tıpkı bir bebeğin içinizi titreten gülümsemesi gibi, gülüşünüze, sözlerinize ve yeni yıla “tatlı tatlı” başlayın.

PASTEL DE NATA (BELEM TURTASI)

“Tatlı tatlı” başlayalım derken, yeni yılın ilk tadının da, gülüşümüz ve sözlerimiz gibi tatlı olmasını istedim. Portekiz’in en bilinen, hatta en sevilen tatlısının genel adı Pastéis de Nata, yöresel ve orijinal adı Pastéis de Belém (Belem turtası), bazı bölgelerde “Queijadas” da deniyor. Doğduğu yer Portekiz’in Belém kasabasındaki “Jeronimos Manastırı”. 1800’lü yıllarda, manastırda yaşayan keşişler, kıyafetlerini kolalamak için yumurta akı kullanırlarken, sarısı çöpe gitmesin diye çeşitli kek ve pastalar yaparlarmış, Belem turtası da böyle doğmuş. Bir dönem hükümet manastırlara yapılan para yardımını kesince, keşişler ayakta kalabilmek için Belem turtası yapıp satmışlar ancak yine de manastırın kapanmasına engel olamamışlar. Çok sevilen turta’nın halen gizliliğini koruyan tarifini, yakınlarındaki bir fırına satmaları sonucunda günümüze kadar gelmiş.
Ankara’da da sevgili Merve Nemutlu isimli pırıl pırıl bir genç kızımız yapıyor. Farkında olmadan gizli tarifi yakaladı mı bilmiyorum, ama çok sevdiği bu tatlıyı yapmak için farklı tarifler denedikten sonra şimdiki nefis tadına ulaştığını söyledi. Dışı gevrek, içi muhallebimsi bir dolgu ile üzeri hafif yanık ve kuş yuvasını andıran etkileyici görüntüsüne kapılmamak mümkün değil. “Fırından çıktıktan hemen sonra değil, biraz bekleyip ılık hale gelince yenmeli” dedi. Tattıktan sonra büyüsüne kapılmış, damağımda, hiç görmediğim Portekiz’in gizemli havasının olduğunu düşündüğüm, desenli bir tat bırakmıştı. Sevgili Merve, sevgili annesinin yamaklığında şimdilik evde pişiriyor. “The Gang BBQ” ve “Cafe Eclair” menülerinde Merve’nin turtaları var, “@umapadaria” isimli sosyal medya hesabından sipariş alıyor, tıklayın.

‘Tatlı tatlı’ başlayalım

Haberin Devamı

NAPOLYON PASTASI

Haberin Devamı

Tarif Fransız, ama 1912 yılında Rusya’da hezimete uğrayan Napolyon ve ordusuna göndermede bulunmak isteyen Ruslar, en sevdiği pasta olan “Mille Fuelle” (milföy-bin yaprak) pastayı yaparak zaferi kutlamış, pastaya da “Napolyon” ismini takmışlar. Aslında bir çok rivayet var ama bana bu hikâyeyi, Ankara’nın en eski pastanelerinden Anıttepe, Gençlik Caddesi’nde bulunan “Damla Pastanesi”nin şahsına münhasır sahibi Varol abi anlattı. Ankara’da Milföyün en iyisini de Varol abi yapıyor zaten. Her an tazesini bulmanız mümkün çünkü tezgahta bittikçe imalata inip yenisini yapıyor. “Tazesi yenmezse tadı çıkmaz” dedi. Çekirdekten yetişme pastacı, ataları da, çocukları da pastacı, sevgili kızı ödüllü pastacı hem de. 13 yaşında girdiği imalathaneden henüz tam anlamıyla çıkmış değil. 65 yaşın ve 50 yılı aşan pastacılık deneyiminin verdiği olgunluğu şimdiki nesle aktarmak için anlattığı hikâyeler nefes kesici. Bana kalırsa hiç vakit kaybetmeyin, Varol abi hazır formundayken kendi elleriyle hazırladığı taze Milföy pasta ve hikayelerinin tadına varmaya gidin.

‘Tatlı tatlı’ başlayalım

KAHEV’İN AMİGURUMİ BEBEKLERİ

Haberin Devamı

Kadın Hekimler Eğitime Destek Vakfı (KAHEV), kurulalı henüz bir yıl oldu ama kadın yürekleri sayesinde onlarca yılda yapılabilecek etkinlikler sığdırdılar bu kısa süreye, takip etmekte zorlandım. Neler yapmadılar ki, yüzlerce gence burs verdiler, onlarca okulu kendi elleriyle boyadılar, kütüphaneler, laboratuarlar kurdular. Şimdi de Türkiye’nin her yerindeki binlerce kadın hekim, gençlere burs sağlayabilmek adına kendi elleriyle örgü örüp, tamamen “bağış amaçlı” “Amigurumi” (Japon örgü tekniği) bebekleri üretiyorlar. Mesailerinden arta kalan zamanlarda, hatta çoğu zaman sabahlayarak, hem el emeği hem de göz nuru bu bebeklerden siz de edinin. Şifa veren ellerin ördüğü bebeklerin kıymetini elinize aldığınızda anlayacaksınız. “İyiki doğdun KAHEV.” (Detaylar için: www.kahev.org)

‘Tatlı tatlı’ başlayalım

Yazarın Tüm Yazıları