Casusluk yok muymuş meğer?

CAN Dündar’la Erdem Gül davasında savcılık mütalaası açıklandı.

Haberin Devamı

Gelin görün ki suçlamalar arasında casusluk geçmiyor.

Duruşma savcısı, onları tane tane bir kenara ayıklamış. İddianamedeki aşırılıklara, orantısızlıklara ve çarpıklıklara dikkat çekenlerden biriydim. Savcıdan önce davranmanın dayağını da bir güzel yemiştim. Şimdi savcı da aynı noktaya geldi, evvelce yazdıklarıma yakın şeyler söylüyor.

Kâhinliğimden değil; insaf, vicdan ve akletme melekelerimi kullandığımdan bildim. Yıpratmaktan kaçınanlara da tavsiye ederim, çok kullanılmışı daha makbul bunların.

Savcılık makamı, iddianamedeki görüşlerini radikal biçimde revize etmiş görünüyor.

Peki diğerleri, darbeye teşebbüs ve silahlı örgüte üye olmaksızın yardım suçlamaları nereyi mi gitti?

Sizlere ömür.

Casusluk gibi onların da dosyadan ayrılması gerektiğini söylüyor mütalaa.

Son savcılık görüşüne göre, Can Dündar’la Erdem Gül sadece devletin gizli kalmasında yarar bulunan bilgi ve belgelerini temin edip açıklamakla suçlanabilir.

Suç ve cezada nasıl hatırı sayılır bir tenzilata gidildiğini şu karşılaştırmadan anlayabilirsiniz. 

Artık “Devletin güvenliği ve siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri temin edip açıklama ve bu suça iştirak”ten yargılanacaklar.

Suçtaki bu ciddi indirim, haklarında istenen cezaya da yansıyor.

Biri müebbet, biri de ağırlaştırılmış müebbet olmak üzere iki kez ömür boyu hapis artı 30 senenin müebbet kısımları uçuyor, geriye bakiye olarak taş çatlasın 30 yıl hapis talebi kalıyor.

Uçan kaçan bir iddianameydi.

Bu kesintilerle şimdi ayakları yere basmaya biraz daha yaklaştı.

Halli gereken son bir pürüz, son bir tartışma duruyor yalnız.

Savcı, Cumhuriyet’te yayınlanan MİT TIR’ları haberinin bir benzerinin aylar önce Aydınlık gazetesinde yayınlandığını kabule yanaşmıyor.

Devletin mahrem kalması gereken ulusal güvenlik sırrını ilk kez Can Dündar’ların ifşa ettiğinde ısrarcı.

Oysa içerikleri arasında gözle görülür bir benzerlik var. Aydınlık gazetesi, yayınladığı MİT TIR’ları haberi için bir soruşturma da geçirmedi bildiğimiz kadarıyla.

Ayrıca daha önce Süleyman Şah türbesiyle ilgili kozmik bir konuşmayı yayınlamaktan yargılanmış ve beraat etmişlerdi.

Gerekçesi ise gazetede basılmazdan önce gizlice kaydedilen konuşmaların internete sızdırılarak yayıldığı ve dolayısıyla devlet sırrı niteliğini zaten çoktan kaybetmiş olduklarıydı.

Yani bir kere çıktıktan sonra devlet sırrı özelliği bozulan o tapeyi bir daha basmanın suça girmeyeceğine hükmetmişti mahkeme.

Savcı, işte bu kararı emsal almayı reddediyor.

MİT TIR’ları haberlerini başından beri sorunlu bulmuş ve defolarını madde madde sayarak somutlaştırmış biriyim. Daha savcı harekete geçmeden, o haberlere tavır aldığımı bu köşenin müdavimleri bilir.

Fakat iddianamenin de tutarsız, dayanaksız ve inandırıcılıktan uzak bulduğum zorlama, abartılı tarafları vardı. Onları da savcının sadede gelmesini beklemeden sayıp dökmüştüm burada.

Dediğime geldi.

Henüz MİT TIR’larını durduran savcılarla komutanların dahi casusluk faaliyeti yürüttüklerine, silahlı paralel devlet örgütüne üye olduklarına, hükümete darbe girişiminde bulunduklarına dair kesinleşmiş bir yargı kararı yokken...

Görüntüleri sızdıranlar bile daha hüküm giymemişken...

Sızıntıyı yanlış-doğru haber yapanların casusluktan ve hukuken varlığı henüz sabit olmayan bir silahlı örgüte yardımdan yargılanması akla aykırıydı.

Üstelik haberi basmış, başka bir ülkeye satmamışken casuslukla nasıl suçlanacaklardı?

Savcı, lehine casusluk yapılan ülke olmadan casuslukla suçlamanın imkânsızlığını, Yargıtay içtihatlarına da atıfla kabul ediyor nihayet. Dosyasında casusluğu kanıtlayacak başkaca delil ve bulgu olmadığını da ikrar ediyor.

Bunları elediğinizde, kala kala soruşturmanın gizliliğini ihlal ve yayın yasağını delme suçlaması kalmaz mı elinizde?

Mütalaanın en sağlam göründüğü yer de burası. Benden söylemesi.

Yazarın Tüm Yazıları